SON DAKİKA
GÜNDEM Pazartesi 18 Temmuz 2022 02:38

İŞİMİZ SUİİSTİMAL VE HİLE DEDEKTİFLİĞİ

Adli muhasebe ve hile denetimi uzmanı Fikriye Aslan, şirketlerin çalınan ve suiistimal edilen varlıklarının bulunmasıyla ilgili çalıştıklarını belirterek, "İşimiz, 'varlığınız çalınıyorsa nasıl çalınıyor', bunu raporlamak ve bu yolları kapatmak. Biz şirket varlıklarının başkasının cebine gitmemesini sağlıyoruz" dedi.

İşimiz suiistimal ve  hile dedektifliği

Sedat YILMAZ

Ticari işlemlerin giderek çoğalması ve sanal ortamlarla birlikte karmaşık bir hal alması, işletme çalışanlarının yaptıkları hile ve yolsuzlukların artması, söz konusu olayların ortaya çıkartılmasının ve önlenmesinin zorlaşması ve artan sayıda büyük tutarlarda işletme başarısızlıklarının gündeme gelmesiyle ticarette oluşan maddi kayıpların belirlenmesi konularında “adli muhasebe” uygulamaları her geçen gün önem kazanıyor.

İşletmelerin büyük bir çoğunluğunun KOBİ ve aile şirketi konumunda olup kurumsallaşmadan uzak olması, dolayısıyla iç kontrol sistemleri ve denetimlerinin zayıflığı, özellikle işletmelerde ikinci adam ve tepe yöneticisi pozisyonundaki kişilerin gereğinden fazla yetkilendirilmesi, işletme sahibinin büyük zararlar etse de yetkilendirdiği kişilerden korkması veya çekinmesi gibi buna benzer birçok olaydan dolayı “adli muhasebe” direkt olarak ticaretin içine girmiş bulunuyor.

Dolayısıyla muhasebe, denetim, finans, sayısal yöntemler, hukuk, davranış bilimleri, araştırma ve sorgulama gibi alanlardaki uzmanlık bilgilerinin; kanıt toplama, analiz etme, değerlendirmede kullanılması ve sonuçlarının rapor edilmesine “adli muhasebe” deniyor.

Adli muhasebe faaliyet alanları

İşletmelerde tepe yöneticilerinin işletme sahiplerini yanıltmaya yönelik yaptığı mali tablo hileleri, beyaz veya mavi yakalı çalışanlar tarafından işlenen suçlar, yatırımlarla ilgili hileler, ticari rüşvet ve komisyonlar, bankacılıkta hile işlemleri, elektronik fon transferleriyle ilgili hileler, kredi kartı, bilgisayar, internet yoluyla gerçekleştirilen hileler, müşteri ve satıcı hileleri “adli muhasebe”nin çalışma alanları arasına giriyor. Ayrıca işletmelerin hile riskini ölçme ve değerlendirme ile işletmelerde hileyi önlemeye yönelik çalışmalara destek olma ya yine “adli muhasebe”nin faaliyet alanı içerisinde yer alıyor.

“Adli muhasebe”ye günümüzde işletmeler, bankalar, avukatlar, emniyet güçleri, sigorta şirketleri, kamu kuruluşları, mahkemeler hatta kişiler başvuruyor. “Adli muhasebe”de önemli bir çalışma alanı olan “dava destek danışmanlığı”, ağırlıklı olarak avukatlarla birlikte faaliyetlerini yürütüyor. “Dava destek danışmanlığı”; her türlü yolsuzluk, işletme değerlemeleri, hasar – zarar tahminleri, sigorta anlaşmazlıkları, patent, hak ve markalarla ilgili sorunlar, iflas davaları, işletmelerle ilgili ayrılma ve birleşmeler, hatta boşanmalarla alakalı mali anlaşmazlıklar ve mal paylaşımlarına bakıyor.

