SON DAKİKA
GÜNDEM Pazar 17 Ekim 2021 02:53

ÇOK ÜRETMEK YERİNE ÖNCE İSRAF ÖNLENSİN

2019'dan itibaren dünyayı etkileyen pandemi, beraberinde yaşanan iklim değişiklikleriyle ortaya çıkan arz eksikliği ve diğer taraftan yüksek talebin yanında israf sebebiyle artan fiyatlara karşı verilecek mücadelede üretmekten çok israfı önlemek, ekonomik krizden çıkışı hızlandıracağı öngörülüyor.

Çok üretmek yerine  önce israf önlensin

Sedat YILMAZ

Dünyanın en büyük sorunu ürettiğini, tüketimde israf etmesi olarak görülüyor. Yapılan hesaplamalara göre üretilen mal ve hizmetlerin bütün dünyada insan ihtiyaçlarını en az 2 kez karşılayacağı hesaplanıyor. Ancak insanlık küresel anlamda plansızlık, doyumsuzluk ve buna bağlı artan israf sebebiyle mal ve hizmet fiyatları doğrultusunda enflasyonlar yükseliyor ve ekonomik denge bozuluyor.

Buna karşılık 2019’ yılından itibaren dünyayı etkileyen kovid salgını ve beraberinde yaşanan iklim değişikliklerine bağlı kuraklık ile ortaya çıkan arz eksikliği ve diğer taraftan yüksek talebin yanında israf sebebiyle artan fiyatlara karşı verilecek mücadelede; üretmekten çok israfı önlemek, küresel ekonomik krizden çıkışı hızlandıracağı öngörülüyor.

Arz-talep dengesine dikkat çeken Ankara Ticaret Odası (ATO) Başkanı Gürsel Baran, iklim değişikliğinin getirdiği sorunlar ve enerji krizi nedeniyle dünya genelinde sıkıntılar yaşanmaya başlandığını belirterek, “Su sıkıntı, tarım üretimini etkilerken, enerji krizi bu etkileri artırdı. Doğalgaz, petrol, elektrik, su ve gıda ürünlerini tasarruflu kullanalım. Enerji ve iklim krizine karşı israfı önleyelim” çağrısı yapıyor.

Diğer yandan israfa bağlı yüksek üretim sebebiyle kirlilik ve iklim değişikliği kriziyle karşı karşıya kalan dünyanın yeşil ekonomi anlayışına yönelmesi, sadece enerji ve gıdada değil, sürdürülebilir büyüme ve kalkınmayla ilgili diğer alanlarda önemli yer tutmaya başlayan yeşil tahvil uygulamalarının ekonomi için kaldıraç etkisi yapacağı, tasarrufların artması ve israfın önlenmesiyle birlikte küresel ekonominin düzlüğe çıkacağı üzerinde duruluyor.

Yiyin, için fakat israf etmeyin

İsrafa yönelmemek konusunda semavi dinlerin insanlığa ciddi çağrıları bulunuyor. Dinimiz İslâm da Kur’an-ı Kerim’in Araf Suresi 31’inci ayetinde, “Yiyiniz içiniz fakat israf etmeyiniz. Allah israf edenleri sevmez” uyarısını yapıyor.

Bu akşam Mevlid Kandili’yle anacağımız Peygamberimiz Hazreti Muhammed (AS) da israfa düşmeme konusunda insanlığa çağrıda bulunarak, “Yiyiniz, tasadduk ediniz, giyiniz. Fakat bunları yaparken israfa ve tekebbüre (büyüklenmeye) kaçmayınız” tavsiyelerinde bulunuyor.

Peygamberimizin amcasının oğlu ve İslâm’ın en önde gelen isimlerinden Hazreti Ali (RA) de, “İktisat az şeyi çoğaltır, israf çok şeyi azaltır” uyarısını yapıyor. İsrafa sağlık açısından bakan birçok hekim de en büyük tedavinin yemeği ölçülü yemek olduğunu söylüyor.

İnsanlık tarihinin önemli isimleri de israfın dünyayı kemiren bir hastalık olduğundan bahsediyor.

