ETOSHA ULUSAL PARK'IN HARİKALARI
Özellikle Afrika'da güneşin doğuşu ve batışı bambaşkadır. Günün başlaması ve sona ermesi farklı bir anlam kazanır sanki; doğanın uyanışı ve günün sona ermesini farklı yaşarsınız. Özellikle bulunduğunuz ortam doğal bir ortamsa ayrı bir deneyim ve güzelliktir

Deniz DİKMEN
Bana göre, Dünya’nın bazı yerlerinde güneş bir başka doğar ve bir başka batar. Siz de bazen öyle hisseder misiniz?
Özellikle Afrika’da güneşin doğuşu ve batışı bambaşkadır.
Günün başlaması ve sona ermesi farklı bir anlam kazanır sanki, doğanın uyanışı ve günün sona ermesini farklı yaşarsınız. Özellikle bulunduğunuz ortam doğal bir ortamsa ve etrafta kuşların ve diğer hayvanların sesini duyuyorsanız, günün o özel ışıklarında hayvanlar âleminin uykudan uyanması veya uykuya dalması çok ayrı bir deneyim ve güzelliktir.
Bu deneyimi ben de Kuzey Namibya'daki Etosha Ulusal Park’ta yaşadım ve bu yazımda sizinle orda yaşadıklarımı paylaşmak isterim.
Geçtiğimiz günlerde, Afrika’nın batı yakasından Namib çöllerinden geçtik, Swakopmund şehrine uğramış ve Swakopmund’dan Afrika kıtasının en değerli ulusal parklarından biri olan Etosha Ulusal Park’ına doğru yol almıştık.
Yol boyunca kumlu yollardan, kurumuş nehir yataklarından, küçük kabilelerin yerleşim yerlerinden, küçük köylerden ve bazen de dağ taş olan ve hiç bir yerleşimin olmadığı bölgelerden geçmiştik. Zaman zaman yolda kalmış araçların paslanmış iskeletleri karşımıza çıkıyordu. Aracımızın şoförü ve aynı zamanda rehberimiz Barry ve balerin eşi bize harika mihmandarlık yapıyorlardı. Ne de olsa Barry Afrika kıtasının tamamında yirmi beş yıldır direksiyon sallıyordu ve bu coğrafya konusunda inanılmaz deneyimli birisiydi.
Akşamüstü Etosha National Park’ın girişine vardığımızda bizi güzel bir heyecan sarmıştı çünkü ertesi gün bu özel parkı gezmek için sabırsızlanıyorduk.

Kamp ulusal parkın içinde
Etosha’ya varır varmaz buradaki “Halali” adındaki Mopane ağaçlarının arasında kalan ve ulusal parkın içinde bulunan kampımıza yerleştik. Günün yorgunluğu ile çok acıkmıştık ve kendimizi kampın terasında harika bir açık büfenin başında bulmuştuk. Terastan Mopane ağaçların dalların siyah gölgelerini ve arkasında rengârenk gökkuşağı gibi renklenmiş batan güneşin ışıklarını görüyorduk. Sanki güneş burada bize çok daha yakın ve parlak gibiydi. Aşağıda kampta kaldığımız minik bungalov tarzında müstakil otel odalarımız bizi bekliyordu. Havada ise uçsuz bucaksız Afrika'nın kokusu ve cıvıl cıvıl kuş ve tanımlayamadığımız diğer hayvan sesleri. Keyfimiz bu yorucu seyahatden sonra yerine gelmişti. İçeceklerimizi almış terasta bu olağanüstü ambiyansı yaşıyorduk ve ruhumuzu dinlendiriyorduk. Burada olmak şahaneydi gerçekten!
Ertesi sabah çok erken bir kahvaltının ardından jeeplerimize binip araziye açıldık. Sabah çok erken hareket etmemizin sebebi hayvanların bu saatlerde uyanıp, su birikintilerine gelmeleri. Günün ilerleyen saatlerinde güneş çok yoğun olduğundan hayvanlar pek ortalarda gözükmüyor ve dinlenmeye çekiliyor.
Etosha Ulusal Park, yirmi bin kilometre kare büyüklüğü ile Afrika’nın önde gelen ve yaban hayatını içinde barındıran ulusal parklarından bir tanesi. Etosha’nın içinde ayrıca yaklaşık beş bin kilometre karelik bir alanı kaplayan bembeyaz bir tuz düzlüğü de yer alıyor. Senenin sadece sayılı günlerinde burada yağmur yağıyor ve o zaman burası mavi ve yeşil tonlarında bir lagüne dönüşüp flamingoların ve pelikanların uğrak yeri oluyor.

Springboklar karşılıyor
Bizi Etosha parkında ilk karşılayan hayvan grubu bir çeşit ceylan olan Springboklar oluyor. Sapsarı otların arasında hızla atlayarak zıplayarak aracımızın önünden geçiyorlar.
Parkın içinde hayvanları görebilmek ayrı bir meziyet çünkü doğanın içinde öyle gizleniyorlar ve renkleri doğa ile öyle uyumlu ki önce gözünüzü alıştırmanız ve görmeyi öğrenmeniz gerekiyor. Ayrıca size, 360 derecelik bir ortamda hayvanların hareket ediyor olmasından dolayı dikkat etmeniz kalıyor. Bu nedenle nereye bakacağınızı da çok iyi bilmeniz ve konsantre olmanız gerekiyor.
Rehberimiz Barry, bu konuda bize harika önderlik yapıyor ve nerede bir hayvan görse ve tahmin etse hemen dikkatimizi o bölgeye çekiyor.
İlk vardığımız büyük bir su birikintisinin başı oldukça hareketli. Bütün hayvanlar sabah saatlerinde su ihtiyaçlarını görmek için buraya gelmişler bile. Kurak mevsimde bu arazide su birikintileri hayvanlar için büyük ihtiyaç ve yaşam kaynağı. Bizde onları rahatsız etmeyecek ve görünmeyecek şekilde yerlerimizi alıyoruz ve tamamen sessiz bir şekilde izlemeye koyuluyoruz. Doğanın döngüsü ve kuralları inanılmaz. Tüm hayvanlar sıraya girmişçesine grup grup yavaşça su kenarına geliyorlar ve birbirlerini rahatsız etmeden su içiyorlar. Hani bir söz vardır ya; “Su içene yılan bile dokunmaz” diye...

