İHRACATA DAYALI SEKTÖRLER PAZAR PAYINI ARTIRACAK
Türkiye gerek üretim altyapısı gerek iç pazar potansiyeli olarak ekonomide önemli avantajlar sunuyor. 2025'te, özellikle ihracata dayalı sektörlerin küresel pazarlardaki payını arttıracağına olan inancımız tam

Şehnaz DEMİRDAL
50 metrekarelik bir dükkanda çay kaşığı ve çay tabağı üretimi yapmasıyla başlayıp, şimdilerde ödüllü mutfak tasarımları ve yenilikçi ürünlerini, 125 farklı ülkede milyonlarca tüketiciye ulaştıran, yıllık 4.2 milyonluk üretimlerinin yüzde 35’ini ihraç eden Korkmaz’ın Genel Müdürü Kerim Korkmaz ile konuştuk.
Korkmaz markası nasıl doğdu?
Hikayemiz, babam ve amcalarımın Süleymaniye’de 50 metrekarelik bir dükkanda çay kaşığı ve çay tabağı üretimi yapmasıyla başladı. Bu küçük atölyeden büyük bir markaya dönüşme sürecimizde, 1982 yılında Türkiye’nin ilk çelik çaydanlığını ürettik. 1985 yılında elektrikli ev aletleri üretimine başladık. Elektrikli fritöz, yanmaz yapışmaz tencereler, devrilmeyen çaydanlık, çelik cezveli ev tipi kahve makinesi gibi birçok yenilikçi ürünümüzle sektörde birçok ilke imza attık. Korkmaz olarak, bugün hala ilk günkü heyecanla hem geleneklere bağlı kalarak hem de yeniliklere açık bir şekilde, kullanıcılarımıza en iyiyi sunma hedefiyle çalışmalarımızı sürdürüyoruz.
2024 yılını nasıl geçirdiniz?
2024 yılının, sektördeki güçlü konumumuzu daha da pekiştirdiğimiz bir yıl olduğunu söyleyebilirim. Paslanmaz çelik mutfak gereçleri, elektrikli ev aletleri ve sofra ürünlerinde kalite ve estetiği bir araya getirirken, inovasyon odaklı ürün geliştirme çalışmalarımızla müşterilerimizin beklentilerine yanıt veriyoruz. Bu yıl, uluslararası pazarlarda etkinliğimizi arttırarak yeni iş ortaklıkları kurduk ve farklı coğrafyalara ulaştık. Globalleşme stratejimiz çerçevesinde, kullanıcılarımızın ihtiyaçlarına özel ürün ve çözümler sunmak için Ar-Ge yatırımlarımızı arttırmaya devam ettik. İstanbul Sanayi Odası'nın Türkiye'nin İkinci 500 Büyük Sanayi Kuruluşu araştırmasında 156. sıraya yükselmek bizim için 2024 yılının gurur verici hatıralarından biri oldu. 2025 yılında da bu başarılarımızı kalıcı hale getirmek ve sektördeki gücümüzü daha ileri taşımak için kalite odaklı yaklaşımlarımızla birlikte kullanıcı deneyimini en üst düzeye çıkarmayı hedefliyoruz. Geçmişten gelen köklü deneyimimizle, mutfaklara yenilik katmaya devam edeceğiz.
Korkmaz’ın sektördeki konumundan söz eder misiniz?
Küresel ticari mutfak aletleri pazarı büyüklüğü 2024 yılında 98,34 milyar ABD doları olarak değerlendirildi ve 2025'ten 2030'a kadar %7,3'lük bir bileşik yıllık büyüme oranıyla büyümesi öngörülüyor. Böylesi önemli ve büyük bir pazar, Türkiye’de 10 milyar dolara ulaşan büyüklüğüyle ekonomiye katkısını sürekli arttırıyor. Biz de Korkmaz olarak, mutfak eşyaları pazarına, yenilikçi vizyonumuz ve üretime yaptığımız yatırımlarla öncülük ediyoruz. Çelik mutfak eşyaları grubu üretimini Kandıra’da, elektrikli ev aletleri üretimini ise Tuzla’da fabrikamızda gerçekleştiriyoruz. Tuzla ve Kandıra’da toplam 75 bin metrekarelik alanda yer alan iki fabrikamız, yılda 4 milyon 200 bin kalem ürün üretebilme kapasitesine sahip. En fazla ürettiğimiz ürün ise pişirme gruplarından oluşuyor. Çelik pişirme ürünleri grubunda sektörde 1. sırada yer alıyoruz.
