SON DAKİKA
Kızılay masthead
Turizm Pazartesi 01 Ağustos 2022 02:04

IŞIL IŞIL MAKAO ADASI

Eski kenti gezerken mutlaka Mandarin House ve Çin'de ilk açılan batılı bir tiyatro olan Dom Pedro V Tiyatrosu'nu görmenizi ve 1488 yapımı deniz tanrısına adanmış A-Ma Tapınağı'nı ziyaret etmenizi tavsiye ederim. St Paul's Katedralin yakınında Makau Kalesi'nede çıkıp çevredeki ada manzaraları seyredebilirsiniz

Işıl ışıl Makao Adası

Deniz DİKMEN

Sanırım hepimiz için bazı seyahat ettiğimiz yerler çok özeldir. Makao Adası da benim için özel bir mekandır. Uzun yıllar boyu çok sevdiğim Hong Kong‘ a seyahatlerim olmuştur. Orası dünyada kapitalizmin, ticaretin ve finans dünyasının en hızlı aktığı merkezlerden birisidir. Bazen ise işlerin yoğunluğu veya zorlukları dolayısı ile Hong Kong insana dar gelirdi.

İşte öyle zamanlarda ben de kendimi Makao Adası’na atardım. Hafta sonları insanın kendisini Hong Kong’un dışına atması ne iyi gelirdi, ne güzel kafa ve ruh dinlenirdi.

Hong Kong Kowloon Canton Road’un üstünde Makao Adası’na giden feribotların iskelesi çok yakındır. Normalde Çin’e gitmek için vize gerekirken Makao özel bölge kabul edildiğinden vizeye ihtiyacınız olmaz ama, pasaportunuzla giriş çıkış yapmanız gerekir.

Makao Adası Güney Çin Denizi’nde Batı Pearl River Deltası’nda Hong Kong’un yaklaşık 65 kilometre batısında bulunur.

Makao’ya genelde talep çok yüksek olduğundan neredeyse 24 saat boyunca feribot kalkar ama biletlerinizi önceden almanız gerekir çünkü yer bulamazsınız.

Ada kumar merkezi

Talebin bu kadar yüksek olması ise, adanın çok büyük bir kumar merkezi olmasından kaynaklanıyor. Buradaki kumarda dönen ciro Las Vegas ile kıyasla yaklaşık yedi misli büyüklüğünde ve dünyanın en büyük sekiz kumar oteli de Makao ‘da bulunuyor. Bu nedenle gerek zengin Hong Konglular, Çinliler ve bu bölgeye dünyanın her yerinden akan zengin turist ve iş insanları gece gündüz demeden kumar oynamak için bu adaya gelir.

Benim ise adaya gitme sebebim farklıydı. Ada Çin Cumhuriyeti’ne bağlı olmasına rağmen 1557-1887 yılları arasında bir Portekiz kolonisiydi. O dönem Portekizliler bu adada yaşamaya karşılık Çin’e belli bir bedel ödermiş. 1887 – 1999 yılları arasında Portekiz Pekin Anlaşması ile Makao için özel imtiyazlara kavuşmuş. 1999 senesinde ise Portekiz yönetimi adadan temelli ayrılarak bu toprak parçasını Çin Halk Cumhuriyeti’ne iade etmiş. Ada yüzlerce yıl Portekiz etkisinde kaldığından çok özel bir Çin – Portekiz kültür karışımına sahiptir. Ben de bu şehrin o özel kültür sinerjisini deneyimlemeyi her zaman çok severim. 2005 senesinde Makao Adası bu özelliğinden dolayı UNESCO Dünya Mirası olarak kabul edilmiştir.

Cumartesi sabahı erken saatlerine bir bilet alıp, terminale gidip pasaport kontrolünden geçer feribotla Makao’ya giderdim. Feribotla karşıya geçiş bir saat kadar sürer.

Daha uzaktan çok lüks kumarhane otellerin siluetleri görülmeye başlıyor. Makao Terminali’nde kumarhanelerin araçları müşterilerini almak için sıra bekler.

Ben ise, genellikle merkeze giden otobüslerden birine binip büyük Senado Meydanı’nda inerim. Makao Adası’ndaki kolaylıklardan bir tanesi Hong Kong dolarının burada geçmesidir, paranızı farklı bir para birimine değiştirmeniz gerekmez.

makao-2

680 bin kişi yaşıyor

Makao Adası yaklaşık 30 kilometrekare büyüklüğünde ve günümüzde 680 bin kişi yaşıyor. Nüfusun ağırlığı Çinli fakat hala eski koloniyal döneminden kalma küçük Portekizli bir toplulukta var. Resmi dil Çince ve Portekizce ve bu nedenle örneğin sokak tabelaları her iki dilde de görebilirsiniz.

Senado Meydanı’nda araçtan inince bu koca bir meydanı ve ortasındaki çeşme karşınıza çıkar. Sağ tarafta eski kent merkezin bir parçası olan meşhur Santa Casa de Misercordia binası bulunur. Meydan o kadar güzeldir ki sağlı sollu eski koloniyal döneminden kalma sarı, beyaz ve yeşil renkli binaları görürsünüz. Yollar aynı Portekiz’de ve Güney Amerika’daki gibi siyah ve beyaz Arnavut kaldırımı taşlarla süslenmiştir. Meydanda Lizbon’daki gibi dalga motifi kullanılmıştır fakat diğer bir çok caddede veya ara sokaklarda deniz yıldızı, yengeç, flamingo, istiridye kabukları, gemi figürleri, karides, denizatı, balık gibi güzel süslemeler bulunur. Bu güzel motifler kente ayrı bir neşe katar.

