GÜNEY AMERİKA'NIN CEVHERİ ARJANTİN
Arjantin deyince aklıma, uçsuz bucaksız dev bir ülke ve içindeki muhteşem doğa, muazzam ulusal parklar, buzullar ve manzaralar, güzel müzik tınıları, harika lezzetleri ve rengarenk kültürü ve tarihi gelir. Arjantin öylesine güzel bir ülkedir ki kendinizi dünyadan uzak bambaşka güzelliklerin içinde hissedeceğiniz bir diyardır.

Deniz DİKMEN
İstanbul’dan yaklaşık on iki bin kilometre uzaklıkta olan bu diyara, Paris’ten aktarmalı olarak toplam yirmi saatte varıyoruz. Sıcacık bir bahar havası bizi karşılıyor. Arjantin 2 milyon 780 bin kilometrekare yüzölçümü ile dünyanın sekizinci büyük ülkesi ve Güney Amerika kıtasının önemli ölçüde yüzeyini kaplıyor. Arjantin, kuzeyinde Bolivya ve Paraguay, Doğuda Uruguay, kuzeydoğusunda Brezilya ile komşu.
Ülkenin batısında ise, kuzeyden güneye uzanan çok yüksek And Dağları bulunuyor. Kıtanın ucunda güney konisini ise Arjantin Şili ile paylaşıyor. Ülkenin en uzun kara mesafesi 9.376 kilometre ve doğu cephesinde 5.117 km uzunlukta Atlantik Okyanus’un kıyısı uzanıyor. Coğrafi olarak ülkede yüksek dağlar, çöller, ormanlar, göller, nehirler, ovalar, şelaleler ve buzullar bulunuyor. Antarktika’nın Güney Patagonya Buz Kütlesi’nin bir bölümü de Arjantin’e bağlı. Ülkenin her yeri pırıl pırıl, mis gibi bir doğa harikası.
Arjantin de insanlık tarihi Paleolitik döneme kadar uzanıyor. Christoph Colombus on beşinci yüzyılda kıtayı keşfetmeden önce İnka İmparatorluğu burada hüküm sürmüş. O dönem Arjantin’in farklı bölgelerinde değişik kültürlere sahip Selknam ve Yaghan topluluğu, Puelche, Querandi ve Serrano toplulukları, güneyde Tehuelche topluluğu ve kuzeyde Kom ve Wichi toplulukları, kuzeydoğuda ise Charua, Minuane ve Guarani toplulukları, Diaguita, ülkenin merkezinde Toconote, Henia ve Kamiare ve Huarpe toplulukları yaşardı.
Christoph Colomb’un 1498 yılında Güney Amerika’ya ayak basması ile birlikte kıtanın ve ülkenin kaderi tamamen değişiyor. Koloniyalizm ile birlikte ülkenin yerlileri köleleştiriliyor veya öldürülüyor ve ülkenin özellikle altın ve gümüş madenlerine el konuluyor ve İspanya’ya götürülüyor. Yerel kültür tamamen yok ediliyor. Yaklaşık üç yüz yıllık bir İspanyol koloniyal dönemin ardından 1816 yılında ise Arjantin bağımsızlığını ilan ediyor.
İspanyol mimarisinin çizgilerini taşıyor
Günümüzde kırk yedi milyon nüfusu ile Arjantin halkın sadece yüzde 2’si eski yerel kabilelerin kökeninden gelmektedir, diğer kısmı ise 15’inci yüzyılda koloniyalizm dönemi ve sonrasında buraya göç eden İtalyan ve İspanyollardan gelir. Bu nedenle Arjantin’in büyük şehirleri ve özellikle başkent Buenos Aires bir Avrupa kenti gibi görünüyor ve İspanyol mimarisinin çizgilerini taşıyor.
Bizim ilk durağımız ülkenin kuzeyinde Brezilya ile sınır olan Iguazu Şelaleleri oluyor. Dünyanın ikinci büyük şelalesi kabul edilen bu olağanüstü doğal yapıyı hem Brezilya tarafından hem Arjantin tarafından keşfediyoruz. Burası bir Unesco Dünya Mirası ve Dünyanın yeni yedi dünya harikalarından bir tanesi. Iguazu Şelalesi yaklaşık 2700 metre genişlikteki bir su perdesinden Parana Nehri üzerinden akıyor ve yaklaşık üç yüze yakın çağlayandan meydana geliyor. Parana Nehri bu ara 4700 km uzunluğu ile Arjantin’in en uzun nehri.