Ünlü filozof Socrates, “Müsriflikten kurtulmanın tek çaresi masrafları kısarak kendinize borç vermektir” derken yazar, diplomat, siyasetçi, filozof, bugünkü 100 dolarlık banknotun üzerinde fotoğrafı olan Benjamin Franklin ise, “Kendine lüzumsuz olan şeyleri satın alırsan muhtaç olduğun şeyleri satarsın” diyor.

Dünya israfın zirvesini yaşıyor

Küresel ekonominin krize doğru gittiği günümüzde dünya israfın zirvesinde bulunuyor. Avrupa Beslenme Vakıfları İletişim Platformu verilerine göre, tüketim için üretilen gıdaların yarıya yakını israf ediliyor. Yine Türkiye’de Sabri Ülker Vakfı’nın da üyesi olduğu bu kuruluş; gıda israfının tek başına, küresel sera gazı salınımının yaklaşık yüzde 10'unu oluşturduğuna dikkat çekiyor.

Dünyada BM Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) ve Türkiye’de Tarım ve Orman Bakanlığı’nın tüketime yönelik uyarılarına rağmen israfın artarak devam ettiği görülüyor. Yalnızca Avrupa’da yılda yaklaşık 88 milyon ton gıda atığının bedeli 143 milyar euroyu geçerken tüketici bilinçsizliği yüzden söz konusu atık gıda miktarının yüzde 10’u tarih etiketleme bağlantılı olarak çöpe atılıyor.  

Dünya genelinde her yıl satışa sunulan 4 milyar tonluk gıdanın 1,5 milyar tonu, Türkiye’de yaklaşık 2,5 milyon kamyon dolusu 26 milyon ton gıda israf ediliyor. Türkiye’de her 3 ekmekten biri çöpe atılıyor.

1 parça biftek için 7 ton su

Atık hale gelen her bir gıdanın üretiminde harcanan su düşünüldüğünde israfın boyutu daha fazla ortaya çıkıyor.

İstatistiklere göre dünya nüfusuna yetecek kadar yiyecek üretmek için saniyede 200 milyon litre su harcanıyor. 1 parça biftek için yaklaşık 7 bin litre su harcanıyor. 1 kilo tereyağı için 5 bin 300 litre harcanırken 1 hamburger için ise 2 bin 400 litre su tüketiliyor.

Gıda israfının yüzde 56'sı gelişmiş ülkeler tarafından gerçekleştiriliyor.

Türkiye'de de durum farklı değil. İstanbul halinde her gün tonlarca meyve ve sebze daha satışa çıkmadan eziliyor, ya da çürüyüp çöp oluyor. Sonra da kompozit gübre olmak için işleme tesislerine gönderiliyor. Türkiye İsrafı Önleme Vakfı’nın 2020 yılı raporuna göre Türkiye'nin yıllık gıda israfı ortalama 4 milyar euroya (42 milyar lira) denk geliyor.

Hesaplamalara göre Türkiye’de ekmek israfının beraberinde yaklaşık 2,5 milyon metreküp su kaybına sebep oluyor ki bu da İstanbul’un bir günlük su ihtiyacı anlamına geliyor. Rakamlara bakıldığında gıda israfının önüne geçilmediği takdirde dünyayı önümüzdeki yıllar daha kötü kara bir tablo bekliyor.

uretim-i

Tasarruf olmazsa olmazımız

İsraf konusunda uyarılara Ankara Ticaret Odası (ATO) Başkanı Gürsel Baran da katıldı. Gürsel Baran iklim değişikliğinin getirdiği sorunlar ve enerji krizi nedeniyle dünya genelinde sıkıntılar yaşanmaya başlandığını belirterek, “Kapımıza dayanan enerji ve iklim krizi karşısında israfı önleyelim. Doğalgaz, petrol, elektrik, su ve gıda ürünlerini tasarruflu kullanalım. Gelişmiş ülkelerin doğalgaz temini konusunda sıkıntı yaşadığı ve fiyatların yüksek düzeyde arttığı bu süreçte benzer sıkıntılara maruz kalmamak için hem doğalgaz hem de elektrik tüketiminde azami ölçüde tasarrufa yönelmemiz gerekiyor” çağrısında bulunuyor.

ATO Başkanı Baran, iklim değişikliği etkisiyle su ve rüzgâr kaynaklı enerji üretiminin azaldığı yaz döneminin ardından, enerji krizinin Avrupa ülkeleri ve Çin başta olmak üzere birçok ülke ve sektörü tehdit ettiğini hatırlatarak, bu gelişmelerin sonuçlarının Türkiye’de de görülmeye başlandığını hatırlatıyor.

