ESTERGON ÖNEMLİ BİR SANCAK MERKEZİYDİ
Bizim için Estergon çok önemli tarihi bir destinasyon. Zira I. Viyana Kuşatması dahilinde Padişah Kanuni Sultan Süleyman tarafından Macaristan'da önce Budin ve Peşte ve 1543 yılında Estergon fetih edilip Osmanlı topraklarına katılmıştı. Böylece de önemli bir sancak merkez haline gelmişti
Deniz DİKMEN
Aylardan Aralık ve dışarda buz gibi bir hava var. Termometre eksi 2 dereceyi gösterse de hissedilen sıcaklık herhalde eksi 6 -7 derecelerdedir diye tahmin ediyorum. Macaristan’ın güzeller güzeli başkenti Budapeşte’den yola çıktık ve Tuna Nehri boyunca kuzeye doğru yol alıyoruz. Yıl sonu olduğu için buralar sanki beyaz bir kış uykusunda
Yerel halk Noel Bayramı’nı kutlamış ve yeni yıla girmeye hazırlanıyor. Hem doğa kış uykusunda hem de insanlar çünkü yollar boş, dükkanlar kısmen kapalı. Ağaçlarda yaprak yok, Tuna Nehri’nin bir kıyısı kuru, karşı kıyıdaki ağaçlar ise karlar altında ve bembeyaz. Kış güneşi arada bir bulutların arasından göz kırpıyor. Belli ki herkes baharın sımsıcak uyanışını bekliyor.
Biz ise, yeni bir keşif yapmak için Budapeşte’nin 50 km kuzeybatısında bulunan Estergon’a veya yerel dille Esztergom’a gitmeye çalışıyoruz. Burası Macaristan’ın Komarom bölgesinde bulunuyor. Ancak, yol üstü Estergon’a varmadan önce küçük bir kasaba olan Szentendre’ye uğramak istiyoruz. Burası Macaristan’ın Pest ilinde bulunan ve Pilis – Visegrad Dağları arasında Tuna Nehri kıyısında müzeleri, sanat galerileri ve sanatçılarıyla meşhur çok şirin bir kasaba ve yerleşim eski Roma dönemine kadar uzanıyor.
100 Sırp oturuyor
18'inci yüzyılda ağırlıklı Sırpların ikamet ettiği kasabada günümüzde sadece 100 Sırp oturuyor ve 22 bin nüfusun ağırlığı Macarlardan ve ufak bir azınlıkta Almanlardan meydana geliyor. Kasabanın girişinde aracımızdan iniyoruz ve kasabanın meydanına doğru yürüyoruz. Ufak tefek dükkanlar açık ve gelen giden küçük turist kafilelere hediyelikler satmaya çalışıyorlar. Kasabanın dinginliği, sakinliği çok tatlı. Pencerelerde ve kapılarda henüz Noel süsleri asıllı. Sakin ve huzurlu bir ambiyans var. Bu güzel ambiyans insana bir hoş duygu veriyor. Yolumuzun üstünde çikolata satan dükkanlar, yerel desenli eşarplar, aksesuarlar, kazaklar, hırkalar, çocuk oyuncakları ve kıyafetleri, el sanatı eserleri ve resimler satan dükkanlar, kafeler ve pastanenler var. Bir iki yerde ‘Kürtoskalacs’ ismindeki bölgenin ünlü şekerli silindirik hamur tatlısını sokakta hazırlayıp satıyorlar. Biz de yolun en sonunda bulunan kasabanın belki de en güzel kafesi olan bir pastaneye girip Böğürtlenli ve Dutlu çay ve yerel bir tatlı ısmarlıyoruz. Amaç biraz kasabanın ambiyansını yaşamak, yerel lezzetler tatmak ve keyif yapmak.
