DÜŞÜK FAİZ YETMEZ FİNANSMANA ERİŞİLMELİ
Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD) Başkanı Orhan Turan, Düşük faiz politikasının amaçlarının tekrar ele alınmalısı gerektiğini vurguladı. Turan, düşük faizin yeterli olmadığını, finansmana erişim sağlanması gerektiğini söyledi

Mustafa DENİZ
TÜRKONFED desteğiyle Sektörel Dernekler Federasyonu (SEDEFED) tarafından bu yıl 14’üncüsü düzenlenen Rekabet Kongresi “Dijital ve Yeşil Dönüşen Sektörler” ana temasıyla gerçekleştirildi.
Kongrenin açılışında konuşan Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu (TÜRKONFED) Başkanı Süleyman Sönmez, “Sanayi Devrimi'ni kaçırdık ama yeşil dönüşüm için elimiz çok güçlü. Dijital ve yeşil dönüşüm kaldıracı, her alanda ülkemizin yeni bir sıçrama yapmasını sağlayacaktır” dedi, gelişen dünya ve ülke koşullarında reel sektörün sürdürülebilir rekabet gücünün arttırılmasının giderek daha çok önem kazandığını vurguladı.
Sönmez, TÜRKONFED olarak KOBİ'lerin dijital dönüşüm süreçleri ile ilgili yaptıkları araştırmalarda, Türkiye’de KOBİ’lerin yaklaşık yüzde 34’ünün finansal kaynak eksikliğinin dijitalleşmenin önündeki en büyük engel olduğunun ortaya çıktığını belirterek, nitelikli insan kaynağının oluşturulmasının da dijital dönüşümde en önemli konulardan biri olduğunu söyledi.
Dijitalleşmeye alternatif yok
Dijitalleşmeye alternatifin olmadığını vurgulayan Sönmez, “Finansal kuraklığa ve orta eğitim tuzağıyla yetersiz insan değerine mahrum bırakılan şirketler, dijitalleşme çağını teğet geçecek. Kısacası, dijitalleşme bir hayatta kalma meselesidir. İnanıyoruz ki, iklim krizinin zorunlu bir getirisi olarak yeşil dönüşüm, teknoloji devriminin bir sonucu olarak ise dijitalleşme, sorunları ele alırken bize yeni perspektifler ve imkanlar sunabilir.” diye konuştu.
Sönmez, yeşil dönüşümü Sanayi Devrimi kadar önemsediklerini belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Sanayi Devrimi'ni kaçırdık ama yeşil dönüşüm için elimiz çok güçlü. Dijital ve yeşil dönüşüm kaldıracı, her alanda ülkemizin yeni bir sıçrama yapmasını sağlayacaktır. Ülkemizin kronikleşen sorunu dış ticaret ve cari açık riskleri, yeşil dönüşüm ile fırsata dönüşecektir. Verimlilikten tasarrufa, eko-inovatif üretimden ihracata, yeni pazar avantajları sayesinde turizm sektörünün sağladığı katkı kadar dış ticaret açığını azaltmak mümkün olacaktır.
TÜRKONFED olarak, tüm dünya için büyük önem arz eden bu değişim döneminde fırsatları değerlendirmenin ve potansiyelimizi kullanmanın yolunu, ‘Dijital-Yeşil ve Toplumsal Dönüşüm’ eksenli olarak ‘3 D’ şeklinde tanımlıyoruz. Üçüz dönüşüm vizyonumuzla; dijitalleşen, yeşil dönüşüm sayesinde su ve enerji başta olmak üzere kaynak verimliliği ile hem cari açığı azaltan hem de yeni ihracat pazarlarında rekabet gücünü artıran, gelişmiş bir ekonomi için gelişmiş bir demokrasiyi içselleştiren, eğitimden kadına, gençlikten girişimciliğe toplumun tüm katmanlarını dönüşümün odağına alan hayalimizdeki Türkiye için çalışıyoruz.”