Şirkette hile yapıldığı nasıl anlaşılıyor

Büyük oranlı mali krizlerin çıkması, piyasada güvenirliğinin yitirilmesi, işletmelerde hile yapıldığının en bariz ölçülerinden olarak değerlendiriliyor. Yapılan araştırmalarda insanoğlunun fıtratı gereği bir işletme veya kurumda çalışanların yüzde 15’inin hiç hile yapmadığı, yüzde 10’unun her durumda hile yapabildiği ve yüzde 75’inin de fırsatını bulunca hileye yöneldiği tespit edilerek kayıtlara geçirilmiş.

Yine araştırmalarda işletmelerde hilecilerin çok konuşkan olduğu ve sempatikliklerinin yanında kendilerine çok değer biçtikleri, hastalık derecesinde yalan söyledikleri, asla vicdan azabı çekmedikleri, başkalarının duygusuyla rahatlıkla oynayabildikleri, manipülasyonda aşırı hünerli oldukları, kurnaz, egoist, çok risk alan, kurallara uymama özelliği taşıdıkları, işe en önce gelip, en geç gittikleri, gece yarılarına kadar çalıştıkları ve hiç izin yapmadıkları, eğitim düzeyi arttıkça hilecilerin verdiği zararların daha büyüdüğü ortaya çıkarılmış durumda.

Suiistimali bulup ortaya koyuyoruz

Analiz gazetesine konuyla ilgili bilgilendirmelerinden sonra açıklamalarda bulunan Pusula Danışmanlık kurucusu, mali müşavir ve hile denetimi uzmanı Fikriye Aslan, işlerinin bir denetim mekanizması olduğunu, adli muhasebenin denetim, finans, muhasebe, üretim ve psikolojinin bir araya geldiği bir uzmanlık alanı olduğunu söyledi.

Fikriye Aslan röportajında, Marmara Üniversitesi’nde (MA) Muhasebe ve Anadolu Üniversitesi’nde Muhasebe Finansmanı Bölümleri’ni ve ardından  MA Muhasebe Denetimi Yüksek Lisans Programı’nı tamamladığını, İstanbul Mali Müşavirler ve Muhasebeciler Odası (İSMMMO) Akademi’den Bağımsız Adli Muhasebe Uzmanlığı Sertifikası aldığını, diğer taraftan hukuk eğitimini sürdürürken çeşitli üniversite ve özel kurumlarda eğitmenlik yaptığını bildirdi.

Röportajında dünyada özellikle Batı’da yaygın olarak kullanılan “adli muhasebe” faaliyetlerinin Türkiye’de de giderek kapsamının genişlediğini vurgulayan Fikriye Aslan, “Buna yurtdışında FRAUD denetimi deniyor. Suiistimal yolsuzluk denetimi anlamına geliyor. Her işletmede ve kurumda suiistimaller olabilir ve en fazla suiistimal rakamlarda yapılıyor. Özel sektörde rakamlardaki suiistimali bulabilmek için mali müşavir olmak lazım. Biz belgesiyle evrakı ile ortaya koyuyoruz” dedi.

Suiistimali bulup belgeledikten sonra gerisini işyeri sahipleri ve adli makamlara bıraktıklarını dile getiren Fikriye Aslan, “Suiistimali bulduk… Nasıl yapıyor bulduk… Tekniği ne bulduk… Belgesi ne ortaya koyduk… Sahte imza mı attı, bulduk… Adli Tıp’tan mevcut raporu alıyoruz. ‘Bu kişi ve kişiler şu zamandan beri şu teknik ve metot ve yolla işvereni suiistimal ediyor’ diyerek belgeliyoruz. Biz adalete ve emniyet güçlerine yardımcı oluyoruz” diye konuştu.

Suiistimalciden önde olmalısınız

Adli muhasebeciliğin kolay bir iş olmadığını, bu alanda çalışanların suiistimalciyi yakalamak için suiistimalciden düşünce ve iş yapış olarak önde olmasını gerektiğini belirten Fikriye Aslan, “Ben olsam burada ne yapardım, acaba ben nasıl suiistimal yapabilirdim, diye düşünmek lazım. Dolayısıyla bu işte, nasıl çalınır ve nasıl saklanır, diye çok geniş bir düşünce kapasitesine sahip olmanız gerekiyor” bilgisini verdi.