Baran, hem kaynakların israf edilmeden kullanılması hem de faturaların yükselmesinin önüne geçilmesi için önerilerini sıralarken, “Gıdada israfı önlemek için sofrada tabağa yiyecek kadar almaktan tutun da, buzdolabında en uzun süre muhafaza edebilecek şekilde saklamaya kadar her türlü tasarruf önlemlerini hayatımıza geçirelim. Isınmak için doğalgaz tüketimimizi asgariye indirmek için enerji kaçaklarını engelleyelim. Kendi evlerimize ve yaşam şartlarımıza uygun önlemlerimizi alalım. Sorumluluk üstlenerek kaynaklarımızı tasarruflu kullanalım” diyor.

Yeşil ekonomi kurtarabilecek mi?

Dünyanın içine düştüğü israf ekonomisine ve bağımlılığa çözüm olarak alınan tedbirler arasında yeşil ekonomi yaklaşımı dikkat çekiyor. Avrupa Birliği (AB) üyesi 10 ülke, yeşil ekonomide, yeşil tahvil uygulamalarını destekliyor. Ancak mevcut yenilenebilir enerjinin dünyanın ihtiyacını karşılayacak seviyede olmadığını belirten ülkeler nükleer enerjinin de yeşil yatırım sınıfına katılması gerektiği çağrısını yapıyor.

Elektrik üretimlerinde nükleer santrallerin önemli yer tuttuğu AB üyesi Fransa, Macaristan, Polonya, Finlandiya, Bulgaristan, Hırvatistan, Çekya, Romanya, Slovakya ve Slovenya AB Komisyonu’na nükleer enerjinin yeşil yatırımlara dahil edilmesine yönelik ortak imzalı mektup gönderdi. Avrupa'da 14 ülkede 126 nükleer reaktör bulunduğu hatırlatılan mektupta, nükleer enerji kaynaklarının Avrupa'nın karbonsuz elektrik üretiminin yaklaşık yarısını sağladığı anımsatılarak, enerji bağımlılığını azaltan nükleer sanayinin 60 yıldan uzun süredir Avrupa'da güvenli biçimde faaliyet gösterdiği kaydedildi.

Diğer yandan Avrupa Birliği'nin ilk kez gerçekleştirdiği 12 milyar euroluk yeşil tahvil ihracına 135 milyar euroluk (156 milyar dolar) rekor talep geldi.

Pandemi ve iklimdeki değişimler sebebiyle küresel ekonominin büyük bir kriz içinde olduğunu dile getiren Escarus-TSKB Sürdürülebilirlik Danışmanlığı AŞ. Genel Müdürü Dr. Kubilay Kavak da verdiği bir mülakatta, salgın sürecinde sürdürülebilir finansman, yeşil tahviller ve yenilenebilir enerji yatırımlarının öne çıkacağını tahmin ettiğini söylüyor. Kavak, 2021 itibariyle 300 milyar dolarlık hacme ulaşan yeşil tahvil uygulamalarının, yeşil ekonomiyi desteklemekle kalmayıp uzun vadede enerji, tarım, lojistik ve buna bağlı birçok sektörde yüksek montanlı çözüm ortağı olacağını belirtiyor.  

Merkez Bankası faiz kararıyla yön verecek

Merkez Bankası’ndan (TCMB) gelen para politikalarına dair açıklamalar, bankadaki görev değişimleri, TCMB beklenti anketi, bütçe, cari denge ve sanayi üretimi verileri, yurtdışında ise tedarik sıkıntısı sebebiyle enerji fiyatlarına bağlı artan enflasyonist baskı, altın ve değerli madenlere yönelik yatırımcı ilgisi, Avrupa’da gerçekleşen ilk yeşil tahvil ihracına yüksek talep gelmesi haftaya damgasını vuran gelişmeler oldu. Türkiye’de gelecek hafta gözler TCMB’nin faiz kararında olacak. TCMB Başkanı Şahap Kavcıoğlu ise tartışmalara ve piyasa dalgalanmalarına sebep olan Eylül ayı faiz kararına karşılık Ekim’de daha uygun bir yolun seçileceğini söyledi.

