SON DAKİKA
GÜNDEM Pazartesi 27 Mayıs 2019 12:26

DENETİM YOKSA HAYIR DA YOK!

Serbest piyasa ekonomisinin yaygın finans enstrümanlarından foreks işlemlerinde 1/10 kaldıraç sisteminden önce en az 1/100 bir kaldıraç oranı kullanılıyordu. Nitekim oluşan zararlar ve piyasa dengesinin bozulması sebebiyle söz konusu işlemlere kısmî de olsa bir düzenleme getirildi. Binâenaleyh bilhassa finansal piyasaların olmazsa olmazı denetimdir, denmesi boşuna söylenmiş ifadeler değil. Dünyanın bu zamana kadar atlattığı küresel krizlerin sebebi araştırıldığında denetimsizlikten kaynaklandığı rahatça görülebilir.

Denetim yoksa hayır da yok!
Serbest piyasa ekonomisinin yaygın finans enstrümanlarından foreks işlemlerinde 1/10 kaldıraç sistem

Sedat YILMAZ

Serbest piyasa nedir, diye sorulduğunda birçok kişi soruya cevap bulmada zorlanır. Akıllara ilk gelen alışverişte, pazarda, ekonomide sınırları kaldırmak. Hani bugün adına liberalizm gibi takma adlar takılan bir ekonomik sistem. Serbest piyasada vicdan ve cüzdan arasındaki tercih genelde cüzdan tarafında kalır. Teveccühler cüzdana daha yakın olur. Bugün ağırlıkla işleyeceğimiz konu da foreks piyasası.

Serbest piyasa ekonomisi gerçekten başıboş mudur, bu da ayrı bir soru. Uygulamalardan da görüyoruz ki devletin yalnızca düzenleyici olarak karıştığı ekonomik etkinliklerin müsabaka şekline büründüğü ekonomik sistem. Hakem devlet ama, işleyişin motoru piyasa.

Anlayacağımız; daha az devlet, daha çok özel girişim… Ama bu da kültür ister. Serbest piyasa kültürüne sahip değilseniz ve dengeyi de kaçırırsanız; devletçilik ile serbestçilik arasında ezilir kalırsınız. Asıl amacı insanın mutluluğu olan ekonomide uygulanan bu denli serbestiyetle siyasi, ticari, sosyal hayatınız zehir olabilir.

Devlet müeyyide koymaz, her şeyi piyasa halleder

Zirâ öyle bir sistemde yaşıyorsunuz ki, her şeyin belirleyicisi piyasa. Devlet üretici ya da tüketiciyi korumak için özellikle piyasa fiyatlarına hiçbir müdahalede bulunmuyor. Fiyat dengesi piyasa şartlarında oluşuyor. Fiyat istikrarını piyasadaki alışverişler belirliyor. Bir de böyle bir sistemin toplumun refahını en üst seviyeye çıkaracağına inanılıyor.

Akıllara düşen diğer bir ayrıntı da piyasa ekonomisinde tekelleşme yolunda hızla ilerleyenlerin yani monopolcülerin rolü. Şimdi dünyada yeni bir liberalizm dalgası oluşuyor. Dalga da büyüyerek kapsama alanını genişletiyor. Onlara göre, yurt içinde tekelleşmeyi kıramıyorsanız, piyasaya müdahale etmenize gerek yok. Uluslararası ticaretin önünü açın, yeter. Ülkede ne monopol kalır, ne tekelcilik yapacak adam. Uluslararası ticaretin önünü açarak monopolcülüğü yani tekelciliği önleyebilir misiniz, orası tartışma götürür. Çünkü yurt içinde tekelleşemeyen bu defa uluslararası alanda monopolleşmeye başlar.

Serbest piyasacıların gümrük tahammülü olmaz

Tabi, serbest piyasa baskısını Türkiye gibi ülkelerde fazla hissettiremezsiniz. Karşınıza ya devlet çıkar, ya da birlikler. Ancak ticaretin uluslararası anlamda yaygınlaşması serbest pazarın olmazsa olmazı olarak bilinir. Hatta serbest piyasacıların gümrük tahammülleri bile yoktur. Serbest piyasa savunucuları özellikle dış ticarette tüm engellerin kaldırılmasını isterler. Dünyanın dört bir tarafını araştırıp en ucuzun, en ekonomik malı bulup en pahalı bir şekilde başka bir bölgeye malı satmak serbest piyasacıların en büyük hedefleri şeklinde tezahür eder.

