SON DAKİKA
GÜNDEM Pazartesi 06 Mart 2023 02:16

"HER ŞEY YOLUNDAYMIŞ GİBİ İMAJ ÇİZİLMEYE ÇALIŞILIYOR"

Marmara Üniversitesi İşletme Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Burak Arzova, "Kur patlatıldı, bir anda fakirleştik. En büyük yıkım bu oldu. Ancak savaş dönemlerinde görülecek bir hızla enflasyon arttı. Bütün bu yıkım hatalı politika tercihi nedeniyle oldu ve bu hatalı politikada ısrar edildi. Buna rağmen hala her şey yolundaymış gibi bir imaj çizilmeye çalışılıyor. Tüm bunlara ben "İllüzyon Ekonomisi" adını verdim" dedi

"Her şey yolundaymış gibi imaj çizilmeye çalışılıyor"

Hakan DİKMEN

Marmara Üniversitesi İşletme Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Burak Arzova, “Rakamlar ve yaşadıklarımız bize gerçekleri gösteriyor. Örneğin cari açık azalacak denilmişti ama cari açıkta tarihi rekorları ay be ay kırıyoruz. Şimdi bize enerji ve altın hariç cari açığa bakmamız söyleniyor. Oysa enerji olmadan fabrikalarımızın üretim yapabilmesi mümkün mü?” dedi. Bunun mümkün olmadığına işaret eden Arzova, “Oraya bakın deniliyor. TÜİK eskiden her bir maddenin o zaman yaklaşık 409 kalem vardı, her birinin aylık fiyat artışlarını açıklardı. O kalemler artık gözükmüyor. Bir uyumlaştırma gerekçesi ile kaldırıldı. Şeffaf olmaktan çıktı. Şimdi bize tek bir rakam veriliyor ve bunun böyle olduğu söyleniyor. Hep söylüyorum. TUİK’in hesaplamasında bir yanlış yok. Zaten olamaz da. Burada esas sorgulanması gereken hesaplamaya girdi olan fiyatların nasıl ve nerelerden toplandığı. Çünkü biz halk olarak bu fiyatları çarşıda, pazarda ya da gittiğimiz herhangi bir yerde göremiyoruz. Kredi faizleri düşeceği söylenmesine karşılık bırakın faizlerin düşmesini krediler bulunamaz oldu. 

Faizler düşsün diye söylemlerde bulunan iş insanı örgütleri düzenlemeler kendilerine dokununca gerçeği görmeye başladılar ve itirazlar yükseldi. İstanbul Sanayi Odası Başkanı ile Merkez Bankası Başkanının hararetli tartışmaları canlı yayınlara yansıdı. Gerçekler görmek isteyenler için apaçık ortada. Kur ise dünyadaki tüm gelişmelere karşılık denizin dibine demir atmış gemi gibi kendi etrafındaki çemberin dışına çıkmıyor, çıkartılmıyor. Kurun yapay yolla tutulması ise başarı gibi pazarlanıyor. Piyasa ekonomisinden uzaklaşıldı. Tamamen kontrollü bir ekonomiye geçildi. Artık kime kredi verileceği, hangi faizle verileceği, bankaların kimden mevduat toplayacağı gibi birçok husus kontrol altında. Bankaların yurt dışına yapılacak döviz çıkışları için formları doldurmaları isteniyor. Daha geçtiğimiz hafta başta büyük bankalar olmak üzere birçok bankaya ‘ek ücret’ adı altında ceza kesildi. Yani yurt dışına döviz transferi de zorlaştırıldı. Ama buna rağmen hala her şey yolundaymış gibi bir imaj çizilmeye çalışılıyor. Tüm bunlara ben “İllüzyon Ekonomisi” adını verdim.

İllüzyon Ekonomisi

Bu başlık ekonomistler için hiç de yabancı değil. Hatta çok şey ifade ediyor olabilir. Ama birçok kişi İllüzyon kelimesini duyunca akıllarına “abrakadabra” sözcüğü geliyor. Sözde, sihirbazların gösterileri sırasında kullandıkları büyü sözü. Aslında insanlara da kızmamak lazım. Çünkü yaşadığımız şu günlerdeki ekonomiyi herkes kendine göre çözmeye çalışıyor. Hele yaşanan Deprem afeti nedeniyle göçler daha sıklaştı ve üretim de etkilendi. 

