EKONOMİNİN İHTİYACI ÖNGÖRÜLEBİLİR PİYASA
Arz ve talep çizgisinde pandemi kaynaklı 2020 yılından bu yana devam eden enflasyonist baskıda oluşan belirsizlik ortamı, dünyada olduğu gibi Türkiye ekonomisini de zorluyor. Mevcut belirsizliğin geçiciliğini öngöremeyen piyasalardaki döviz ve faiz spekülasyonları, aşırı fiyatlamaları tırmandırıyor.

Sedat YILMAZ
Merkez Bankası (TCMB) Eylül ayından bu yana her ay gerçekleştirdiği toplamda 500 baz puanlık faiz indirimi ve her indirimde piyasaya verilen bilginin net olarak anlaşılamaması, aynı zamanda oluşan durumun spekülasyon aracı olarak kullanılması Türkiye’de kısa vadede son yılların en büyük döviz volatilitesini doğurdu. 23 Eylül, 21 Ekim, 18 Kasım ve 16 Aralık Para Piyasası Kurulu (PPK) toplantılarında ardı ardına faiz indiren TCMB’nin bu hamleleri döviz piyasasında TL’nin değerini düşürücü “al-kaç”, “ver-kaç” spekülasyon oyunlarına döndü.
Arz ve talep çizgisinde pandemi kaynaklı 2020 yılından bu yana devam eden enflasyonist baskıda oluşan belirsizlik ortamı, dünyada olduğu gibi Türkiye ekonomisini de zorladı. Mevcut belirsizliğin geçiciliğini öngöremeyen piyasalardaki döviz ve faiz spekülasyonları, aşırı fiyatlamaları tırmandırdı.
TCMB PPK toplantısının yapılacağı 23 Eylül öncesinde 8,65 liradan işlem gören dolar/TL kuru, 21 Ekim PPK toplantısından önce 9,29 liraya kadar yükseldi. 1 Kasım 2021’de 9,59 liradan satılan dolar 18 Kasım PPK toplantısı öncesinde 10,42’ye çıktı.
Aralık PPK ile trend hızlandı
Dolardaki yükseliş ivmesi TCMB’nin 16 Aralık PPK toplantısı öncesinden başlayarak devam etti. 15 Ekim’de 15,40 liradan satılan dolar, 16 Aralık PPK toplantısı sonrası 17,14 liraya kadar yükseldi.
Dolar böylece TL’ye karşı son 47 günde yüzde 78,9 oranında, 22 Eylül’den bu yana ise yüzde 98,1 değer kazandı. 22 Eylül’de 10,15 lira olan euro/TL de 17 Aralık itibariyle 19,17’ye yükselerek yüzde 88,8 prim yaptı.
Diğer yatırım araçlarından altın da yurt dışı piyasalarda yaklaşık yüzde 5’lik değer kaybına karşılık Türkiye’de dolar kaynaklı yüksek prim yaptı. 22 Eylül’de 494 liradan satılan gram altın 17 Aralık’ta 950 liraya yükseldi ve yüzde 92,3 değerlendi.
22 Eylül’de 1405 puan olan Borsa İstanbul (BIST) 100 endeksi de 17 Aralık’a gelindiğinde, son gün yüzde 8,5 düşmesine rağmen 2084 puandan kapandı ve söz konusu dönem içinde yüzde 48,3 oranında değer kazandı.
Bu kadar dalgalanma şaşırtıcı
Makro ekonomik datalarının aylardır iyi gittiği Türkiye’de 1 Kasım 2021’de 9,59 liradan satılan doların 47 günde yüzde 78,9 artışla 17 Aralık’ta 17,14 lirayı görmesinin mevcut iktisat kurallarıyla açıklanmasının zor olduğu, TCMB’nin Kasım’dan bu yana indirdiği 200 baz puanlık faizin, normal şartlarda dövizde bu kadar dalgalanma yapamayacağı öngörülüyor.
Yatırım Finansman Menkul Değerler’in hazırladığı TCMB faiz kararı raporunda, indirimin beklentiler doğrultusunda geldiği ancak faiz indiriminde sözlü yönlendirmenin net olmadığı belirtiliyor.
