HO AMCA'NIN KENTİ…
Gelin, bu hafta Vietnam'ın en büyük kenti olan Ho Chi Minh City'ye yani Ho Amca'nın kentine gidelim. Vietnam bir gezgin için kuşkusuz yakın tarihi ile dünya çapında çok özel bir ilgiyi hak eden bir ülke. Ho Chi Min City namı-değer meşhur Saygon kenti

Deniz DİKMEN
Bu hafta sizi dünyada çok sevdiğim bir ülkeye, Vietnam’a götürmek istiyorum. Vietnam beni pozitif enerjisi, güler yüzlü insanları, yemyeşil doğası, kültürü ve tarihi ile daima çok etkilemiştir. Gelin, bu hafta Vietnam’ın en büyük kenti olan Ho Chi Minh City’ye yani Ho Amca’nın kentine gidelim.
Vietnam bir gezgin için kuşkusuz yakın tarihi ile dünya çapında çok özel bir ilgiyi hak eden bir ülke. Ho Chi Min City namı-değer meşhur Saygon kenti…
10 milyon nüfusu ile Vietnam’ın ekonomik ve finansal merkezi. Kent Güney Vietnam’da nehir ve kanalları ile meşhur Mekong Deltası’nda Güney Çin Denizi kıyısında bulunuyor. Kentin rakımı sadece 5 ile 16 metre arasında olduğu için zaman zaman nehirlerin taşması neticesinde suların altında kalabiliyor. Bu narin kent yüzyıllar boyunca bölgede değişik hanedanlara başkent olarak da görev yapmıştır. Saygon 17’nci yüzyılda Nguyen Hanedanlığın başkentiydi. 1862-1949 Fransız Koçinçin’in başkenti oldu. 1945-1954 yılları arasında Fransız Hindiçin’in ve Vietnam’ın başkentiydi.
1954 yılında ise, Vietnam, Güney ve Kuzey Vietnam olmak üzere ikiye bölündü. Saygon, 1976 ya kadar Güney Vietnam’ın başkenti olmuş. Ancak, 1976 da Vietnam’ın ünlü lideri Ho Chi Minh namı-diğer Ho Amca tekrar ülkeyi birleştirip birleşik bir komunist devleti kurduğunda Saygon’un ismi Ho Chi Minh’in onuruna, Ho Chi Minh City olarak değiştirilir.
Vietnam’ın kurucusu ve kurtarıcısı kabul edilen asıl ismi Ngyuen Sinh olan bu büyük lidere ülkesine olan büyük katkıları ve güçlü reformları nedeniyle Ho Chi Minh ismi verilmiş. Ho Chi Minh ‘aydınlatan ruh’ anlamına gelmektedir. Vietnam halkı ona olan büyük sevgisi ve minnettarlığı ile ona “Ho Amca” lakabını takmıştır.
Ama Ho Chi Minh kentine geldiğinizde sizi inanılmaz bir keşmekeş karşılar. Bir yandan da eski Vietnam’ın sokakları, kokuları, insanları ve mimarisi size ilginç gelebilir. Yükselen modern gökdelen ve plazalar, birbirinden farklı dekore edilmiş kafeler, modern genç Vietnamlılar ve kentin yeni yüzü size mutlulukla karşılar.
Sokaklarda motosikletler cirit atar ve bu motosikletlerin, otobüslerin, arabaların ve bazen de rikşaların arasında sıkışıp kalırsınız. Kaldırımlarda açık hava kuaför ve berberlerin, sokak satıcılarının ve insan sellerinin arasında yolunuzu bulmanız gerekir.
Bir yandan da bir kültür karmaşası vardır. Bir yandan yerel eski mimari, bir yandan 19’uncu yüzyıla ait Fransız koloniyal yapılar, hem Taoizm, hem Hinduizm, hem Konfüçiyonizm hem de Hristiyan dinine ait katedraller, tapınaklar ve değişik dini mabetler. Tüm bu keşmekeşin içinde çok güler yüzlü ve hala geleneklerine bağlı insan manzaraları görürsünüz.
Duvarda Ho Amca’nın resmi asılı
Biz de ilk defa Ho Chi Minh’e geldiğimizde tam bu izlenimleri edinmiştik ve bu karmaşık ama çok keyifli kent ile tanışmıştık.