Burası aynı zamanda kıtanın en büyük biosferlerinden Parana Yağmur Ormanı’nda bulunuyor. Iguazu inanılmaz etkileyici bir destinasyon ve mutlaka görülmesi gereken bir yer. Bütün bir gün bu muhteşem su havzasında ve çevresinde geziyoruz. Şelaleye yaklaştıkça yüzümüz şelalenin duru suyu ile ıslanıyor. Ertesi gün Cataratas del Iguazu Havalimanı’ndan Arjantin’in başkenti Buenos Aires’e uçuyoruz.
Tango kültürü
Otelimiz Buenos Aires’in tarihi Plaza de Mayo Meydanı’nda bulunuyor. Bu noktadan hareket edip kenti gezmek çok kolay.
Rehberimiz bizi Plaza de Mayo, Avenue de Mayo, Juan ve Eva Peron’un da yaşadığı başkanlık sarayı Casa Rosado ve Mayo Meydanı, Ulusal Tango Akademisi, 1880 yapımı Buenos Aires’in en eski cafelerinden birisi olan Cafe Tortoni, Colon Tiyatrosu, meşhur Recoleta Müzesi ve Mezarlığı, La Boca, La Boca Futbol Stadı, Caminito Sokak Müzesi, Cabildo Ulusal Müzesi, San Telmo, San Telmo bit pazarı, Metropolitan Katedrali, Latin Amerika Sanat Müzesi ve Lenin Ramirez’in ikonik dev gümüş çiçeği bir kaç gün gezdiğimiz Buenos Aires’te gördüğümüz yerler arasında. Elbette bir akşam Buenos Aires’te ister büyük tiyatro salonlarında ister küçük nostaljik kafelerdeki bir tango gecesine katılabilirsiniz ve tangonun muhteşem enerjisinin keyfine varabilirsiniz. Arjantin’in Milonga gecelerinde tango kültürü ve dansı bir başka oluyor kuşkusuz.
Buenos Aires’te bir de mutlaka iyi bir et restoranında et yemeden olmaz tabii. Buradaki etler ve sebzeler olağanüstü doğal ve çok leziz. Biz etimizi tarihi Cafe Tortoni’ de yemiştik ve keyifli bir akşam yaşamıştık. Buenos Aires başlı başına harika bir deneyimdi. Buenos Aires’ten ayrılmadan önce Delta del Tigres’e de gidiyoruz. Burası Buenos Aires’in kuzeyinde büyük Parana Deltası’nda bulunuyor ve ismini bir zamanlar burada yaşamlarını sürdüren kaplanlardan ve jaguarlardan almış. 1820 yılından bu yana burada bir yerleşim yeri var ve çoğunlukla Arjantinlilerin bu nehir kıyısında muhteşem yazlık villaları bulunuyor. Biz de bir nehir teknesi ile bölgeyi geziyoruz ve buradaki bahçeli, görkemli villalara ve çevredeki floraya hayran oluyoruz. Siz de Buenos Aires’i merkez kabul ederek ülkenin bilumum köşelerini keşfetmeye gidebilirsiniz. Örneğin, Arjantin’in en önemli üzüm bağlarının bulunduğu Mendoza’ ya gidebilirsiniz. Buradaki çiftlikleri gezebilir ve bağlardaki üzümlerden yapılan nadide şarapları tadabilirsiniz. Mendoza’ya yakın Şili sınırında Arjantin’in ve aynı zamanda tüm Amerika kıtasının yedi bin metre yüksekliği ile en yüksek dağı olan Aconcagua Dağı bulunuyor. Bu muhteşem dağlık bölgede hiking yapabilirsiniz.
Dünyanın en güneyindeki yerleşim olan seksen bin nüfuslu Ushuaia’ya gidebilirsiniz. Ushuaia Tierre del Fuego Milli Parkı’nda bulunuyor ve doğası ile olağanüstü güzelliktedir. Burası Güney Kutbu’na giden ekspedisyonların çıkış noktasıdır ve bu bölgede bazı özel kruvazyer gemilerin, buzullara yakın olan güzergahlarında, yanaştığı bir ara limandır.
Buzulların ıssız dünyası