TCMB, politika faizini (1 hafta vadeli repo faizi) beklenildiği gibi 100 baz puan düşürerek yüzde 14,00’e indirdiğini hatırlatan kurum raporunda, “Böylece, son 4 toplantıda politika faizinde yapılan toplam indirim 500 baz puana ulaştı. Faiz koridoru (gecelik borç alma/verme) yüzde 13,50 – yüzde 16,50 aralığından yüzde 12,50 - 15,50’ye geriledi. Geç Likidite Penceresi (GLP) Borç Verme faizi de yüzde 19,50’den yüzde 18,50’ye gerilerken; GLP borç alma faizi yüzde 0,00 olarak kaldı” hatırlatması yapılıyor.
TCMB mesajları net değil
Aynı raporda, “TCMB faiz indirimlerine en azından birkaç ay ara verebilir. PPK sonrası yayınlanan metinde yer alan (Kurul, politika faizinin 100 baz puan indirilerek, arz yönlü ve para politikası etki alanı dışındaki arızi faktörlerin fiyat artışları üzerinde oluşturduğu geçici etkilerin ima ettiği alanın kullanımının tamamlanmasına karar vermiştir) ifadesi faiz indirimlerine bir süre ara verebileceğine dair bir sinyal olarak okunabilir. Ancak, bu cümlenin hemen ardından yer alan (Alınmış olan kararların birikimli etkileri 2022 yılının ilk çeyreğinde yakından takip edilecek ve bu dönemde fiyat istikrarının sürdürülebilir bir zeminde yeniden şekillenmesi amacıyla geniş kapsamlı politika çerçevesi gözden geçirme süreci yürütülecektir) ifadesinin geleceğe ilişkin sözlü yönlendirme açısından karışık bir mesaj içerdiğini düşünüyoruz” deniyor.
Yatırım Finansman raporunda, söz konusu ifadeden yakın dönemdeki indirimlerin birikimli etkilerinin yeterli görülmemesi durumunda ilave faiz indirimi yapılabileceği anlamının da çıkabileceği gibi, fiyat istikrarı açısından para politikası çerçevesinin geniş kapsamlı olarak gözden geçirileceği mesajının da gelecek süreçte faiz artırım ihtiyacını doğurması durumunda doğrudan politika faiz artışı yerine sadeleşme öncesinde olduğu gibi faiz koridoru şeklinde yan araçlarla dolaylı artışların yapılabileceğine yönelik sinyaller olarak da okunabileceği kaydediliyor.
Finansal serbestiye devam
Piyasada dövizdeki sert dalgalanmalar ve yükselen enflasyona yönelik eleştiri ve piyasadaki durumun ne olacağına dair ilk net açıklama Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’dan geldi. Oktay, TBMM Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmada, “Finansal serbestiye aykırı bir uygulamanın gündemimizde olması mümkün değildir; olmayacak” dedi.
Türkiye’nin tüm yatırımcıya güven tesis etmeyi sürdüreceğini dile getiren Oktay, ekonomideki küresel kırılganlığın, enerji ürünlerinden lojistiğe, ham maddeden zorunlu tüketim ürünlerine kadar pek çok alanda orantısız fiyat yükselişlerine yol açtığının bir gerçek olduğuna dikkati çekti. Oktay, enerji ve ara malı başta olmak üzere, sanayide üretim girdisi olan ithal ürünler üzerinden bu küresel çalkantılar ve fiyat artışlarının, Türkiye'yi de etkilediğini kaydetti.
Birçok ülkede son 30-40 yılın en yüksek enflasyon oranlarının yaşandığını hatırlatan Oktay, ABD'nin son 39 yılın, Almanya'nın ise son 29 yılın en yüksek enflasyonunu yaşadığını, İspanya'da ise açıklanan enflasyon verisinin, gıda ve yakıt fiyatlarındaki artışın etkisiyle son 30 yılın zirvesine çıktığını aktardı.
Oktay, enflasyonla mücadeleyi kararlılıkla sürdürmek, yurt içi tasarrufları artırmak, özel yatırım kaynaklı büyüme yapısını oluşturmak, alternatif finansman yöntemleri ile yeni yatırım araçları oluşturarak para ikamesini azaltacak uygulamaları hayata geçirmek ve finansal istikrarı güçlendirmenin temel makroekonomik öncelikleri olacağını bildirdi.
