GELEN PARAYI KULLANAMADIK
Daralan ekonomiyle ilgili iş dünyasında iktisadi, hukuki ve eğitime yönelik reformların çokça konuşulduğuna dikkat çeken ekonomist Prof. Dr. Asaf Savaş Akat, yapısal reformların enflasyon ve kur sorununa çare olamayacağını, ekonomik sorunların ancak makro politikaların doğru işletilmesiyle çözülebileceğini söyledi.
Röportaj: Sedat YILMAZ
Ekonomist Prof. Dr. Asaf Savaş Akat, Türkiye’de enflasyonda veya herhangi bir olumsuzluk karşısında yapısal reformların öne çıkarıldığını hatırlatarak, “Yapısal reformlar enflasyon ve kur sorununa çare olmaz. Söz konusu olumsuzlukları makro politikaları doğru yaparak çözebilirsiniz” dedi.
Ambalaj sektörünün 2023 yılı için 10 milyar dolar hedef verdiği Ambalaj Sanayicileri Derneği (ASD) her yıl düzenlediği geleneksel toplantısında Türkiye’nin önde gelen ekonomistleri Prof. Asaf Savaş Akat ve Prof. Taner Berksoy’u ağırladı. ASD Başkanı Zeki Sarıbekir’in Türkiye Cumhuriyeti’nin 100’üncü kuruluş yıldönümünde sektörlerini 30 milyar dolarlık bir pazar haline getireceklerini de müjdelediği toplantıda başta Prof. Asaf Savaş Akat ve Prof. Taner Berksoy ekonomik mes’elelere ışık tutan önerilerde bulundular.
Toplantıda sorularımızı cevaplayan Prof. Dr. Asaf Savaş Akat Türkiye’nin mevcut sorunların çıkabilecek güce sahip olduğunu ve bu konuda çözümlerin de bulunduğunu söyledi. Türk milletinin içinde bulunduğu durumdan çok, geçmişi tartışmayı seven ancak konuyla ilgili bir şeyler yapma konusunda çok pratik olmayan bir millet olduğuna vurgu yapan Prof. Akat, Türkiye’nin krizleri aşmada geçmişte başarılı sınavlar verdiğini de kaydetti.
Ekonomi hakkında görüşler farklı
Dünya ve Türkiye ekonomisi ile ilgili geniş bir perspektif çizen Prof. Akat, “Ekonomi nasıl diye bir soru sorulduğunda, ben de onlara soruyorum… ‘Size tek kelime ile mi cevap vereyim, yoksa iki kelimeyle mi?’ diye. Eğer tek kelimeyle cevap istersen ekonomi ‘iyidir’… Ama iki kelimelik cevap istersen ‘iyi değildir’, derim. Evet ortada bir kriz var. Ama nefes alma payı da yok değil. Dünya küresel bir resesyona girer mi, herkes bunu tartışıyor” dedi.
Son dönemde dünya ticaret savaşlarının konuşulduğunu belirten Prof. Akat, işin sonunun karakolda bitme ihtimalinin yüksek olduğunu dile getirdi. ABD’nin son dönemde beklenmedik davranışlar sergilediğini, Çin’in ise buna kendi imkanlarıyla karşılık vermeye çalıştığını ve zaman zaman da sıcak savaşa dönebilecek hamlelerin gözlemlediğini de kaydetti.
Söz konusu durumun dünya için yeni bir dönemin başlangıcı olarak algılanabileceğini belirten Prof. Akat, “Çin bugün ABD de dahil tüm dünyaya mal satıyor. Bugün döviz rezervi açısından 3 trilyon dolarla ciddi bir gücü sahip ülke ama Çin’in sorunları da yok değil. 1,5 milyar nüfusun beslenmesi gerekiyor. Dolayısıyla dünyaya teknoloji, sanayi, tarım her alanda devasa firmalarla giriyorlar. Diğer gelişmiş ülkelerin nüfuslarına bakıyoruz. ABD 300 milyon, Almanya 80, İngiltere 60 milyon, Japonya 100 milyon… Toplasan Çin kadar etmiyor. Bunların hepsi birer milli devlet. Ama Çin, Hindistan birer milli devlet değil, birer kıta… Çin bize bile 25 milyar dolarlık mal satıyor, biz ise 2 milyarı geçemiyoruz. Aşağı yukarı tüm dünya böyle. ABD de Çin’e karşı yüksek dış açık veriyor. ABD/Çin ticari çatışmasının temel sebebi de bu” ifadelerini kullandı.