Dünyada en fazla suiistimalin yapıldığı ülkenin ABD olduğunu, hatta “adli muhasebe”cilik üzerine ilk kez dünyada 1996 yılında ABD’de Uluslararası Suiistimal ve Hile Uzmanları Derneği (ACFE) kurulduğunu hatırlatan Fikriye Aslan, söz konusu derneğin her iki yılda bir suiistimaller ve “adli muhasebe”cilikle ilgili raporlar yayımladığını hatırlattı.

Fikriye Aslan, “ACFE istatistiklerine göre; hile yoluyla ekonomide kaybedilen kazançların büyüklüğü, hangi ülkelerde ne tür vakaların oluştuğu, bu vakaların kadın – erkek ve yaşı, hangi insanlar tarafından suiistimaller daha fazla yapıldığı sürekli raporlanıyor. ACFE istatistiklerine bakıldığında genel olarak eğitim düzeyi değişmiyor… Küçük şirketlerde daha fazla suiistimal oluyor… Hilenin büyüklüğüne baktığımızda mali tablo hileleri ile kâğıt kalemle yapılan hile ve suiistimaller öne çıkıyor” dedi.

Finansta hile vakaları daha fazla

Finans ve bankacılık sektöründe hile vakalarının diğer sektörlere göre daha fazla gözlendiğini ancak yapanlar olsa bile yakalanmadıklarını belirten Fikriye Aslan, “Suiistimali kimler yapıyor, cinsiyete bakıyorsunuz… Yüzde 70’lerde erkekler, yüzde 30’larda kadınlar yapıyor. Eğitim seviyesi yükseldikçe hilenin verdiği zarar boyutu büyüyor. Mavi yakalının yapacağı zarar ile beyaz yakalının verdiği zarar aynı olmuyor. Beyaz yakalılar daha fazla işletmeye zarar veriyor” diye konuştu.  

“Adli muhasebe”ciler olarak suiistimali bulabilmek için daha çok maaşlara ve iş avanslarına bakarak işe başladıklarını, çünkü genel istatistiklere göre bir işletmede her 100 kişinin yüzde 10’unun net olarak suiistimal yaptığını, yüzde 15’i kesinlikle suiistimale giriştiğini, ancak çalışanların yüzde 75’inin imkan ve fırsat bulursa suiistimale bulaştığını hatırlatan Fikriye Aslan, “İşimiz suiistimal ve hile dedektifliği. Adli muhasebeye ihtiyaç duyan firmalar bize geliyor. İşimiz Türkiye’ye ekonomisine katkı sağlayacak kayıp kaçakları bulmak değil, bilakis işletmelerin çalınan varlıklarının çalınmaması yolunda tedbir koymak, önlemek almak… Çalınıyorsa da nasıl çalınıyor bulup raporlamak ve bu yolları kapatmak. Biz firmanın varlıkları işletme sahibinde kalsın, başkasının cebine gitmesin diye çalışıyoruz” dedi.

Her sektörde suiistimal var

“Adli muhasebe” için her sektörden firmaların kendilerine geldiğini, medya gibi bazı sektörlerde kayıp kaçağın daha fazla olduğunu ve bu tür alanlardan iç denetim için yüksek talepler geldiğinin altını çizen Fikriye Aslan, “Bir imalat müdürü, bir muhasebe şefinin maaş skalası bellidir. Burada eğitim seviyesi, bildiği yabancı dil, bildiği ekipman onun ücretini belirleyebilir. Mesela medyada kayıp kaçak fazla olur. Medyadaki rakamlar giderler yönünden fazla fatura edilebilir. Çünkü kriteri yok. Medyada çalışan bir danışman, bir senarist, yazı işleri, yazarlar, grafikerler bunların maaşları yüksektir. Kattıkları hizmet de üst kalitedir. Medyanın kattığı değerin ölçüsü parayla ifade edilmiyor, marka değeri ile ifade ediliyor. Böyle sektörlerde fatura keserek sahte gider, fazladan gider üretebilirsiniz. Dolayısıyla medyada giderler çok yüksek gösterilebilir. Sanat sektörü de öyle. Kavram geniş… Burada suiistimali bulmak oldukça zor tabii… Ama biz medya gibi sektörlerde suiistimali eş değerden, benzer ücretlendirmelerden hareket ederek bulabiliyoruz” diye konuştu.

