FİZİBİLİTE YAPMADAN SEKTÖRE GİRMEYİN
Gaziantep Sanayi Odası Meclis Başkanı Konukoğlu, Türk ekonomisinin önünde güzel günler olduğunu belirterek, iş hayatına gireceklere şu tavsiyede bulundu. "Herkesten ricam fizibilitesi yapılmadan, gerçekten pazar araştırması iyi kurgulanmamış bir sektör tercihinden uzak durulmalıdır" dedi

Neşe BERBER
Gaziantep Türkiye’nin önemli sanayi bölgeleri arasında giderek yerini güçlendiriyor. Leziz yemeklerinin yanı sıra sanayide de önemli başarılara imza atan şehir, turizmle de dikkatleri üzerine çekmeyi başardı. Gaziantep deyince akla ilk gelen isimlerin başında ise Sanko Holding’in sahibi Konukoğlu ailesi geliyor. Bu ailenin en önemli isimleri arasında yer alan Gaziantep Sanayi Odası (GSO) Meclis Başkanı Adil Sani Konukoğlu ile bir araya geldik. “Konukoğlu Ailesinin bir ferdi olmak benim için gururdur. Tabi ki özellikle bu şehirde yaşamak bir ayrıcalıktır. Gaziantep’te yaşamanın ayrıcalığını tatmak kadar güzel bir şey olamaz” diyerek şehrini ve ailesiyle olan gönül bağını özetleyen Adil Sani Konukoğlu ile Gaziantep'te samimi bir röportaj gerçekleştirdik.
Gaziantep benim hayatım
Gaziantep size ne hissettiriyor?
-Gaziantep benim hayatım, beni Gaziantepsiz bırakırsanız bir hiçim, kanatları yolunmuş bir kuş gibi olurum. Burası benim için her şey, bu şehirde yaşamadıktan sonra yaşamanın bir anlamı yok. Bana işimi, aşımı, eşimi, çocuklarımı veren yani her şeyim bu şehir. İnsanlar her yerde yaşayabilir, kendi şehrinizde yaşamanın size kattıklarıyla, bir başka şehirde yaşamanın maddi olarak size farklı katkısı olabilir. Maddi açıdan daha farklı olabilirsiniz ama kendi şehrinizdeki sıcaklığı bulamazsınız.
Gaziantep denince SANKO aklımıza geliyor. Markanızın Gaziantep’e katkısı nasıl?
-Gaziantep sadece SANKO’dan ibaret değil. Gaziantep bugün Türkiye’deki ilk bin ihracatçı içerisinde 60’ın üzerinde firması olan bir şehirdir. İlk bin büyük firma arasında Gaziantep’in 57 firması var. Değişik sektörlerde 180 ülkeye ihracat yapan firmalar bulunmaktadır. Gaziantep’te üretim kapasitesi yüksek değerli markalarımız var, biz hep birlikte Gaziantep’iz. Bizim en büyük farkımız konuları birlikte çözmeye çalışmamızdır. Bu babalarımızın, dedelerimizin zamanından gelen bir özelliğimizdir. Valilerimizle, Milletvekillerimizle, bakanlarımızla, yerel yöneticilerimizle güçlü bir diyalogumuz ve şehir konusundaki her konuyu ortak çözüme kavuşturabilmek için verilmiş bir çabamız var. Gaziantep’te bu nesilden nesile devam ediyor. Gaziantep ile ilgili bir sorun varsa konunun muhatabı olan kişi, rahat bir şekilde yerel yöneticileri, milletvekillerini, bakanları arayıp siyasi parti gözetmeksizin toplantıya davet edip, toplantıda hep birlikte bu konuyu nasıl çözebileceğimiz konusunda çözüm arayışına gireriz. Ne yapıyorsak birlikte yapıyoruz. Neticede biz bu şehirde yaşıyoruz. Bu şehrin sorunu ortak sorunumuzdur. Biz sanayici olarak belediyenin sorunuyla ilgili bu bizi ilgilendirmiyor diyemeyiz veya belediye bu sanayicinin sorunu bizi ilgilendirmez diyemez. Biz birlikte uyum içerisinde hareket edersek çözüm bulunur.