Fırsatları kullanılmalıyız
Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD) Başkanı Orhan Turan da küresel gelişmelerin hızlı ve sert olduğu bugünlerde ülke olarak yeni bir ekonomik kalkınma öyküsü yaratmak için tüm risklere hazırlıklı olurken, ortaya çıkabilecek fırsatların da kullanılması gerektiğini söyledi.
Turan, iklim değişikliği ile mücadeleyi ve ekonomik yapıyı dijital teknolojiler doğrultusunda dönüştürmenin, kalkınma ve ekonomi politikalarının merkezine almanın bir zorunluluk olduğunu vurguladı.
Türkiye’de istihdamın yüzde 70’ten fazlasını oluşturan KOBİ’lerin bu dönüşüme sağlıklı şekilde ayak uydurabilmesinin dijital dünyanın getireceği riskleri fırsata çevirmeleri için imkan sağlayacağını aktaran Turan, bu fırsatın açılabilmesi için finansmana erişim ve fiziki altyapıların geliştirilmesi kadar kültürel ve organizasyonel dönüşümün sağlanması gerektiğini vurguladı.
Düşük faiz politikasının amaçlarının tekrar ele alınmalısı gerektiğini vurgulayan Turan, şu açıklamayı yaptı:
“Politika faiz oranlarının düşürülmesine rağmen, diğer faiz oranlarıyla aradaki ilişki kopmuşsa, krediye erişimde sorunlar varsa, düşük faiz oranları ile yatırımlar finanse edilemiyorsa, üstelik enflasyon ve kurlardaki sorunlar devam ediyorsa düşük faiz politikası ile hangi ekonomik amaçlara nasıl ulaşılacağının bir kez daha ele alınmasına ihtiyaç olduğunu düşünüyoruz.”
Enflasyon kamburunun atılması gerek
“Bankacılarla birlikte iş dünyası da krediye erişemediğini söylüyor” diyen Turan, yatırımların yapılabilmesi için finansmanın sadece elverişli koşullarda olması değil, finansmana erişimin de gerekli olduğunun altını çizdi.
Enflasyon dinamiklerinin son 4-5 yıldır belirgin düzeyde bozulduğunu belirten Turan, ayrıca enflasyonla mücadelede para politikasının yanı sıra, mali politikalar ve sektörlere dönük yapısal politikalarla Türkiye ekonomisi üzerindeki “enflasyon kamburunun” atılması gerektiğini kaydetti.
Büyüme yavaşlıyor, ihracat hız kesiyor
“Küreselde yaşanan sorunlar ve içerdeki hüküm süren makroekonomik istikrarsızlık ister istemez dikkatleri bugünü kurtarmaya getiriyor” diyen Turan, şöyle dedi:
“Küresel likiditenin azalması ve maliyetinin yükselmesi, ABD ve Çin’deki yavaşlama ve Avrupa’yı tehdit eden ekonomik daralma ülkemiz açısından da ekonomik ufku belirginsizleştiriyor.
Bu koşullar altında ihracat ve büyüme perspektiflerin zorlaşması, dış açığının finansmanının sıkıntıya düşmesi ihtimali de yükseliyor.
Nitekim büyüme göstergeleri yavaşlıyor, ihracat hız kesiyor, cari açık yükseliyor.
Ekimde ihracatın artışı yüzde 2, eğer altın ihracatını çıkarırsak eksi 3.”
Yatırım için düşük faizin yeterli olmadığını, finansmana erişimin de önemli olduğunu dile getiren Turan, “Düşük faiz politikasının amaçları tekrar ele alınmalı. Bankacılarla birlikte iş dünyası da krediye erişemediğini söylüyor” dedi.
“Küreselde yaşanan sorunlar ve içeride hüküm süren makroekonomik istikrarsızlık ister istemez dikkatleri bugünü kurtarmaya getiriyor” diyen Turan, şunları söyledi:
“Küresel likiditenin azalması ve maliyetinin yükselmesi, ABD ve Çin’deki yavaşlama ve Avrupa’yı tehdit eden ekonomik daralma ülkemiz açısından da ekonomik ufku belirginsizleştiriyor. Bu koşullar altında ihracat ve büyüme perspektiflerin zorlaşması, dış açığının finansmanının sıkıntıya düşmesi ihtimali de yükseliyor. Nitekim büyüme göstergeleri yavaşlıyor, ihracat hız kesiyor, cari açık yükseliyor. Ekimde ihracatın artışı yüzde 2, eğer altın ihracatını çıkarırsak eksi 3.
