SON DAKİKA
Enerji Cuma 15 Nisan 2022 07:00

DÜNYANIN GÖRDÜĞÜ EN AĞIR ENERJİ KRİZİ

TÜSİAD toplantısında konuşan Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) İcra Direktörü Fatih Birol, yaşanan enerji krizinin 1970 yılındaki bunalımdan farklı ve ağır olduğunu söyledi. Birol, "Sadece petrol piyasası değil, doğalgaz, kömür, hatta uranyum başta enerji piyasaları bu savaştan ciddi etkileniyor" dedi.

Dünyanın gördüğü  en ağır enerji krizi

Sedat YILMAZ

1970 yılından sonra dünyanın gördüğü en önemli enerji krizi gelişmelerle alan genişletiyor. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Ukrayna işgalinden kaynaklanan kriz ışığında, Rusya’nın enerji ihracatını Avrupa’dan Asya’ya yönlendirmeleri gerektiğini ve altyapının kısa vadede oluşturulmasını bildirerek enerji krizinde yeni bir sayfa açtı.

Putin, enerji sektörüyle ilgili yapılan hükümet toplantısında, Avrupa ülkeleri Rus enerjisine olan bağımlılığı azaltmaya çalışırken, Moskova’nın enerji ihracatını doğuya yönlendirmek için gayret göstereceğini söyledi. Vladimir Putin, Avrupalıların Rusya’dan enerji ithalatını azaltmaya yönelik planlarının piyasayı istikrarsızlaştırdığını ve fiyatları yükselttiğini kaydetti.

Putin, “Batı’ya teslim edilen miktarların gelecekte azalacağı ilkesinden hareket edeceğiz. Bu nedenle ihracatımızı hızlı büyüme gösteren güney ve doğu pazarlarına yönlendirmek gerekiyor” diyerek, Rusya’nın Asya’ya enerji arzını artırmak için altyapı inşa edilmesine vurgu yaptı.

Putin’in son açıklamalarıyla evrilmeye yüz tutan küresel enerji sorunlarının giderek arttığı ortamda konu Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği’nin (TÜSİAD), İstanbul’da düzenlediği Rusya’nın Ukrayna'yı İşgali, Dünya Enerji Pazarları ve Küresel Enerji Dönüşümü başlıklı toplantısında gündeme geldi.

TÜSİAD’dan kapsamlı enerji toplantısı

TÜSİAD, “Rusya’nın Ukrayna’yı işgali, Dünya Enerji Pazarları ve Küresel Enerji Dönüşümü” temalı toplantıda Uluslararası Enerji Ajansı İcra Direktörü Dr. Fatih Birol’u ağırladı. Açılış konuşmasını TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan’ın, ana tema konuşmasını Uluslararası Enerji Ajansı İcra Direktörü Dr. Fatih Birol’un gerçekleştirdiği toplantıda, söyleşi oturumunun moderasyonu TÜSİAD Yönetim Kurulu Üyesi ve Sanayi Politikaları ve Şirket İşleri Yuvarlak Masa Başkanı Dr. Fatih Kemal Ebiçlioğlu tarafından yapıldı.

Toplantıda konuşan Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) İcra Direktörü Fatih Birol, küresel enerji krizinin jeopolitik boyutlarının daha büyük olduğuna dikkat çekti. Fatih Birol, dünyada petrol ve doğalgazda en büyük ihracatçı olan Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinin söz konusu enerji krizinin başlangıcı olduğunu ve nerede biteceğinin henüz bilinemediğini bildirirken krizin yaz aylarında petrol tüketiminin artmasıyla mevcut piyasa fiyatlarını daha yukarı çekme potansiyeli olduğunun altını çizdi. Fatih Birol, “Ukrayna’dan gelen resimlere baktığımızda büyük bir insanlık dramı, insanlık krizi yaşıyoruz. İkincisi belki de ilk global bir enerji krizini yaşıyoruz. Ama bunlar üçüncü kriz olan iklim krizini unutmamız anlamına gelmez. Bu yüzden enerji krizini çözmek için atılacak adımların iklim krizini çözecek adımlar da olması gerekiyor” dedi.

Fatih Birol, Rusya’nın Ukrayna’yı işgaliyle başlayan olayın jeopolitik gelişmelerle bugün bir küresel enerji krizine dönüştüğünü, dünyanın 1970 yılında yaşanan enerji bunalımından daha büyük bir krizle karşı karşıya kalabileceğini söyledi. Fatih Birol, “Sadece petrol piyasası değil, doğalgaz, kömür, hatta uranyum başta enerji piyasaları bu savaştan ciddi etkileniyor” dedi.