Kararı ortak alıyoruz
Sorunların çözümünü nasıl üretiyorsunuz?
-Biz ortak aldığımız kararları alt alta yazdığımızda işin içerisinde hiç kimsenin şahsi çıkarı olmadığından dolayı devlette hangi bakanlığa gidip konumuzu ortak olarak ifade edersek çözüm buluyoruz. İlgili devlet kademesine gittiğimizde “şöyle bir sorunumuz var” demiyoruz. Sorunumuzu çözüm önerisiyle birlikte götürüyoruz. Bizim önerimiz bu şekilde bunu bir inceleyin eğer uygunsa bu şekilde çözelim diyoruz. Ekonomik kriz, geçen sene Ağustos ayında ilk çıktığında GSO, GTO, Bakanımız, Valimiz, milletvekillerimiz, Belediye Başkanlarımız hep birlikte bir araya gelip sorunları çözüm önerisiyle 19 madde halinde yazdık. Bu sadece Gaziantep’i değil, Türkiye’yi ilgilendiren 19 maddeydi. Hazırladığımız maddeleri alıp doğrudan Sanayi ve Teknoloji Bakanımıza gittik. Konuyu hem ilgili bakanlarımıza hem Sayın Cumhurbaşkanımıza aktardık. Önerdiğimiz 19 maddenin 9’u ilk haftada gerçekleşti. Biz Türkiye adına istedik.
Her inişin bir çıkışı var
Türkiye sanayicileri olarak ekonomimiz için neler öneriyorsunuz?
-Türk Sanayicisi olarak böyle bir dönemde bizlere düşen verimliliği artırıp, maliyetleri düşürerek, mücadelemizi devam ettirmektir. Farklılık yaratmamız lazım. Tabi bu farklılık ilk etapta farklı bir ürün şeklinde de düşünülebilir. İşin esası, rekabetçi olmamız gerekiyor. Enerji verimliliğini ön planda tutmalıyız. Sadece elektrik enerjisi olarak değil insanın enerji verimliliğini ön planda tutmamız gerekiyor. Herkes birbirine sahip olmalı gün birlik- beraberlik günü, çalışanımızla, müşterimizle, tedarikçilerimizle hep birlikte kol kola girip yolumuza devam edersek sektörümüzde işlerimizi daha iyi yaparız.
Özellikle yeni iş kollarına gireceklere neler tavsiye edersiniz?
-Önümüzde güzel günler var. Her çıkışın nasıl bir inişi varsa her inişin de bir çıkışı var. Biz dibi gördük, artık çıkışa doğru harekete geçtik. Herkesten ricam fizibilitesi yapılmadan, gerçekten pazar araştırması iyi kurgulanmamış bir sektör tercihinden de uzak durulmalıdır. İyi bir pazar araştırması yaparak, yeterli derecede kapasite kullanımlarına dikkat ederek bu şekilde ürünleri takip edip yatırımları bu doğrultuda gerçekleştirmemiz lazım. İki tane fazla sipariş aldım ben bir makine daha ilave edeyim değil ben bu iki tane aldığım siparişin değerini nasıl artırabilirim. Katma değeri yüksek ürün diyoruz. Katma değeri yüksek ürün üretmek kolay değil. Bizim o ürünü üretebilmemiz için biz ona ne kattığımıza bakalım. Herkes sektöründe farklı olmalıdır. Herkes sizin yaptığınız mesleği yapar ama siz ne zaman onu farklı yaparsanız o zaman başarı geliyor. Bu her meslek için geçerli.
Büyük şehirlerde sanayiciler zorlanıyor artık, İstanbul Sanayi Odası bir proje yürütüyor İstanbul’daki sanayicilerin başka şehirlere taşınmasına teşvik programları ile desteklenmesi siz bu konuda ne dersiniz destekler misiniz?
