SON DAKİKA
GÜNDEM Pazar 07 Şubat 2021 04:38

"İŞSİZLİĞİN İLACI SANAYİ YATIRIMI"

Eski Devlet Bakanı ve İstanbul Ekonomi Zirvesi Yönetim Kurulu Başkanı Kürşad Tüzmen, "Yatırım yaptırırsanız sanayiye dönük yatırım olduğu zaman işsizlik kendiliğinden yavaş yavaş emilir. İhracatta yüksek teknoloji ile üretim yapan fabrikaları değerlendirmemiz, onları Türkiye'ye çekmemiz lazım" dedi.

"İşsizliğin ilacı sanayi yatırımı"

Neşe BERBER

Ekonomiden bahsetmek istiyoruz. Türkiye'den başlayıp dünyayı da içine alarak pandemi ne yaptı bize?

Ne yapmadı diye sormak gerekir soruyu. Çünkü artık sporcu alkışsız kaldı, sanatçı alkışsız kaldı, en kötüsü siyasetçi alkışsız kaldı. Siyaset yapıyorsunuz kitlelere konuşma sanatı ama kitlelere konuşamıyorsunuz, ekranlara konuşmaya başladınız orada da tabi çok rahat konuşamıyorsunuz. Ama bizim pandemi sonrasını düşünmemiz lazım, hazır yeri gelmişken Türkiye'de ticaret ön plana çıkmalı, pandemi sonrası siyaset biraz arkada ticaret yolları açmalı, ilişkileri düzeltmeli ondan sonra siyaset devam etmeli. Zaten siyaset kendiliğinden gelir, eğer doğru iş yapıyorsanız, yani bütün komşu ve çevre ülkelerle ilişkilerinizi iyi bir hale getirdiyseniz. Ticaretiniz ciddi bir şekilde devam ediyorsa o zaman bunların hepsini gerçekleştirmeniz mümkün. Şimdi Türkiye'nin her zaman sıkıntısı ödemeler dengesi oldu, bütçe açıkları oldu. Her zaman dış ticaretindeki eksiklikler nereden kaynaklandı? Fazla ithalat yaptık, az ihracat yaptık, aslında bu fazla bir ithalat değildi. İhracat ithalatı karşılayamadığı için sıkıntılarımız oldu. Geçmişte de bu böyleydi, günümüzde de bu böyle neden?

Kurtulmanın yolu

Nasıl kurtulacağız peki?