Türkiye için karamsar değilim
2008 yılındaki küresel krize kadar önceki yıllarda dünyadan Türkiye’ye yönelik yeterince mal talebi olduğunu hatırlatan Prof. Akat, ekonominin o yıllarda krizlere rağmen kendi ayarında yürüdüğüne işaret etti. Prof. Akat, “2008 küresel krizinden sonra ABD, dünyaya 4 trilyon dolar civarında para gönderdi. Krizin izleri silininceye kadar para transferleri devam etti. Dünyada para o kadar çoğaldı ki insanlar harcadılar, yatırım yaptılar, üretime geçtiler. 2008 küresel krizinin izlerini silmeye çalıştılar” dedi. İşte para bolluğu döneminde Çin’in döviz rezervlerini sağlamlaştırdığını, ülkeye giren paranın yatırım ve üretime döndüğünü dile getiren Prof. Asaf Savaş Akat, “Çinliler üretimi tercih etti. Maalesef Türkiye’de böyle bir irade ortaya çıkmadı. Biz parayı aldık yemeyi tercih ettik. Ekonomideki darlıkların sebebini, yok ondan oldu, bundan oldu demeye gerek yok. Sonuca bakalım” diye konuştu.
2011’e kadar devam eden ABD kaynaklı küresel para akınının giderek azaldığını anlatan Prof. Akat, “Bugüne baktığımızda dünyaya saçılan 4 trilyon doların ABD Merkez Bankası’nın (FED) faiz oyunlarıyla geri çekilmeye çalışıldığını görüyoruz. Yani küresel paradaki dolaşım zayıflıyor. Biz paranın bolluğu sırasında üretip satmadık, tükettik. Şimdi ortada para yok, dünyaya mal satmaya çalışıyoruz. Borç alan kesesinden yer ama bugün artık eskisi gibi borçlanma imkanı kalmadı” şeklinde konuştu.
Dünyada artık her şey değişiyor
2008 küresel krizi sonrası dağıtılan para konusunda bu para geri döner mi, dönmez mi diye kimsenin sormadığını, ancak bugün gelinen noktada borç verecek olanlar ‘Bu adam parayı geriye ödeyebilir mi?’ diye bakıyor. Para akını sebebiyle mesela bir ailenin 100 liralık gideri 120 liraya çıkmış… Şimdi bu alınan paraları geri ödeme zamanı. Şimdi 100 liralık kazancın 10 lirası borca gidecek. Bakınız, bu borç olayı 100’den 90’a düşmüyor. Alışkanlık haline gelen 120 liralık harcamanın 90 liraya düşmesi anlamına geliyor. Yani siz harcama alışkanlıklarınızı 30 lira aşağı indirmek zorunda kalıyorsunuz. Bu haldeyken borç veren insanlar size para vermek istemiyor. Borç almak, ülkeye finansman çekmek artık sıkıntılı. Şartlar değişti…” dedi.
Türkiye’nin 2008 yılı sonrası itibariyle borçlanmaya başladığını ve bugün itibariyle hane halkı, özel sektör ve kamuya ait borçluluğun yüksek olduğuna değinen Prof. Asaf Savaş Akat, “Faizler yüksek, borçlanma maliyetleri artmış. Ülkeye de para lazım. İşte bundan sonra bizim için en iyi haber Avrupa’nın canlanması olacak. Yine bizim için en iyi haber ABD’nin dış ticaretini düşürme adına ülkelere koyduğu vergi. ABD bu defa Çin’den mal almayacak, belki de Türkiye’den alacak. Şimdi bizim yapacağımız iş bizden mal alan ülkelerin Türkiye’ye yönelik iştahını artırmak. Yoksak borç verecek adamların cebindeki fazla parayı beklememek lazım” diye konuştu.
ABD/Çin gerginliği Türkiye’yi etkiler mi?
