SON DAKİKA
Turizm Pazar 09 Nisan 2023 02:02

FORTALİZZA'NIN KUM TEPELERİ BREZİLYA

Güney Amerika kıtasına ilk ayağımızı Brezilya'nın Fortaleza kentinden basacaktık. Fortaleza'ya vardığımızda günlük güneşlik bir hava karşıladı. Kuzey küre kış mevsimini yaşarken güney küre yaz mevsimini yaşıyordu

Fortalizza'nın kum tepeleri Brezilya

Deniz DİKMEN

Farklı bir kıtayı keşfetmek her zaman benim için çok keyiflidir. Sizin için de öyle midir? Bilemiyorum ama gerçekten tüm kıtaların birbirinden çok farklı olması beni hep heyecanlandırmıştır ve ne zaman farklı bir kıtaya gitsem başka bir gezegene gitmiş gibi hissederim. Avustralya ayrı bir dünya, Afrika ayrı bir diyar, Kuzey Amerika bambaşka bir enerjidir. Her kıtanın hem coğrafyası hem insanı, kültürü ve tarihi birbirinden çok farklıdır ve kendi kıtasından dış dünyaya bakışı da çok farklıdır.

Gezgin için de öyledir. Ne zaman ben de başka bir kıtaya gitsem, benim de dünyaya bakışım, algım değişir. Perspektifi değiştirmek insana çok iyi gelir.

Kuzey küre kış, güney yaz mevsimini yaşıyor

Bu nedenle Paris Charles de Gaulle Havalimanı’nda Fortaleza uçağını beklerken beni gene çok acayip bir heyecan sarmıştı. Çünkü Güney Amerika kıtasına gidip orda uzunca bir süre değişik bölgeleri gezecektim. İstanbul’dan Paris aktarmalı uçacaktık ve Güney Amerika kıtasına ilk ayağımızı Brezilya’nın Fortaleza kentinden basacaktık.

Hem giderken hem dönerken Atlantik’in üzerinden uçarken inanılmaz derecede uçakta sarsıldık ama herhalde yaşadığım büyük mutluluk ve heyecandan olsa gerek beni hiç etkilememişti. Güney Amerika ve Brezilya için beni çok heyecanlandıran kısım olağanüstü doğası ve güzel insanlarıydı.

Paris’te kar kış kıyamet kendini gösterirken, Fortaleza’ya vardığımızda günlük güneşlik mis gibi bir hava bizi karşılamıştı. Kuzey küre kış mevsimini ama güney küre yaz mevsimini yaşıyordu.

Brezilya’nın Fortaleza kenti kıtanın kuzeydoğusunda çok stratejik bir noktada yer almaktadır.

Burası Koloniyal dönemlerde Avrupa’dan gelen gemiciler için Güney Amerika kıtasında ilk yanaştıkları liman ve ilk ayak bastıkları toprak.

Brezilya’nın 5’inci büyük kenti

Kent günümüzde Brezilya’da Ceara eyaletinin başkenti konumunda ve kentin 3 milyona yakın nüfusu ile Brezilya’nın beşinci büyük kenti. Fortaleza, Portekizce bir kelime ve ‘kale’ anlamını taşıyor ve 1726 senesinde kurulmuş olan bir kent. Sahil kesimi hilal şeklinde olan şehir, Pajeu Nehir’inin kıyısında konumlanmaktadır. Burada bulunan Portekiz kalesi zamanında Koloniyalistlerin kendilerini Kızılderili saldırılarına karşı savunmaları için yapılmıştı ve kalenin yanında bulunan küçük köy ve köy halkı bugünkü Fortaleza kentinin ilk oluşumları olmuştu. 18’inci yüzyılda bu bölge, Brezilya’nın diğer eyaletleri gibi Portekiz Krallığı’nın bir parçası olduğunu ve burada Afrika kökenli insanların şeker kamışı tarlalarında köle olarak çalıştırıldığını da unutmayalım. 1884 senesinde ise Ceara eyaleti Brezilya’da köleliği kaldıran ilk eyalet oldu. Siyahi insanlar ilk kez Brezilya’nın bu eyaletinde hürriyetine kavuştu. Bu dönemin ardından şeker kamışı ticareti daha az önem arz edip, yerini daha çok uzun lifli pamuğa ve hayvancılık sektörüne bıraktı. Kent günümüzde ise modern caddeleri ve binaları ile karşımızda yükseliyor. Fortaleza Limanı’ndan ise dünyanın her yerine şeker, kaju fıstığı, ıstakoz, tuz, pamuk, buraya has Karnauba mumu, tropikal meyveler, deri, tekstil ürünleri, yosun ve gübre ihracatı yapılıyor. Fortaleza Brezilya’nın ‘Miami’ si olarak da anılıyor. Çünkü gerek ambiyansı gerek uçsuz bucaksız muhteşem kumsalları ve sahil kesimleri Miami’yi anımsatıyor gerçekten. Futuro Beach ve Sabiaguaba Beach buradaki ünlü plajlardan bazılar. Elbette burada bu çok güzel sahil bölgesinde oturup, taze karides, ıstakoz, balık, kalamar veya diğer deniz ürünlerinden, yerel lezzetlerden ve zengin yerel tropikal meyvelerden tatmak olağanüstü keyifli.