İlk geldiğimiz gün soluğu önce kentin yüzlerce kafesinden birinde aldık. Kendimize güne başlarken yerel bir kahve ısmarladık. Bir Vietnam kahvesinin ne kadar leziz olduğunu, aromasının ne kadar güçlü olduğunu o gün öğrendik. Bu ara Vietnam Brezilya’dan sonra dünyanın en büyük kahve üreticisi konumunda.
Sabah kahvelerimizi içtikten sonra Ho Chi Minh sokaklarını gezmeye başlıyoruz. Eski Saygon’da olmak muhteşem bir duygu ve gezilecek görülecek o kadar çok yer var ki.
İlk gittiğimiz mekanlardan bir tanesi koloniyal dönemine ait Ho Chi Minh City’nin büyük postane binası. Bu bina 1886-1891 yılları arasında Fransızlar tarafından inşa edilmiş. Tasarımı da tanıdık bir isim bizzat Gustave Eiffel tarafından yapılmış. Postaneye giriyoruz. Duvarda Ho Amca’nın resmi asılı. Seyahatimizin ilerleyen günlerinde Vietnam Savaşı ve bu halkın neler çektiğini, neler yaşadığını öğrendikçe duvardaki bu resmin ne anlam ifade ettiğini çok daha iyi anlıyorum ve duygulanıyorum. Bir şekilde bu resim, bana kendi kurtuluş savaşımızı, ulu önder Atatürk’ümüzü ve ülkemizin bağımsızlığı için şehit olmuş askerlerimizi hatırlattı. Postane binasına çok yakın Fransızlar tarafından inşa edilmiş ve aynı döneme ait bir başka yapı da Notre Dame Katedrali (1880). Fransızlar bir de aynı döneme ait dikkat çeken Saygon Operasını yapmışlar. (1898). Zamanında Fransız lejyonların tiyatro seyretmesi ve eğlenmesi için bölgede önce küçük tiyatro binaları kurulmuş ardından 1900 yılında bu büyük opera binası açılmış.
Gene birinci bölge olarak adlandırılan bu bölgede koloniyal döneme ait eski Fransız otellerine de denk gelirsiniz. Bunlardan bazıları ihtişamlı Hotel İntercontinental Saigon, Hotel Grand Saigon ve Hotel Majestic Saigon.
Tekne gezintisi
Eski kent merkezini gezdikten sonra öğleden sonra Mekong Nehri’nde tekne ile bir gezintiye çıkıyoruz. Mekong Deltası’nda bir köyde ilkel yerel at arabasına biniyoruz ve tarlaların arasından keyifli bir yolculuk yaparak tekneye bineceğimiz iskeleye varıyoruz. Minik teknemize biniyoruz. Muhteşem Mekong’un büyük yapraklı yemyeşil bitkileri arasından bambaşka bir dünyaya dalıyoruz sanki. Ama her şey güzel giderken nehirde yoğun bir yağmur başlıyor. Bitkilerin yapraklarında ‘patır patır’ yağmurun sesini duyuyoruz. Birkaç saatimiz yağmurun altında bu olağanüstü Mekong Nehri’nin tatlı ambiyansında geçiyor. Yağmur nedeniyle kimse sesini çıkarmıyor. Bu rüyada dahi zor görülecek tabiatın içinde yağmurun romantik güzelliğinde gezmek her şeye değer.
Vietnam’ın heyecan veren dünyasında ertesi gün ise, kentin farklı bir bölgesine gidiyoruz. Bu sefer Vietnam Savaşı dönemini bize yakından anlatacak olan Bağımsızlık Sarayı’na ve Savaş Kalıntıları Müzesi’ne gidiyoruz.
Bildiğiniz üzere, 1955 ile 1975 yılları arasında Vietnam Savaşı olarak bilinen ve Kuzey Vietnam, Çin ve Sovyetler Birliği ile ABD ve Güney Vietnam arasında çok tartışmalı, çok acımasız ve her iki tarafa da büyük travmalar bırakan 20 yıllık bir savaş süreci yaşanmıştır. Savaş Kalıntıları Müzesi’nde bu savaşa dair birçok fotoğraf, sergi ve bilgi bulabilirsiniz. Bu müzede Ho Chi Minh City’ye çok yakın Cu Chi Tünelleri’nde yaşanan acı dolu dramlar, katliamlar, yaşam mücadelesi, Agent Orange gibi yaprak dökücü spreylerin, napalm ve fosfor bombaların çevredeki doğaya ve yaşayan insanların üstünde bıraktığı korkunç etkiler anlatılıyor. Buradaki sergilenenleri gördükçe bir insanın başka bir insana yapabildiklerine inanamıyorsunuz ve savaşın tüm vahşeti gözünüzün önüne geliyor. Bu müzeden etkilenmeyecek bir insan düşünemiyorum.
