İRAN'IN PETROLLE SINAVI
Amerikan yönetimi, İran'ın petrol satışını sıfıra indirme hedefiyle Kasım ayında dayattığı yaptırımları yıkıcı kılmak için bastırıyor. Sekiz ülkeye tanınan 6 aylık muafiyet 2 Mayıs'ta bitiyor.
Bunlardan İtalya, Yunanistan ve Tayvan petrol alımını kesti. Türkiye, Japonya ve Güney Kore düşürdü. Çin ve Hindistan'ın, alımı tamamen kesmesi beklenmezken, Türkiye de benzer şekilde şartları zorluyor.
Muafiyetin kim için hangi koşullarda uzatılacağı belirsiz. Mayıs'a kadar satışın günlük 1 milyon varilin altına inmesi ABD için teselli eşiğiydi. 2 Mayıs'tan sonra da sıfır satış hedefi zor. İthalat Çin ve Hindistan ile sınırlı kalsa bile, seviye 800 bin varilde seyredebilir. İran için en kötümser senaryo 500 bin varile düşmesi.
Uluslararası verilere göre Mayıs'ta 2.3 milyon varil olan günlük ihracat 2018 sonunda 1.04 milyona düştü. Fakat 2019'un ilk iki ayında 1.1 ile 1.3 milyon arasında seyretti. Şubat ortalaması 1.25 milyon varildi.
Bu sayı Mart'ta 1 milyon varile geriledi. Bütçenin yüzde 70-80 oranında petrole bağlı olduğu düşünülürse bu ciddi bir daralma demektir. ABD'nin İran özel temsilcisi Brian Hook'a göre İran'ın kaybı 11 ayda 10 milyar dolar.
Libya ve Venezuela'nın arzındaki düşüşe İran da eklendiğinde piyasalarda oluşacak dalgalanma 'sıfır satış' hedefini zorluyor. Bu nedenle ABD üretimi artırmaları için Suudiler nezdinde, Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü'ne (OPEC) baskı yapıyor.
Brent petrol 70 dolara dayanınca ABD Başkanı Donald Trump 28 Mart'ta "OPEC'in petrol akışını artırması çok önemli. Piyasalar kırılgan ve fiyat çok yüksek" mesajı verdi.
OPEC Aralık'ta altı aylığına günlük üretimi 1.2 milyon varil düşürmüştü. Eşgüdüm için OPEC ile 2017'de 'OPEC+'yı oluşturan Rusya, Suudilerden gelen üretimi artırma baskısına direniyor. Aslında Suudi Arabistan biraz da Rusya'nın arkasına saklanıyor. Çünkü Suudi bütçe açığı, 70 doların altında bir fiyatta zil çalıyor.
ABD yaptırımları genişletmekten söz ederken, İran da tecrübelerine dayanarak ablukayı yarmanın yollarına bakıyor.
İran ihracatta genelde Panama bandıralı gemileri kullanıyor. Tankerler uydu izleme sistemini (AIS) kapatarak izini kaybettiriyor ve uluslararası sularda başka tankerlere aktarma yapıyor.
ABD bunu önlemek için Panama'ya baskı yaparak en az 21 tankerin kaydını iptal ettirdi. Ayrıca Güney Kore'ye sipariş edilmiş 2 milyon varil petrol taşıma kapasiteli 10 yeni tankerin teslimatını geciktiriyor. İran'ın elinde 50 civarında tanker var ama dörtte birini depo olarak kullanıyor.
ABD radarlardan uzak tankerlerle transfer operasyonunda adı geçen Malezya, Singapur ve Hindistan'ı iyice gözaltına aldı. 26 Mart'ta da yaptırımları delme suçlamasıyla İran, Türkiye ve Birleşik Arap Emirlikleri'nden 25 kişi kara listeye eklendi. ABD ayrıca İran'ın kapatmakla tehdit ettiği Hürmüz Boğazı'ndaki kontrolünü artırmak için Umman'la El Dugm ve Salele limanlarını kullanmak üzere anlaştı.
Petrol etrafındaki bu köşe kapmaca giderek acımasız bir oyuna dönüyor. İran'ın petrolle imtihanını, ülkenin bu alanda yetiştirdiği en önemli isimlerinden olan Dr. Parviz Mina'yla konuştuk.
Gazeteci Fehim Taştekin (solda) Dr. Parviz Mina ile Paris'te görüştü
Mina, İngiliz-İran Petrol Şirketi'nin bursuyla İngiltere'de petrol mühendisliği okumuş, 1951'de millileştirilen İran Milli Petrol Şirketi'nde 1954'te işe başlamış, 1960'da kurulan OPEC'in İranlı ilk genel sekreteri Dr. Fuad Ruhani'nin ekibinde yer almış ve 1979'daki devrime kadar altı yıl boyunca İran Milli Petrol Şirketi Yönetim Kurulu Üyesi ve Dış İlişkiler Müdürü sıfatıyla OPEC'teki işleri kovalamış bir uzman. 35 yıldır da uluslararası alanda danışmanlık yapıyor ve Paris'te sürgünde yaşıyor.
