Küçükoğlu, bu yıl ana teması "Buzulların Korunması" olarak belirlenen 22 Mart Dünya Su Günü dolayısıyla yaptığı yazılı açıklamada, buzullardaki hızlı erimeye dikkati çekti.

Küresel tatlı su kaynağının yaklaşık yüzde 70'inin buzullarda yer aldığını ancak son yüzyılda buzullarda aşırı seviyelerde kütle kaybı yaşandığını kaydeden Küçükoğlu, bu nedenle doğal afetlerin ve kuraklıkların arttığını, tatlı su kaynaklarında ciddi oranlarda azalma meydana geldiğini anlattı.

Küçükoğlu, bu erimenin birçok tarım arazisi ve yerleşim yeri için de risk oluşturduğunu belirterek, gelişen su kriziyle birlikte 25 yıl içinde dünya GSYH'sinde ortalama yüzde 8 azalmanın yaşanacağının tahmin edildiğini aktardı.

Türkiye'nin de gelecekte su kriziyle karşılaşma ihtimalinin olduğunu vurgulayan Küçükoğlu, şöyle devam etti:

"Ülkemizde kişi başına düşen kullanılabilir su miktarı 1312 metreküp. Dolayısıyla Türkiye su stresi yaşayan bir ülke konumunda yer alıyor. Ayrıca, göçler ve nüfus artışıyla birlikte önümüzdeki yıllarda mevcut miktarın daha da düşeceği öngörülüyor. Küresel iklim değişikliğinden en çok etkilenecek coğrafyalar arasında yer aldığımız gerçeğini de hesaba katarsak, su krizi ülkemizin geleceğini ciddi anlamda tehdit ediyor. Bu sebeple, acilen su kaynaklarımızı koruyacak ve israfı azaltacak uygulamaları devreye almamız gerekiyor. Evrenimizin sınırlı kaynaklarını sınırsız ihtiyaçlarımız için bonkörce kullandık, israf ettik, süreç bu konudaki hassasiyetlerimizin en üst seviyeye çıkması gerektiğini gösteriyor. Suyun sonsuz bir kaynak olmadığı farkındalığını yaratmalıyız."

- "Sanayi ve konutlardaki su tüketimini kontrol altına alabiliriz"

Türkiye İMSAD Yönetim Kurulu Başkanı Küçükoğlu, inşaat sektöründe suyun verimli kullanılması için yapılması gerekenlere değinerek, ülke su kaynaklarının yüzde 15'ini yapı sektörünün kullandığını bildirdi.

Sanayi ve konutlardaki su tüketiminin akıllı fabrika, akıllı bina ve akıllı şehir uygulamalarıyla kontrol altına alınabileceğini kaydeden Küçükoğlu, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Hiçbir su, atık değildir. Tüm suları geri kazanabiliriz. Su ile ilgili atık su, gri su ve yağmur suyu kullanımı dahil birçok alanda bilinçli ve verimli kaynak yönetimine ihtiyaç var. Yağmur sularının sarnıçlar vasıtasıyla toplanıp basit bir arıtma işlemi sonrası değerlendirilmesi de çok önemli bir kazanç. Bu ve benzeri uygulamaların giderek artan kuraklık sorununun azalmasına katkısı yadsınamaz bir gerçek. Bu noktada reçete döngüsel ekonomi modeli olacaktır. Çünkü, döngüsel ekonominin ana eylemleri; 'azalt, tekrar kullan ve geri dönüştür' ilkeleri tarafından yönetiliyor. Bu sayede de kaynak kullanımı en aza indiriliyor, ürünlerin ve parçaların yeniden kullanımı sağlanıyor. Sonuç olarak su tüketiminden tasarruf ediliyor."