Akşamüstü kasabadan tekrar aracımıza binip esas destinasyonumuz olan Estergon’a devam ediyoruz. Yolumuz bizi karlı ağaçların arasından Estergon’a götürüyor. Estergon’a varınca Tuna Nehir'inin kıyısında tepelik bir alanda meşhur tarihi Estergon Kalesi tüm haşmetiyle karşımızda duruyor. Kalenin etrafındaki parktan geçiyoruz. Sisli, puslu hava soğuk, park sessiz ve havanın erken kararmasından dolayı parkın ışıklandırmaları yanmaya başlamış bile. Estergon bizim için önemli bir kale ama Macarlar için de önem taşıyor. Çünkü, ilk Macar kralı Aziz Stephan'ın doğduğu (975 ) ve taç giydiği kent. Kral Stephan aynı zamanda Macar halkını Paganizm’in geleneklerinden uzaklaştırıp Hıristyan dinini forse eden ilk kraldı. Günümüzde sadece 30 bin nüfusu olan bu eski kent bir zamanlar Macaristan'a başkentlik de yapıyordu (10-13 yy). Daha sonraki yıllarda Kral IV Bela döneminde başkent önce Visegrad’a ve daha sonra Buda’ya taşındı.
Kilit bir noktada bulunuyor
Daha önce de yazdığım gibi bizim için Estergon çok önemli tarihi bir destinasyon. Zira I. Viyana Kuşatması dahilinde Padişah Kanuni Sultan Süleyman tarafından Macaristan’da önce Budin ve Peşte ve 1543 yılında Estergon fetih edilip Osmanlı topraklarına katılmıştı. Böylece de önemli bir sancak merkez haline gelmişti. 1595 yılında ise, Estergon Almanlar tarafından kuşatılır fakat 1605 yılında Sokoll Zade Lala Mehmed Paşa tarafından tekrar Osmanlı topraklarına kazandırılır ve 1683 yılına kadar tam 78 yıl boyunca aralıksız Osmanlı sancağı altında kalır. Kale surlarını geçip de Parkın içinden yürürken Estergon Bazilikasının silüeti karşımızda beliriyor. Neoklasik tarzda bugünkü haliyle 1869 yılında inşası tamamlanmış olan bazilika Macaristan’ın en büyük yapısı ve Avrupa’nın üçüncü ve dünyanın en büyük 18'inci kilisesi olarak geçiyor. Bazilika Macaristan’da Katolik Kilisesi’nin merkezi ve aynı zamanda başpiskoposun makamı ve günümüzde bir müze olarak ta ziyaret ediliyor.
Lojistik olarak Viyana yolu üzerinde kilit bir noktada bulunan Estergon Kalesi’ni bazilikadan başlayarak gezmeye başlıyoruz. Dev bazilikanın içinde yer alan freskolar oldukça renkli ve güzel. Bazilikanın arkasından kalenin iç kısımlarına geçiyoruz. Zamanında ihtişamlı ordumuzun da kullanmış olduğu karargâh bölümlerini görüyoruz. Karargâh bölümün önündeki surlardan aşağıda Tuna Nehiri ve karşı kıyıda Slovakya’ya ait topraklar görünüyor. Bulunduğumuz tepe bütün çevreye hâkim bir noktada olması nedeniyle stratejik olarak çok önemli bir konumda. Kalenin ön kısmında ise dev beyaz bir heykel yer alıyor. Michael Melocco tarafından yapılan bu dev heykel 2001 yılında açıldı. İlk Macar kralı Aziz Stephan’ın taç giyme törenini tasvir ediyor. (01 Ocak 1001) 12 metre yükseklikteki bu dev sanat eseri tüm tepeye hâkim ve uzaktan dahi kolaylıkla görünüyor. Heykelin üstündeki hacın üstünde iki çizgi bulunması kralın hem dini hem de dünyevi lider olduğuna işaret ediyor. Bu nedenle de Estergon Kalesi hem dini hem idari merkez olarak kabul ediliyor. Gecenin sessizliğinde bu dev heykelin etrafından dolaşıyoruz ve aşağıdaki manzarayı izliyoruz. Bir yandan rehberimiz Estergon’da geçen Osmanlı tarihini anlatıyor. Kuşatmamız, askerlerimiz, önemli stratejik varlığımız. Her şey o kadar canlı ki, sanki bu yaşananlar yüzlerce yıl önce değil de dün bu topraklarda vukuu bulmuş gibi hissediyorsunuz. Ve insanın içi ürperiyor.