Bu doğrultuda katma değerli üretimin artırılması, ithalata olan bağımlılığın azaltılması ve beşeri sermayenin güçlendirilmesine yönelik politikaları, tüm sektörlerde uygulayacaklarını dile getiren Oktay, bu kapsamda Teknoloji Odaklı Sanayi Hamlesi Programını yaygınlaştırarak uygulamaya devam edeceklerini anlattı.
Piyasayı ikna edici iletişim
Birçok piyasa yorumunda doların yükselişe geçtiği aynı dönemde gerçekleştirilen TCMB’nin 6 milyar dolarlık 5 müdahalesine rağmen dolardaki ateşin söndürülemediği, Türkiye’de ekonomik kriz olmadığı halde oluşan sıkıntı ve belirsizlikler ortamında Merkez Bankası ile hükümetin halkın ekonomiye yönelik davranış, algı ve beklentilerini güvene çevirecek acil ve etkili politikalar geliştirmesi gereği üzerinde duruluyor.
Tera Yatırım Başekonomisti Enver Erkan, Merkez Bankası’nın yüzde 14 seviyesine indirdiği politika faizi ve 2022’nin ilk 3 ayında politika yaklaşımını gözden geçirme aşaması yönünde net bir öngörü elde edemeyen piyasa ve ekonomi aktörlerinin bu süreç içerisinde servet, tasarrufu koruma noktasında parasını dövize yönlendireceğini söylüyor.
Yılbaşından bu yana üç rakamlı prime imza atan dolarla birlikte enflasyonun ilerleyen aylarda yüzde 30’lar bandını deneyebileceğine vurgu yapan Enver Erkan, yatırımcının enflasyon korunması konusunda dövize, beraberinde borsa ve altına yönelmesinde bu duygunun olduğunu belirtiyor.
Merkez Bankası’nın dövizde gelinen seviyeler ve oynaklık çerçevesinde müdahale etmekle beraber, bugüne kadar 5 müdahalenin toplamında kurda kayda değer bir gelişme ve oynaklık azalışı elde edemediğini hatırlatan Erkan, “Böyle bir ortamda, kur hareketi yansımasını da işim içine koyduğumuzda lira cinsinden tasarruf tutmanın özendirilmesi ve enflasyondan korunma anlamında işlevsellik kazandırılmasının önemli olduğunu görüyoruz. Para politikasındaki temel motivasyon liraya asıl değer kaybettirici etkendir ve yaklaşım değişimi olmada görüntünün değişime uğramasını beklemeyiz” diyor.
Döviz talebinin kanalları
Meydana gelen ortamda TCMB faizleri ile mevduat faizlerinin TL’ye yatırım fonksiyonu kazandıracak noktadan uzaklaştığı, bu durumun döviz piyasasında üretim amaçlı organik, spekülatif ve faize dayalı yaşanan 3 merkezli döviz talebini doğurduğu gözleniyor.
Dövizdeki hareketin nerede duracağının bilinmediği bu kaotik ortamda fiyat istikrarı konusunda para politikasına büyük görev düştüğü ve Türk Lirası’na değer kaybettirecek yaklaşımların iyi ve doğru tespit edilmesine ihtiyaç olduğu görülüyor. Para politikasındaki arazların en kısa zamanda gözden geçirilerek Merkez Bankası tarafından piyasayı ikna edici iletişimin kurulmasının, yapılan döviz müdahalelerinden daha etkili olacağı öngörülüyor.
Konuyu değerlendiren Enver Erkan, “Piyasa yaklaşımında alışılageldik perspektiften uzakta olan Merkez Bankası faizleri ile mevduat faizleri liraya yatırım fonksiyonu kazandıracak bir noktada değildir. Piyasada organik olan ve spekülatif olan iki türü döviz talebi var. Üretici piyasadan hammadde toplamak, üretimi devam ettirmek, ekonomik faaliyet yürütmek için ve bunu da ihracata dönüştürmek için dövize ihtiyaç duyuyor. Tedarik zinciri ve lojistik sıkıntılarının üzerine daha yüksek kur maliyeti eklendiğinde, ortaya çıkan durum sürdürülebilir değil” yorumunu yapıyor.