Kurtulmanın yolu şu; yatırım yaparken, bakıyorsunuz ne kadar zamanda paramı geri alırım? Ev aldığınız zaman ya da herhangi bir şekilde birine gittiğiniz zaman yani iç karlılık oranı yüksek projelere ağırlık vermesi lazım Türkiye'nin. Neden? Bence işte bir otel yatırımı bazen beş, bazen yedi senede kendini geri ödüyor, altyapı yatırımı bakıyorsunuz 20 senede 30 senede kendini geri ödüyor ama bu da yapılması gereken bir şey fakat, ben size çok daha kolay bir araç söyleyeyim; ihracat, ihracat yaptığınız zaman paranızı hemen alırsınız, en fazla üç ay içerisinde alırsınız. Ülkeler ihracatını arttırdığı zaman kendi büyümelerine ciddi katkı sağlarlar, ödemeler dengesinde de problem kalmaz. Biz şimdi ne yapıyoruz? Enerji üretimleri yapıyoruz, yenilenebilir enerjiler. Türkiye halen enerji üretiminin yüzde 77'sini mecburen ithal ediyor. Türkiye'nin hidrokarbon ithalatı faturası 50 milyar dolar seviyesinde olduğu zaman eskisi gibi pandemi döneminde de 30 – 35 milyar dolarlık bir turizm geliri olmadığı zaman, sadece ihracatın daha öncesi 130 milyar dolarlar şimdi 170 milyar dolarlar ihracatıyla ve tabi arkada 200 milyar doların üzerindeki bir ithalatı karşılaması mümkün olmuyor. Toplam baktığınız zaman o zaman açık veriyoruz, açık verdiğimiz zaman da bunu dengeleyecek elemanların eksik olmasından kaynaklanan bir sıkıntı var. Mesela şimdi Merkel Avrupa'da devir teslim yapacak, 900 milyar dolar fazla ödeneği veriyor, 900 milyar dolar fazlası olan bir ekonomi küçük orta boy işletmecisine, sanayicisine, turizmcisine ciddi oranlarda para dağıtıyor. Ondan sonra bir haksız rekabet başlıyor, şimdi Avrupa'daki firmalarla, bizim firmaları aynı kulvarda aynı yarışta yarıştırıyoruz ama onlara yeterince destek veremiyoruz neden? Ekonomik şartlarımız buna imkan vermiyor. Tablo böyle olunca bizim şuna bakmamız lazım, gelişmekte olan ülkelerle rekabet ediyoruz şu anda. Bizim sıkıntımız, şu anda 66 tane ülke var, ben ona bizim motorcuların tabiri ile söylüyorum route 66 diye bir yol vardır bizim böyle inişli çıkışlı oradaki gibi oradaki 66 ülkenin arasından biz şimdi kendi spor ayakkabımızı daha iyi giyeceğiz, yolu çok daha hızlı bir şekilde koşmamız lazım, diğerleri geride kalsın. Bu ülkelerin 500-600 milyar dolara yakın toplam kısa dönem borçları var ve bunları ödemeleri mümkün değil. Rezerv miktarları yetersiz, bizim de şu anda rezerv miktarımız ciddi sıkıntıya girdi biliyorsunuz bunları kuvvetlendirmek lazım. 

kursad-i

Normalde bir ülkenin ihracatı kadar bir rezervi olur, yani bunu koyduğunuz zaman karşılığında o zaman güçlü olursunuz. Bunu biz de gerçekleştirdik aslında, bu ülke çok daha iyisini gerçekleştirebilir. Bakın herkes o 500 milyar dolar hedefine işte çok fazla uçuk kaldı falan işte bu hedef nasıl kondu falan dedi ama bu hedefi 2002 Aralık'ta biz koyduk. Bunu söylediğimiz zaman ihracatçımız, müteahhitlerimiz yanımızdaydı ve buna inandılar dediler ki; biz bunu yaparız. Müteahhitlerimiz dediler ki, ya Sayın Bakanım sen dış ticareti iyi biliyorsun, sen o işe bak bu iş müteahhitlik böyle olmaz falan.Ben dedim ki, bak 2.4 milyar dolar yapıyorsunuz, 20 milyar dolarları geçeceğiz. İhracatta da dedik ki, yaklaşık 36 milyar dolar ihracat yapıyoruz, 100 milyarı geçeceğiz daha da büyük rakamlar 150 milyara doğru geleceğiz. Herkes tereddüt içindeydi ama bunu toplam yedi sene içinde Türkiye 2002-2009 arası 4 katı ihracat artışı sağladı. Şimdi dört kat ihracat artışını alın ileriye doğru 2023'e doğru getirin zaten bizim yaptığımız üstten komisyon gibi bir ihracatı bir değerlendirmektir biz onu yaptık. Yani şimdi biz aslında ne yapıyoruz? Yatırım yapıyoruz, yatırım nedir? Yaptığınız yatırımın birinci derece integralini alırsınız, üretimi bulursunuz ikinci crc integralini alırsınız siz ne yaparsınız? Bu sefer ihracatı bulursunuz. Bu da aynı şekilde gelir, türevi de yapsanız birinci derece türev, ikinci derece türev türevde ihracatı bulursunuz. Farketmez ihracatı ne kadar iyi şekilde yaparsanız, ihracatı o kadar iyi bir şekilde yönlendirebilirsiniz.