Bir diğer seçenek olarak Los Glaciares Ulusal Park’ına gidebilirsiniz. Burada buzulların ıssız dünyasını keşfedebilir ve çevrede buzulların ve göllerin mavi tonları içinde kaybolabilirsiniz. Torres del Paine bölgesine gidip bu ulusal parkta yürüyüşler yapıp harikulade manzaralar izleyebilirsiniz. Yolunuzu tüyleri yumuşacık, bakışları çok naif lamalar kesebilir. Yerel Gaucholarla (Yerel kovboylar) atlara binip çevredeki çiftlikleri keşfedebilirsiniz. Macera isterseniz El Calafate’ ye gidip Perito Moreno Buzulu’nda yürüyüşler yapabilirsiniz. Patagonya bölgesinde Puerto Madryn’e gidebilirsiniz. Burası da çok şirin bir sahil kenti ve bölgede balinaları ve deniz arslanları görme fırsatı yakalayabilirsiniz.
Mount Fitz Roy‘a gidip doğanın keyfini çıkarabilirsiniz. Mount Fitz Roy aynı zamanda ünlü Patagonya markasının logosunda bulunan dağın tepesidir. Pek meşhur bir fotoğraftır.
Eğer Avrupa esintisi görmek isterseniz, Bariloche’a gidebilirsiniz. Burası da çok güzel bir yerleşimdir ve bulunduğu ortam ve mimarisi ile size Arjantin’den çok İsviçre’de olduğunuzu hissettirir.
Doğayı seviyorsanız Ibera Wetlands’a gidip bu harikulade sulak alanda hem flora ve faunayı izleyebilir, kanolarla nehirlerde göllerde gezebilirsiniz. Arjantin’de gideceğiniz her yer çok duru, çok temiz, çok tenha ve çok doğal olacaktır. Dünyanın en büyük içme su havzaların bir kısmı Arjantin’de bulunur.
Bu koskoca ülkenin geniş topraklarında sadece kırk yedi milyon insan yaşadığını düşünürsek ülkenin ne kadar dingin olduğunu anlayacaksınız.
Manzarasına doyum olmaz
Dönüşe doğru eş dost konu komşuya Arjantin’de alabileceğiniz pek çok çeşit hediyelik eşya da bulabilirsiniz. Öncelikle büyük kentlerde kurulan bit pazarlarında çok değişik olan inanılmaz güzel parçalara denk gelebilirsiniz. Hediyelik olarak bu ülkeden deri kıyafet, aksesuar, ayakkabı ve çanta alabilirsiniz. Çünkü, hayvancılık çok ön planda olduğu için et üretimi ve deri üretimi önemli bir sektör. Arjantin kültürüne has çok hafif ve fiyat olarak ta çok uygun desenli alpargatalar (yerel bez ayakkabılar) alabilirsiniz. Arjantin’de geleneksel bir hediye yerine geçen Meta denilen eşyalar alabilirsiniz. Metalar bir çeşit oyulmuş kabaktan yapılan bardaklar veya kaplardır. Bu güzel ülkeden “İnka Gülleri” de alabilirsiniz. İnka gülleri Arjantin’in resmi kabul edilen meşhur taşıdır ve işin ehli olan ustaların eliyle bu taştan harika yüzük, küpe, bileklik, kolye gibi takılar hazırlanır.
Bunun gibi Arjantin’e has Gaucho bıçakları, renkli penguen sürahileri, pikadalar (yerel servis tabakları), fileteadolar (yerel bir boya tekniği ile yapılan resimler), Alfajores bisküvileri ve benzer birçok hediyelikler alabilirsiniz.
Arjantin öylesine güzel bir ülkedir ki, uçsuz bucaksız, çeşit çeşit coğrafyalara sahip, manzaralarına, doğasına asla doyum olmayan, kendinizi dünyadan uzak bambaşka güzelliklerin içinde hissedeceğiniz bir diyardır burası.
Arjantin birkaç günde gezilecek bir yer değil. Vakit ayırıp hakkını vermek için haftalarca hatta aylarca sürecek bir gezi yapabilirsiniz bu ülkede. Umarım bir gün sizin de bu muhteşem ülkeyi tanıma fırsatınız olur.
Ben tekrar gitmeyi çok isterim. Çünkü daha keşfedilecek çok yerler var ve bu ülkenin doğasına, manzaralarına hiç doyamadım.
1)

2)

3)

4)

5)

6)

7)

8)

9)

10)

11)

12)

13)

14) -
