Avrupa ülkeleri kuşkusuz ilkbahar ve yaz aylarında gidebileceğiniz hem yakın hem de en güzel
destinasyonlardır. Korunmuş hem doğal hem tarihi dokuları her zaman etkileyici ve estetiktir.
Dolayısı ile buradaki ister kentler ister köyler olsun her daim gözümüzü ve ruhumuzu okşar.
Ben Avrupa’da özellikle içinden nehir geçen veya göl kenarı olan kentleri çok severim.
Bu nedenle sizi bu hafta İsviçre’nin güzel kenti Zürih’e götürmek istiyorum.
Zürih Avrupa’nın
tam ortasında banliyöleri ile birlikte yaklaşık bir milyon nüfusu ile İsviçre’de Zürih
Kantonu’nun başkentidir. Kentin isminin kelt dilindeki ‘Turus’ kelimesinden türediği ve ikinci
yüzyılda Roma Döneminde kentin isminin ‘Turicum’ olduğu bilinmektedir. Kent 408 metre
yükseklikte Zürih Gölü’nün kıyısında bulunur ve yaklaşık otuz kilometre uzaklıktaki Alp Dağları
ile çevrilidir.
Biz de bölgede dostlarımızla birlikte bir Fransa – Isviçre turu yapıyoruz. Birkaç gün rotamızın
üstündeki Lozan, Montrö, Bern ve Luzern kentlerini gezdikten sonra yolumuz İsviçre’nin bu
güzel kenti Zürih’e düşüyor.
Mevsimlerden yaz ve harika bir yaz havamız var. Her yer yemyeşil ve yolumuzun üstünde
birkaç köye uğradık doğal çevreye, dağlara, bakımlı iki katlı balkonları çiçeklerle süslenmiş
evlere ve tertemiz sokaklara ve yollara hayran kaldık.
İçinden su yolları geçen kent
Zürih’e varınca hemen kentin yanı başında bulunan büyük Zürih Gölü kıyısında aracımızdan
iniyoruz ve buradan eski kentin içine doğru yürümeye başlıyoruz. Zürih bir ovanın içinde
Gubrist, Hönggerberg, Kaeferberg, Zürichsberg, Adlisberg ve Ütliberg adındaki tepelerle
çevrili ve içinden su yolları geçen bir kent. Eski kent Zürih Gölün Limmat Nehiri ile birleştiği
yerde konumlanıyor ve merkezi Lindenhof bölgesi olarak geçiyor.
Bir kentte hem bir gölün hem de nehirlerin bulunması ne kadar güzel coğrafi bir yapı.
Özellikle de bu su yolları ve çevresi tertemiz olunca. Yazın bu mis gibi havanın altında göl ve
nehirler mavi ve yeşil tonlarında kente inanılmaz bir güzellik, huzur ve enerji katıyorlar.
Nehir kenarından eski kent merkezine doğru yürürken kentin mimari yapısı ve nehirin
üstünden geçen köprüler harika görünüyor.
Limmat Nehrin kıyısının bir tarafında iki kulesi olan ve Zürih’in en büyük kilisesi
Grossmünster’i görüyoruz. Bu Romanesk tarzdaki kilise Zürih’in koruyucuları Aziz Felix’ e ve
Aziz Regula’ya adanmış. Nehirin diğer kıyısında ise dokuzuncu yüzyıla ait mavi kulesi ile
Zürih’in diğer önemli kilisesi Fraumünster’i görüyoruz. Her iki ikonik yapı kente görsel olarak
kendi çok özel karakterini veriyor.
Nehir kıyısındaki yürüyüş yolu, kafeler, minik dükkanlar ve restoranlar buraya harika bir
ambiyans katıyor.
Kentin içinde bin çeşme var
Kentin içinde yaklaşık bin tane çeşme bulunuyor ve dilerseniz bu çeşmelerden su şişelerinize
pırıl pırıl içme suyunuzu doldurabiliyorsunuz. Ne kadar kıymetli bir oluşum. Diğer yandan
kentin içinde birçok sanat eserine de denk gelebilirsiniz. Heykeller, Grafittiler ve bilumum
sanat eserleri kentin her yerini birer şehir mobilyası olarak süslüyor ve bu dokuya çok
yakışıyor.
Eski kent üç ayrı bölümden meydana geliyor. Rathaus, Lindenhof ve Hochschulen bölgeleri.
Rathaus Belediye Sarayının olduğu bölge, Lindenhof eski kent merkezi ve Hochschule Zürih’in
ünlü üniversitelerin bulunduğu bölge. Eski kentin orta çağdan kalma sokaklarında
yürüyüşümüze keyifle devam ediyoruz ve ara sokaklarda kayboluyoruz. Her bir sokakta farklı
bir sürpriz bizi bekliyor. Lindenhof’ta örneğin biraz kentin tepesine doğru yöneldiğinizde
buradaki ünlü parka gelebilir ve bu parktan kentin Limmat Nehri ile birlikte muhteşem
manzarasını seyredebilirsiniz. Her yer sessiz ve sakin. Burası bambaşka çok güzel bir dünya.