Marmara Üniversitesi İşletme Fakültesinde öğretim üyesi Prof. Dr. Burak Arzova yeni yazdığı kitabı İllüzyon Ekonomisi ile içinde yaşadığımız büyük ekonomik kriz ortamının panoramasını sunuyor. Kendisine bu konuda sorularımızı sorduk.

"İllüzyon Ekonomisi" Kitabınızın isimi çok ilginç.  Hayırlı olsun. "İllüzyon Ekonomisi" sizin için ne ifade ediyor?  

Çok teşekkür ederim. İllüzyon Fransızcadan Türkçemize girmiş. İllüzyon; birinin inanmak istediği bir şeye uygun ancak gerçeğe aykırı yargı olarak tanımlanmış. Kitapta da bahsettim bundan. Örneğin illüzyonist sahnede bir insanı ikiye böler sonra aynı insanı birleştirir. Normal şartlarda bunun olamayacağı konusunda en küçüğünden en büyüğüne herkes hem fikirdir. Ancak kuvvetli bir illüzyon gösterisinde mantık bir kenara bırakılır. Şimdilerde ekonomide benzer bir durum yaşıyoruz. Bize sunulan ile gerçekleşen birbirinden çok farklı. İşin ilginç tarafı, bir kesim yaşadığına değil sunulana inanıyor hala ve acaba olabilir mi diye soruyor hem kendine hem de ekonomistlere. 

Kitapta ülkemizin ekonomisine son yıllarda yaşananlara bakıyorsunuz. Sizi bu dönemde en çok ne etkiledi?

Beni bu dönemde en çok etkileyen göz göre göre kurun yükseltilmesiydi. Bir anlamda kur patlatıldı. Kurun patlamasıyla bir anda fakirleştik. En büyük yıkım bu oldu. Ancak savaş dönemlerinde görülecek bir hızla enflasyon arttı. Bütün bu yıkım hatalı politika tercihi nedeniyle oldu ve bu hatalı politikada ısrar edildi. Merkez Bankası gibi güzide bir kurum değersizleştirildi. Bunlar çok üzücü gelişmeler oldu. 

Gerçekten de şu günlerde mali bir İllüzyon yaşıyor muyuz? 

Rakamlar ve yaşadıklarımız bize gerçekleri gösteriyor. Örneğin cari açık azalacak denilmişti ama cari açıkta tarihi rekorları ay be ay kırıyoruz. Şimdi bize enerji ve altın hariç cari açığa bakmamız söyleniyor. Oysa enerji olmadan fabrikalarımızın üretim yapabilmesi mümkün mü? Elbette hayır ama oraya bakın deniliyor. TUİK eskiden her bir maddenin o zaman yaklaşık 409 kalem vardı, her birinin aylık fiyat artışlarını açıklardı. O kalemler artık gözükmüyor. Bir uyumlaştırma gerekçesi ile kaldırıldı. Şeffaf olmaktan çıktı. Şimdi bize tek bir rakam veriliyor ve bunun böyle olduğu söyleniyor. Hep söylüyorum. TUİK in hesaplamasında bir yanlış yok. Zaten olamazda. Burada esas sorgulanması gereken hesaplamaya girdi olan fiyatların nasıl ve nerelerden toplandığı. Çünkü biz halk olarak bu fiyatları çarşıda, pazarda ya da gittiğimiz herhangi bir yerde göremiyoruz. Kredi faizleri düşeceği söylenmesine karşılık bırakın faizlerin düşmesini krediler bulunamaz oldu. 

Faizler düşsün diye söylemlerde bulunan iş insanı örgütleri düzenlemeler kendilerine dokununca gerçeği görmeye başladılar ve itirazlar yükseldi. İstanbul Sanayi Odası Başkanı ile Merkez Bankası Başkanının hararetli tartışmaları canlı yayınlara yansıdı. Gerçekler görmek isteyenler için apaçık ortada. Kur ise dünyadaki tüm gelişmelere karşılık denizin dibine demir atmış gemi gibi kendi etrafındaki çemberin dışına çıkmıyor, çıkartılmıyor. Kurun yapay yolla tutulması ise başarı gibi pazarlanıyor. Piyasa ekonomisinden uzaklaşıldı. Tamamen kontrollü bir ekonomiye geçildi. Artık kime kredi verileceği, hangi faizle verileceği, bankaların kimden mevduat toplayacağı gibi birçok husus kontrol altında. Bankaların yurt dışına yapılacak döviz çıkışları için formları doldurmaları isteniyor. Daha geçtiğimiz hafta başta büyük bankalar olmak üzere birçok bankaya ‘ek ücret’ adı altında ceza kesildi. Yani yurt dışına döviz transferi de zorlaştırıldı. Ama buna rağmen hala her şey yolundaymış gibi bir imaj çizilmeye çalışılıyor. Tüm bunlara ben ‘illüzyon Ekonomisi’ adını verdim. 