Çinliler rengarenk yiyecekleri sever

Dünyanın her yerinden burayı ziyaret eden insanlar bu meydandan Makao’nun ikonik St Paul’s Katedrali’ne doğru yürür. Yol üstünde ilginizi çekecek bir sürü enteresan dükkanlar vardır. Genelde yerel ve Çin mutfağına has sokak lezzetleri bulunur. Çinliler süslü püslü rengarenk yiyecekleri pek sever. Bu nedenle bir yandan rengarenk dondurmalar, tatlılar, meyve kokteylleri, Portekiz’e has yumurta tatlıları (egg tart), bademli bisküviler, şekerlemeler, renkli yerel muhallebiler diğer yandan ise yerel kurutulmuş et, dumplingler, deniz ürünlü pilavlar, kızarmış ördek ve yerel spesiyaliteler satılır.

Hepsi görsel olarak ilginizi çeker ve birçoğunu tatma fırsatı bulursunuz.

İşin güzel tarafı ise bu meydan ve ana caddesi size ne kadar Portekiz ve Güney Amerika’yı hatırlatıyorsa meydanın diğer köşesini döndüğünüzde sokaklar tam bir eski Çin mahallesine dönüşür. Salaş binaların rengi değişir, duvarlarında Çince yazılar başlar. Dükkanların önünde Çin ahşap işleri, Çin motifli ev eşyaları satılır. Bazı dükkanların dış kısmında kırmızı mutluluk fenerleri sarkar. Bunlar Çin kültüründe bol şans, mutluluk ve bereketi simgeler.  Makao’da işte böyle bir ikili kültür karmaşası içinde buluverirsiniz kendinizi.

Ben ise genelde Senado Meydanı’ndan yola devam edip St. Paul Katedrali’ne yürürüm. St Paul Katedrali’nden bahsederken aslında tabii bu katedralin kalıntıları demek lazım. Bir ufak tepecikte 17inci yüzyıldan kalma Aziz Paulus’a adanmış olan bu katedralin sadece ön yüzü kalmış fakat gök yüzüne karşı o kadar etkileyici duruyor ki. 

Benim gittiğim günlerden birinde gökyüzü mavi ile pembe rengin bir karışımını almıştı ve katedralin bu kalıntıları muazzam görünüyordu. Burası da her zaman turist çeker çünkü bu tarihi yapı Makao’nun simgesi haline gelmiştir.

Yol üzerinde karşınıza ara ara güzel minik kiliseler çıkar örneğin St Augustine, St Dominic ve St Laurent Kilisesi gibi. 

makao-1

Çin sanat galerisini andırıyor

Eski kenti gezerken mutlaka Mandarin House ve Çin’de ilk açılan batılı bir tiyatro olan Dom Pedro V Tiyatrosu’nu görmenizi ve 1488 yapımı deniz tanrısına adanmış A-Ma Tapınağı’nı da ziyaret etmenizi tavsiye ederim. St Paul’s Katedralin yakınında Makau Kalesi’nede çıkıp çevredeki ada manzaraları seyredebilirsiniz.

Benim tabii ilgimi çeken yerlerden birisi de buranın diğer ikonik mimari yapılarından biri olan, nerdeyse her yerden görülebilen altın rengindeki Grand Lisboa Otel ve Kumarhanesi’ydi. Eski kente yakın olan bu binanın girişindeki eserler gerçekten göz kamaştırıcıydı. Burası bir otelin girişinden çok bir Çin sanat galerisini andırıyordu. Fildişinden oymalı eserler, yeşim taşından Çin motifli heykeller, altın kaplamalı ince el işi ejderha motifli tarihi tekneler. Hangi birini sayayım – inanılmazdı. Hala hepsi gözümün önünde.

Lobbyden kumarhane kısmına geçmiştim. Burası da çok etkileyiciydi. Devasa süslü salonlarda ağırlıklı zengin Çinliler kumar masaların etrafına oturmuş oyun oynuyorlardı. Burası ambiyans olarak 1920’lerin Çin Kulüplerini bana hatırlattı.

Makao’da kendimi zaman yolculuğu yapmış gibi hissediyordum.

Herkese giriş serbestti fakat kumarhanenin her bir köşesi güvenlik ekipleriyle dolu.

Otelin bir terasından bu kumarhane salonlarını izledim. Günde buralarda ne kadar para el değiştiriyordu acaba.

Otelden tekrar dışarıya çıktığımda güneş gözümü kamaştırıyor ne de olsa içerisi biraz loş başka bir gezegen gibiydi.

Artık karnımın zil çaldığını hissediyordum. Gözüme kestirdiğim güzel bir yere girip o harika yerel lezzetlerle karnımı doyurup Hong Kong’a dönmek için tekrar yola koyuldum.

Makao’nun güzelliği her bir köşede sizi bir sürprizin beklediği gerçeğidir. Akşam feribotuna binip Hong Kong’ a döndüğümde çok mutluydum. Harika bir gün geçirmiştim ve Portekiz Çin tarihini ve ilişkilerini biraz daha yakından tanıma fırsatı yakalamıştım.

Hong Kong ve Makau’yu o kadar çok özlemişim ki. Size bu satırları yazarken bir nebze hasret gidermiş gibi oldum.

Umarım uzun sürmez ve gün gelir bu çok iyi bildiğim yerlere tekrar gitme fırsatı yakalar o eski koloniyal dönemlerinden kalma sokakları dünya değişmeden gene karış karış gezerim. 

ABONE OL

EN ÇOK OKUNANLAR