SON DAKİKA
GÜNDEM Pazar 02 Ocak 2022 02:34

ENFLASYONA KARŞI HER CEPHEDE SAVAŞ

Para ve maliye politikası eşgüdümüyle; yeni kredilendirme sistemi, ithalat rejimine sıkı kontrol, kambiyo rejiminde yenilikler, portföy yatırımlarında düzenleme, toptancı, market, pazar, mağaza benzeri yerlere yönelik etkin piyasa denetimi ilk başta gelecek hamleler olarak düşünülüyor.

Enflasyona karşı  her cephede savaş

Sedat YILMAZ

 2020 yılını yüzde 14,60 tüketici enflasyonu (TÜFE) ile tamamlayan Türkiye’de 2021 yılında enflasyonun yaklaşık yüzde 30-35 arası gelmesi öngörülüyor. Kamuoyunda hükümetin, kovid salgınına yönelik harcamalar, dövizdeki yüksek dalgalanma, artan enerji ve emtia fiyatlarıyla artan enflasyona karşı yeni tedbirleri gündeme almak için uygulama ve hedeflemeler yapacağı beklentisi hakim.

Üretici fiyatlarının (ÜFE) yüksek seyri ile hareketlenen tüketici fiyatlarında (TÜFE) hızı kesmek isteyen ekonomi yönetimi, başta para arzı olmak üzere, krediler, ithalat artışı ve çarşı – pazar enflasyonuna yönelik hamleler yapabileceği tahminleri yapılıyor.

Genel çerçeveden bakıldığında para ve maliye politikası eşgüdümüyle; yeni kredilendirme sistemi, ithalat rejimine sıkı kontrol, kambiyo rejiminde yenilikler, portföy yatırımlarında düzenleme, toptancı, market, pazar, mağaza benzeri yerlere yönelik etkin piyasa denetimi ilk başta gelecek hamleler olarak düşünülüyor.

Yeni yılın ilk gününde akaryakıt, elektrik, doğalgaz ve köprülere gelen zamlardan sonra fiyat artışlarının bir süre daha devam edeceği gözleniyor. Yeni model ile rotayı üretim ve ihracata çeviren, parasal gevşemenin birinci enstrümanı kredilerde herhangi bir sınırlamaya gitmeyen ve döviz korumalı TL mevduatı uygulamasına rağmen bankalardaki döviz mevduatındaki artışı durduramayan ekonomi yönetiminden enflasyona karşı yeni hamlelerin gelmesi muhtemel.

Ekonomi yönetimi para ve maliye politikalarında gerçekleştirilecek yeni uygulamalarla öncelikle fiyat istikrarı doğrultusunda Kasım’da yüzde 55’lere dayanan üretici enflasyonunun tüketiciye yansımasını hafifletmeyi hedefliyor.

Enflasyon ve TL’nin seyri

Türkiye’de son 41 yıllık enflasyon rakamlarına bakıldığında 2012 yılında yüzde 6,16 ile en dip, 1994 yılında yüzde 125,49 ile en yüksek oranlar göze çarpıyor. 1970 – 1980 arasında enflasyonun yüzde 15 ile yüzde 115 arasında dalgalandığı gözleniyor.

Son 7 yıllık trendde, dış riskler ağırlıklı, yurtiçinde ise reformlara yönelik gecikmelerin etkisiyle 2015 yılında yüzde 8,81 olan enflasyon sırasıyla, yüzde 8,53, yüzde 11,92, yüzde 20,30, yüzde 11,84 ve yüzde 14,60 şeklinde bir seyir izledi. 2021 yılı enflasyonu 3 Ocak’ta açıklanacak. Tahminler yüzde 30-35 arasında oluşuyor.

