SON DAKİKA
Savunma Perşembe 07 Ağustos 2025 09:51

GÜVENLİK KÜLTÜRÜ OLMADAN SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK OLMAZ

İstanbul Gedik Üniversitesi Meslek Yüksekokulu'ndan Dr. Öğr. Üyesi Begüm Erten Mahmutoğlu, iş sağlığı ve güvenliği alanının sadece kazaları önlemeye yönelik değil, aynı zamanda sürdürülebilirlik, afet yönetimi, yeni nesil çalışma modelleri ve eğitimle doğrudan ilişkili çok disiplinli bir alan olduğuna dikkat çekiyor

Güvenlik kültürü olmadan sürdürülebilirlik olmaz

İş güvenliği dendiğinde hâlâ birçok kişinin aklına yalnızca kask, baret ya da uyarı levhaları geliyor. Oysa günümüzde bu alan çok daha geniş bir perspektife sahip. İş yerlerinde güvenli ortamların sağlanması artık yalnızca yasal zorunluluk değil; sosyal sorumluluk, çevresel sürdürülebilirlik ve kurumsal itibarın da ayrılmaz bir parçası. İstanbul Gedik Üniversitesi Meslek Yüksekokulu’ndan Dr. Öğr. Üyesi Begüm Erten Mahmutoğlu ile iş sağlığı ve güvenliğinin dönüşümünü, gençler için kariyer olanaklarını, işveren farkındalığını ve afet yönetiminde uzmanların rolünü konuştuk.

İşin ve insanın olduğu her yerde var

İş sağlığı ve güvenliğinin tarihsel gelişim sürecine bakıldığında, Mahmutoğlu bu alanın insan sağlığını önceleyen bir ihtiyaçtan doğduğunu ve endüstriyel dönüşümlerle birlikte teknik boyutunun da geliştiğini ifade ediyor. “Artık sadece iş kazalarını önlemeye değil, aynı zamanda sürdürülebilir üretim modelleri geliştirmeye, afetlere karşı dirençli sistemler kurmaya ve çalışan memnuniyetini artırmaya da hizmet ediyoruz. İş sağlığı ve güvenliği yalnızca çalışanı değil, işletmeyi ve çevreyi de korur,” diyor.

Mahmutoğlu’na göre bu alandaki dönüşüm, yapay zeka, robotik sistemler ve hibrit çalışma gibi yeni iş modellerinin artmasıyla birlikte hız kazanmış durumda. “İş güvenliği artık süreçlerin doğal bir parçası olmalı. Çünkü günümüzde yalnızca işyerindeki çalışanı değil; ziyaretçiyi, taşeronu, hatta çevredeki halkı da kapsayan bir güvenlik anlayışına ihtiyaç var,” diyerek çok katmanlı bir yapıya işaret ediyor.

Türkiye’nin yapısal sorunu

Türkiye’de iş sağlığı ve güvenliğiyle ilgili temel sorunların başında “güvenlik kültürünün yerleşmemesi” geliyor. Mahmutoğlu, bu sorunun yalnızca işletme düzeyinde değil, toplumsal düzeyde ele alınması gerektiğini belirtiyor: “Eğer bireyde ve toplumda güvenlik bilinci gelişmemişse, hangi kademede çalıştığınız fark etmez. Bu boşluklar her alana yansır.”

Özellikle eğitim sisteminde çocuk yaşlardan itibaren kapsayıcı güvenlik anlayışının kazandırılması gerektiğini vurgulayan Mahmutoğlu, iş sağlığı ve güvenliğinin hâlâ ‘ekstra maliyet’ gibi görülmesini eleştiriyor. Bu durumun hem akademik hem de sektörel gelişimi sınırladığını dile getiriyor.

Uzman yetişmiyor, uzman korunmuyor

İş güvenliği uzmanlarının eğitim süreçlerinde uygulamalı eğitimin yetersiz kaldığını belirten Mahmutoğlu, “Ön lisans programlarının yanında lisans düzeyindeki eğitim olanakları artırılmalı. Akademik kariyer hedefleyenler için bu alan, doçentlik gibi ilerleme süreçlerinde de tanınmalı,” diyor. Ayrıca uzmanların sadece danışman gibi görülmesi, sektörler arasında yeterli deneyim aktarımının yapılmaması ve ekip yaklaşımının benimsenmemesi de sistemin zaafları arasında yer alıyor.

