SON DAKİKA
Turizm Pazar 18 Eylül 2022 01:25

FİJİ DAĞI'NIN ETEĞİNDE

Japonya'da trene binmek te ayrı bir tören çünkü tren istasyonlarındaki süpermarketler o kadar muhteşem yolluklar satıyor ki. Onları trende yemek bile bir güzellik bizim için. Her şey olağanüstü temiz, taze ve harika ambalajlanmış

Fiji Dağı'nın eteğinde

Bu yazımda sizi ılık bir sonbahar gününde Tokyo’dan Hakone’ye çok keyifli bir yolculuğa götürmek isterim. Umarım o bölgenin güzel anlarını size en güzel şekliyle aktarabilirim.

Asya ülkelerinde en sevdiğim ülkelerden birisidir Japonya. Çünkü, hijyeni, insanların birbirine gösterdiği olağanüstü saygı ve daima medeni yapısı ile beni hep çok pozitif etkilemiştir.

Bu sefer Tokyo Shinjuku’dan trenimize binip Hakone’ye yola çıkıyoruz. Japonya’da trene özellikle Bullet hızlı trenlerine binmek harika. Zaten Japonya’da trene binmek te ayrı bir tören çünkü tren istasyonlarındaki süpermarketler o kadar muhteşem yolluklar satıyor ki. Onları trende yemek bile bir güzellik bizim için. Her şey olağanüstü temiz, taze ve harika ambalajlanmış. Dolayısı ile ihtiyacınız olan her şeyi tren istasyonundan alıp trendeki konforlu koltuklarda çevreyi izleyerek yol boyunca keyifle tüketebiliyorsunuz. Biz de suşilerimizi, çaylarımızı kahvelerimizi alıp trenimize biniyoruz. Kasımın başı ama, şansımıza hava o kadar muhteşem ki. Güneş var, hava sıcaklığı 20 derecelerde ve pırıl pırıl. 

Zirveler heyecanlandırıyor

Bu seyahatin de beni heyecanlandırmasının iki sebebi var. Birincisi Japonya’nın en yüksek dağı olan Fiji Dağı’nı göreceğiz. Nedense bu dağların zirveleri nerede olurlarsa olsun beni hep çok heyecanlandırıyor. Örneğin, bir Ağrı Dağı, bir Erciyes, bir Kilimanjaro Dağı bunları hep gördüğümde hafif karlı zirveleriyle beni hep çok etkiler. İkinci sebep ise ilk defa bir Onsen’e yani Japon Kaplıcalarına gidiyor olmamız çünkü methini çok duyduğum bu Japon kaplıcalarını deneyimlemek çok güzel olacak.

Hakone Tokyo’ya yaklaşık 90 dakika uzaklıkta sabah saatlerinde hedefimize ulaşıyoruz ve ilk Ashinoko Gölü’ne gidiyoruz. Japonya’nın ilkbaharda kiraz ağaçların açması ile olağanüstü güzel olduğunu hepimiz biliyoruz ama Japonya sonbaharda da çok güzel çünkü ormanlar yeşil, sarı, koyu pembe ve hatta bordonun tonları ile muhteşem renklere bürünüyor.

Hakone Ashi Gölü’nden ise bir tekneye binip Tokendai’ya yola koyuluyoruz. Japonya’da her zaman her yer çok sessiz ve çok huzurlu. Bunu çok seviyorum. İnsan kalabalığı olsa bile bunu hissetmezsiniz. Hiç kimse sizi herhangi bir şekilde rahatsız etmez, sırayı bozup önünüze geçmez, toplumun ortak kullandığı alanda yüksek sesle konuşmaz, telefonda konuşmaz, sigara içmez. Bunlar yasak olduğundan değil kültürlerinde başkasını rahatsız etmek olmadığı için bu şekilde hareket ederler.

fiji-2

Toriiler cennete açılan kapılar

Teknemize biniyoruz ve etraftaki Fiji Dağı Ulusal Parkı’na ait muhteşem yemyeşil dağ sırtlarını görüyoruz. Biraz ileride sağ tarafta Hakone Shrine kırmızı Torii kapısı ile tam gölün kenarından bize bakıyor. Japon inançlarına göre Toriiler cennete açılan kapılarmış. Bu kapının bulunduğu üst taraftaki dağ yamacında ise Hakone Tapınağı bulunuyor ve birçok yerli ve yabancı turist burayı ziyarete geliyor.

Bizim de bu göldeki Tekne turumuz devam ederken bir an o karakteristik zirvesi ile muhteşem Fiji Dağı karşımıza çıkıyor. O kadar şanslıyız ki, Fiji kendini çok ender gösteriyormuş. Genelde bulutlarla kaplı olduğundan zirveyi görebilmek çok zor ama bugün zirve şansımıza pırıl pırıl, hiç bulut yok ve Fiji bizi uzaktan selamlıyor gerçekten bizi. Fiji’yi ve çevresindeki bu muhteşem doğayı insanın kendi gözleriyle yakından özümsemesi çok güzel. Yaklaşık yarım saatlik bir tekne turundan sonra Tokendai’ye varıyoruz. Buradan ise, Owakudani’ye devam etmek üzere teleferiğe biniyoruz. Teleferikle o geniş ormanın içinden yukarı Fiji’nin yamaçlarına doğru tırmanıyoruz. Burası aslında 3000 yıl önce volkanik patlama sonucunda oluşan bir vadi ve günümüzde aktif kükürt delikleri ve kaplıcaları bulunuyor. Hakone’nın Onsenlerine ait kaplıca suları da zaten buradan geliyor. Japonya’da bu kaplıca geleneğinin hem iç turizmde hem de dış turizmde çok özel bir yeri var. Owakudani Vadisi’nde yaklaşık on yedi ayrı kaplıca bulunuyor. Biz de teleferikle giderken yamacın tepesine doğru bu volkanik vadiden ve bu kükürt deliklerin ve kaplıcaların üstünden geçiyoruz. Havada ağır bir kükürt kokusu var ve aşağıda bu kükürt deliklerinden çıkan beyaz dumanları görüyoruz. Buradaki geleneklere göre yumurtaları bu kükürtlü suda haşlıyorlar ve buraya gelen ziyaretçilere satıyorlar.