Ardından yine Vietnam Savaşı’nda büyük bir stratejik rol oynamış 1966 yapımı Bağımsızlık Sarayı’na gidiyoruz. Kapının önünde Vietnamlı küçük öğrenciler formalarıyla dizilmişler ve öğretmenleri ile müzeyi ziyarete gelmişler. Burası Vietnam Savaşı döneminde hem Güney Vietnamlı başkanların hem de dönemin Amerikan istihbaratının karargahıydı.
Saray müze olarak işlev görüyor
30 Nisan 1975 de Kuzey Vietnam’ın askeri tanklarının bu sarayın bahçesine girmesi ile birlikte Vietnam Savaşı sona erer, Güney ve Kuzey Vietnam tekrar birleşir ve ülke bağımsızlığına kavuşur. Bu nedenle bu sarayın diğer adı ‘Yeniden Birleşme Sarayı’ olarak da geçer.
Saray bugün bir müze olarak işlev görmektedir ve Vietnam Savaşı dönemine ait her şey orijinal haliyle yerli yerinde durmaktadır. Müzeyi gezdiğinizde çok canlı bir şekilde o günlerde bu sarayda yaşananlar ve kurtuluş anı gözünüzün önüne gelir ve tüyleriniz gerçekten diken diken olur.
Vietnam’ı gezmeye gelenleri bu müzeleri ve özelliklede Cu Chi Tünelleri’ni mutlaka ziyaret etmesi gerekir. Buraları görmeden Vietnam’ı, tarihini ve ruhunu anlamanız mümkün değildir.
Ho Chi Minh City’de ayrıca gezip görebileceğiniz daha birçok müze var. Vietnam Tarihi Müzesi, Ho Chi Minh City Müzesi gibi. Jade Emperor Pagodası gibi birçok dini mabet ve katedral de var. Kitap okumayı seviyorsanız burada sadece kitapların satıldığı bir kitap sokağı var. Kştapları, resimli romanları ve Kitap kokusunu seviyorsanız bu farklı sokağı mutlaka gezmelisiniz.
Alışveriş, sokak lezzetleri ve hareketli ortamları seviyorsanız da Ben Thanh Market, Dong Khoi Street, Bui Vien Street, Nguyen Hue Walking Street gibi pazar yerlerine ve caddelere gidin. Ho Chi Minh City’nin günlük hayatını deneyimleyebilir ve hediyelik eşya alışverişlerinizi yapıp, yerel sokak lezzetleri tadabilirsiniz.
Ho Chi Minh City koloniyal dönemde Uzak Doğu’nun incisi ve Paris’i olarak adlandırılıyordu ve kanımca o alımlı havası hala devam ediyor. Günümüzde ise dünyanın birçok köşesinde savaş tamtamları çalarken ve siyasi olarak çok tehlikeli virajlar alınırken, dünyadaki ülke sorumluların Ho Chi Minh City deki Savaş Kalıntıları Müzesi’ni ziyaret etmesini ve müzenin önünde oturan ve savaşta kullanılan kimyasallardan nesiller sonra bile etkilenmiş olan insanları canlı canlı görmelerini isterdim.
Savaşın kazananı olmaz
Savaşın kazananı olmadığına inanıyorum ve Vietnam’da savaşa dair gördüklerim beni inanılmaz etkilemişti. Umarım dünyanın hiç bir yerinde savaşlar yaşanmaz, olanlar da sona erer ve insanlar dünya yeryüzündeki güzelliklere, büyümeye, kalkınmaya, kültüre, sanata ve insanların eğitimine, gelişimine odaklanır.
Vietnam’a giderseniz Uzak Doğu’nun incisini, Ho Amca’nın bu kentini de tüm yönleriyle yakından tanımanızı tavsiye ederim.