Bir diğer yapısal sorun ise iş güvenliği uzmanlarının yaşadığı ücret ve iş kaybı kaygısı. “Uzmanlar, hizmet verdikleri işletmelerin eksiklerini raporladıklarında işten çıkarılma riskiyle karşı karşıya kalabiliyor. Bu durum, sistemin etkinliğini baltalıyor,” diyen Mahmutoğlu, uzmanların hem maddi hem hukuki açıdan daha fazla güvenceye ihtiyaç duyduğunu vurguluyor.

Gençler için geleceğin mesleklerinden biri

İş sağlığı ve güvenliği yalnızca ‘güvenlikçi’ olmak anlamına gelmiyor. Mahmutoğlu, bu alanda kariyer yapmak isteyen gençlerin farklı sektörlerde, farklı uzmanlık alanlarında ilerleyebileceğini söylüyor: “Yazılım, sürdürülebilirlik, afet yönetimi, eğitim gibi birçok alanda uzmanlık geliştirilebilir. Mezunlar özel sektör danışmanlık firmalarında, firma içi departmanlarda, eğitim kurumlarında veya kamu kuruluşlarında görev alabilir.”

Gedik MYO olarak uygulamalı eğitimi merkeze aldıklarını belirten Mahmutoğlu, “Öğrencilerimize sadece teorik değil, sahada işin nasıl yapıldığını da gösteriyoruz. Tatbikatlar, teknik geziler, proje sunumları ve sektörle iş birliği içinde yürüttüğümüz uygulamalı eğitimler sayesinde öğrencilerimizi gerçek hayata hazırlıyoruz,” diyor.

Afetlerde iş güvenliği uzmanlarının hayati rolü

Deprem, yangın ve benzeri afetlerde iş güvenliği uzmanlarının rolü giderek daha belirgin hale geliyor. Mahmutoğlu, “Sadece çalışanlar değil, çevredeki herkes için kapsayıcı acil durum planlarına ihtiyaç var. Bir tatbikatta yalnızca kaçışı değil, olası yangını, panik ortamını ve özel gereksinimli bireyleri de hesaba katmalısınız,” diyerek çok yönlü hazırlığın önemini vurguluyor. Tatbikatlarda simülasyonların kapsamlı ve senaryolu olması gerektiğini savunuyor.

Kadınlar sahada daha görünür olmalı

Kadın öğrencilerin alana ilgisinin yüksek olduğunu belirten Mahmutoğlu, “Eğitimde cinsiyet dengesi genellikle sağlanmış durumda. Ancak sahada bazı sektörlerde kadın uzmanlar hâlâ dezavantajlı. Oysa bu meslek yetkinlik temellidir; cinsiyetle değil, bilgi ve katkıyla değerlendirilmelidir,” diyerek kapsayıcı yaklaşım çağrısı yapıyor.

Yeni sektörler yeni riskler

Yenilenebilir enerji, yazılım geliştirme, robotik üretim gibi alanların hızla büyümesiyle birlikte iş güvenliği uzmanlarına olan ihtiyaç da artacak. Mahmutoğlu, “Bu sektörlerde çalışacak uzmanlar, sadece geleneksel riskleri değil; yeni nesil tehditleri de analiz edebilmeli. İş güvenliği uzmanlığı, proaktif bakış açısıyla geleceği şekillendiren bir meslek haline geliyor,” diyor.

İş güvenliği, artık sadece bir zorunluluk değil; kurumların rekabet gücünü, çalışan bağlılığını ve toplumsal itibarını etkileyen stratejik bir unsur. Dr. Begüm Erten Mahmutoğlu’nun da vurguladığı gibi; işin ve insanın olduğu her yerde güvenliğin olması bir tercih değil, bir gereklilik.