Fiyat artışlarıyla birlikte israf ekonomisinin ön plana çıktığı dönemde üretmek kadar tüketmenin de önemli olduğu, hatta çok üretmek yerine bilinçli tüketici olmanın yerinde olacağına dair açıklamalar piyasalarda yankı uyandırdı.

Yükselen enflasyonlar sebebiyle pandemi ve etkilerinin oluşturduğu küresel ekonomide belirsizliğin ortadan kaldırılması konusunda tedarikin ilk sırada yer aldığı öncelikli adımların atılacağı öngörülüyor. Diğer taraftan brent petrolün 85 dolar seviyesine yükselmesi de ülkeler tarafından dikkatli takip ediliyor.

Yurtdışı gündeminde ABD Merkez Bankası’nın (FED) Bej Kitap raporu gelecek haftanın önemli olaylarından biri olacağa benziyor. ABD piyasalarında belirsizliklerin hafiflemesi ve şirket bilançolarının iyi gelmesi iyimser bir hava oluşturdu. Aynı havanın devamı bekleniyor. FED yayınladığı FOMC tutaklarında ise gelecek yılın ortalarında toparlanmayla birlikte tahvil alımlarında bir azaltma olabileceği ve geçici enflasyon vurgusundan uzaklaşması da gelişen piyasalarda olumsuzluklar oluşturuyor.

Avrupa’da en çok konuşulan enerji tedarikindeki sorunlar sebebiyle bu kışın nasıl geçirileceği hususu. 160 eurolara kadar çıkan doğalgaz fiyatlarının yeniden 100 doların altına gelmesiyle rahatlayan Avrupa’da gelecek hafta enflasyon verileri izlenecek. ABD piyasaları paralelinde Avrupa’da da bir risk iştahında artış gözlenebileceği belirtiliyor. Avrupa’da ise enflasyonun hâlâ geçici olduğu yolunda görüşler hakimiyetini sürdürüyor.

Çin de Avrupa gibi enerji tedariki konusunda sıkıntılı. Yüzde 11’e dayanan üretici enflasyonu sebebiyle Asya piyasalarında isteksizlik gözlenirken gelecek hafta ABD ve Avrupa piyasaları paralelinde bir alıcı seyrin olabileceği tahminleri yapılıyor. Çin’de emlak krizi risk olmaya devam ediyor. Zirâ Çin’in mülke dayalı büyüme modeli tükenme noktasına geldi. Ülkede boş ev sayısı 90 milyona yaklaştı.

18 – 22 Ekim haftasında yurt içinde yarın konut fiyat endeksi, 21 Ekim Perşembe günü TCMB faiz kararı ve yabancıların hisse yatırımı, yurtdışında ise hafta başından itibaren ABD’de sanayi üretimi, kapasite kullanım imalat üretimi, konut fiyat endeksi, inşaat izinleri, konut başlangıçları, mortgage başvuruları, FED Bej Kitap raporu, işsizlik maaşı başvuruları FED imalat endeksi, öncü göstergeler, ikinci el konut satışları, PMI verileri takip edilecek. Avrupa’da inşaat çıktıları, cari denge, enflasyon, tüketici güven endeksi, PMI ve Çin’de GSYH verileri izlenecek.

Bu hafta Borsa İstanbul (BIST) 100 bileşik endeksi yüzde 0,83, dolar/TL yüzde 2,89, euro/TL yüzde 3,24 ve altın yüzde 3,96 değer kazandı. Piyasada 1000 TL’lik bir yatırım, borsada 1008,3 lira, dolarda 1028,9 lira, euroda 1039,6 lira ve altında 1032,4 lira oldu.

Bu haftaki gelişmeler ve gelecek hafta beklentiler doğrultusunda yatırım araçlarındaki durum şöyle oluştu:

BIST 100… Borsa İstanbul (BIST) 100 endeksi en düşük 1.397,15, en yüksek 1.432,15 puanı gördükten sonra haftayı önceki hafta kapanışına göre yüzde 0,83 artarak 1.409,56 puandan tamamladı. 1407 puanda güçlü desteği bulunan borsanın bu bölgeyi güçlü yukarı taşıdığı zaman 1450 puanı yakalayabileceği görülüyor. Borsada gözler TCMB faiz kararında.