Gotik mimariye sahip şehir

Beira Mar Fair gibi sokak pazarlarında ise, elişi ürünler alabilir, harika yerel lezzetleri tadabilir ve sokak sanatçılarını ve sokak dansçılarını izleyip biraz olsun buradaki yerel kültürü görme şansı yakalayabilirsiniz. Ayrıca, yapacağınız bir şehir turunda mutlaka gotik mimariye sahip Metropolitan Katedrali’ni ve Art Noveau tarzında inşa edilmiş olan Jose de Alencar Tiyatrosu’nu da görmenizi tavsiye ederim.

İlk günümüzü Fortaleza kentin sokaklarını karış karış gezdikten sonra ertesi gün güler yüzlü rehberimizle Fortaleza’nın 160 kilometre güneybatısında bulunan Praia de Canoa Quebrada’ya gidiyoruz. Yaklaşık üç saatlik bir yolculuk yapıyoruz. Bugün yol boyunca hava yağışlı ama aracımızın içinde cam kenarında oturup ve yol boyunca o yağan yağmurun altında bir yandan Atlantik Okyanusun kıyısını, bir yandan yerel coğrafyayı ve insanları seyretmek çok keyifli. Hava ılık, ortam sakin. Pek bir trafik yok, gayet huzurlu bir ambiyans var. Bu şekilde üç saat sonra Praia de Canoa Quebrada’ya varıyoruz ve burası şansımıza günlük güneşlik. Bu bölgenin sahil kesimleri, kum tepeleri ve kumsallarda bulunan yaklaşık 30 metre yükselen kızıl falez taşları harika görünüyor.

forta-1

Avrupalı hippiler tarafından seviliyor

Burası da çok özel bir mekan zira Praia de Canoa Quebrada 1970’li yıllarda Avrupalı hippiler tarafından keşfediliyor ve çok seviliyor. O döneme kadar burada sadece yerel balıkçılar ve Kızılderililer yaşarmış. Yerel insanların misafirperverliği ve doğanın büyüsü ile Fransa ve İsviçre gibi Avrupa ülkelerinden gelen hippiler burayı çok sevmiş, buraya yerleşmiş ve zamanla yerlilerle evlenmişler ve böylece burada güzel bir insan mozaiği oluşmuş.

Ayakkabılarımızı çoraplarımızı çıkarıp yalınayak upuzun ve pırıl pırıl sahilde dostlarla birlikte uzun yürüyüşler yapıyoruz. İstediğimiz gibi bu mis gibi sahillerde koşup muhteşem deniz havasını içimize çekiyoruz. Rüzgar yumuşak yumuşak yüzümüzü okşuyor.