Çin’in yaklaşık 15 yıldan bu yana üretim ağırlıklı ekonomisiyle cari fazlayı pekiştirdiğini, döviz rezervlerini artırdığını, başta ABD’ye olmak üzere dünyada birçok ülkeye karşı dış dengede üstünlük sağladığını ifade eden Prof. Asaf Savaş Akat, “Ticaret savaşlarının Türkiye’yi etkileyeceğini tahmin etmiyorum. Biz Çin’e 2-3 milyar dolarlık mal satıyoruz… Satsak ne olur, satmasak ne olur… 25 milyar dolarlık ithalata bakmak lazım. Diğer soru ise ‘Çin’e uygulanan ambargodan Avrupa etkilenirse…’ Türkiye kalite ve fiyatta ilgi çekici bir yerde. Mallarımız Alman malı kadar kalitesi yok ama Almanya’nın malından daha pahalı değil” ifadelerini kullandı.
Türkiye’de önemli bir now how biriktiğini, ancak ülkedeki enflasyon ile kurun mukayese edildiğinde enflasyonun kurdan daha fazla yükseldiğinin görülmesi gerektiğini belirten Prof. Akat, enflasyon konusunun bir ülke için önemine değindi. Kurun sağlıklı hale gelmesinde yabancı yatırımcının direkt etkisini dile getiren Prof. Akat, paranın daraldığı bir dönemde yabancı yatırımcının korkak olacağını, ancak Türkiye’nin bu konuda endişesinin olmaması gerektiğini, çünkü birçok Türk firması yabancı ortaklı, çok uluslu çalıştığını, çok uluslu Türk ortaklı şirketlerin Türkiye’de tutulması durumunda yeni doğrudan yatırımların kolayca gelebileceğini hatırlattı.
Dünyada her malın kendi hikayesini anlattığını, bundan sonra Türkiye’nin yeni hikayesinin de Türk ihracatçısının malı olması gerektiğine vurgu yapan Prof. Asaf Savaş Akat, “Bakınız Mercedes, BMW kendini nasıl anlatıyor. Güven sağlandığı takdirde, Türkiye de üretimini ve ihracatını artırır. Yani Türk ihraç malları kendi hikayesini dünyaya anlatabilirse ihracatın artışı paralelinde kur da dengeyi bulacak” dedi.
Makro politikalar doğru işletilirse sorun kalmaz
Yapısal reform hikayesini hiç ciddiye almadığını ifade eden Prof. Asaf Savaş Akat, “Hukuk, eğitim kötü deniyor. ABD’de eğitim, hukuk çok mu iyi. Yakın zamanda İngiltere ile Almanya büyük savaşlar vermişler. Almanya’nın dış fazlası var. Bunu yapısal reformlarla mı açıklayacağız. İşin özü makro denge. Yapısal falan değil” diye konuştu. Daralan ekonomiyle ilgili iş dünyasında iktisadi, hukuki ve eğitime yönelik reformların çokça konuşulduğuna dikkat çeken ekonomist Prof. Dr. Asaf Savaş Akat, yapısal reformların enflasyon ve kur sorununa çare olamayacağını, ekonomik sorunların ancak makro politikaların doğru işletilmesiyle çözülebileceğini söyledi.
Ekonomist Prof. Dr. Asaf Savaş Akat, Türkiye’de enflasyonda veya herhangi bir olumsuzluk karşısında yapısal reformların öne çıkarıldığını hatırlatarak, “Yapısal reformlar enflasyon ve kur sorununa çare olmaz. Söz konusu olumsuzlukları makro politikaları doğru yaparak çözebilirsiniz. Türkiye birkaç yıl hariç yüzde 10’un altında enflasyon görmedik. 1970 yılından bu yana 2018 yılına kadar ülkemizde ortalama enflasyon yüzde 40. Dünyada bunun eşi yok. Sadece 90’lı yılların enflasyonu her yıl yüzde 80. Ekonomisi Türkiye’den daha kötü ülkelerde bile enflasyon yok. Sorun yapısal değil makro politikaları yerinde ve doğru uygulayamamaktan geçiyor” dedi. Makro politikalar, sistemik riski azaltmak amacıyla finansal sektöre yönelik düzenlemeler bütününü ifade ediyor.