Hava, toprak ve su susuyor gibi
1683 yılında II. Viyana Kuşatmasında Osmanlı orduları Merzifonlu Kara Mustafa Paşa’nın komutası altında bozguna uğruyor ve 78 yıllık hükümdarlığın ardından bu toprakları bu sefer kesin olarak kaybediliyor. Osmanlı Ordusu 300 bine yakın askerden oluşuyordu. Fakat taktik bir hata nedeniyle birliklerimizi Estergon Kalesi’nden Tuna Nehir'inden karşı kıyıya geçerken kaybediyoruz. Binlerce askeri burada Estergon’da şehit olarak bırakmışız. Kara Mustafa Paşa ise bu yenilgiden dolayı idama mahkûm edilmişti. Her ne kadar idam kararı Padişah IV Mehmet tarafından durdurulmuş olsa bile, karar yerine geç ulaştığı için paşa urganla boğularak idam edilmişti bile. Yürüyüşümüz esnasında gece sessiz, sanki burada yaşanan dramların hatırına hava, toprak ve su susuyor gibi. Kalenin etrafında turumuzu tamamlıyoruz ve araçlarımıza binip bu sefer Marie -Valerie Köprüsü’nden Tuna’nın karşı kıyısına geçerek Slovakya topraklarına ulaşıyoruz. Bu bölgenin adı Osmanlı döneminde Ciğerdelen, günümüzde ise Sturovo kenti diye geçiyor. Bu sefer karşı kıyıdan Estergon Kalesi’ni, Bazilikasını ve Melocco’nun dev heykelini görüyoruz.
Gecenin karanlığında Tuna önümüzden güçlü bir şekilde akıyor. Burası binlerce askerimizin büyük bir bölümünün geçmeye çalıştığı ama geçemeden can verdiği şehit olduğu sular. Etkilenmemek mümkün değil. Rehberimiz bir yandan Estergon Kalesi Türkü’sünü bizim için çalıyor. Bir yandan da biz ona eşlik ediyoruz. Vatan, millet uğruna kahramanlıkları, zaferleri, özverileri ile özdeşleşmiş ve bu topraklarda can veren bütün yiğitlerimizi rahmet ve minnetle anıyoruz. Ruhları şad olsun!
Türkülere ve marşlara konu oldu
Türkülere ve marşlara konu olan Estergon Kalesi’ni ve burada yaşanan olayları böylece biraz daha yakından anlamış ve hissetmiş olduk. İnsanın kitaplarda okuduğu tarih elbette çok önemli ama bu tarz tarihi mekanlarda tarihi yerinde dinlemek ve enerjisini hissetmek çok bambaşka. Gecenin karanlığında kendi tarihimize ait birçok bilgi edinmiş olarak Budapeşte’ye dönüyoruz. Hava soğuk. Sıcak dostlar bizi yemeğe bekliyorlar ve kendileriyle gördüklerimizi ve öğrendiklerimizi paylaşıyoruz.
Gün gelir de bu bölgeye gelirseniz, küçük Szentendre kasabasına uğramanızı ve mutlaka Estergon Kalesi’ni ziyaret edip Viyana kuşatmalarında yer almış binlerce şehit askerimizi ve verdikleri zorlu mücadeleleri anmanızı arzu ederim.
Eminim siz de benim gibi bu tarihi mekândan çok etkileneceksiniz.