TL’nin dolara karşı değer kaybı da, yıllara göre gelişen enflasyona göre dikkat çekiyor. 1923 – 1940 arasında TL, dolara karşı hiç değer kaybetmedi. Türk Lirası, dolara karşı 1940 – 1950 arası yüzde 5,2, 1950 – 1960 arası yüzde 10, 1960-1970 arası yüzde 2,6, 1970-1980 arası yüzde 1,5, 1980 – 1990 arası yüzde 48,2, 1990 – 2002 arası yüzde 65 ve 2002 – 2015 arası yüzde 2,4 oranında değer yitirdi. 2015 – 2021 arasında dolar, TL’ye karşı 4,5 kat değerlendi. 2015 yılı Aralık ayında 2,90 liradan işlem gören dolar, 2021 Aralık sonu itibariyle 13,30’dan satıldı.  

Enflasyon neden artıyor?

2002 yılına kadar iç dinamiklerin etkisi, ekonomi ve hukuka dönük kanunların tam anlamıyla yürürlüğe konamaması, kamu ile özel sektör arasında küresel konjonktür ayrılığı, üretimden ziyade ithalatın baskın olması enflasyonun en önemli etkenleri arasında sayıldı. 2002 yılı sonunda AK Parti hükümetlerinin iktidara gelmesiyle sağlanan siyasi istikrarla birlikte birçok alanda yapılan reformlar, yüksek kalkınma hamleleri, üretimin önünün açılması, piyasa ekonomisinin eskiye oranla daha profesyonelleşmesi, kambiyo rejiminde ülke yararına gerçekleştirilen adımlar, 2015 yılına kadar Türkiye ekonomisini sağlamlaştırırken enflasyon da aynı paralelde yüzde 6,1’leri gördükten sonra yüzde 8’lerde dengelendi.

Ancak 2013 yılından itibaren FETÖ başta diğer taşeron örgütlerin gezi olayları, bombalı saldırılar, uçak düşürme, büyükelçi öldürme gibi yıkıcı eylemleri, Türkiye ekonomisini de zaafa uğrattı. O yıllardan itibaren ortaya çıkan muhalefet partilerinin yapıcı olmayan politikaları ve güven sorunu algısıyla gerçekleşen gelişmeler enflasyonlarda da kendini gösterdi. Yine aynı yıllarda ABD başta diğer batılı ülkelerin yıpratıcı siyasetleri yüksek dış risk olarak Türkiye piyasalarına yansıdı.

Türkiye içten ve dıştan gelen olumsuz etkilere karşı kendini toparlamaya çalışsa da küresel ekonomide korumacılığın artması, Doğu Akdeniz ve Ege meselesi, S400’lerin alımıyla birlikte Rusya ile ilişkilerin kuvvetlenmesi, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Suriye ve Irak operasyonları, Kıbrıs’ta Maraş’ın açılması, Karabağ’ın Ermenistan’ın elinden alınması ve kur saldırıları dış riskler olarak kayda geçti.  

Kovid 19 tüm risklerin başı

Söz konusu olumsuz konjonktür devam ederken 2020 yılı itibariyle ortaya çıkan kovid 19 küresel salgını dünya ile birlikte Türkiye ekonomisini de sarstı. 2020 yılının yaklaşık tamamını ve 2021 yılının önemli bir bölümünü ekonomide kapalı olarak geçiren dünya ile birlikte Türkiye’de, salgına karşı yapılan yüksek harcamalar bütçeleri sarstı, dış ticareti durdurdu. 1,5 yıllık pandemi süreci merkez bankalarının gevşek para politikalarıyla geçerken enflasyonlar da zirve yaptı.

Bu dönemde sağlık giderleri, mal ticaretinin üretim, tedarik ve lojistik sorunları sebebiyle ülkelerin dış ticaret ve bütçe açıkları enflasyonları olumsuz etkiledi. ABD, Avrupa ve Asya’da enflasyon oranları katlamalı yükseldi. Üretici fiyatları tarihi rekorlar kırdı.

Türkiye konjonktürel olumsuzluklara, yüksek enflasyona ve bütçe açıklarına rağmen pandemi sürecinde ekonomisini ayakta tutmayı başardı. Büyüme, sanayi üretimi, cari denge ve diğer ekonomi gerçekleşmeleriyle birçok ülkenin önüne geçen Türkiye kur manipülasyonlarına rağmen şimdi en büyük sorun olarak ortaya çıkan yükselen enflasyona çare aramak için politika üretiyor.

