İŞ HAYATININ SESSİZ SORUNU: PRESENTEİZM
Çalışanlar bedensel ya da ruhsal rahatsızlıklar yaşamalarına rağmen, iş kaybetme korkusu ve kariyer hedeflerini gerçekleştirememe endişesi gibi çeşitli nedenlerden dolayı işyerlerinde bulunmaya devam ediyor. İş dünyasının sessiz sorunu olan presenteizm'in şirketlere getirdiği yük her geçen gün artıyor.
Günümüz iş dünyasının sessiz sorunu olan Presenteizm; yani çalışanların hasta veya iş yapamayacak durumda olmalarına rağmen işe gelmeleri durumu, genellikle yüksek iş yükü, iş güvencesizliği, performans değerlendirmeleri ve ekip içi rekabet gibi sebeplerden kaynaklanıyor. Presenteizm, kısa vadede işlerin aksamadan yürümesini sağlayabilir, ancak uzun vadede hem çalışanlar hem de işverenler için ciddi sonuçlar doğurabilmektedir. İş yerinde bulunma zorunluluğu, bazen çalışanların sağlıklarını ihmal etmelerine ve verimliliklerinin düşmesine yol açıyor. Çalışanlar açısından bakıldığında, sürekli olarak sağlık sorunlarını göz ardı etmek, fiziksel ve zihinsel sağlık problemlerinin kronikleşmesine neden oluyor. Bu durum, iş yerinde performansın düşmesiyle birlikte motivasyonun azalmasını ve genel yaşam kalitesinin olumsuz sonuçlanmasını beraberinde getiriyor.
İşverenler için de presenteizm ciddi bir verimlilik kaybı anlamına geliyor. Kendini iyi hissetmeyen bir çalışanın işte bulunması, iş süreçlerinin yavaşlamasına, hata oranlarının artmasına ve genel iş kalitesinin düşmesine neden oluyor. Ayrıca, hasta bir çalışanın işe gelmesi diğer çalışanlara hastalık bulaştırma riskini artırarak, genel iş gücünün sağlık durumunu tehlikeye atıyor.
AVİTA Çalışan Destek Programı İş Mükemmelliği Müdürü Banu Mercan Öztürk; “Presenteizmin önlenmesi için işverenler, çalışanların sağlıklarını korumalarını teşvik eden politikalar geliştirmelidir. Bu durum, doğru politikalar ve planlamalar yapılmazsa şirketin ticari kaybına neden olan sorunlardan bir tanesi haline gelebilir. Fortune Dergisinin Amerika Birleşik Devletleri’nde iş hayatında presenteizm ile ilgili yapmış olduğu araştırma makalesinde, işyerinde çalışanların sağlığına öncelik verildiği taktirde 1,5 trilyon dolarlık zararın önüne geçilebileceği belirtiliyor. Esnek çalışma saatleri, çalışan destek programlarının devreye alınması, uzaktan çalışma imkanları, sağlık destek programları ve çalışanların hastalandıklarında evde kalmalarını teşvik eden bir kurum kültürü oluşturmak bu sorunla başa çıkmada önemli adımlar olabilir. Çalışanların sağlıklı ve motive bir şekilde çalışmaları, uzun vadede hem bireysel hem de kurumsal başarının anahtarıdır.
Türkiye temsili 1.210 beyaz ve mavi yakalı çalışanın katılımıyla gerçekleştirdiğimiz Çalışma Hayatı Analizi ve İyi Oluş Gereksinimleri Araştırmamızda çalışanların sağlık konusunda talepleri bulunduğunu görüyoruz. Çalışanlara zaman zaman dahi olsa araştırma yapmaları, bilgi edinmeleri ya da destek almaları gereken konuları sorduğumuzda; %60’ın üzerinde bir ortalamayla sağlık konularının öne çıktığını görüyoruz. Bu sağlık konuları tıbbi bilgiler (%63,2), bel-boyun-sırt ağrıları (%63,2), psikoloji (%61,9) ve sağlıklı beslenme ve diyet (%61,2) olarak sıralanıyor. Bu durum, çalışanların sağlıkla ilgili konuların kişisel öncelikleri arasında önemli bir yer tuttuğunu ve bu alanda sürekli bilgi edinme ihtiyacı hissettiklerini gösteriyor.” dedi.
Presenteizmi Tetikleyen Faktörler Nelerdir?
Presenteizmin kişisel ve kuruma bağlı birçok nedeni olabiliyor. Kurum kültürü, çalışanların işlerine sadakati, iş arkadaşlarına olan sorumluluk duygusu, iş kaybı korkusu, finansal süreçler bu nedenlerin başında geliyor. Ayrıca, iş yerinde rekabetin yüksek olması ve çalışanların kendilerini vazgeçilmez hissetme isteği de presenteizmi artırabiliyor.
1. Kurum Kültürü
Kurum kültürü; iş kaybı korkusu, iş yükü, zaman baskısı gibi durumları etkiliyor. Örneği; bazı kurumlarda hasta halde işe gitmek takdir edilirken, bazılarında ise bu durumda iş yerinde bulunulması hoş karşılanmaz. Rekabetçi kültürlerde uzun mesai saatleri, yorucu iş seyahatleri ve hastayken işe gelmek performans göstergesi olarak görülür. Bu durum, çalışanları motive edebilir ama uzun vadede yıpratıcı olabilir.
2. Finansal Sebepler
Birçok çalışan, işten izin almanın maaşlarında kesintiye yol açacağından veya performans değerlendirmelerini olumsuz etkileyebileceğinden endişe eder. Bu korku, hasta veya yetersiz hissetmelerine rağmen işe gelmelerine neden olabilir. Özellikle düşük gelirli çalışanlar, bir veya birkaç gün çalışmamalarının ciddi finansal zorluklara yol açabileceğinden dolayı, hasta olsalar bile işe gelmeyi tercih edebilirler.
3. İş Arkadaşlarına Karşı Sorumluluk Duygusu
İş yerinde bulunma zorunluluğu hissi, sosyal baskı ve iş arkadaşlarının beklentileriyle de alakalıdır. Çalışanlar, iş arkadaşlarına ve yöneticilerine karşı sorumlu hissederek, sağlık durumları elverişli olmasa bile iş yerinde olmaya çalışabilirler.
4. İş Yükü
İş yükü, uzun süreli fiziksel ve psikolojik çaba gerektirir ve iyi yönetilmediğinde çalışanları olumsuz etkileyebilir. Yüksek iş yükü ve zaman baskısı altında olan bireyler, hasta olsalar bile genellikle işe gitme eğiliminde olurlar. Bu durum stres düzeylerini arttırdığı gibi genel iş performansını olumsuz etkileyebilir.
5. İş Kaybı Korkusu
İş güvencesizliği, bireyin işini kaybetme olasılığının yüksek olduğu ya da öyle algılandığı durumları ifade eder. Bu durum sadece fiziksel değil, psikolojik iş güvenliği açısından da önemlidir. İşini kaybetme korkusu yaşayan çalışanlar, hastalık gibi nedenlere rağmen işe gelmeye devam edebilir ve bu da düşük verimlilikle çalışmaya neden olabilir.