Ukrayna savaşının enerji sektörü üzerindeki olumsuz etkisinin uzun zaman süreceğini belirten IEA İcra Direktörü Fatih Birol, Ukrayna’daki savaş sonrası birçok ülke tarafından devreye alınan yaptırım kararlarının enerji sektörüne ciddi yansımaları olduğunu ve daha da olacağını vurguladı.

Fiyatlar daha yukarı gidecek

IEA İcra Direktörü Birol, petrol piyasalarının dengelenmesi için önemli adımların atılması gerektiğini dile getirerek, kriz sebebiyle 140 dolara kadar çıkan ve şu anda 100 – 110 dolar seviyesinde dengelenen petrol fiyatlarının yaz aylarında tüketiminin artmasıyla daha yukarı gideceğini söyledi.

Bu zamana kadar böylesi görülmeyen küresel enerji krizinde Rusya’ya yönelik ekonomik ve siyasi kararların büyük etkisinin olduğuna vurgu yapan Fatih Birol, Almanya ve İtalya başta doğu Avrupa ülkelerinin Rusya’ya olan enerji bağımlılığının kısa sürede çözülmesinin mümkün olmadığını, dolayısıyla ülkelerin alacakları kararların son derece önemli olduğuna temas etti.

Avrupa’nın doğalgaz ihtiyacını yüzde 45 Rusya’dan karşıladığını belirten Birol, ülkelerin yaptırımlarla  Rusya’dan enerji ithalatını azaltmalarına rağmen olayı sıfır noktasına getirmesinin çok zor olduğunu dile getirdi. Fatih Birol, “İthalatı sıfıra indirmek için her ülkenin politik pozisyonları var. Ama enerji dünyasında bunu bir günden bir güne değiştirme imkânı yok” diye konuştu.

Petrol fiyatlarının yüksek seyrini koruyacağını dile getiren Birol, böyle ortamda Almanya’nın bir günde ekonomik, savunma, dış politika ve enerjide yaptığı 180 derecelik dönüşün takdire şayan olduğuna dikkat çekti.

İthalatın sıfıra düşmesi zor

Halen Avrupa’da Rusya’dan enerji ithalatının tamamen durdurulması yolunda seçeneklerin hükümetler tarafından tartışıldığını, ancak Avrupa’ya enerji taahhüdü veren ülkelerin daha hızlı davranmaları gerektiğine dair ifadeler kullandı. ABD, Kanada ve Brezilya’dan üretim artışlarının olacağına dair bilgiler aldıklarını, ancak bakıldığında yapılacak petrol üretimi artışlarının Rusya’dan elde edilen petrol ve doğalgazı karşılayacak kapasitede olmadığını söyledi.

Krizi kısa vadede hafifletmek için son birkaç hafta içinde stoklardan 1,5 milyon varillik kısmının piyasalara verildiğini hatırlatan Fatih Birol, “Fiyatların 100 doların altına gelmesinde bu stok kullanımı etkili oldu. Son 50 yılda 5 kez stok kullanımı yapıldı. 1,5 milyon varillik piyasa verilen petrol stokların yüzde 10’una denk düşüyor. Fiyatların dalgalanması durumunda yeniden stoklardan piyasalara petrol vermek ön planda” dedi.

Alternatifler devreye girmeli

Enerji krizini hafifletebilecek adımlardan birinin özellikle doğalgaz ithalatının azaltılması konusunda uzun dönemli kontratların yenilenmemesi olduğunu belirten Fatih Birol, Katar, ABD, Azerbaycan, Norveç gibi alternatif enerji üreten ülkelerle Rusya kayıplarının karşılanabileceğini bildirdi.

Büyük enerji yaşayan dünyanın bu alanda fosil yakıtlardan başka kaynak çeşitliliğinin önemli olduğunu, özellikle rüzgâr, güneş gibi yenilenebilir enerjide hükümetlerin bürokrasiyi daha kısaltmaları gerektiğini belirten Fatih Birol, “Ajans olarak Belçika ve Almanya’ya nükleerden çıkmayı bir müddet ertelemelerini söyledi. Belçika bu önerimizi daha sıcak karşıladı. Hatta iki nükleer santralini 10 yıl daha erteleme kararı aldı. Almanya ise daha temkinli. Henüz bu ülkeden gereken cevap alınamadı. Almanya nükleer santralden çıkışın mümkün olup olmadığını test ediyor” diye konuştu.