Pandeminin hızla yayıldığı, 2021 yılı enflasyonunun yüzde 30 - 35 tahminlerinin yapıldığı yeni yılın ilk günlerinde Türkiye kolları sıvadı. Yurtdışındaki menkul kıymetlere dair Varlık Barışı’nı 6 ay daha uzatan hükümetle beraber TCMB de döviz korumalı TL mevduatında çevrim yöntemini değiştirdi. Buna göre ödemeler vade sonunda yapılacak. TL’nin döviz karşısındaki dönüşüm oranı günde 6 kez açıklanacak kurlarla belirlenecek. Serbest piyasa çerçevesinde ticari ve bireysel kredilendirme sistemi ile kambiyo ve ithalat vergileri rejimine yönelik yapılacak yenilikler, portföy yatırımlarına gözetim ve mutfak enflasyonuna etkin denetim sıradaki hamleler olarak gözleniyor.

Enflasyon nasıl düşürülür?

Tüm dünyada artan enflasyonun düşürülmesi için yapılacak ilk iş toplumsal mutabakat. İnsanlığın tüketim toplumu haline geldiği günümüzde, öncelikle her insan insanın tükettiği kadar üretebildiği bir ortamın oluşturulması gerekiyor. Bundan böyle harcama alışkanlıklarının kontrol altına alınıp, azalan kaynaklara karşı daha tutumlu, tasarruflu yaklaşmak ve israftan kaçınmak şartı öne çıkıyor.

Para politikalarıyla yapılan sıkılaştırmayla nasıl ki harcamalar kısıtlanıyor ve insanlar tasarruflarını biriktirmeye başlıyor, aynı şekilde mal ve ürün bazında da insanlar sıkılaştırma yoluna gitmeli en azından salgın geçinceye kadar asli ihtiyaçlarının dışında harcama yapmamaları lüzumu doğuyor.

Türkiye’de enflasyon küreselde olduğu gibi kovid kaynaklı olduğu ortada. Ancak bu durumu avantajlı gören ekonomi yönetimi Ar-Ge’den başlayarak sanayi, tarım, teknoloji, turizm ve diğer ana sektörlerde yatırımları hızlandırarak dünya ile aradaki farkı açma yolunda. Yılın sonunda oluşan döviz baskısına rağmen alınan tedbirler 2022 yılının ekonomi açısından daha verimli geçeceğini gösteriyor.

Yapılması gerekenler

Yüksek faizin enflasyonun sonucu olduğunun altını çizen ekonomi yönetimi, ekonomiyi faizden kurtarmanın çarelerini arıyor. Enflasyonu düşürmenin iki yolu var. İlki bugün tüm dünyada artık TÜFE’nin iki katından fazlasına çıkan üretici fiyatlarını indirmek, ikincisi artan talebi üretimle veya alınacak tedbirlerle bastırmak. Talep enflasyonu dolaşımdaki para arzının azaltılması, bankalarca verilen kredilerde düzenleme ve insanları tüketimden vazgeçirecek yöntemler. Bunun içinde mutfak enflasyonunu direkt ilgilendiren çarşı-pazarda etkin denetim çok önemli yer tutuyor.

Türkiye’deki enflasyonun kaynağının kur olduğu, söz konusu olayın hep arz hem de talep enflasyonunu etkilediği gözleniyor. Daha doğru ifadeyle Türkiye’ye giren döviz, çıkan dövizden daha az olduğundan ve bu durumun TL’nin değer kaybına sebep verdiğinden vatandaş birikimlerini korumak için dövize yöneliyor. Bugün bankalarda giderek yükselen döviz mevduatının en büyük sebebi mevcut durumun döviz talebi bu olarak görülüyor.

TL’yi korumak sorunu çözer mi?