Ülkelerle siyasetin ekonomiye etkisi

Siz özellikle Devlet Bakanlığı yaptığınız zamanda dış ilişkilerle de ilgiliydiniz, şimdi siyasetle yan yana koymak istiyorum. Ülkelerle siyaset yaptığımız zaman ekonomiyi ne kadar etkiliyor?

Çok etkiliyor yani sonuçta siz eğer dış ticaret bir ülke olmayı ciddi bir şekilde stratejik bir şekilde planınıza soktuysanız ki o zaman bizim planımızda bu vardı; komşu ülkelerle ticareti arttırmak. Zaten o zaman Türkiye'nin ticareti komşu ülkelerle ticaretin yüzde 7 siydi, biz aldık onu yüzde 37'ler noktasına getirdik. Bakın bunlar son derece önemli rakamlar, temin kısmında bir tamamlama yapayım yani biz ihracatı 136 milyar seviyesinde bıraktık. Şimdi onu taşın ileri doğru 2023'e taşıyın 565 milyar dolar ihracat yapar. Aynı hızla devam edebilseydi, komşularla olan ve çevre ülkelerle olan sıkıntılarımız nedeniyle o ihracatımız tabii ki kesintiye uğradı. Ama yine de son derece başarılı bir şekilde bugün ihracatçılarımız işte 170 milyar dolarları zorluyorlar ama bu tabi Türkiye gibi bir ekonomi için yeterli değil, çok daha iyisini beraberce yapmak lazım. Ben ona bakıyorum o zaman tabi komşu ülkeler bizi çok ciddi bir şekilde destekliyordu, ticareti arttırıyorduk. Şimdi ülkelerin arasında şöyle bir kural vardır Neşe Hanım, öyle masada olacaksınız. Ben şimdi bu masadayım sizinle konuşuyorum, masada olmam benim konuşmam yok. Şöyle bir laf var; “ya masadasınızdır, yada menüdesinizdir.” Şimdi menüde Türkiye'nin olacak hali yok, menüye gelmek zorunda kaldık bazen. Etrafımızda her taraf kaynıyor, yani bizim menü olarak sunmaya çalışıyorlar ama biz masada oturacağız, masada olduğumuzu hissettireceğiz, önemli olan budur. Bugün bakın Çin'de herkesin problemi var, Çin dışarıda baktığınız zaman Amerika için bir tehdit, Almanya için bir tehdit, her taraf için bir tehdit eyvallah. Türkiye için de Kuşakyol Projesi falan herkes kendine göre tartışıyor ama ben size bir şey söyleyeyim; Almanya dediğimiz ülke Avrupa'nın şu anda lideri, AB özellikle İngiltere'de çıktıktan sonra, artık Almanya böyle bakacağız. Eski krallıklar, eski imparatorluklar hep aynı yerlerinde daha iyi bir şekilde devam ediyorlar farkına varmak lazım. Ne oluyor? Almanya dediğiniz ülke Doğu Almanya'yı aldı bitti, dünya alkışladı, dedi ki; ben böyle bir entegrasyon yapıyorum çok ciddi bir şekilde coğrafyada ve tarihte eşi benzeri görünmez bir birleşim, şu anda Almanya var. bu Almanya ne yapıyor? Çin ile ticaret yapıyor, AB'de ticaret yapıyor, AB'nin Çin ile ticareti toplam 2000'den sonra 8 kat arttı, bugün Almanya 625 milyar Euro AB'nin Çin ile yaptığı toplam ticaret bu civarda. Bunun yüzde 37'si de sadece Almanya tarafından yapılıyor. Bugün Çin'in ihracatının yüzde 8'i, ithalatının yüzde 11'i Almanya ile gerçekleşiyor. Yani masada olmak, masada olduğu için bunu yapıyor. Baktığınız zaman Çin'de dünyanın en zengin ülkesiydi yani biz de 400 sene evvel dünyanın en zengin ülkesiydik. Demek Ki bize yakışanı yapmamız lazım, herkes artık eski haline dönmeye başladı. Çin artık bakıyorsunuz birinci sıraya geçmeye başladı, Amerika'yı solluyor. Bizim gibi köklü tarihi olan milli değerleri olan bir ülkenin de Türkiye'de yetişmiyor ama yurtdışına gönderdiğimiz herkes ödüller alıyor dünya çapında ondan sonra bakıyoruz, olmaz böyle bir şey. Sonuçta biz gönderdiğimiz Türklerle övünme yerine ülke olarak bunlara sahip olmakla övünelim de, gelin onların yaptıklarını bu ülkede yapalım, ülkemizin içinde yapalım.