Sizin OPEC'teki hikâyeniz nasıl bitti?
MİNA: Devrimden sonra Aralık 1980'de İran'dan ayrılmak zorunda kaldım. Çünkü üst düzey yetkili olarak 'istenmeyen adamlar' listesindeydim. Tehlikedeydim. Ülkeden ayrıldım ama OPEC'i hemen bırakamadım. OPEC Uzun Vadeli Strateji Komitesi üyesiydim. İran yeni bir temsilci atayıncaya kadar iki yıl daha OPEC'te kaldım.
İran sizin uzmanlığınızdan yararlanmak istemedi mi?
MİNA: Talepte bulunmadı. Bulunsaydı da böyle bir rejime hizmet etmezdim. Kötü yönetimle ekonomiyi, sosyal yaşamı ve ekolojiyi mahvettiler. Son sel felaketine bakın, kötü ve istismarcı yönetimin sonucudur bu.
ABD'nin OPEC'teki rolü nedeniyle Şah'ı gözden çıkardığı doğru mu?
MİNA: Şah ilk 10 yıl yatırım ve üretim kapasitesini artırmak için yabancı şirketlere kural dayatmadı. Ilımlı bir çizgisi vardı. İkinci 10 yılda büyük projeler başlattı. Daha fazla gelire ihtiyacı vardı. Fiyatları artırmak için OPEC en iyi kanaldı. 22 yıl boyunca fiyatlar istikrarlıydı. Peyderpey artırılmasını istiyordu. 1971'de OPEC'in İran'daki toplantısı sırasında emtia sahibi olarak fiyatı kendilerinin belirleyeceğini ve kabul etmeyen şirketlere petrol satmayacaklarını söyledi. Ham petrolün varili 1.8 dolardan 3 dolara çıktı. 1973'te 5 dolar, 1974'de 11.60 dolar oldu. Dünya basını Şah'tan "İran Şahini" diye bahsetmeye başladı. Bir seferinde Londra'da havaalanında pasaportumu uzattığımda görevli "Şah ekonomimizi mahvediyor" dedi. 'Neden?' dedim. "Petrol fiyatlarını artırıyor" dedi. Ben de "Önemli bütün endüstriyel ürünleri sizden alıyoruz. Bunların fiyatları 10 yılda yüzde 30 arttı. Siz bizim ekonomimizi mahvetmiyorsunuz ama biz sizinkini batırıyoruz, öyle mi?" dedim.
Devrim İran'ın OPEC'teki rolünü nasıl etkiledi?
MİNA: İran, OPEC kararlarına liderlik eden bir ülkeydi. Devrimden sonra ağırlığını yitirdi. Suudi Arabistan, Irak ve Kuveyt gibi komşularla oluşan husumetler sonucunda İran tecrit oldu. Siyasi nedenlerin dışında üretimi düştüğü için de gücünü sürdüremedi. OPEC'te birinci ülkeyken dördüncü konumuna geriledi. Sıralama Suudi Arabistan, Irak, Kuveyt, İran ve Libya diye gidiyor.
İran ve Venezuela'ya yaptırımlar OPEC'e nasıl yansıyor?
MİNA: 2018'de OPEC iki önemli karar aldı. Petrolün varili 86 dolara fırlayınca büyük tüketici ülkelerde ekonomik zorlukların baş göstereceği ve talebin düşeceği öngörüldü. Uluslararası şirketler de fiyat artışını fırsat bilip yatırıma yönelecek ve üretim artacaktı. Bu da OPEC'in payının düşmesine neden olacaktı. O yüzden OPEC Haziran'da üretimi günlük 500 bin varil artırmaya karar verdi. Kazakistan ve Rusya da karara katılarak 500'er bin varil artışa gitti. OPEC'in üyelere tanıdığı kota da kaldırıldı. Yaptırımlar nedeniyle İran, siyasi karışıklık yüzünden Venezuela ve iç savaş nedeniyle Libya maksimum kapasitesine ulaşacak durumda değil. Haliyle kotalara gerek yoktu. Bunun yerine bir tavan belirlendi, toplam üretimin günlük 32 milyon varili aşmaması kararlaştırıldı. Üretimin artmasına bağlı olarak fiyatlar 80 dolardan 55 dolara düşünce bu kez OPEC durumu tersine çevirmek üzere Aralık'ta üretimi düşürme yoluna gitti.
Suudiler İran'dan doğacak açığı kapatmak üzere üretimi artırma konusunda ABD'ye söz verirken bu nasıl oldu?
MİNA: Suudiler de biliyor ki üretimi artırdıklarında fiyatlar düşecek ve bütçe açık verecek. OPEC ülkelerinin ekonomileri yüzde 80-90 petrole bağımlı. Hiçbiri 50 doların altına tahammül edemez. Bu yüzden Aralık'ta üretimi günlük 1.2 milyon varil düşürmeye karar verdiler. Fiyatlar yeniden 60-70 dolara çıktı. Bunu korumaya çalışacaklardır. Rusya ve Kazakistan da OPEC'e uyacak.
Makul karşılanan fiyat nedir?