Yüzde 14 olan repo faizine rağmen kredi faizlerinin yüksek bir baremde kaldığını, borçlanma anlamında esas olan 2 yıllık aktif tahvilin getirisinin yüzde 22,2 seviyesinde olduğunun altını çizen Enver Erkan, “Kredi ve borçlanma faizlerinin 8-9 puan, enflasyonda 3 aylık beklentilerin 12-13 puan altında kalan bir faiz pozisyonunda liranın değer kaybı eğiliminin sürmesi kaçınılmaz. Dolarizasyon artıyor, haftalık vaziyet verilerinde dün ortaya konulduğu üzere yurtiçi yerleşiklerin döviz tevdiat hesaplarının ağırlığı yüzde 63 seviyesine yakın. Bu oranın artış eğilimi göstermesi de şu an son derece normal” değerlendirmesinde bulunuyor.
FED’in faiz artırımı etkileri
ABD Merkez Bankası’nın (FED) beklenilmeyen şekilde yükselen enflasyona karşı gelecek yılda faiz artışlarına hazırlandığı, tahvil alımlarının 15 milyar dolardan 30 milyar dolara çıkarılmasının bunun işareti olduğu söyleniyor.
New York Fed Başkanı John Williams enflasyonu yüzde 2’ye düşürme hedefi ve varlık alımını azaltma süreciyle birlikte gelecek yıl faiz artışının seçenekler arasında yer aldığını belirtiyor. Williams CNBC’ye verdiği mülakatta FED’in resesyona neden olmadan enflasyonda istikrarı sağlayacağına inandığını kaydediyor.
FED eski Ekonomisti Claudia Sahm de bankanın hedeflerine ulaşabilmesi için nasıl bir tepki vereceğini açıklarken, “FED’in fiyatları dengelemek ve maksimum istihdamı sağmak gibi iki görevi var. Kovid-19 Krizi’nde inanılmaz hızlı bir iyileşme gördük. Bu, Büyük Durgunluk’tan çıktığımız dönemdeki yaşadığımız durumdan çok farklı. Her ay ortalama yarım milyon kişiye istihdam sağlandığını gördük. Fiyatların çok arttığını da görüyoruz. Yani bir anlamda, Fed her iki hedefinde de çok hızlı ilerliyor. Yani toparlanmaya verdikleri ekstra desteği gevşetmek için hızlı hareket ediyorlar. Toparlanma yolunda gidiyor. FED kontrollü kalma konusunda kararlı” diyor.
FED Başkanı Jerome Powell da geçen Çarşamba günkü toplantıda varlık alımını azaltma sürecini hızlandırma kararı almış, 2022 yılı için faiz artışı sinyali vermişti.
Birçok yorumcu FED’in faizleri artırmasıyla gelişen ülke para birimlerinin dolara karşı değer kaybedeceğini, bu gelişmelerden TL’nin de olumsuz etkileneceğini ifade ediyor.
Döviz fiyatlarında dip ve zirve henüz belli değil
Dünyada yükselen enflasyonist baskılar ve Delta varyantından sonra Omicron varyantıyla ilgili endişeler ve merkez bankalarının faize yönelik kararları doğrultusunda piyasalar farklı kapanışlar yaptı. Yurtiçi piyasalarda Kasım ayından bu yana artan fiyatlarıyla dikkat çeken döviz ve hisse senetleri piyasası haftanın son gününde de çıkış ve inişleriyle yüksek bir dalgalanma görüntüsü çizdi. TCMB’nin 2 milyar doları aşan dövize müdahalesi 17,14 liraya kadar çıkan doları ancak 16,41 liraya kadar baskılayabildi.
Borsa İstanbul (BIST) 100 endeksinde yaşanan sert kayıpların etkisiyle iki devre kesici uygulandı. İkinci devre kesicinin ardından işlemlerin başlamasıyla günlük düşüş yüzde 9’a ulaştı. Borsa günü yüzde 8,56 düşüşle 2.084 puanla tamamladı. Analistler, borsada panik satışları ile kredili işlemlerin kapanmasının satışları derinleştirdiğine ancak sert satışların arkasında herhangi bir haberin bulunmadığını bildirdi.
Haftaya yurt içinde Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Para Politikası Kurulu toplantı özeti, tüketici güven endeksi, yurt dışında ise ABD’de ve İngiltere’de büyüme takip edilecek.