Yeni dünya düzeninde ne olur?

Siz ekonomik zirve yapıyorsunuz. Bundan bahseder misiniz?

Kısıtlı bir program zarfında biz bunu her sene boğaz kenarında çok güzel bir ortamda, yaklaşık böyle bu sene tabi daralttık pandemi dolayısıyla 200-250 kişi ile sınırladık ama, konu başlıklarımız herkesi ilgilendiren yenilenebilir enerjiden, iklim değişikliklerine, yeşil ile ilgili yani yeşil yatırım nedir? Bunlara girdik. Elektronikten yapay zekaya kadar her şeyi tartışıyoruz. Yeni dünya düzeninde ne olur? Türkiye ekonomisi nasıl ileriye doğru gider? Bütün bunları anlatmaya çalışıyoruz. Yeri gelmişken tabi bu yeşil ekonomilerle ilgili olarak bir takım kararlar alındı. Onları da paylaşalım.

Aslında pandemi ile beraber dünyada da bir değişim var. Mesela bakın Dünya ekonomik forumu yapıldı biliyorsunuz. Orada da ilginç bir başlık var aslında “The great reset” neler söylersiniz?

Büyük sıfırlama. Covid-19'la herkes kendi içine döndü ama biz İstanbul Ekonomi Zirvesi'nde bunu tartışmıştık. Ne olacağını anlatmıştık. Dedik ki; bakın yeni bir resetleme bir sıfırlama olacak, hangi teknolojiler yer alacak, bundan sonra yapay zeka işte bizim söylediğimiz daha ileri noktalarına getirdi bizi. Tartıştığımız, konular şunlar; yani bugün belki şimdi önemsiz gibi gözüküyor ama uzay teknolojilerini tartışıyoruz İstanbul Ekonomi Zirvesi'nde yörüngede şu anda ne yapılıyor? Attığınız ülke olarak bir uydu varsa o uydunun bütün maliyeti sizin. Yörüngede dönmesinin de bir maliyeti var, şimdi yörünge kiralama konusu çıkacak. Uzayda yer kalmadı, bir de orada çöplük var, 20 bin tane araç var şu anda uzayda. Bunlar başı boş dönüyorlar, bunların toplanması, kaydedilmesi lazım, bunlara ceza kesilmesi lazım, orada bir trafik başladı. Türkiye daha tam yerini almadı, tabi birkaç uyduda yerimiz var ama biz kendi uydumuzu inşallah kendi kendimize burada imkanlarımızla üretip ondan sonra göndeririz. Tartıştığımız konular bunlar. Ne tartışmıştık orada şimdi gerçekleşen? Euro'nun yeşil tahvillerini tartışmıştık. Hatta bu Euro yeşil tahvilini şu anda çıkaran Christine Lagarde bize bir mesaj gönderdi İstanbul Ekonomi Zirvesi'ne hanımlara dönük bir mesajdı işte hanımların da etkin olduğu Türkiye ekonomisine çok katkısı olduğunu söyleyen şeydi. Ancak şuna bakmak lazım, 21 milyar Euro, 20.8 milyar Euro'yu Avrupa Merkez Bankası, şu anda IMF Başkanı Avrupa'daki firmalara veriyor. Yeşil tahvillere yani çevre duyarlılığı olan firmalara, enerji konusunda yenilenebilir enerji kullanan firmalara, yol su bu tip çalışmalarda çevre faktörüne dikkat eden firmalara bunları aktaracak. Burada bakın yaptığınız bir tane düzenleme ile herkesi hizaya getiriyorsunuz, diyorsunuz ki; sen yeşil işle uğraşırsan ben sana para verecem. Şimdi bizimkileri ilgilendiren bir kısım var o da Dünya Bankası'nın kararı organize sanayi bölgeleri Türkiye için bu 300 milyon Euro bu ciddi bir paradır. Şimdi bunu da almak için ne yapmamız lazım? Yine yol projesi, su projesi ve sizin enerji projeleriniz yeşil şekilde olması lazım. Çalışma ortamlarının yenilenebilir enerji ile doldurulması, karbon salınımının minimuma indirilmesi, yani bunları konuşuyor. Bütün dünya farkına vardı bu covitte çünkü biraz bu karbon salınımı azalınca dünyadaki hayvanların, canlıların nasıl yeşerdiğini hissetmeye başladılar. Teşvikle doğru yönlendirme yapılıyor bu çok önemli.