İktisatta doğrular değil, tercihler vardır
Prof. Asaf Savaş Akat, Türkiye’de hali hazırda bir belirsizliğin olduğunu, belirsizliklerin çözülmesi durumunda da birçok mes’elenin altından kalkılacağını söyledi. Prof. Akat, “Ben ne olmalı değil, ne olacak diye bakıyorum. Ne yaparlarsa doğrudur, derim. Onların ne yapacaklarını takip ederim. Onu analiz ederim. Şu anda ne yapılacağını da bilmiyorum. Ne yapacaklarını tahmin ediyorsun, dersen onu da bilemiyorum. Seçimden sonra Türkiye ne olur, onu da bilemiyorum. Ne yapacağımızı da bilmiyorum… Ne yapmak istediklerini de bilmiyorum” diye konuştu.
Prof. Akat, iktisat politikasının teknik olarak çok kolay olduğunu, hatta cari işlemler açığını bir günde çözme formülleri olduğunu, nitekim Türkiye’nin geçen yıl Ağustos öncesinden gelen 4-5 milyar dolarlık cari işlemler açığını Ağustos’un 7’sinde bir günde çözdüğünü söyledi.
İktisat ile siyasi konuların farklı alanlarda iş yaptığına değinen Prof. Akat şöyle konuştu:
“İşsizlik, batan firmalar, enflasyon… Bu bir tercih… Dış açık sorununu işsizlikle mi çözeceğiz? Yoksa hem işsizlik olmasın, hem dış açık olmasın, ama enflasyon olsun mu diyeceğiz? Yoksa şu kadar enflasyon olsun, işsizlik biraz artsın, dış açık da biraz düşsün… Ama ne kadar biraz… Bunlar siyasi konular. İktisat çok farklı. Kuru dayarsınız, ne dış açık kalır ne bir şey. Mesela dış ticaret açığımız 9 aydır rekor düşüyor. Ama büyüme sorunumuz var. Büyümeden vazgeçersiniz hasta ölür gider. Doğrusu ne diye düşünmemek lazım. İktisatta doğrular değil, tercihler vardır. Ne kadar enflasyon, ne kadar büyüme, ne kadar dış açık… Dış açığı düşürmenin bir bedeli, enflasyonun yükseltmesinin bedeli var. Büyümeyi hızlandırırsın enflasyon, büyümeyi yavaşlatırsın daralma olur. Her biri hesap kitap mes’elesi…”
Dolarizasyonu halletmemiz biraz zor
Türkiye’de sabah akşam dövizin, kurun konuşulduğunu, hatta insanlar yatağa girmeden önce kur hareketlerini takip ettiğini ve gün boyu bu takibin sürdüğünü vurgulayan Prof. Akat, dolarizasyon konusunda da önemli açıklamalarda bulundu. Dolarizasyonun bir denge hikayesi olduğunu belirten Prof. Akat, Türkiye’de bir dolar aşkının olduğunu ve zaman zaman nüksettiğini söyledi. Prof. Akat, “Türkiye her şeyi bırakır dolar aşkını bırakmaz. Şimdi dolar aşkı yeniden canlandı. Daha ne kadar sürer bilinmez. Biliyorsunuz bir zaman dolardan feragat edenler olmuş ve TL’ye dönmüştü. Tabi zarar ettiler. Dolayısıyla dolarizasyonu halletmemiz biraz zor olacak. Enflasyonun düşük olması, gelir adaleti burada önemli konular. Ama dolar da yukarı yönlü gidince biliyorsunuz faizlerin yükseltilmesi olayı var. Burada ekonomiyi yönetenler cesur olmalı. TL’yi dolar ile yarışır hale getirmeden dolarizasyonunun önünü almak zor.
Prof. Asaf Savaş Akat, ‘S-400’ler mes’elesinin siyasi bir gelişme olduğu halde ekonominin içinde düşünülmeye başlandığına dair’ soruya da, “S-400 mes’elesi bildiğim konular değil. İlgi alanıma girmiyor. Büyük ülkelerle pazarlık yaparken dikkatli olmak lazım. Blöf mi yapıyorlar, başka şey mi yapıyorlar, bilemiyorum. Çok karmaşık bir durum. Bundan dolayı tedirginim. Ekonomiye etkisi olacağını sanmıyorum” değerlendirmesini yaptı.