Hükümet bugün için kısa vadeli de olsa “döviz korumalı TL mevduatı” sistemini ortaya çıkarmasının en büyük nedeni bu olarak görülüyor. Yeni model ile vatandaş birikimlerini korumak için TL’ye dönerken döviz fiyatları artsa da zarara uğramıyor. Sistem döviz artışı kadar zararı karşılayarak TL mevduatı olanları koruyor. Ancak dövizin kontrolünü sağlama amaçlı “korumalı TL mevduatı”nın kısa vadede daha iyileştirilmesi ve ekonomiye zarar vermemesi için de yeni tedbirler gerektiği gözleniyor.

Arz yönlü yani üretici fiyatları kaynaklı enflasyonu durdurmanın yolu, üretimin üzerindeki faiz ve finansman yükünü hafifletmek, üretimde ithal ikame oranını yükseltmek yani yerli hammadde üretmek, kuru artıracak gelişmelere kapıları kapatmak. Söz konusu tedbirler alınırken enflasyonu düşürmede devletin, “planlama – denetleme – müeyyide” üçlüsünü aynı anda uygulaması gerektiği ortaya çıkıyor.

Hükümet ekonomi bilimi doğrultusunda genel hatlarıyla sıcak para yöntemiyle değil, üretimi artırarak enflasyonu durdurmak istiyor. Türkiye üretimi öne çekip faizin etkisini ekonomiden giderek azaltan bir politika izliyor.

Doların yıllık getirisi yüzde 77, altındaki kazanç yüzde 71

Piyasa uzmanları, 2022 yılında enflasyondaki yavaşlama ve normalleşmenin küresel ekonomi için bir başlangıç olacağını belirtiyor. Öngörüler başta Türkiye olmak üzere gelişen ülkelerin yılın ikinci yarısından itibaren normale döneceği merkezinde birleşiyor.

BNP Paribas, Goldman Sachs, Morgan Stanley ve JP Morgan analistleri, gelişen ülkelerde 2015 yılından bu yana kötü bir performans izleyen piyasaların salgın konusunda agrasif bir durum olmadığı sürece 2022’nin ilk yarısından itibaren enflasyonların düşmesiyle çıkışa geçeceği ve küresel ekonomiyi olumlu etkileyeceğini yorumluyor.

Türkiye’deki yorumcular da Türkiye’nin yapısına ve halen devam eden “yeni model” ekonomi üzerinde alınacak kararların uzun vadeli de olsa istikrarlı şekilde uygulanmasıyla Türkiye’nin düzlüğe çıkacağını söylüyor.

Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün TL’nin değerinin istikrarlı kalmasına izin verdiğini, savaştan çıkmış ve düyunu umumiye borçları olan ülkede para basmaya müsaade etmediğini belirten analistler, “Atatürk denk bütçe politikasından taviz vermeden sıkı para politikası uygulamıştır” diyor. Aynı analistler Atatürk’ün “TL’nin yabancı paralar karşısında değerini koruması, uluslararası piyasalarda itibar kazanması, iç fiyatlarda istikrar sağlanması, ödemeler dengesindeki açıkların kapatılması ve borçların zamanında ödenmesi bağımsızlıktan başka bir şey değildir” sözünü hatırlatıyor.

Analistler, Omicron varyantı nedeniyle artan vaka sayılarının ekonomik aktiviteyi olumsuz etkileyebileceği endişesiyle pay piyasalarının karışık seyrettiğini belirtiyor. Haftaya yurt içinde enflasyon, imalat sanayi Satınalma Yöneticileri Endeksi (PMI), Hazine nakit dengesi, yurt dışında ise ABD’de açıklanacak istihdam raporu, Federal Açık Piyasa Komitesi (FOMC) toplantı tutanakları, ADP istihdam raporu, Euro Bölgesi'nde enflasyon, dünya genelinde açıklanacak.

Bu arada 2021 yılında piyasalarda yatırım araçlarında en yüksek getiriyi yüzde 77,67 ile dolar sağladı. Yüzde 71,85 ile ikinci sıraya yerleşen altını yüzde 64,82 ile euro ve yüzde 25,80 ile borsa takip etti. 2021 yılında yatırım fonları ortalama yüzde 34,00 kazandırırken, emeklilik fonlarının getirisi yüzde 40,02 oldu. Yıllık bazda 1000 TL’lik yatırım dolarda 1776,7 lira, altında 1718,5 lira, euroda 1648,2 lira, borsada 1258 lira, yatırım fonlarında 1340 lira oldu.