Bu bölgeyi gezmek için buggyler ( 4 Tekerlekli Motorlar gibi araçlar ) kullanılıyor ve yerel şoförler rengarenk buggylerimizle gelip bizi alıyorlar ve çevreyi gezmeye başlıyoruz.

forta-4

Kum tepeleri rüzgarın etkisiyle şekillenmiş

Yerel şoförlerimiz bizi iç kesimlerdeki kum tepelerine götürüyorlar. Bembeyaz kum tepeleri rüzgarın etkisiyle şekillenmişler. Bizden başka hiç kimsecikler yok. Gökyüzü değişik mavi tonlarda bize eşlik ediyor. İnsanlar güzel, doğa güzel. Bu Kumtepelerinde ve kum tepelerin arasında biriken su havzalarında gün boyu çok eğleniyoruz.

forta-3

Bir yerde belki 15-20 metre yüksek bir kum tepesinden 80 derecelik bir açıyla buggy ile aşağıya iniyoruz. Tabii ki hepimiz çığlıklar atarak iniyoruz çünkü normalde bir aracın bu diklikte devrilmesi lazım fakat zemim kum olduğu için bu devrilme olmuyor ve hızla aracımızla bu kum duvarından aşağıya iniyoruz. Gerçekten çok heyecanlı ve benim için yeni bir deneyim. 

Çevredeki en yüksek Kumtepe'sine ise bir çadır kurmuşlar. Buradan 360 derece bu güzel doğal oluşum izlenebiliyor. Buradaki kampta bize güzel içecekler ikram edip,  çevrenin tadını çıkarmamız için bir mola veriyorlar.

Gün boyu kum tepelerinde resmen çocuklar gibi oynadıktan sonra yorulmuş olarak buggyleri yerine bırakıp Praia de Canoa Quebrada ‘da bulunan Araçlati köyünü geziyoruz. Burası çok huzurlu bir yere benziyor. Köyün şirin sokaklarından bu sonsuz kumsallar görünüyor.

Denizin dalgaları beyaz köpükleriyle gerçekten birer dantel gibi denizi süslüyor. Çevredeki minik evler, çiçekler, çalılar, her şey çok tatlı ve bu köye çok yakışıyor.

Yerel kültürün ruhunu yansıtıyor

1970’lerde buraya gelen hippiler gözümün önüne geliyor. Burayı sevmekle ne kadar haklılarmış.

forta-2

Köyün ortasından ‘Broadway’ adını verdikleri küçük bir cadde geçiyor ve burada sağlı sollu dükkanlar, minik restoranlar, kafeler bulunuyor. Burası Brezilya’nın ve yerel kültürün ruhunu çok güzel yansıtıyor. Akşamları ise herkes bu caddede buluşup Reggae müziği dinliyor.

Köydeki evler çoğunlukla tek katlı ve renkli. Bazı evlerde çok tatlı duvar resimleri var. Duvarları rengarenk papağan ve çiçek figürleri ile süslemişler. Dükkanlarda ise rengarenk mayolar, pareolar, şapkalar, güneş gözlükleri, aksesuarlar, el işi dekoratif eşyalar ve turistik hediyelik eşyalar satılıyor. İnsanlar çok güler yüzlü. Keyifle bu minik çarşıyı ve köyü gezip tekrar sahile dönüyoruz.

Sahilde bulunan bir tatil köyünün bahçesinde palmiye ağaçların altında nefis denizi ve dalgaları seyrederek ve birer meyve kokteyli içerek günün yorgunluğunu atıyoruz. Bütün gün güneşin ışınları, denizin dalgaları ve rüzgarın sesi bize tatlı bir yorgunluk vermiş. Ciğerlerimiz mis gibi havayı almış olmanın bayramını ediyor. Pek adını bile duymamış olduğumuz Atlantik Okyanus ‘un diğer yakasında bulunan bu beldeden ne çok keyif aldık. İnsanın alışık olduğu ortamlardan kopup, böylesi doğal, güzel yeni mekanlara gelmesi ruhunu özgürleştiriyor.

Gezimizin devamında Brezilya’da birçok yer görmüştük. Olağanüstü İguazu’yu ve elbette muhteşem kumsalları ve doğası ile Rio de Janeiro’yu da keşfetmiştik. Güney Amerika’yı çok sevdik.

İnşallah, yakın bir zamanda Güney Amerika’nın diğer kesimlerine de gidebiliriz ve oradaki farklı coğrafyaları, kültürleri ve insanları deneyimleyebiliriz ve ruhumuz gene özgürlüklere yelken açar. 

Sevgiyle kalın.