-Neden desteklemeyelim? Ülke olarak kalkınmamız lazım. Benim mutluluğum bir şey ifade etmez. Siz komple kalkınırsanız ülke olarak mutlu olursunuz. Bir şehir oluşturup ülkenin bütün kaynaklarını o şehre aktarsak insanların gelir düzeyi yıllık 100 bin doların üstünde olsun. Kimseye faydası olmaz. Ben bunu ülkenin diğer bölgelerinde yaşayan insanlarla paylaşamıyorsam, hissedemiyorsam isterse dünyanın bir numaralı şehri olsun. Böyle olacağına 10 bin dolara, 5 bin dolara razı olalım ama ülkenin her tarafında bu iş olsun. Gelişmiş şehirlerden bir başka şehre taşınması ve o şehirlerinde tekrar canlanması, ayağa kaldırılması birçok konuyu etkiler. Terörün, işsizliğin önüne geçer, güçlerin paylaşımını sağlar.
Teknik iflas sorununu Erdoğan ile çözdük
Adil Sani Konukoğlu, teknik iflas konusunda yaşadıkları sıkıntı hakkında önemli açıklamalarda bulundu. Cumhurbaşkanı Erdoğan’a sundukları 19 maddelik sorunların başında teknik iflas meselesinin geldiğini aktaran Konukoğlu, durumu Erdoğan’a anlattıktan sonra sıkıntının kısa sürede çözüldüğünü kaydetti. Konukoğlu süreci şöyle aktardı:
“3 milyon dolarlık bir yatırım yapmışsanız yüzde 30’unu, yani 1 milyon dolarını siz koymuşsunuz. 2 milyon doları da bir bankadan kredi kullanmışsınız. Hattınızı kurmuşsunuz, hattınız çalışıyor ve para kazanıyorsunuz, taksitlerinizi ve borçlarınızı gününde ödüyorsunuz. Bankanın dışında kimseye borcunuz yok. Siz hattı kurduğunuzda dolar 3 TL ertesi gün 6 TL, yüzde 30’unu koymuşsunuz 3 milyon TL ediyor. 3 milyon TL sermayeniz var. 6 milyon TL’de borcunuz var. Kur farklı geldi ikiye katladı borcunuz oldu 12 milyon TL, sizin sermayeniz de 3 bin TL. Türk Ticaret Kanunu eğer sermayenin 3’te ikisini herhangi bir nedenden dolayı kaybetmişsen sizden alacaklı olan, çalışanlarınız, ortaklarınız veya rakiplerinizden birisi iflas masasına müracaat ederse siz teknik olarak iflas etmiş oluyorsunuz. Kanun bu, ben çalışıyorum, borcumu ödeyeceğim, para da kazanıyorum ama defter üstünde 12 milyon TL borcum var, 3 Milyon TL param var karşılamıyor. Sermayem 3 milyon, borcum 12 milyon TL’ye çıkmış. 12’nin üstüne koyduğum zaman benim bunu karşılama şansım koca bir sıfır. Teknik olarak iflas etmiş oluyorum. Biz bu konuyu anlattığımızda Sayın Cumhurbaşkanımız hemen bu maddenin tekrar düzeltilip tedbir alınması konusunda talimat verdi. Konu iki gün içerisinde çözüldü ve Türk Ticaret Kanunu’na geçici madde olarak ilave edildi. 2023 yılına kadar kur farkından kaynaklı eksiye düştüğünüzde siz teknik iflas etmiş kabul edilmiyorsunuz. Geçici olarak böyle bir madde getirildi ve insanların önü açıldı. Aksi takdirde birbirini çekemeyen rakipleri böyle bir işlem yapabilirdi veya ortaklar arasında böyle bir problem olabilirdi. Siz ne kadar para kazanırsanız kazanın hukuk önünde iflas etmiş sayılıyorsunuz. Borcunuzu ödüyorsunuz, taksitinizin günü gelmemiş. Biliyorsunuz yatırım kredilerinde 5 yıllık kredi kullanıyorsunuz 5 yıl sonra ödeyeceğiniz paranın kur farkını bugünden size eksi yazıyor. Şimdi bu işlem çözüldü.”