Sıkı para politikası serbest piyasacıların manivelası

Serbest piyasacı devletin sürekli sıkı para politikası uygulamasını ister ve fiyatların söz konusu uygulamayla düzenlenmesinden yana tavır alır. Yani para arzının mal ve hizmet arzından daha hızlı artması onlara göre fiyatları istikrara kavuşturur. Piyasacılar devletten sıkı para politikasını sürekli uygulamasını isterken kamu harcamalarının da iyice düşürülmesi için baskı yaparlar. Kamunun ekonomideki elinin giderek zayıflaması serbest piyasa oyuncuları için ilk başta gelen istek olarak kendini gösterir.

Liberal ekonomide yol almak isteyenler devletin iktisadi faaliyetlerde fazla yer almasını uygun bulmazlar ama kârlılığı engelleyen girişimlerin devlet tarafından engellenmesi için baskıcı bir tavır ortaya koyarlar. Devletten verimliliği ve bilhassa fiyat düşürücü mal ve hizmet yaklaşımlarına düzen getirmesi için çalışırlar.

Sosyal adaleti sağlayıcı gelir dağılımını reddederler

Serbest piyasa öyle serbest düşünceye pek tahammül edemez. Müntesipleri öncelikle sosyal adaleti sağlayıcı gelir dağılımını kabul etmezler. Kazancın piyasa döngüsü içerisinde gerçekleştiği düşüncesiyle fakire, fukaraya, garip gurabaya pek iltifatta bulunmazlar. Serbest pazar, mal ve hizmet piyasalarında oluşan göreceli fiyatlarla kimlerin zengin olacağı dâhi kararlaştırılmış bir sistem olarak ortaya çıkar. Onlara göre, serbest pazar bir yarıştır. Uzun soluklu, nefesi tıkanmayanlar yarıştan galip çıkacak ve kasasını doldurup zengin olacak. Aslında serbest piyasanın en bariz görüntüsü parasalcı yaklaşım şeklinde kendini ifade etmeye çalışır.

Ahlâki sistemlerin tavsiyelerine pek kulak asmazlar

Serbest piyasa ekonomisinde ahlâki ve dinî müeyyidelerin ne kadar ağırlığı olur, konusu da Türkiye gibi ülkelerde en fazla irdelenen hususlar arasında yer alır. Özellikle sosyal adaleti sağlayıcı gelir dağılımını kabul etmeyen bir piyasa anlayışı, dinî muhtevadan uzakta duruyor anlamına gelir.

Meselâ İslam Dini’nin özellikle Ramazan ayında belirgin olarak ortaya çıkan yardımlaşma, paylaşma, zekat, fitre, fidye ve buna benzer müesseselerine serbest piyasacılar fazla ilgi göstermez. Hatta, “Kazanan benim. Emeksiz bir hak olmaz. Verdiğim emeğin karşılığı benim hakkım. Kazancımı da hiçbir sistem sorgulayamaz. Servetimi istediğim gibi harcarım ve tasarruf ederim…” diyerek ahlâki yaklaşımlardan uzak kalırlar, etik değerlere fazla ilgi göstermezler. Dinlerin veya ahlâki sistemlerin insanlara tavsiye ettiği kurallara yaklaşmamayı yeğlerler. Bilhassa her türlü yoldan kazancı meşrû gören serbest piyasa sistemi, sınırlandırılmayı da baskıcılık olarak yorumlar.

Onlara göre para arzının artması istikrarın anahtarı

Serbest piyasacının gözünde maldan ziyâde para arzının artması ekonomik sistemi en iyi düzenleyen bir anahtar olarak algılanır.

Belki de günümüzün konusu olacak foreks mes’elesi de serbest piyasa sisteminin içinde dikkat çeken kazanç şekilleri arasında sayılabilir. Yabancı dilde Foreign Exchange (FX) olarak karşılığı olan foreks dünyanın en büyük ve en likit piyasası. Dev kuruluşlar bu piyasalarda paralarına para katarlar. Küresel foreks piyasasında günlük işlem hacmi 5 trilyon doları geçer.

Türkiye’de yaşayan veya müslüman bir kişi foreksi nasıl değerlendirir, sorusu piyasalarda bugün en fazla tartışılan konular arasında. Foreks sistemiyle uluslararası piyasalarda döviz alım satımı yapmanın dini hükmü nedir, diye soruyla karşılaştığınızda nasıl cevap verirsiniz, hiç düşündünüz mü?