Türk iş insanlarına öneri

Türk iş adamlarına ne önerirsiniz? Yeni iş kuracaklara, yeni bir işe atılacaklara ne önerirsiniz?

Bizim ihracatımız ve sanayicimiz çok hızlı bir şekilde dikkat eder buna. Mesela bizim çalışmalarımız sırasında Bursa'da dolaştığımız bir fabrika tamamıyla yeşil konusunda lisans almıştı yani tekstil konfeksiyon fabrikası hem tekstil üretiyor, hem konfeksiyon ama boyaması, tekstili, konfeksiyonu yeşil. Yani karbon emilimini minimize etmişler ve herhangi bir şekilde bu çalışmanın sonunda çevre kirliliği yaratmıyorlar. O zaman alıyor tabi o lisansı güzel bir şey. Bizde 20 milyar doların üzerinde ihracat rakamını yapan üç ana sektörümüz vardır, otomotiv, tekstil konfeksiyon ve kimya sektörü. Bütün bunların hepsinde biz şuna bakarız, bu çalışmalarda Türkiye'nin bunu çok yüksek noktalara getirmesi için buna dikkat ederek devam etmesi lazım. Gelin bundan sonra açılacak fabrikalarınızda boyahanenizi çevre kirliliğine duyarlı bir şekilde yapın, üretiminizi çevre kirliliğine duyarlı bir şekilde yapın, makinanızı ona göre getirin. Aksi takdirde kredi alamazsınız. Türkiye gibi gelişmekte olan bir ülkenin buna dikkat etmesi lazım. Çin bile şu anda dünyayı en çok kirleten ülke 2060'da ben sıfırlıyorum dedi. Buna göre planını yapıyor.

Tarımı değerlendirseniz ne söylersiniz?

Evet herkes elinden geleni yapıyor ama politika olarak, benim bakanlığım döneminde tarım ürünleri ithal etmezdik. Et ithal etmezdik, canlı hayvan ithalatı çok nadir yani bunlar çok önemli. O zamanlar Türkiye'nin et piyasasında fazla bir değişiklik yoktu. Bakardık, incelerdik çok acil ihtiyaç olursa yapılırdı şimdi bu dikkat edilmesi gereken bir husus.

İthalat ciddi bir sopadır

İthalatı iç piyasayı dengelemek için yapıyoruz diyorlar buna katılıyor musunuz?

