"DÖVİZDE İSTİKRAR İSTİYORUZ"
Türkiye Deri Konfeksiyoncuları Derneği Başkanı Gürkan Gözmen, faizlerin yüzde 19 olduğu bir yerde döviz kurunun aşağıya inmesinin uzun ve kısa vadede birtakım ihtiyaçlar karşılayabileceğini belirterek, "Ama mühendis kökenli bir eğitim aldım ve bizim hesaplarımıza uymuyor. Sürdürülebilir bir ekonomi için döviz kurundaki istikrar önemli" dedi.
Neşe BERBER
Pandemi süreci sektörünüzü nasıl etkiledi?
Diğer ülkelerdeki fiziki fuarların yapılmaması, pandemi nedeni ile ertelenmesi bizim 2020’deki pandemi satışlarımızı çok kötü bir şekilde etkilemişi oldu.
Pandemi nedeniyle sektörümüz çok ciddi bir şekilde zarar aldık. Çünkü dediğimiz gibi fiziki fuarlar bizim için çok önemli ancak sadece bu değil turist girdisinin azalması, turizm bölgelerindeki satışların yapılamamasını sağladı.2020’nin başlangıcı iyi başlamış olsa bile ki bunun asıl sebebi 2019’da almış olduğumuz rezervasyonlar ve ticari bağlantılardan dolayı 2020’nin ilk 3 ayını normal üretimde geçirdik. Ancak ters raya dönmesi, mart, nisan ve mayıs ayında turizm ile birlikte ihracattaki siparişlerimizin iptali ve yeni siparişlerin gelmemesi sektöre büyük bir ivme kaybettirdi. 2020 yılında sene sonu olarak %35’lere yakın bir ihracat değeri kaybetmemiz ile birlikte turizm bölgesindeki satışlarımızla beraber sektörde %70-80’lik bir ciro kaybına neden oldu. Ancak 2020’nin üçüncü döneminde derneğimizin katkılarıyla ve üyelerimizin de desteği ile yapmış olduğumuz fiziki fuarlar 2021’e umutla başlamamızı sağladı. 2020 değerlerinin altında olmasına rağmen pandemi ortamından çıkış için sektör için umut verici gözüküyor. Turizm açısından da sorun yaşamayacağız gibi gözüküyor. Tahminimce deri sektörü 2019 rakamlarına yakın bir rakamla kapatır diye düşünüyorum.
Atık ürünleri değerlendiriyor musunuz?
Bu konuda halkımızın gerçekten bilgisi zayıf. Tamamen eti için yenen gıdaların atık olarak değerlendirebileceğimiz ürünleri değerlendiriyoruz. Etini yemediğimiz bir hayvanın, ürünün tabakhanelerimizde yeri yok. Bu yüzyıllardır dericilik tarihi ile başlayan bir şey. Değişik tabaklama sistemleri ile günümüzde 150 grama yakın bir ceket ağırlığına ulaşacak kadar bu teknolojide ilerledik. Kilo değerleri ihracat rakamlarında 150 200 doları bulan bir atık ürünü tamamen pırlanta gibi satıp sürdürülebilir bir ekonomi yapmış oluyoruz ve sattığımız ürünlerin tamamı ihracat fazlası olarak ülke hanesine kaydedilmektedir. Deri konfeksiyonda dünyada ilk 5’te olmamız bu sektörün ne kadar çaba sarf ettiğini ne kadar başarılı olduğunu gösteriyor. Bunun ispatı ise ülkemize ithal deri ceket girdisi yüzde 3 ile 5 arasında onlarda büyük mağaza zincirlerinde yüzde 90’ını yine bizim ürettiğimiz deriler. Tamamen atık ve bol olan bir ürünü tekrar geri dönüşüm yaparak insanların hizmetine sunuyoruz. Oldukça beğeni de sağlıyor. Sağlıklı, sıcakta ve soğukta kullanışlı bir kıyafet seti oluyor. Kozmetik sanayinde ikinci ürün olarak kol jel ve jelatinler pek çok gıda sektöründe ikinci ürün olarak bu atık ürünü değerlendiriyoruz.