DOLAR/TL… TCMB’deki görev değişimleri sebebiyle spekülasyona bağlı kendini 9 liranın üzerine atan kur haftayı 2,89 değer kazanarak 9,1950 liradan kapattı. Kurda hafta sonu işlemler 9,2595 liradan geçiyor. Gelecek hafta gerçekleşecek TCMB’nin faiz kararıyla ilgili belirsizlik kuru yüksekte tutuyor. Kurda 9,30’un güçlü geçilmesi kuru 9,50’lere taşıyabilir. Ancak TCMB’den gelecek faiz kararıyla kur yeniden 9’ların altına gelme ihtimali bulunuyor. Kurda kuvvetli destek 9,20 olarak görülüyor.

EURO/TL… Enerji krizinde yumuşamanın etkisi ve ABD piyasalarındaki risk iştahının artmasıyla TL’ye karşı dolardan daha fazla değer kazanan kur, euro/dolardaki yükselişle birlikte yükselişini sürdürüyor. Hafta sonu işlemlerde 10,7585 liradan geçen euro bu hafta TL’ye karşı yüzde 3,24 artarak 10,6710’dan tamamlandı. Kur, dolar gibi TCMB’nin Perşembe günü yapacağı PPK toplantısına odaklandı.

ALTIN… ABD’de faizlerin gerilemesi, borsalardaki risk iştahı ve dolar endeksindeki gevşeme yurtdışında altın fiyatlarında düşmelere sebep oldu. Ons altın 1795 seviyesinden 1767 dolar seviyelerine kadar indi. Kapalıçarşı’da işlem gören 24 ayar külçe altının gram satış fiyatı bu hafta yüzde 3,96 kazançla 525,20 liraya, Cumhuriyet altınının satış fiyatı da yüzde 3,94 artışla 3.481,00 liraya yükseldi. Geçen hafta sonu 818,00 lira olan çeyrek altının satış fiyatı da 850,00 liraya çıktı. Hafta içinde ons altındaki yükseliş ve dolardaki çıkış sebebiyle altın fiyatları yüzde 5 oranında bir sıçrama yaptı. Ancak hafta sonu gelen yumuşamayla 531 liraya kadar çıkan gram altın 524 lira seviyelerine indikten sonra yeniden 528 liraya yükseldi. Altında kuvvetli destek 522 lira. Buranın aşağı yönlü kırılması 504 liraları gündeme getirebilir. Ancak 530 liranın yukarı yönlü kırılması durumunda altının gramı 545 liraya kadar yükselebilir.

PETROL… Haftanın en dikkat çeken yatırım enstrümanı petrol oldu. Asya’da yükseliş gösteren doğalgaz ve kömür fiyatlarının sanayi üretimini olumsuz etkilemesi petrol fiyatlarının artışını destekliyor. ABD’de petrol stokları geçen haftaya göre 5 milyon varilin üzerinde artış göstermesine karşılık fiyatlarda yukarı yönlü momentum sürüyor. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in petrolde fiyatın 100 dolar olmasını beklediklerini söylemesi, OPEC’in küresel petrol talebindeki artışı aşağı yönlü revize etmesi fiyatları 85 dolar seviyesine kadar getirdi. Halen 84,86 seviyesinden işlem gören brent petrolde direnç noktası 84,30’un geçilmesi fiyatlarda yukarı yönlü bir beklentiye kendini bıraktı. Brente 83 dolar destek noktası olarak güncelliğini koruyor. Batı Teksas Petrolü (WTI) ise 82 doların üzerinden işlem görüyor.

KRİPTO PARA… Bitcoin’in ABD’de yatırım fonlarına girmesi ve ABD’nin piyasa düzenleyicisi Securities and Exchange Commission’ın (SEC) Bitcoin’e izin vereceğine dair açıklamalar, kripto para pazarını hareketlendirdi. Bitcoin haftalık bazda 60,923 doları geçerek yüzde 10,5, Ethereum yüzde 7,86, Ripple yüzde 1,2 oranında değer kazandı. Piyasada en yüksek getiri sağlayan yüzde 19,5 ile Polkadot ve yüzde 10,69 ile Binance Coin oldu.

ABONE OL

EN ÇOK OKUNANLAR

garanti sol
garanti sağ