Aslında, Terim, 2008 küresel mali krizi sırasında, birçok ekonominin sürdürülemez uygulamalara ve refah yanılsamalarına bel bağladığının netleşmesiyle yaygın bir şekilde kullanılmaya başlanmıştı. İllüzyon ekonomisi kavramı, yanlış ekonomik göstergelere ve uygulamalara güvenmenin tehlikelerine ve daha sürdürülebilir ekonomik politika ve uygulamalara duyulan ihtiyaca karşı bir uyarı işlevi görmekteydi. Dünya ekonomisinde en büyük illüzyon nedir sizce? Bunun bir şifresi var mıdır?

Dünya ekonomisindeki en büyük illüzyonlardan biri borçluluk oranları. Hem bireysel borçluluk hem de ülkelerin borçlulukları inanılmaz boyutlarda. Bu büyük borçluluk oranları nedeniyle bazı ülkeler aslında hiç de hak etmedikleri hayatları yaşıyorlar. Bir de muazzam bir gelir eşitsizliği var. Pandemi döneminde daha aşıya ulaşamamış pek çok ülke varken zengin ülkelerde aşılama neredeyse nüfusun %70’ine ulaşmıştı. 

Türkiye Ekonomisi bunca savaş ve afetlerden sonra nasıl bir görünümde?

Türkiye ekonomisi 5 Şubat 2023 tarihinde piyasalar kapandığında da çok büyük sorunlarla baş başaydı. 6 Şubat Depremi Cumhuriyet tarihinde yaşadığımız en büyük felaketlerden biri. Çok fazla sayıda vatandaşımız vefat etti. Yaralılarımız var. Yaklaşık 550.000 ila 600.000 arasında konut ihtiyacı var. Tarımda kayıplar var. İşgücü kaybı var. 100 milyar USD civarında bir maliyetle karşı karşıyayız. Toparlanmak uzun yıllar alacak. Bu işin gerçekliği. Ancak uzun dönemli planlamalar, akılcı politikalar ile bu toparlanma kuvvetli bir ivmeye de dönüşebilir. 

Kitapta "Umutsuz olmayın. Her karanlık gecenin sonunda güneş mutlaka doğar."  Diyorsunuz. Ülkenin ekonomisine baktığınız zaman bir umut görüyor musunuz? Sonunda bize de güneş doğacak mı?  2023 yılında dünyada ve Türkiye’de nasıl bir gelecek bizi bekliyor?

Ülke ekonomisinde mevcut koşulların devamı halinde bir ümit görmüyorum. Çünkü bu uygulamaların bizi götüreceği bir yer yok. Örneğin enflasyonla büyüme deniliyor. Dünya’da enflasyonla büyüme diye bir kavram yok. Çünkü enflasyon bir gelir transferidir. Fakirden alır zengine verir. Bütün bunların üstüne Türkiye Ekonomisinin sorunları sadece ekonomik sorunlar olmanın çok ötesine geçti. Yapılmayan birçok reform var. Bunların yapılacak durumu da mevcut gidişatta yok. Devlet Planlama Teşkilatı gibi kurumların yeniden oluşturulmasına ihtiyaç var. Ancak tüm bunlara rağmen umut her zaman var. Eğer bu politikalardan vazgeçilirse, kurumların bağımsızlığı yeniden tesis edilirse, ehil insanlar kurumlarda görev alabilirse umut yeniden doğar. 

2023 yılındaki Türkiye Ekonomisini ise iki farklı açıdan incelemek gerekir.

Seçimlere kadar olan Türkiye Ekonomisi

Seçim sonrası Türkiye Ekonomisi

Kitabınızda birçok konuyu herkesin anlayacağı bir dil ile yazmışsınız. Sizin anlayamadığınız ekonomik bir durum var mı?  

Benim hala anlayamadığım neden göz göre göre kurun patlatıldığı. Uzun dönemli faizler inmeye başlamışken ve enflasyon Türkiye’de düşmeye başlamışken neden Önceki Merkez Bankası Başkanının görevden alındığı? Düşünüp duruyorum bunlara bir anlam yükleyemiyorum.