Sektörün ülke ekonomisine katkısı nasıl?
Deri sektörü binde sekiz ile binde bir arasında oynamakta. Pandemi ve döviz kurundaki oynaklık ihracatımızda, aynı zamanda en büyük ticari ortağımız olan Rusya ile olan ticari ilişkilerimizin gelişmesi ile ilgili olarak yüzde 1,2 ile binde 8 olarak son üç sene içerisinde ülke ekonomisine değer katıyor. 2 milyarlık bir değerden 1 milyarlık bir değerden bir milyar 660 milyon dolarlara kadar deri ihracatımız geriledi ancak bunu gerileme olarak değerlendirmemek gerekiyor çünkü pandemi ortamında fiziki satışlar bizim için çok önemli. En kısa sürede tahmin ediyorum tekrardan 1,2’lik 1,5’luk payları elde edeceğimizi düşünüyorum. Bu rakam belki çok küçük bir rakam gözükebilir ancak tamamen ihracat fazlası veren çok ciddi istihdam yaratan bir sektör. Bunları artırabilmek için kısa vadede tamamladığımız fiziki fuarlar + e-ticareti sektörümüzün eksikleri olarak gördük. Fiziki fuarları artırarak bu rakama kısa sürede ulaşacağımızı düşünüyorum. Orta vadede sektör açısından şu anda yapmış olduğumuz ürünlerin %80’ini halkımız bilmiyor ve kullandığımız malzemeleri egzotik hayvanlarla niteliyorlar daha önce de söylediğim gibi sadece eti için kesilen hayvanların derisinden yararlanıyor ve halka sunuyoruz. Halkımız ile buluşturabileceğimiz bir festival düzenlemeyi düşünüyoruz ancak pandemi ortamından gördüğünüz gibi yaşanan olaylardan ve artan vakalardan geçen seneden beri bir türlü bu projeyi yürürlüklüye sokamadık. Ancak pandemi geçer geçmez bu proje de diğer şehirleri de kapsayacak şekilde önce İstanbul sonra Ankara, Konya, Kayseri gibi bütün Türkiye ile kucaklaşmayı düşünüyoruz. Bu da sektörümüzün ihraç ürünlerini bütün Türkiye’ye yaydığımızda halkımızın deri sektörünün ne kadar ileride olduğunu ne kadar katma değeli ürün yaptığını, bir atık ürünün nereden nereye geldiğini iyi bir şekilde anlatmış olacağız ve halkımızın da bu üründen kolay kolay vazgeçebileceğini düşünmüyorum.
Projelerinizden bahsedelim biraz da?
Uzun vadeli planlarımız arasında ise üretim gücünü tekrar kazandıktan sonra Zeytinburnu çok sıkışık bir yapı içerisinde imalat yapmaya çalışan arkadaşlarımız var tabi gerekli sağlık koşullarını denetleyebileceğimiz daha güzel ortam sunabileceğimiz imalat parkurlarını büyütebileceğimiz daha modern tesislere ihtiyacımız var. 30 Mart’ta gerçekleşen seçimimizde 101’e karşı 123 oyla seçimi kazandık. Yeni dönemde yeniden seçildiğimiz için mutluyuz. Sektörümüz için çalışmaya devam edeceğiz. Seçimin sektörümüze hayırlı olmasını diliyorum.
Üretimi farklı şehirlere özellikle Doğu’ya çekme imkanı olabilir mi?
