SON DAKİKA
Turizm Pazar 11 Haziran 2023 02:27

FRANSIZ RİVYERASI'NA AÇILAN KAPI MARSİLYA

Marsilya Fransa'nın güneyinde Akdeniz kıyılarında konumlanmış yaklaşık 1 milyon nüfusu ile Fransa'nın en büyük ikinci kentidir. Şehir yaklaşık 2600 yıllık bir geçmişe sahiptir. Doğal liman yapısı neticesinde, her zaman Akdeniz havzasında stratejik olarak büyük bir öneme sahip olmuştur

Fransız Rivyerası'na açılan kapı Marsilya

Liman kentleri her zaman çok eğlencelidir. Çok hareketli olmaları, gelenin gidenin hem farklı hem çok olması ve hayatınızda iz bırakması, genelde çok eski geçmişe sahip olmaları ticareti bilmeleri ve bölgeler arası köprü vazifesi görmeleri liman kentlerine ayrı bir kimlik kazandırır. 

Denizi zaten çok sevdiğimden dünyanın her yerindeki liman kentleri bana her zaman çok çekici ve güzel gelir. Gelin sizi bu hafta Fransız Rivyerası’nın giriş kapısı sayılan Marsilya ve çevresine götüreyim.

marsilmya-1

Fransa’nın en büyük ikinci kenti

Marsilya Fransa’nın güneyinde Akdeniz kıyılarında konumlanmış yaklaşık 1 milyon nüfusu ile Fransa’nın en büyük ikinci kentidir. Şehir yaklaşık 2600 yıllık bir geçmişe sahiptir. Doğal liman yapısı neticesinde, her zaman Akdeniz havzasında stratejik olarak büyük bir öneme sahip olmuştur.

MÖ 6’ıncı yüzyılda İonya’dan eski Foçalıların kendi kentlerini bir savaş sonucunda kaybetmesi sonucunda Ege Denizi’nden buralara gelip bu koya Marsilya’nın ilk yerleşimini ve eski limanını kurdukları biliniyor. Marsilya kenti Bouches-du-Rhône ilinin ve Provence-Alpes-Côte d'Azur bölgesinin merkez şehridir. Fransa’nın Fransız Rivyerası’na açılan kapısı konumundadır. İstanbul’dan hareketle 2 saatlik bir uçuşla kolaylıkla Marsilya kentine ulaşıyoruz. Aylardan Mayıs sonu Haziran başı. Bölge için belki en güzel zaman. Hava nefis. Sıcaklık ideal, çok sıcak değil ama denize girilebilecek kadar ılık.

Aracımızı kiralayıp kent merkezine gidiyoruz. Sabahın daha erken saatleri ve günümüze güzel bir Fransız Kahvaltısı ile başlıyoruz. Eski limanın çevresinde gözümüze uygun bir kafe kestirip limanı seyrederek birer “Croissant” yani Kruvasan ve büyük bir fincan “Cafe au Lait” yani sütlü kahve ile güne başlıyoruz. Kruvasan tazecik ve yanına tereyağı ve iki çeşit reçel getirmişler. Benim için fazlasıyla yeterli ve çok keyifli. Kahvaltımızı yaparken kentin ambiyansına alışıyoruz haftalık programımızı tekrar gözden geçiriyoruz. Planımız 1-2 gün Marsilya’da çevreyi keşfettikten sonra Fransız Rivyerası’nın o muhteşem sahillerine açılmak ve sırasıyla Toulon üzerinden St Tropez, Frejus, St Raphael, Agay, Cannes, Antibes, Nice, Villefranche Sur Mer, Eze, Cap d’Ail, Cap Martin, Menton üzerinden San Remo’ya kadar uzanmak.

On günümüz var ve bu sahilleri ve o harika koyları ve burunları tek tek, içimize sindire sindire gezmek istiyoruz. Doğayı yaşamak ve o Fransız Rivyerası’nın muhteşem mavi tonlarına ruhen doymak istiyoruz. Çok heyecanlı ve mutluyuz çünkü muhteşem bir bölgedeyiz ve harika bir rota yapacağız.

Öncelikle Marsilya’yı gezmeye başlıyoruz. İlk durağımız eski liman bölgesi. Burası çok tatlı ve biraz da kalabalık. Balıkçılar burada tuttukları balıkları getirip bir yandan satmaya çalışırken, limandaki yatlar ve tekneler dalgalarda hafif hafif salınıyor. Suyun enerjisi çok güzel ve kentin silüetleri denizin mavi sularında yansıma yapıyor.

marsilya-3

Marsilya’nın sembolü Notre Dame de la Garde Katedrali

Marsilya’nın sembolü olan 1853 yapımı Notre Dame de la Garde Katedrali şehrin en yüksek noktasında bulunuyor. Yerel halk ona “Bonne Mere” diyor yani “İyi Anne” ve kucağında İsa Peygamberi taşıyan altın rengindeki Meryem Ana’yı kast ediyorlar.  Meryem Ana şehrin koruyucusu olarak şehrin en tepesinden bize bakıyor. Sanki ve katedralin melekleri ile birlikte kente hakim bir şekilde kuş bakışı bölgeyi izliyor. Katedralin konumu ve mimarisi çok etkileyici mutlaka görülmeye değer. En üst kattan Marsilya’nın inanılmaz güzel bir manzarası var. Katedralin bu yüksek tepede enerjisi de çok özel. Kentin eski bir şehir olduğu her halinden belli oluyor. Eski liman, eski kaldırım taşları, tarihi binalar, daracık sokaklar, arklar, eski dükkanlar ve kültürel gelenekler.

marsilya-5

Kent kozmopolit bir lokasyon

Tüm kentin hatta insanların bile, bir nevi eskimiş hatta biraz da yıpranmış bir yüzü var.