Söz konusu gelişmelerle Borsa İstanbul’da işlem gören hisse senetleri haftalık bazda ortalama yüzde 2,41, dolar/TL yüzde 18,70, euro/TL yüzde 18,58 ve altının gram satış fiyatı yüzde 19,71, değer kazandı. Haftalık bazda 1000 TL’lik yatırım borsada 1024,1 lira, dolarda 1187 lira, euroda 1185,8 lira ve altında 1197,1 lira oldu.
Piyasada yatırım araçlarındaki performans şöyle gerçekleşti:
BIST 100… Borsa İstanbul (BIST) 100 endeksi, en düşük 2.047,64, en yüksek 2.406,87 puanı gördükten sonra haftayı önceki hafta kapanışına göre yüzde 2,41 artarak 2.084,47 puandan tamamladı. Endekste 2.200 seviyesinin direnç, 2.030 puanın destek konumunda olduğu tahminleri yapılıyor.
DOLAR/TL… Haftalık yüzde 18,70 kazançla 16,4750 lirayı görerek dikkat çeken kurun 17 lira direncini kuvvetli kırması durumunda 20 liraların gündeme gelmesi kolaylaşacağı öngörülüyor. Kurda 16 ve 15,5 lira kuvvetli destek görünümünde.
EURO/TL… Haftayı yüzde 18,58 prim yaparak 18,5940 liradan kapatan euro, parite baskısıyla doların ardından kazançta ikinci sırada yer alıyor. Euroda direnç 19 lira, destek ise 18 lirada güçleniyor.
ALTIN… Uluslararası piyasalarda altının onsu haftayı 1798 dolardan kaparken yatay bir seyir izledi. Altın fiyatları, yatırımcıların FED’in nasıl bir faiz politikası izleyeceğine odaklandı. Türkiye’de ise altın dolardaki yükseliş sebebiyle tarihi seviyeleri gördü. Kapalıçarşı’da işlem gören 24 ayar külçe altının gram satış fiyatı bu hafta yüzde 19,71 kazanımla 951,70 liraya, Cumhuriyet altınının satış fiyatı da yüzde 19,62 artışla 292,00 liraya yükseldi. Geçen hafta sonu 1.285,00 lira olan çeyrek altının satış fiyatı da 1.537,00 liraya çıktı. Döviz piyasasında öngörü yapılamadığı gibi altın piyasasında da fiyatlarda dip ve zirveleri tahmin etmek zorlaştı. Dolardaki yükselişler altının gramını 1000 lira seviyesine taşıyabileceği tahminleri yapılıyor. Altının güçlü destek seviyesi 900 lira olarak kabul ediliyor.
PETROL… Uluslararası piyasalarda brent petrolün varili 73 dolar, ABD petrolü ise 70 dolardan işlem görüyor. Fiyatlardaki gerilemeye rağmen Türkiye’de akaryakıt fiyatlarına yapılan dövizdeki yükseliş kaynaklı zamlar dikkatlerden kaçmıyor. Petrol, ABD ham petrol stoklarının Eylül ayından bu yana en düşük seviyesini görmesi ve FED’in faiz kararıyla petrol fiyatları 75 dolara yaklaşırken hafta sonu Avrupa’da artan Omicron varyantı vakaları sebebiyle fiyatlar 73 dolara kadar geriledi. Petrolün 70 – 75 dolar arasında bir hat çizeceği tahmin ediliyor.
KRİPTO PARA… Kripto para pazarı Çinli inşaat şirketi Evergrande’in acil yardım istemesi ve ardından Avrupa’da hızla yayılan Omicron varyantının beklenenden daha endişeli şekilde yayılmasıyla düşüşünü devam ettiriyor. Pazarın lideri Bitcoin 10 Kasım’da 68 bin 900 dolarla tüm zamanların en yüksek seviyesine ulaştıktan sonra 46 – 47 bin aralığında hareketini sürdürüyor. Bitcoin haftalık bazda yüzde 3,74, Ethereum yüzde 3,26, Ripple yüzde 1,84 değer kaybetti. Pazarda en fazla değer kazanan kripto para yüzde 34,2 ile Avalanche, en fazla değer kaybeden para yüzde 10,43 ile Polkadot oldu.