SON DAKİKA
Turizm Pazartesi 14 Mart 2022 02:05

DAMARALAND'İN VE KAOKOLAND'İN GÜZEL ÇOCUKLARI

Seyahat etmenin her zaman çok yönlü güzel tarafları vardır. Ama bir güzel tarafı da kendi hayatınızı relative etmesidir. Yani seyahat etmek hayatınıza çok farklı bir perspektif kazandırır ve daha pozitif düşünmenize sebep olur

Damaraland'in ve Kaokoland'in güzel çocukları

Deniz DİKMEN

Gelin sizi Afrika’nın farklı iki enteresan yerel köyüne Kaokoland ve Damaraland’e götüreyim. Orada yaşadıklarımızı ve hissettiklerimizi sizinle paylaşayım . Bugün bile aklıma geldikçe hala içimi ısıtır o güzel günler.

Bildiğiniz üzere ben bir Afrika aşığıyım. Afrika’yı kıta olarak çok özel olarak seviyorum ve özlüyorum.

Bu sefer sizi Kuzey Namibya bölgesine götürmek istiyorum. Namibya'nın Swakopmund şehrinden gelip Twyfelfountein’de harikulade bir lodge’da geceyi geçirdikten sonra batıya doğru yol alıyoruz ve Kaokoland bölgesinden (Kunene) geçiyoruz. Yollar ıssız, kısmen kum ve inanılmaz bakir bir doğanın içindeyiz. Gözümüzün alabildiği kadar bomboş çorak bir arazi var önümüzde. Ara ara karşımıza Oryz antilopları, zürafalar ve ufak tefek fil sürüleri çıkıyor. İşte Afrika’yı bunun için çok seviyorum.

Hem zorlu hem keyifli

Buralarda yol yapmak, bir yandan zorlu olsa da, bir yandan bir o kadar da keyifli.

Sabahları genelde saat dört veya beş gibi çok erken saatlerde yola çıkıyoruz. Çünkü gün boyu epey uzun yollar yapıyoruz. Genelde böyle durumlarda otelimiz bize hem sabah kahvaltısı niyetine hem öğle vakti için birer kumanya hazırlıyor. Kumanya paketimizde örneğin bir paket kuru et, bir meyve, bir sandviç, bir iki salata yaprağı ve domates, bir meyveli yoğurt ve bir meyve suyu bulunuyor. Güneşin ve masmavi bir gökyüzün altında tozun toprağın birbirine karıştığı yollarda ilerliyoruz. Gözümüz sürekli yolda çünkü her an muhteşem bir manzara ile karşılaşabiliriz. Mesela akbabaların üstüne üşüştüğü bir leş görebilirsiniz veya değişik ağaçlara ve üstündeki devasa kuş yuvalarına denk gelebilir veya yolda kalmış paslanmış ve kumların içine gömülmüş araba iskeletleri de görebilirsiniz. Her yerde bir sürpriz sizi bekliyor olabilir ve hiç bir şey kaçırmak istemezsiniz. O kadar heyecan vericidir buralar.

Yol boyu bazen de yerel köylere denk gelirsiniz. Aslında köy de değil çünkü sadece çamur ve ağaç dallarından yapma belki on on beş barınaktan oluşan ve bir ailenin yaşadığı yerleşim.

Bazen keçi veya inek gibi bir kaç hayvan da yanlarında bulunur ama başkada hiç bir şeyleri de yoktur. Yerleşimi vahşi hayvanlardan korumak ve kendi hayvanların uzaklaşmasını önlemek için sadece büyük ağaç dallarından yapılmış bir çit bulunur.

afrika-1

Bizi sürpriz bekliyor

Güzergahımızda keyifle sabah saatlerinde aracımızın içinde giderken tam bir dört yol ağızına geldiğimizde bahsettiğim gibi burada da küçük bir sürpriz bizi bekliyor. On beş yirmi kişiden oluşan Himba Kabilesi ’ne ait bir aile yol kenarında oturmuş, minik tezgahlarını açmış bu kimsesiz yollarda birilerin gelmesini bekliyor. Bizim aracımızı gördüklerinde hepsi oturdukları yerden nasıl fırlayıp sevinç gösterileri yapmaya başladığını anlatamam.

Büyük bir coşku içinde dans ediyorlar ve yüksek sesle naralar atıyorlar. Grupta ağırlıkta çocuklar ve kadınlar bulunuyor. Çocuklar büyük bir heyecan, sevinç ve merak içinde bizim araca doğru bakıyorlar.

Biz de direksiyonumuzu kırıp, yolumuzdan ayrılıp aracımızla dikkatlice Himbalar’ın yanına yaklaşıyoruz.

Himbalar, aslında Angola sınırında yaşayan bir kabile fakat 16. yüzyıldan itibaren Kaokoland topraklarına göç edip kendilerine yeni bir yurt ediniyorlar. Günümüzde bu toplayıcı avcı göçebe topluluğun nüfusu 50 bin civarında.

Himbalar “medeniyet”i reddediyorlar ve asırlardır atalarından gördükleri, gözlerden uzak binlerce yıldır bu topraklarda alışık oldukları doğal yaşam tarzını devam ettiriyorlar.