Malûmunuz foreks; dolar, euro, sterlin, yuan veya yen gibi paraların alınıp satıldığı piyasa. Sistemin özelliği işlemlerin nakit para kullanılmadan gerçekleştirilmesi. Siz önce gidersiniz herhangi bir yatırım şirketine işlemlerinizde oluşacak zararı karşılamak üzere teminat yatırırsınız. Türkiye’de bu miktar şu anda en az 50 bin lira. Söz konusu şirket yatırdığınız teminat miktarının 10 katına kadar yani 500 bin liralık bir alım satım yapabilir. Döviz alımıyla satımı arasındaki fark, buna spread de deniyor, işlemlerde elde edilen kârı veya zararı meydana getirir.

Foreks işlemleri normal bir döviz alım satımı değil

Gelelim dinimizin forekse bakışına… Foreksin öncelikle normal bir döviz alım satımı olmadığı yolunda yoğunlaşıyor. Hayali bir döviz miktarının hesaba geçirilmesiyle başlayan işlem, yine hayali döviz miktarı takasıyla gerçekleştirilir.

Söz konusu hayali alım satımlardan doğan kâr veya zarar gerçek hesaba işlenir. Şirkete yatırılan teminat, zararı tahsil eder. Hayali miktarlardan elde edilen kârlar hesaba geçilir. Foreks şirketi de kârdan komisyonunu alır. Yani şirket hiçbir zaman kaybetmez. Kaybeden de kazanan da foreks işlemine dahil olan kişidir.  

Foreks işlemlerinin hayali olduğundan dolayı gerçek döviz alım satımına ilişkin bir ticaret olmadığı, “batıl bir alışveriş” olduğu dinî yönden daha baskın bir görüş olarak öne çıkar. Zirâ foreksin dinî yönden sakıncasına işaret edenler Kur’an-ı Kerim’deki Nisa Suresi’nin “Müminler, mallarınızı aranızda bâtıl işlem karşılığında değil, rızaya dayalı bir ticaretle yiyin…” mealindeki 29 ve 30’uncu âyetlere atıf yaparlar.

Denetimsizlik finansal piyasaları krize sürükler

Bilindiği üzere forekste 1/10 kaldıracından önce en az 1/100 bir kaldıraç oranı kullanılıyordu. Nitekim oluşan zararlar ve piyasa dengesinin bozulması sebebiyle söz konusu işlemlere kısmî de olsa bir düzenleme getirildi. Binâenaleyh bilhassa finansal piyasaların olmazsa olmazı denetimdir, denmesi boşuna söylenmiş ifadeler değil. Dünyanın bu zamana kadar atlattığı küresel krizlerin sebebi araştırıldığında denetimsizlikten kaynaklandığı rahatça görülebilir.

Foreks piyasasının büyüklüğü Türkiye’de yıllık 11 milyar liradan bugün 3 milyar lira civarına geriledi. Tabi sebebi kaldıracın onda bir oranına düşürülmesi. İkinci etken ise foreksin dinî olarak uygun olup olmadığı konusu. Tabi burada Sermaye Piyasası Kurulu’na (SPK) büyük iş düşüyor. Serbest piyasa kurallarını uygularken her piyasasının da kurallarının iyi belirlenmesinin gerekliliği meydana çıkıyor.

Öncelikle bilinmesi gereken Türkiye’de SPK faaliyet izni olmadan aracı kurum olarak fon toplamak yasak. Yurt dışı aracı kurumlar da bu nedenle foreks konusunda Türkiye ile ilişkiye geçmeyi kabul etmiyorlar. Dolayısıyla yurt dışından bir yatırımcı 1/10 kaldıracına girmediği gibi SPK müeyyidelerinden çekiniyor. Hatta bazı işlem sağlayıcılar SPK’dan yurt dışı için farklı kaldıraç oranlarının uygulanması yolunda talepte de bulunuyorlar.