MİNA: Hem üreticiler hem de tüketiciler açısından 70 dolar makuldür.
Enerjide ABD öne çıkıyor. OPEC'in tahtı sallanıyor mu?
MİNA: OPEC ülkeleri petrol rezervlerinin yüzde 70'ini barındırıyor ama toplam üretimde payları yüzde 40. ABD, kayaç petrolünde (shale oil) büyük aktör haline geliyor. Bu yıl günlük 12 milyon varille bir numaralı petrol üreticisi oldu. İhracatta Suudilerden sonra ikinci sırada. ABD hem ithalatçı hem ihracatçı. Hafif petrol satıyor, ağır petrol alıyor.
İran yaptırımlarla baş edebilecek mi?
MİNA: İran'ın bütçe açığı büyüyor. Bu sefer karşılaştıkları problem çok büyük. ABD'nin 8 ülkeye tanıdığı muafiyet Mayıs'ta sona ediyor. İran ihracatı geçen yıl 2.3 milyon varildi. Şimdi 800 bin varil. (ABD'li yetkililer bu rakamı 1 milyon olarak veriyor-FT)
İran için kritik seviye nedir?
MİNA: Şu anki seviye kritik eşiktir. Bu 500 bin varile inebilir. 80 milyonluk ülke için hiçbir şey. İran iflasa sürükleniyor.
Eski Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinecad muazzam bir yolsuzluktan söz etti. Sizin döneminize kıyasla durum nedir?
MİNA: Devrimden bu yana İran'ın petrol gelirleri 1.2 trilyon dolar. Bununla ne yaptılar? Mollaları zengin ettiler. Devrime kadar 57 yıl boyunca İran'ın petrol gelirleri 120 milyar dolardı. Bununla 9 rafineri, 4 liman, üniversiteler, hastaneler, fabrikalar, otoyollar ve demiryolları inşa edildi. Şimdi 20 milyon insan yoksulluk sınırının altında yaşıyor. Devrimden önce üretim kapasitesini günlük 6 milyon varile çıkarmıştık. 5.2 milyon varil ihraç ediyorduk. Şu an azami üretim kapasitesi 3.8 milyon varil.
Fakat Tahran bu düşüşü yaptırımlara bağlıyor.
MİNA: Sadece yaptırımlar değil rejimin aptalca politikaları yüzünden İran dünyadan koptu. Modern teknoloji getiremediler, yatırım yapmadılar. Devrimden sonra iş bilen kadroları tasfiye ettiler. Sonra kadrolaşmaya gidildi. Milli Petrol Şirketi'nde 54 bin çalışan vardı. Bunların 34 bini profesyoneller, 20 bini işçilerden oluşuyordu. Şimdi 150 bin personel çalıştırıyorlar. Şah döneminde Petrol Bakanlığı yoktu. Sadece şirket vardı. Tamamen ticari şirket esaslarına göre çalışıyordu. Bütün kararlar yönetim kurulu tarafından alınıyordu. Şimdi yetki Petrol Bakanlığı'nda. Bakan ve 7 yardımcısı var. Neden 7? Çünkü şirketin 7 direktörü vardı. Şimdi hepsi mollaların adamı. Profesyonel oldukları için değil rejime sadakatleri nedeniyle atanıyorlar. Kendi adamlarına yer açmak için şirketi 50'den fazla şirkete böldüler. Aralarında doğru düzgün koordinasyon, şeffaflık ve hesap vermek yok.
Bir de ambargoyu aşmak amacıyla, petrol ve petrokimya ürünlerini piyasalarda satmaları için özel kişilere verdiler. Bunlardan biri Babek Zencani. Sadece onun hesabındaki 5 milyar dolar devletin kasasına dönmedi. Daha yeni bir skandal patlak verdi; petrokimya satışından elde edilen 65 milyar dolar kayıp. O yüzden Ahmedinecad önce kendi döneminde 800 milyar doları bulan petrol gelirine ne olduğunu söylesin.
Dr. Parviz Mina
İran bu badireyi atlatabilir mi, sizin senaryonuz nedir?
MİNA: Trump askeri olarak savaş açmayacak ama ekonomik baskıyı artıracak. Bu da insanların hayatlarını etkileyecek, sonunda patlama olacak. Neden Ahmedinecad yolsuzluklardan bahsediyor? Çöküşün çok yakında olduğunu hissediyor ve bunun dışında kalmak istiyor. Dini liderin hizmetkarı birçok kişi aynısını yapıyor. İran'ın sınır hatları etnik bölgelerle çevrili. Hepsi Sünni. Şii hükümet kötü davranıyor. İnsanlar tedricen merkeze husumet besliyor. İlk kez ekonomik göç yaşanıyor. Sıradan insanlar fakirleşiyor. Bir baba çocuklarını artık doyuramazsa ne yapar? Korkusunu yitirir. İşte bu yeni bir başlangıçtır. Rejim acımasızca bastırıyor. Fakat insanlar yaşamaya değmez deme noktasına geldiğinde iş değişir. İran ilk kez tahammül edilemez bir noktaya geliyor.