Zürih günümüzde dünyada en çok milyonerin yaşadığı kentlerden bir tanesi ve bu zenginliğin
verdiği rahatlığı ve kültürü kentin her yerinde hissediyorsunuz. Limmat Caddesi’nde yürürken
nehir boyunca yol alan tramvayları ve kentin güzel mimarisini izleyebilirsiniz. Yolunuz üstünde
kentin eski belediye sarayına, Rathaus’a denk geleceksiniz. Bu yapı 1694-1698 yılları arasında
Rönesans ve Barok tarzında inşa edilmiştir. Konumu ve mimarisi itibarı ile Limmat Nehrin
suları üstünde yüzüyormuş gibi görünür.
St Peters Kilisesi’ni mutlaka görün
Eski kent merkezinde St Peters Kilisesi’ni mutlaka görün. Bu kilise sekizinci yüzyılda inşa
edildiğinden İsviçre’nin en eski kilisesi olma özelliğine sahiptir. Zürih’te aynı zamanda Zürih
Operası’nı da ziyaret edebilir ve hatta buradaki konserlere gidebilirsiniz.
İsviçre Ulusal Müzesi de Zürih’te bulunur. İsviçre’nin tarihini ve kültürünü merak ediyorsanız
bu müzeyi de programınıza dahil edebilirsiniz. Eğer çikolata fanatiğiyseniz kentteki Lindt
Home of Chololate, çikolata müzesini ziyaret edip bilimum nefis çikolatalarını tatma fırsatı da
yakalayabilirsiniz.
Bölgeyi ve Alp Dağları’nı kuş bakışı perspektifinden görmek isterseniz yaklaşık 900 metre
yüksekliği olan Ütliberg tepesine tren, tramvay veya otobüs ile çıkabilirsiniz. Nefes kesici bir
Zürih kent, Zürih Gölü ve Alp Dağları manzarası ile karşılaşacaksınız.
Zürih’te göl kıyısını çok sevdiyseniz gölde de tekne gezisi yapın. Diğer yandan göl kıyısında
yapılacak bir çok aktivite de bulunuyor.
Örneğin yaklaşık 300 metre uzunluğundaki Cassiopiea
iskelesinde yürüyün. Bu yürüyüş yolu gölün üzerinde size gölü ve çevresindeki manzarayı
daha iyi görmeniz ve yaşamanız için yapılmıştır. Çevrenin güzelliğine bu iskelede daha çok
varacaksınız. Diğer yandan küçük tekneler, paddleboardlar, kanolar kiralayıp gölde su sporları
yapıp gölde yüzebilirsiniz. Kıyılarda bulunan tesislerde güneşlenmek de pek keyifli olabilir.
Buradaki ambiyans bizim alışık olduğumuz deniz ortamından farklı olduğundan fırsatınız varsa
bu göl ortamını mutlaka deneyimlemenizi tavsiye ederim.
Alışveriş yapmayı sevenler için ise, eski kent merkezindeki Bahnhofsstrasse uğramaları
gerekiyor. Burası her yere yakın uygun bir lokasyondur. Bütün markaların mağazaları bu
caddede bulunur. Çok yakınlarında harika iç avluları ve bahçeleri olan restoranlar da bu
bölgede yer alır. Yazın sıcak günlerinde serin bir ağacın altında böyle bir bahçede
soluklanabilirsiniz. Tatlı seviyorsanız çok lezzetli dondurma ısmarlayabilir veya harika bir
yemek yiyebilirsiniz. Restoranlar pırıl pırıl ve servis çok güzel. Biz de bu şekilde yapıp uzun bir
yürüyüşün ödülü olarak nehir kıyısında bahçeli, çok şık bir restoranda kendimizi buluyoruz.
İsviçre’de peynir fondüsü güzel olur
Size tavsiyem İsviçre’de peynir fondüsü güzel olur. Dört yerel peynirli fondülerimizi
ısmarlıyoruz ve serin bahçemizde ağaçların altında dostlarla sohbet eşliğinde fondülerimizi
deneyimliyoruz. Elbette lezzetler muhteşem. Eğer özellikle Zürich’e has bir şeyler tatmak
isterseniz ‘Zürich Zugzürcher Geschneltzeltes’ diye isimlendirilen ve dana ciğeri, mantar,
kremalı sos ve yerel özel kızartılmış patates olan rösti ihtiva eden bir dana et menüsünü
tavsiye edebilirim. Tatlı seviyorsanız ‘Hüppen’ adındaki yerel tüp şeklindeki çikolatalı
bisküvilerden deneyebilirsiniz. Her iki lezzeti çok seveceksiniz.
Kanımca Zürih’te rahatlıkla 2-3 gün vakit geçirip kenti, tarihi dokusunu, lezzet duraklarını ve
çevresindeki doğal harikalarını keşfedebilir ve çok güzel dinlenebilirsiniz, zira sizi yoracak bir
unsur yok. Her şey düzenli ve organize, kent doğa ile iç içe, hava mis gibi ve hayat burada
yavaş ve çok kaliteli bir biçimde akıyor.
Yakında gene bu bölgelerdeki kentleri ve Alp Dağları’nı keşfetmeye gideceğim için çok
mutluyum. Bu anlattığım yerler kışın karlar altında elbette çok güzel ama, yazın da yemyeşil
dağların arasında masmavi gölün ve nehir kıyısının yanında bambaşka bir ambiyansa sahip.
Fırsatınız olursa sizin de mutlaka bu güzel bölgeyi ve kenti görmenizi ve özelliklerini
yaşamanızı tavsiye ederim.