Yurt içi ve yurt dışındaki ve hizmet alanlarınız mağaza sayınız?
Gururla söyleyebilirim ki, hem yurt içinde hem de yurt dışında güçlü bir marka konumuna ulaşmış durumdayız. Bu konumumuzu güçlendirirken, uluslararası arenada da 800'den fazla bayimizle geniş bir dağıtım ağına sahibiz. Ödüllü mutfak tasarımlarımızı ve yenilikçi ürünlerimizi, 125 farklı ülkede milyonlarca tüketiciye ulaştırıyoruz. Yıllık 4.2 milyonluk üretimimizin yüzde 35’ini ihraç ediyoruz. Almanya, Mısır, Kuveyt ve Slovenya’da güçlü bir varlığımız bulunuyor. Ayrıca, geçen yıl Guatemala pazarına giriş yaparak Orta Amerika’da da yer almaya başladık. Toplam ciromuzun yaklaşık dörtte birini ihracat gelirlerimiz oluşturuyor. 2025 yılı itibarıyla, globalde pazar payımızı arttırmaya yönelik stratejiler geliştirdik. Bu büyüme sürecinde, Kandıra ve Tuzla’daki üretim tesislerimizde son teknolojiye dayalı, yüksek katma değerli ürünler üreterek tüketicilerimize benzersiz deneyimler sunmayı hedefliyoruz.
Korkmaz’ı diğer markalardan ayrıştıran farklılıklar ve başarı sırlarınız nelerdir?
Kurulduğumuz günden beri, sürekli olarak yenilikçi ürünler ve çözümler geliştiriyor, sektöre dair benzersiz ürünler sunuyoruz. Satın almadan sonrasına kadarki tüm süreçte, müşterilerimizin memnuniyetini sağlamak için çeşitli kanallarda ve interaktif platformlarda etkili iletişim kuruyoruz. Bununla birlikte, sürdürülebilirlik ve sosyal sorumluluk ilkelerini iş yapış şeklimizin merkezine yerleştiriyoruz. Çevreye duyarlı ürünler geliştiriyor ve topluma katkı sağlayacak projelere destek veriyoruz. En önemlisi, güçlü bir marka kimliği oluşturmak için tutarlı bir pazarlama iletişimi stratejisi izliyoruz. Markamızın değerlerini ve misyonunu vurgulayan etkileyici kampanyalar düzenliyor ve geniş kitlelere ulaşıyoruz. Tüm bu unsurlar, bizi sektördeki diğer markalardan ayırarak, güçlü ve sürdürülebilir başarı yolunda ışığımız oluyor.
2025 yılına dair öngörüleriniz neler?
Türkiye, gerek üretim altyapısı gerek iç pazar potansiyeli olarak ekonomide önemli avantajlar sunuyor. 2025’te, özellikle ihracata dayalı sektörlerin küresel pazarlardaki payını arttıracağına olan inancımız tam. Bu dönemde hem yerel hem de küresel düzeydeki fırsatları en iyi şekilde değerlendirmeyi hedefliyoruz. Küresel ekonomik dalgalanmalar, yüksek enflasyon ve finansman maliyetleri gibi unsurlar, elbette değişim gösterecek. Ancak, bu değişimlerin ve zorlukların doğru ekonomik politikalar ve iş dünyasının yenilikçi çözümlerle aşılabileceğine inanıyorum. Korkmaz olarak, 2025 yılında da yenilikçi ürünler, sürdürülebilir üretim süreçleri ve ihracat odaklı büyüme stratejimizle sektördeki gücümüzü pekiştirmeye devam edeceğiz. Teknolojik gelişmeleri takip ederek, çevre dostu ve verimli çözümler üretmeye odaklanırken, aynı zamanda sosyal sorumluluk projeleriyle topluma katkı sağlamayı da sürdüreceğiz. Bu yaklaşım, sadece şirketimizin büyümesini desteklemekle kalmayacak, aynı zamanda Türkiye’nin küresel arenada daha rekabetçi bir konumda olmasına da katkı sağlayacak.