Piyasalarda yıllık ve haftalık değerler şöyle oluştu:

BIST 100… 2020 yılını 1.476,72 puandan tamamlayan BIST 100 endeksi 2021 sonunda 1.857,65 puana yükseldi. Endeksteki yıllık artış 380,93 puan ve yüzde 25,80 olarak gerçekleşti. BIST 100 endeksi, en düşük 1.828,60, en yüksek 1.942,53 puanı gördükten sonra haftayı önceki hafta kapanışına göre yüzde 1,78 azalarak 1.857,65 puandan tamamladı. Haftaya yoğun veri gündeminin takip edileceğini ifade eden analistler, teknik açıdan BIST 100 endeksinde 1.940 puanın direnç, 1.840 ve 1.790 seviyelerinin destek konumunda bulunduğunu kaydediyor.

DOLAR/TL… Dolar 2021 yılını 13,4570 lira ile kapattı. Dolar 2 Ocak 2021’de 7,44 liradan satılıyordu. Doların TL karşısında yıllık artışı böylece yüzde 77,67 oldu. ABD doları haftalık yüzde 15,04 değer kazandı. Doların gelecek hafta 14 lira direnç ve 12,90 destek noktalarında hareket edeceği tahmin ediliyor.

EURO/TL… Euro yılı 15,26 liradan kapattı. Euro geçen yılın başında 9 liradan işlem görüyordu. Dolardaki yıllık kazanç yüzde 64,82 lira olarak kayda geçti. Euro haftalık yüzde 17,11 değer kazandı. Euronun gelecek hafta 14,50 destek, 15,50 direnç noktalarında hareket etmesi bekleniyor.

ALTIN… Yıllık bazda dolardan sonra en fazla kazandıran yatırım aracı olan altın yüzde 71,85 değer kazandı. Altının haftalık kazancı da yüzde 15,26 oldu. Kapalıçarşı’da 24 ayar külçe altının gram satış fiyatı 2021'de yüzde 71,85 değer kazandı. Geçen yılın sonunda 454,00 liradan satılan 24 ayar külçe altının gram satış fiyatı 2021 yılının son işlem gününde 780,20 liraya çıktı. 2020 yılını 3.011,00 liradan tamamlayan Cumhuriyet altınının satış fiyatı da bu senenin sonunda 5.161,00 lira oldu. Cumhuriyet altınının satış fiyatında bu yıl yüzde 71,40 artış kaydedildi. Geçen hafta sonu 1.095,00 lira olan çeyrek altının satış fiyatı da 1.261,00 liraya çıktı. Altındaki seyrin yurtdışı gelişmelerin dışında doların trendiyle sınırlı olduğu gözleniyor.

PETROL… Yurtdışı piyasaların kapalı olduğu yılbaşı tatilinde petrol omicron varyantı belirsizliği sebebiyle son işlem gününde yüzde 2 oranında değer yitirdi. Brent petrol 77 dolar seviyesine inerken WTI 74 dolar seviyesinden işlem gördü. Küresel stoklardaki azalma petrol fiyatlarının 80 doların altına gelmesini engelleyemedi.

KRİPTO PARA… ABD borsalarıyla paralel hareket ettiği gözlenen kripto paralardaki performans yılsonuna doğru Omicron varyantının da baskın hale gelmesiyle zayıflamış görünüyor. 70 bin dolar seviyesinin üzerine çıkan Bitcoin ise 50 binin altında ayakta kalma savaşı veriyor. Halen 47 bin dolar seviyesinden işlem gören Bitcoin haftalık yüzde 7,4, 3 bin 700 dolardan işlem gören Ethereum yüzde 8,7 değer kaybetti. Kripto para piyasasında haftalık bazda pozitif kapatan bir para birimi bulunmuyor. En fazla değer kaybeden kripto para birimi yüzde 9,72 ile Solana oldu.

ABONE OL