IEA olarak tüketim alanında alınacak tedbirlerle enerji krizinden çıkışta yol alınabileceğine vurgu yapan Fatih Birol, Avrupa’da gazın en büyük kısmının ısıtmada kullanıldığını, ülkedeki binaların yalıtım ve yeniden renovasyonuyla ilk etapta 20 milyar metreküplük bir gazda tasarruf edilebileceğini kaydetti.

Arz güvenliğine etkili sistem şart

TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan da toplantıda yaptığı konuşmada, enerji arz güvenliği için etkili bir sistemin oluşturulması gerektiğini söyledi.

Turan konuşmasına IEA’nın İcra Direktörlüğü görevine üçüncü defa seçilen Fatih Birol’u kutladı. Turan, “Ayrıca Sayın Birol’un, TIME Dergisinin “2021 Yılının En Etkili 100 Kişisi” arasında seçilmesi gibi, birçok kıymetli platformda küresel öncü isimler arasında zikredilmesi bizleri son derece onurlandırıyor” dedi.

Turan, pandemi sonrası toparlanma planlamalarında iklim değişikliyle mücadele ana bileşenler arasında yerini korurken, enerji sektörünün dönüşümüne yönelik tedbirlerin de bu hedefi mümkün kılacak şekilde güçlendirdiğini söyledi.

Bu süreçteki Ukrayna-Rusya savaşının hem küresel ölçekte yaşanan gelişmelerin enerji maliyetleri üzerindeki etkisini hem de enerjide dışa ve fosil kaynaklara olan bağımlılığın derecesini gözler önüne serdiğinin altını çizen Orhan Turan, “Enerji politikalarında perspektif hızla enerji dönüşümünden ‘enerji arz güvenliğine” kaydı. Bu süreçte Avrupa Birliği Rusya’ya karşı bir dizi yaptırım planını hayata geçirdi. RepowerEU planıyla fosil kaynaklarda Rusya’ya olan bağımlılığını 2030 yılına kadar sonlandırmayı hedeflediğini açıkladı. Aynı plan dahilinde sıvılaştırılmış doğalgaz, yenilenebilir enerji, enerji verimliliği, yenilenebilir hidrojen, elektrifikasyon ve altyapı yatırımlarının artırılacağına işaret etti. Uluslararası Enerji Ajansı da 10 maddelik eylem planıyla bu tartışmalara katkı sağladı” şeklinde konuştu.

“Ya şimdi ya da asla!”

Nisan ayının başında açıklanan IPCC-Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’nin  raporundaki analizlerin bizlere iklim değişikliğiyle mücadelede ‘Ya şimdi ya da asla!’ denilen bir noktada olduğumuzu gösterdiğini dile getiren TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan, “Bu kapsamda küresel enerji dönüşümü daha da derinleşmemiz gereken bir alan olarak ortaya çıkıyor. Bu gelişmeleri dikkate aldığımızda, Şubat ayında gerçekleştirilen İklim Şurası kararlarına da yansıyan ve bu yıl içinde hazırlanması öngörülen Uzun Dönemli Enerji Planı’nı stratejik önemde görüyoruz. Bu planın arz güvenliği, öngörülebilirlik ve sürdürülebilirlik prensiplerini bütüncül gözetmesi kritik önem taşıyor” dedi.

Mevcut konjonktürde yenilenebilir enerji ve enerji verimliliğinin önemine vurgu yapan Orhan Turan, “Bu çerçevede, yenilenebilir enerji ve enerji verimliliği potansiyelimizin azami şekilde kullanıldığı; enerji arz güvenliğine ve kalitesine yönelik altyapının güçlendirildiği; serbest piyasa uygulamalarından uzaklaşılmayan bir planı hedeflemeliyiz. Etkili bir kaynak ve rezerv planlamasını; hidrojen gibi yüksek potansiyel taşıyan alanlarda güçlü bir teknoloji ve inovasyon desteğini; ekonomik enerjiye ulaşılabilirliğin artırılmasını önceliklendirmeliyiz” ifadelerini kullandı.

TÜSİAD Başkanı Turan konuşmasının sonunda, küresel enerji dönüşümü arz güvenliğinin iklim değişikliği, jeopolitik, ekonomik, sürdürülebilirlik ve teknolojik boyutlarıyla gelecek dönemde stratejik önem taşımaya devam edeceğini kaydetti.