Muhteşem seremoni
Çeşitli türlerden ceylanlar, zebralar, antiloplar, gnular, oriksler, deve kuşları var.
Genelde hayvan gruplarından birisi hep gözcü oluyor ve çevreyi kolluyor. Kafa yukarıda, gözler ve kulaklar hep açık.
İzlediğimiz bu doğal muhteşem seremoninin güzelliğini ve büyüsünü anlatmak pek güç . Görmeden insanın inanası gelmiyor gerçekten.
Sabah saatlerinde buradaki hayvanları izledikten sonra Etosha’da tekrar yola koyulup çevreyi izlemeye çıkıyoruz.
Her yerde muhteşem hayvan sürüleri var. Zebralar, gergedanlar, zürafalar, yerel ceylanlar, antiloplar, sırtlanlar, mirketler, yerel kuş türleri, deve kuşları ve gnular.
Zebra sürülerin olduğu bölgede bir anda bir kargaşa oluyor. Ortalık toz duman. Genç bir leopar bir anda karşımıza çıkıp zebra sürüsünün içinden bir zebra yavrusunu baldırından yakalayıp sürüklemeye çalışıyor. Fakat zebralar o kadar hızlı ki hemen leoparın çevresini sarıp zebra yavrusunu leoparın pençelerinden kurtarabiliyorlar. Zarif yavrunun kalçasından hafif kanlar akıyor. Ama hayatı kurtuluyor. Böyle bir olaya şahit olmak bizi ziyadesiyle heyecanlandırıyor.
Biraz ilerde bazı arazi araçların durduğunu fark ediyoruz ve biz de aynı lokasyona doğru gidiyoruz. Öğle güneşin sıcağında sapsarı otların içinde kendine serin bir yer bulmuş bir dişi aslanın kafası ve kulakları görünüyor. Öğle sıcağında hiç kıpırdamaya niyeti yok. Serinlemek veya kafasındaki sinekleri kovalamak için sadece kulakların arada bir oynadığını görebiliyoruz.
Gün boyu bu yabani hayatın içinde dolaşıyoruz, değişik su birikintilerin başında birçok hayvan sürüsünü izleme fırsatımız oluyor.
Filler ve zürafalar özellikle benim için her zaman çok etkileyici ve güzel.
Fil sürüsü ortalarına sürünün en küçük yavrusunu almışlar ve inanılmaz bir koruma sağlıyorlar. En ufak bir tehdit hissettiklerinde bir çember oluşturup hem kendilerini hem de sürünün yavrularını koruyorlar.
Burada doğa ile ilgili o kadar çok öğrenecek şey var ki. Gördüklerimize doyum olmuyor. Doğa ana ne muhteşem bir sistem ve denge!

Bitkilerde çok enteresan
Sadece hayvanlar değil burada yetişen bitkilerde çok enteresan.
Eğer yabani hayatı ve doğayı seviyorsanız burası gerçekten bir cennet.
Hayvanların burada koruma altında olduğunu bilmek de çok güzel ve rahatlatıcı bir duygu.
Günümüzde bu güzel hayvanları avlayan hala pek çok kaçak avcı olduğunu ve bu hayvanları öldürmekle övünen insanların hatta çocukların olduğunu bilmek çok utanç verici ve son derece üzücü. Maalesef gün geçtikçe özellikle Arslanların, fillerin, zürafaların ve gergedanların sayıları kıtada gitgide azalıyor. Bu nedenle hayvanlara ve doğal ortamlara sahip çıkan devletlere, organizasyonlara ve destekleyicilerine sonsuz minnettarım.
İnsanlığın bu gezegende herkesin eşit yaşam hakkı olduğunu anlaması ve saygı duyması gerekiyor. İnsanlığın yaşamı için de bu ekolojik dengenin varlığı ve çeşitliliği hayati önem taşıyor. Doğaya sevgi duymak bazı insanlar için neden bu kadar zor anlayamıyorum. Oysa benim için bu doğal güzellikler göz kamaştırıcı, heyecan verici ve tartışmasız mükemmel.
Akşama kadar Etosha’da gezip sayısız gözlemlerimizi yapıyoruz. Muhteşem vakit geçiriyoruz. Doğa ile iç içe olmanın çok büyük keyfini yaşıyoruz. Her bir karede yeni bir keşif yapıyoruz.
Akşam ise yorgun ama çok doygun bir şekilde Halali’ye geri dönüyoruz.
Güneş batımında terasta yerimizi aldığımızda, Etosha’yı tanımış olmanın büyük mutluğunu yaşıyoruz. Güneş gene çok yakınımızda rengarenk ışınlarıyla batıyor. Doğa uykuya dalıyor ve yarın gene yeni bir güne hazırlanıyor.