Pandemi sürecinde suiistimal ve hilelerin yüzde 79 arttığına dikkat çeken Fikriye Aslan, “Bir şirkette uzaktan çalışanlar kendisinin yapmadığı işi yaptım diye raporlayabiliyor. Sahte diploma, sahte CV yapan, sahte evlilik cüzdanı yapan çok oldu” dedi.

Pandeminin ortaya çıkardığı uzaktan çalışma sisteminin maliyetlerin azalması sebebiyle işverenlere ve çalışanlara cazip geldiğini vurgulayan Fikriye Aslan, “Ofisler boşaldı. Finans, bankacılık, hizmet, perakende ve birçok sektör evden çalışmaya yöneldi. Isıtma, soğutma, temizlik, yeme-içme, internet, ulaşım masrafları azaldı. Bu doğrultuda kontrol mekanizmaları da zayıfladı. Mesela bugün sahte imzalar ile hazırlanan raporlar rahatlıkla kullanılabiliyor, sahte imzalar ile onaylanmış faturalar, sözleşmeler suiistimalciler için rahatlıkla kullanılabilecek alanlar yaratıyor. Aynı zamanda siber güvenlik açığı da ortaya çıkıyor. Uzaktan çalışma yöntemiyle şirketin sistemine giren kullanıcılar şirketin ticari sırları, ticari bilgi ve verilerine kolayca erişim imkanına sahip oluyor. Uzaktan çalışma sistemi isteyerek veya istemeyerek bu tür bilgilerin kötü niyetli kişilerin eline geçmesine imkan veriyor” şeklinde konuştu.

En iyi tedbir şirkette iç denetimi kurmak

Hile yoluyla suiistimalden uzak kalan şirketlerin ve bu şirketlere büyük oranda sahip olan ülkelerin ekonomide başarılı olduğunu, şirketlerin ayakta kalabilmesi ve istikrarı için düzgün çalışması gerektiğini dile getiren Fikriye Aslan, “Ortaklar, tepe yöneticileri ve diğerleri birbirini aldatıyorsa o firma, şirket ayakta kalabilir mi? Dünya genelinde yapılan istatistiklere göre, dünya gelirlerinin yüzde 5’i hile ve suiistimal yoluyla kaybediliyor. Bu da Türkiye GSYH’nin 7 katı büyüklüğünde” dedi.

Türkiye’de firmaların yüzde 70’inin aile şirketi olduğunu ve asıl sorunun buralardan çıktığının altını çizen Fikriye Aslan, “Şirketlerde her şey kurulur, iç denetim en sona bırakılır. Bizde böyle şeyler olmaz, denir. Varlığını kabul etmezseniz, olmayacağını düşünürseniz, görmezden gelirseniz. Bu görmezden geldiğiniz alanı herkes kullanabilir. Şirketlerde iç denetim sistemi kurmak ve devam ettirmek en büyük tedbirdir. En güzel tedbir iç denetim sistemi kurmaktır. En güzel tedbir çaldırmadan önce önlem almaktır. Ayrıca suiistimal ortaya çıkınca müeyyide, ceza olmalı ki diğerleri için bir ders olsun” diye konuştu.

Pusula Danışmanlık kurucusu, mali müşavir ve hile denetimi uzmanı Fikriye Aslan, iç denetimle suiistimal alanlarını kapatma, tedbir koyma ve önlem alma konularında ilgili işletmelere, firma ve şirketlere fikir verdiklerini, daha da ileri giderek kendilerine has tekniklerle suiistimali belgeleyip işyeri sahiplerine ilettiklerini sözlerine ekledi.

ABONE OL

EN ÇOK OKUNANLAR

garanti sol
garanti sağ