fiji-1

Yumurta kabukları simsiyah

Yumurtaların kabuğu simsiyah oluyor ama içleri normal renkte. Bir rivayete göre bu yumurtalardan yerseniz bir siyah yumurta yedi yıl ömrünüzü uzatıyor ve dolayısı ile bu siyah yumurtalar çok talep görüyor.

Owakudani’de teleferikten inip çevreyi geziyoruz ve elbette adı Kuro -tamago diye geçen bu özel yumurtalardan alıp tadına bakıyoruz. Vadinin arka yamacından Fiji Dağı tüm haşmeti ile farklı bir açıdan bize bakıyor. Bu benim için yaşadığım güzel bir deneyim oldu.

Gün boyu çevredeki dağların yamaçlarını geziyoruz ve sonbaharın altın sarısı, yeşil ve kızıl yaprakları ayaklarımıza dolanıyor. Hafif bir yağmur çiseliyor. Akşam olduğunda ise Hakone Yumoto’ya merkeze dönüyoruz. Yumoto’da nehir kenarından otelimizin bulunduğu tepeye tırmanıyoruz. Yoğun bir günün tatlı yorgunluğu üzerimize çöküyor. Otelimiz geleneksel Japon tarzında bir otel ve odamızda hoş sürprizler bizi bekliyor. Odamızda yer sofrası ve yer sandalyeleri var. Girişte ayakkabılarımızı çıkarıp buraya has beyaz çorap ve terlikleri giymemiz gerekiyor. Dolabımızda kimonolarımız da hazır. Bir müddet sonra bir Japon hanım (Geyşa) gelip ortadaki yer masasını ve yer sandalyelerini kaldırıp bize yer yatağımızı hazırlıyor. Yer yatağımızın üstüne Japon desenli güzel yorganlarımızı seriyor. Terasımızdan gecenin sessizliğinde Fiji Dağı’ndan yükselen hava burnumuza geliyor.

fiji-3

Kaplıca bu kadar mı güzel olur?

Nerdeyse gece yarısı olmasına rağmen oteldeki Onsenler açık ve biz de günün yorgunluğunu Onsende atmaya karar veriyoruz. Otelin dış merdivenlerinden yukarıya doğru tırmanıp bizim için tahsis edilmiş Onsen’e varıyoruz. Bir kaplıca bu kadar mı güzel olur. Bir Japon bahçesinin içinde tertemiz büyük bir havuz var ve havuzun kenarındaki taşlardan şifalı sıcak sular havuzun içine doluyor. Su tertemiz ve berrak. Kimonolarımızı ve terliklerimizi bir kenara koyup havuza giriyoruz. Açık bir bahçedeyiz ama alan bize özel. Dışardaki kuşların ve çok hafif esen rüzgârın sesini duyuyoruz. Su o kadar yumuşak ve sıcak ki, üşümek mümkün değil ve kaplıcanın şifalı suyu tüm yorgunluğumuzu alıyor. Japon fenerleri yanı başımızda havuzu aydınlatıyor. Yine benim için bu Japonya’ya has çok özel anlardan birisi. Çevre sessiz, bizden başka kimse yok. Herkes belki de çoktan uykuya dalmıştır. Gecenin bu güzelliğini bu muhteşem atmosferde geçiriyoruz. Daha sonra yine kimonolarımızı ve terliklerimizi giyip odamıza dönüyoruz. Güne ne güzel bir kapanış oldu bu. Asyalı bazı dostlarımın neden her sene buralara gelip de Onsen keyfi yaptığını daha iyi anlamış oldum. 

Bir gün olur da Hakone bölgesine gelirseniz buradaki Hakone Open Air Müzesi’ne de gezmenizi tavsiye ederim. Binden fazla heykel bulunuyor ve büyük bir Picasso sergi bölümü de var.

Ayrıca Hakone’yi Tokyo’ya ve Kyoto’ya bağlayan Old Taikodo Trail gibi tarihi taş yollar da var. Dilerseniz bu tarihi yollarda dağların arasında yürüyüşler yapabilir ve örneğin Amazake Chaya gibi 400 yıllık eski geleneksel Japon çay evlerine denk gelebilirsiniz ve burada bir şeyler yiyip içip soluklanabilir ve bu güzel mekanın ambiyansını yaşayabilirsiniz.

Daha öncede bahsettiğim bir Shinto tapınağı olan Hakone Shrine Tapınağın bulunduğu bölgeyi de gezebilirsiniz.

Umarım Fiji Dağı’nı ve bölgedeki Onsenlerin ambiyansını size biraz olsun yansıtabilmişimdir.

Japonya her zaman çok sevdiğim bir destinasyon ve umarım yakın bir zamanda bir ilkbahar mevsiminde bu güzel ülkeyi gezmeye ve keşfetmeye devam edebilirim.


ABONE OL