Değişim ve dönüşümden geçiyoruz
SEDEFED Yönetim Kurulu Başkanı Emine Erdem ise Türkiye ve dünyanın büyük bir değişim ve dönüşümden geçtiğini belirterek, küresel rekabetçilik ve bölgesel kalkınmada sistemlerin değiştiğini kaydetti.
Erdem, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Rekabetin, başarının ve ekonomik refahın bütünüyle yeniden tanımlandığı bir dönemdeyiz. Ülkemizin değişen rekabet koşullarına uyum sağlayabilmesi ise dijitalleşme ve yeşil dönüşüm odağında, nitelikli insan kaynağından katma değerli üretim ve ihracata, kendi değer zincirini güçlendirmesine ve dönüştürmesine bağlı. Bu kapsamda günün değişen trendlerini en küçük işletmeden en büyüğüne kadar yakalamamız için bir an önce harekete geçmeliyiz. Dijitalleşme yatırımlarını artırmamız ve yeşil enerjiye geçişi hızlandırmamız gerekiyor. Türkiye’nin ihracatta en büyük pazarı olan AB’ye ihracatımızı sürdürmek ve payımızı artırmak için Avrupa’daki Yeşil Mutabakat gelişmelerini de çok yakından takip etmeliyiz.”
38 ülke içinde Türkiyemiz bir rol model
Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası (EBRD) Türkiye Başkan Vekili Şule Kılıç ise Avrupa’nın başlattığı Yeşil Mutabakat ile ilgili hedeflerin belirlendiğini, Türkiye’de de 2053 için net sıfır hedefi için aksiyonların alınmaya başlandığını söyledi.
Kılıç, salgın ile birlikte dijitalleşme sürecinin çok hızlandığını, iklim değişikliğiyle olan gelişmelerin ise atılacak adımların hızla atılması gerektiğini gösterdiğini aktararak, ikiz dönüşümün büyüme, karlılık, marka imajı ile doğrudan ilişkilendirildiğini belirtti.
Nitelikli insan gücüne olan ihtiyacın dijitalleşme ile önemli bir unsur haline geldiğine işaret eden Kılıç, artık Toplum 5.0'ın konuşulması gerektiğini vurguladı.
İklim finansmanı yaklaşımının, yeşil dönüşümün daha da hızlandırılmasının ve iklim hedeflerinin güçlendirilmesinin kendileri için önemli olduğunu belirten Kılıç, “EBRD olarak bir hedef koyduk, 2025 yılından itibaren her 100 TL’nin 50 TL’si yeşil projelere harcanmak zorunda. İçinde yeşil kavramı olmayan bir projenin finansmanını EBRD olarak konuşamıyoruz ve konuşmak da istemiyoruz.” dedi.
Kılıç, EBRD faaliyetlerinde Türkiye’nin önemli bir yere sahip olduğunu ifade ederek, şunları kaydetti:
“Türkiye, EBRD’nin en büyük faaliyet gösterdiği ülke konumunda. 2009 yılında Türkiye ofisimizi açtık, 400 projeye bugüne kadar 17,3 milyar avroluk yatırım yapıldı. EBRD olarak faaliyet gösterdiğimiz 38 ülke içinde Türkiyemiz bir rol model. Her modelimizi ilk önce Türkiye’de uyguluyoruz. 17,3 milyar avroluk yatırımın yüzde 50’ye yakınının yeşil olduğunu belirtmek isterim. Bu da Türkiye’de bunu destekleyen bir özel sektör olduğunu gösteriyor. Çünkü EBRD olarak yaptığımız yatırımların yüzde 93’ü özel sektör yatırımları. Özel sektör bizim için vazgeçilmez bir paydaş.”