Türkiye’nin neresinden olursa olsun herhangi hukuki konuda da bir şey olduğunda gerçekten haklıysa biz onu ilgili mercilere taşıdıklarının altını çizen Konukoğlu, sorunları çözmek için siyasi olarak ayrım gözetmediklerini belirtti. Konukoğlu, “Bizim olmazsa olmazlarımızın içerisinde teröre bulaşmış kim varsa biz onun karşısındayız. Teröre bulaşan kişilerle işimiz olmaz bizim dışımızdadır. Siyaseti hangi partide yaptığı beni ilgilendirmiyor. Beni ilgilendiren tek nokta bu şehre, bu ülkeye hizmet etmek için kalbi bu yönde atıyor mu atmıyor mu atıyorsa mesele yok” açıklaması yaptı.
Gaziantep’in birçok yemeğini yaparım
Gaziantep yemekleri ile ünlü. Siz yemek yapmayı biliyor musunuz?
-Antep’te hangi erkeğe yemek yapmayı biliyor musunuz diye sorarsanız yüzde 95’inden evet cevabı alırsınız. Biz hiçbir şey yapamazsak kebap, salata yaparız. Yurtdışında okuduğum dönemden alışkanlıklar, çocukluktan beri yemeğe karşı olan zafiyetimden dolayı da bazı arkadaşlardan bir adım önde olabilirim. Gaziantep’in kuru dolması dahil olmak üzere birçok yemeğini yaparım. Ben yapmasam bile tarif ederim. Benim verdiğim tarifle yaparlarsa Antep’in lezzetini kolaylıkla yakalarlar.
Çalışanlarımız ailemizin bir parçası
Siz babanızdan nasıl öğütler aldınız unutamadığınız anınız var mı?
-Rahmetli babam bize ‘oğlum hayatta insan her şeyi yapabilir çöpçülük de yapar, çiftçilik de yapar, öğretmenlik de yapar, sanayicilik de yapabilir ama mesleğini severse çöpçülük yaparken bir süpürdüğün yerden bir insan geçerken burayı kim süpürmüş diye soru sordurabiliyorsan o zaman sen dünyanın bir numaralı insanısın oğlum’ derdi. Yoksa herkes süpürüyor, herkes öğretmenlik yapıyor, herkes sanayicilik yapıyor sen farklı olacaksın ki o zaman insanlar buradan böyle bir adam geçti bu adamın yol boyunca duvara astığı bu tablolar. Şair ne güzel söylemiş uzun ince bir yolda gidiyoruz. Bir gün bu yolun sonu olacak. Bizden sonra bu yoldan geçecek milyarlar olacak ve biz bunlara bizden sonra bizi hatırlatacak birer resim, birer çizgi, birer eser bırakabilirsek ve onlar o yoldan geçerken baktıkları anda bunu falan kişi, falan devlet başkanı, falan hanımefendi yapmıştı diyorsa o zaman siz en güzel zenginliği yaşamış olursunuz. Ben değil, abilerim, kardeşlerim, çocuklarım, yeğenlerim, babamızdan dedemizden gördüğümüz bir şey varsa ‘biz varız şahıslar yok’. Bizim çalışanımız da biziz. ‘Ben şunu yaptım, ben bunu yaptım’, yapabilirsiniz ama bunu size yaptıran güç kim? Onu sizin yapmanızı sağlayan arkadaşlarınızın hiç mi payı yok? Ailenizin hiç mi payı yok? Bizim için çalışanlarımız ailemizin bir parçası her gün ettiğimiz duada şunu söylüyoruz ‘Ya Rabbi bize mesai arkadaşlarımızı işsiz bırakacak hata yaptırma’. Grup şirketlerimizde 13 bin 500 aile geçiniyor yalnızca çalışanlarımız, taşeronlarımız ve bizimle alışveriş yapanları saymıyorum. Ailemizden birinin yapacağı bir hata otomatik olarak onları da etkileyecek. 13 bin 500 kişiyi 5 ile çarpsanız. Bunların bakkalı, esnafı, çarpan etkisi çok daha fazla. Bizim bunu yapma hakkımız yok. Bizim çalışmamak, birlikte hareket etmemek gibi bir lüksümüz olamaz ferdi düşünerek hareket edemeyiz.