Kendileri “zaman” kavramını bilmiyor. Kaç yaşında olduklarını da bilmiyorlar. Bir takvimleri yok. Bölgede su kıtlığı yaşandığı için banyo yapmıyorlar veya yapamıyorlar. Temizlik için doğadaki bazı otları tütsüleyip dumanını parfüm olarak kullanıyorlar. Günlük su ihtiyaçlarını karşılamaları için her gün bu vahşi doğada kilometrelerce yol yürümeleri gerekiyor. Temel gıda ihtiyaçlarını büyüttükleri hayvanların sütünden ve etinden karşılıyorlar.

Himba Kabilesi’nin köylülerini tanımak çok kolay çünkü yerel bir kaya türünden kazıyarak elde ettikleri kızıl toprakla hayvansal yağları birbirine karıştırıp bolca saçlarına ve vücutlarına sürüyorlar. Tenleri bu nedenle muhteşem pürüzsüz bir bronz renkte görünüyor – doğal bir fondöten gibi. Bunu hem güneşten ve sineklerden korunmak hem de güzel görünmek için yapıyorlar. Kadınlar ise saçlarını büyük bir özenle örüyorlar.

afrika-2

Saç örgülerinin anlamı

Kadınların bekârlığında tek örgülü, evlendikleri zaman çift örgülü, çocukları olduğunda ise çok örgülü saçları oluyor.

Boyunlarına, kollarına, ayak bileklerine ve göğüslerine ağaç dallarından, kabuklardan, taşlardan vesaire kendi yaptıkları ve kabilelerine has dekoratif kolyeler ve bilezikler takıyorlar. 

Bunun haricinde yarı çıplaklar ve sadece edep yerlerini kapatan hayvan derisinden küçük parçalar ile örtünüyorlar.

Benim gönlüm özellikle çocuklarda. Bizi gördüklerinde ne kadar heyecanlılar, biraz da çekingenler.

Olabildiğince grupla iletişim kurmaya çalışıyoruz ve kabilenin çok sıcak bir kucaklaması ile karşılaşıyoruz.

Bir yandan kadınların sattıkları takılardan hediyelikler almaya çalışıyoruz, bir diğer yandan kumanyalarımızı kendilerine hediye ediyoruz. İnsan buradaki yokluğu görünce dayanamıyor zaten. Tek bir salata yaprağı bile çok kıymetli. Çocukların en büyüğünün ona verdiğim portakala nasıl baktığını bir ömür boyu hiç unutamayacağım herhalde. Yanımızda bir de çocuklara getirdiğimiz çikolata, renkli kalem ve boya kitapları var. Onları da yanımdaki sevgili arkadaşım Nazife ile çocuklara büyük bir sevgi ile dağıtıyoruz. Hep birlikte öyle mutluyuz ki. Hiç ayrılmak istemiyoruz.

Bize yaklaşımları o kadar sıcak ki, birlikte olup biraz vakit geçirmekten çok büyük keyif alıyoruz.

afrika-3

Damara Kabilesi

Bir müddet sonra üzülerek Himbalar’dan ayrılıp yolumuza devam ederken karşımıza çıkan ikinci yerel halk Damara Kabilesi oluyor. Bu insanlarda bize karşı çok güler yüzlüler. Kabilenin lideri simgesel olarak gücünü temsilen bir leoparın derisi ile başını örtüyor. Kıyafeti de leopar derisinden. Herkesin kıyafeti hayvan derilerinden ve üstleri çıplak. Damara Kabinesi'ni tanımakta çok kolay çünkü çok değişik bir konuşma tarzları var. Dillerini şaklatarak konuşuyorlar. İçlerinden bir şifacı Damara dilinde hangi otlardan nasıl şifa bulduklarını anlatıyor. Rehberimizde anlatımın tercümesini yapıyor. Ziyaretimiz esnasında kadın ve erkeklerden, gençler ve yaşlılardan oluşan bir grup harika bir dans gösterisi yapıyor. Müzikleri kulağımıza çok hoş geliyor, ritim güzel. Barış içinde beraber olmak muhteşem. Damara kabilesi ile birlikte olmaktan da büyük mutluluk duyuyoruz.

Ola ki, bir gün bu topraklara gelecek olursanız bu bölgeye çok yakın olan Petrified Forest’e de mutlaka uğramanızı öneririm. Burada iki yüz seksen milyon yıldır Afrika kıtasının topraklarında hareket edip bugün taşlaşmış olan ağaç fosillerini görebilirsiniz.

Ayrıca Twyvelfountein’de bulunan ve yaklaşık altı bin yaşında olduğu tahmin edilen ve ‘bushmen’ ler tarafından yapılan Afrika kıtasının en yoğun sayıda olan kaya resimlerini görmeniz mümkün. Bölgede zürafa, gergedan, aslan, devekuşu, kudu, fil gibi motiflerin olduğu iki bin beş yüz kaya resmi bulunuyor ve burası 2007 senesinden bu yana UNESCO Dünya Mirası kabul ediliyor.

Biz de bütün bu harika “sürprizleri” o gün güzergahımız boyunca büyük bir hayranlıkla inceleyip günümüzü akşam vakti yeni bir lodge’da bitiriyoruz. Gün batarken lodge’umuzdaki odamızdan yüz metre ilerde bir filin devasa bir ağacın yapraklarına uzanışını seyrediyoruz.

Afrika sen gerçekten çok güzelsin! Seninle yine buluşalım.

ABONE OL