Foreks işlemlerine fıkhî yönden câiz denemez

Foreks işlemlerine yönelik dinî hassasiyet konusunda ilahiyatçı Hayrettin Karaman Hoca’nın da ilginç tespitleri var. Hoca, “Baktı, inceledi, sistemi çözmeye çalıştı mutlaka…”

Hoca’nın kararı şöyle:

“Sistemde müşterinin yatırdığı teminat var, zarar olursa bu teminattan zarar karşılanacak. Kâr olursa müşterinin hesabına yazılacak ama işlem yapan da komisyon alarak kazanç sağlayacak. Yani burada bir ‘menfaat sağlayan ödünç verme’ durumu var ki, fıkıhta bu caiz görülmüyor. (Diğer taraftan) Vekil adına yapılan işlem zarar ettiğinde bütün zararı onun üstlenmesi gerekirken ‘yalnızca teminatı ile sınırlı’ olması da fıkıh ölçülerine sığmıyor. Elde olmayan, satın alınmamış paranın satılması (madûmun satımı) fiilen teslim veya teslim şartı bulunmadığı için yine fıkıhta caiz görülmüyor…”

Hoca’nın sözlerinin sonunda ifade ettiği bir cümle de oldukça etkili. Diyor ki: “Bu işlemin topluma, ülke eknomisine faydası var mı, sorusuna verilecek cevap, hayırdır.”

Faiz işlemleri veresiye nedeniyle faize dönüşüyor

Dinî yönden diğer bir yaklaşım da foreks işlemlerinin faize dönüşmesi mes’elesi. Yorum aynen şöyle: Foreks şirketlerine teminat olarak yatırılan paranın sarf aktinde altın, gümüş, döviz, TL gibi para cinsinden olan şeylerin birbiriyle değiştirilmesinde bedellerin peşin olması gerektiğinden, bedellerden birinin veresiye olması halinde yapılan işlem faize dönüşüyor. İslâm Dini’nde faizin her çeşidi haram olarak biliniyor. Teminat olarak şirkete verilen bedel kadar alım satım yapılması durumunda alışveriş meşrûya dönebiliyor. Bu da foreks işlemlerinin işleyişine aykırı.

Bu nedenle sadece kaldıraç sisteminin mevcut olması değil, döviz, altın, platin ve petrol gibi çeşitli değerli madenlerin birbirleriyle anlık değiştirildiği, anlık dalgalanmalardan para kazanılan bir piyasa olması ve veresiye ile veresiyenin mübadelesinin yasaklanması hasebiyle foreks işlemlerindeki alım satım caiz olmuyor.

Diyanet İşleri Başkanlığı’nın foreks işlemleri yorumu

Konuya tabiî ki Diyanet İşleri Başkanlığı’nın fetvasını da eklemek gerekiyor. Başkanlığın bu konuda açıklayıcı bilgisi şöyle:

“… Bu itibarla, mali mübadelelerde bedellerden en az birinin peşin olması, diğer bedelin de ödeme gününün tespit edilmesi gerekir. Bedellerden her ikisinin de veresiye olması caiz olmaz. Bu hususta ulema görüş birliğine varmıştır. Buna göre foreks piyasasında kaldıraç olsun veya olmasın döviz alım-satımı caiz değildir. Çünkü foreks piyasasında alış veriş yapıldığı anda teslim ve tesellüm gerçekleşmemektedir. Halbuki dinimize göre altın, döviz ve hisse senedi türünden değerlerin gelecekte teslim alınması ve bedellerinin de gelecekte teslim edilmesi şeklinde bir akit caiz değildir. Bu tür bir akit üzerinden yapılacak olan diğer işlemler de caiz olmaz.”

İşin dinen özeti şu:

Para cinsinden olan şeylerin birbirleriyle değiştirilmesinde (sarf akdinde, alınıp satılmasında) bedellerin peşin olması gerekiyor. Bedellerden birinin veresiye olması, yapılan işlemi faize dönüştürüyor. Buna göre dolar ve euro gibi yabancı paraların vade farkı uygulanmasa bile veresiye olarak satılması yasaklanıyor. Buna da “Herhangi bir menfaat sağlayan borç akdi bir çeşit faizdir” (Suyutî, el-Camiu`s-Sagir, 2/94) hadisi delil gösteriliyor. Bu itibarla, mali mübadelelerde bedellerden en az birinin peşin olması, diğer bedelin de ödeme gününün tespiti gerekiyor. Bedellerden her ikisinin de veresiye olması caiz olmuyor.

Serbest piyasa ekonomisine evet. Ama denetimsiz, dinî, ahlâki ve etik değerlerden uzak piyasaya da hayır, diyoruz.