İthalat ciddi bir sopadır yani siz iç piyasada fiyat hareketleri ciddi noktalara geldiyse, bunu dengelemek için ithalat yaparsınız. Buna biz cezalandırıcı ithalat deriz, yani ciddi bir bilgi birikimi lazım orada arz talep eğiliminin nerede kesiştiğini bileceksiniz. Sizin kulağınıza söylenen değildir o çıkacaksınız piyasada çiftçiye bakacaksınız, çiftçinin dediği ile gerçekten üretici, aradakiler ne kadar alıyor. Çok dikkat etmek lazım bunlar tabi ciddi politikalar. Pandemide bu ülkelerin kendi kendine yeterliliği tekrar ön plana çıktı.türkiye'ye şöyle bir baktım kendi kendine yeten bir ülke olmadığını gördüm, dışarıdan ciddi ithalat yapan bir ülke olduğunu gördüm. Neden kaynaklanıyor? Bu konu çok uzun ama yem bitkisinden başlayacaksınız, hayvancılıktan başlayacaksınız ondan sonra tarım politikaları hepsini beraber yani canlı hayvanın normal et, kesilmemesi gereken hayvanın tutulması lazım. Bir kere bizim bir tarım ülkesi olduğumuzu tarım işçilerinin de Türkiye'den temin etmemiz gerektiğine inanmamız lazım. İthalatı da ona göre ayarlamamız lazım. Bunlar aşılabilecek sorunlar.

Bankaların uyguladığı strateji

Pandemi ile özellikle devlet bankaları nasıl bir strateji uyguladı?

Devlet bankaları halkın yanında olmaya çalışıyorlar, özel bankalar da aynı şekilde ama tabi faiz oranlarına bakıldığı zaman, bakın bu üçlüyü idare etmek çok zordur, faiz oranı, enflasyon oranı bir de işsizlik oranı. Şimdi bunun üçü de çitf rakama çıktıysa bunları tekrar tek haneye indirmek kolay iş değildir. 

Bakın ben size bir şey söyleyeyim; bugün herkes eleştiriyor Trump gitti şunu yaptı, bunu yaptı, ne yaptı? İthalatı engelledi mi? Evet, Avrupa Birliği ve Çin'den gelen ithalatı iç piyasada sana zarar veren ithalatı engelledi. Tamamıyla işsizliği ortadan kaldıracak kadar düşürdü. Yüzde 7 lerden Amerika'daki işsizlik yüzde üçe düştü. Bankalara destek verdi, tamam siz dedi içerideki küçük orta boy işletmeleri yapıyorsunuz. Gayet iyi gidiyordu ama pandemi olunca tekrar tekrar aldı yürüdü. Şimdi olay bu. Dolayısıyla bu bazen de şans meselesidir. Şimdi Türkiye'de biz de aynı şekilde çekmeye çalışıyoruz ama bu hiç kolay değil. Bunu çeksek zaten problem ortadan kalkıyor ama bu öyle bizim çekelim aşağı dememizle olacak bir şey değil. Ne yapacağız? İhracatı arttıracağız bunun için ne yapacağız? Üretim, üretim, üretim için yatırım şimdi eğer yeterince bir sermaye birikimi yoksa eğer Türkiye'de, sermaye zaten güvenilir yerleri arar, o iç piyasada ona bakarsanız, yatırım yaptırırsanız sanayiye dönük yatırım olduğu zaman işsizlik kendiliğinden yavaş yavaş emilir. İhracatta yüksek teknoloji ile üretim yapan fabrikaları değerlendirmemiz, onları Türkiye'ye çekmemiz lazım. Bunu yaptığımız zaman zaten gerisi kendiliğinden gelecektir. Bu pandemide herkes kaslarını kuvvetlendirdi biz de kaslarımızı kuvvetlendirdik eyvallah dışarı çıkıp biz de konuşacağız ama dünya ülkelerine baktığınız zaman onlar da şu anda yapay zekada özellikle ve bu bütün yüksek teknoloji alanlarında çok ciddi atılımlar yaptılar. Biz de yapacağız aynısını nasıl yapıyoruz? Savunma sanayiinde çok ciddi başarıları var Türkiye'nin.


ABONE OL