Kent Kuzey Afrika’dan çok göç alan ve dolayısı ile de oldukça kozmopolit bir lokasyon. Yer yer göçmenlerden oluşan sokak sanatçıları ile veya evsizlerle yolumuz kesişiyor. Arka sokaklarda gittiğiniz bir çarşı pazarda hem Fransa’ya hem de Kuzey Afrika’ya gelmiş gibi olabiliyorsunuz.

Müzeleri seviyorsanız buradaki MUCEM Avrupa ve Akdeniz Medeniyetleri Müzesi olarak çok fazla yöreye ait tarihi eser ihtiva ediyor. Ertesi gün ise, Marsilya’ya yakın bulunan beyaz yabani atlarıyla meşhur olan Camargue Bölgesi’ne gidiyoruz. Camargue Akdeniz ve Rhone Nehir Deltası arasında yaklaşık 930-kilometre kare yüzölçümü olan bir ulusal park. Çevre o kadar güzel ki. Her yer lagünlerle ve sazlıklarla kaplı ve burada muazzam kuş gözleme merkezleri bulunuyor. Camargue’da sazların arasındaki sulak alanlarda otlayan çeşit çeşit koyunları, büyükbaş hayvanları ve meşhur beyaz atları gözlemleyebiliyoruz.

marsilya4

Bölgede festivaller ve boğa güreşleri yapılıyor

Bölgede kendine has festivaller ve boğa güreşleri de yapılıyor. Görsel olarak buralar gerçekten çok hoş mekanlar. Aşağıya Saintes Maries de la Mer kasabasına kadar iniyoruz ve burada sazlıkların arasında çok tatlı bir tekne turu yapıyoruz. Biz tekne turunda bu güzelliklere hayran hayran bakarken, bir kadın çiftçi muhteşem atının üstünde bölge hayvanları ile birlikte harika bir müzikal şov yaparak bizi adeta büyülüyor. Şovun sonunda atı ile şaha kalkarak bizi selamlaması çok etkileyiciydi.

Bir diğer gün ise, Marsilya’ya çok yakın Cassis ve Calanques Bölgesi’ne gidiyoruz. Burası da bir ulusal park. Bölgede çok şirin küçük Fransız kasabaları bulunuyor. Doğa muhteşem çünkü deniz kıyısındaki buraya has beyaz kayalar ve masmavi koylar görülmeye değer müthiş güzel.

Yazın buradan denize girip, kanoya binebilirsiniz, deniz sporları ve tekne turları yapabilir ve bu tertemiz, güzel koyların keyfine varabilirsiniz. Marsilya’dan günübirlik bir tur alarak Marsilya’nın kuzeyine doğru Provence Bölgesi’ne de gidebilirsiniz. Burada adeta ressam Monet ‘nin bahçelerine geldiğinizi düşünürsünüz. Özellikle bu yaz günlerinde doğa muhteşem, her yer rengarenk çiçeklerle bezenmiş ve her bir köşe birer tablo gibi görünüyor. Burada lavanta bahçelerine ve şarap bağlarına da denk gelebilirsiniz. Biz de Marsilya’yı üs olarak seçip bu şekilde günübirlik turlar düzenleyip çevreyi geziyoruz. Gün boyu güneşin altında doğanın ve denizin ruhumuza huzur veren güzelliklerine dalıyoruz.

Elbette bölgedeki şirin kasaba dükkanlarından veya pazarlardan muhteşem el yapımı sabunlarımızı, lavanta keselerimizi, yerel anasonlu pastislerimizi ve yerel kurabiyelerimizi, Fransız peynirlerimizi, Fransız hardal ve sarmısaklı mayonezlerimizi de almayı unutmuyoruz. Bu tarz küçük alış verişleri daima çok keyifli oluyor.

marsilya-2

Marseillaise Fransa’nın milli marşı kabul edilir

Marsilya’yı anlatırken tabii ki ‘Marseillaise’e değinmeden olmaz. Çünkü “Marseillaise” yani “Marsilyalı” Fransız milli marşının ismi. 1792 yılında altı bin asi Marsilyalı gönüllü Ren Ordusu’nu oluşturarak Paris’e yürürler ve yolda Claude Joseph Rouget de Lisle tarafından bestelenmiş marşı söyler. Yola çıkmalarının sebebi Paris’teki Fransız Devrimi’ne katılmaktır. 1795 yılında bu asi Marsilyalıların söylediği marş Fransa’nın milli marşı kabul edilir. Doğrusunu söylemek gerekirse bu kent biraz bana bu asiliği de hatırlatıyor. Başına buyruk, biraz şahsına münhasır, biraz mücadeleci veya kavgacı. Tarih sanki kente acı ve tatlı izlerini bırakarak geçip gitmiş ve şimdilerde de yeni tarihler yazıyor. Marsilya Fransız Rivyerası boyunca bulunan diğer yerleşimlerden bu nedenle oldukça farklı.

Biz ise, bu bölgeden sonra aracımızla Marsilya’dan hareketle bu muhteşem Akdeniz kıyısını gün be gün köy kasaba gezerek planımıza uygun olarak denize girerek, balıkçı kasabasında deniz ürünlerini tadarak, müzelerini ve sanat galerilerini dolaşarak gezmeye devam ediyoruz. Fransa deyince zaten hangi bölgeye giderseniz gidin, her yerde harika doğal manzaralarla ve enteresan dokularla karşılaşabilirsiniz. Bazen de yollarda muhteşem sürprizler sizi bekliyor olabilir.

Ola ki bu bölgeye henüz gitmediyseniz yazın başlangıcında özellikle Mayıs ve Haziran aylarında Fransa’nın bu güney bölgesini keşfetmenizi öneririm. Çok seveceksiniz.