Şu anda deri sektöründeki yakalayacağımız talebe göre doğu, güney doğu gibi İstanbul dışında da olabilir. Ancak şu anda gerçekten yaptığımız ürünler ve kuyumculuk, bakırcılık gibi el zanaatları sektörlerinde çalışan insanlar azalmış vaziyette ve genelde emekli kesim çalışıyor, yeni eleman yetişmiyor. Bu elemanları işi yakaladığımızda gençleştirdikten sonra yeteri kadar sayıya ulaştığımızda Anadolu’ya götüreceğimiz insan sayısı artacak ve insanların eğitimini yapabilecek insanlara sahip olacağız. Ancak şu anda bu durum çok zor ve oraya götüreceğimiz insanların yetişmesi bile çok zaman alır. Yetişmiş eleman, eleman yetiştirme süresi, lojistik ve birazda otomasyonu olan makine ağırlıklı sistemlerde bu işi yapmak mümkün ama her zaman tarım ile bir elemanın 10 senede 15 senede minimum 5 senede yetiştiği bir sektörde bir anda oraya yatırım yapıp herkesi oraya taşıp üstüne insan yetiştirmek için kısa. Benim de hayalim de bu. Anadolu’daki ve Güney Doğu’daki teşvikler ile bizim mesleğimizi de oraya taşıyabilme imkânımız olursa Türkiye’nin önünde kimsenin durabileceğini düşünmüyorum.
Yeni başkanlık döneminizdeki hedefler ne?
Fiziki fuar sayısını fazlalaştırmayı düşünüyoruz. Çünkü insanların deri ceketi dokunması, koklaması, giymesi hissetmesi lazım. Kendi üzerine yakıştırması lazım eğer yakıştırırsa siparişe geçebiliyoruz. Uzaktan posta yoluyla gönderdiğimiz sipariş almak istediğimiz numuneleri kargolamak, geri dönüşler fiziki fuarlar olmasa 6 aya yakın vakit alıyor. Bu durumda da yaptığımız ürünün eskimiş olma ihtimali yüksek oluyor. Yazlık ve kışlık, baharlık gibi farklı kademelere ayırmamız gerekiyor sipariş tekrar ertelendiğinde ancak 1 sene 1,5 sene sonraki siparişte gerçekleşmiş oluyor bu nedenle fiziki fuarlar bizim için çok önemli. İkinci projemiz ise e-ticaret. Perakende olarak sektörü bir süre için rahatlatabilir, pandemi ortamında bunun eksikliğini hissettik. İmalatçılarımızı biraz daha perakendeye iletebilir. Tabi ki buna bir güvence, garanti verilmesi gerekiyor bu hususta TDKD taşın altına elini koyacak. Belli bir garanti vererek ürünlerin tüketiciye ulaşmasını sağlayacağız. İç piyasa ile ilgili olarak krizlerden birçok sektör iç piyasayla ayakta durmayı başardı ancak deri sektörünün %5 bile iç piyasası olmuyor. İç piyasada %15’lik pay sahibi olabilirsek, ürünlerimizi Türk halkıyla tanıştırabilirsek sektörün belli bir kısımlarını en azından iç pazara kanalize edip diğer pazarları rahatlatmış olacağımızı düşünüyoruz.
İhracat yaparken en büyük problemleriniz ne kurun değişim göstermesini nasıl değerlendiriyor sektör?
İhracatçının en büyük problemi kur ve kur politikaları. Bizi çok derinden etkiliyor. Faizlerin yüzde 19 olduğu bir yerde döviz kurunun aşağıya inmesi uzun ve kısa vadede birtakım ihtiyaçlar karşılanır ama mühendis kökenli bir eğitim aldım ve bizim hesaplarımıza uymuyor. Tedarikçilerimiz yüksek faizle elde ettikleri, ürettikleri veya bize tedarik ettikleri ürünleri canlı bir şekilde bize iletiyorlar ancak bizim satışımız tamamen döviz üzerine olduğundan her iki tarafta da kaybediyoruz. Bizim için enflasyon oranı ne ise faiz oranı ne ise döviz kurunun birbirlerine paralel olarak gitmesi bizim için en uygun olandır. Faiz yüzde 19’larda iken enflasyon yüzde 15’lerde iken döviz kurunu aşağıya indirdiğinizde birçok ihracatçının siparişlerden zarar edip, pazardaki yerini kaybedip işçi çıkarmaya başlaması çok uzun sürmez. Sürdürülebilir bir ekonomi için döviz kurundaki istikrar önemli.