SON DAKİKA
Tarım ve hayvancılık Pazar 01 Ağustos 2021 03:58

ÇİFTÇİ ÜRETİMDEN GİDEREK UZAKLAŞIYOR

Dicle Un Sanayicileri Derneği (DUNSAD) Yönetim Kurulu Başkanı Veysi Duyan, Türkiye'nin buğday üretiminden uzaklaştığını belirterek, "Buğdayı Rusya'dan getirmeye gerek yok. Verimli, bir sürü toprağımız var ama yetersiz kalıyoruz. Bu yetersizlik de çiftçiyi üretimden koparıyor, rahatsız ediyor" dedi.

Çiftçi üretimden  giderek uzaklaşıyor

Neşe BERBER

Dicle Un Sanayicileri Derneği (DUNSAD) Yönetim Kurulu Başkanı Veysi Duyan, ülkenin kuraklıktan etkilendiğini ancak en fazla etkilenen bölgelerin başında Güneydoğu’nun geldiğini söyledi. Kuraklığın verdiği sıkıntıyla sektörün buğday tedarikinde sıkıntıya girdiğini vurgulayan Duyan, “Bu yıl sadece bu kuraklık oldu ama geçen yıllarda da buğday fiyatlarının düşük olması, çiftçiye yeterince destek verilmemesinden dolayı tabir-i caizse çiftçimizi buğdaydan uzaklaştırdı” dedi. Çiftçinin buğday üretiminden uzaklaştığını öne süren Duyan, “Çukurova'dan yan tohumlara döndü. Diyarbakır Bölgesi'nden buğdaydan kaçık mısıra döndü. Mardin pamuk, arpaya döndü” diye konuştu.

Destekler yetersiz

Çiftçinin daha maliyeti düşük olan üretimlere döndüğünü söyleyen Duyan, “Bu durumda buğday üretiminden uzaklaştık. Bizim Türkiye’mizin o kadar verimli topraklarımız var ki; ne yazık ki biz bu hasadın başında Rusya'dan, Ukrayna'dan ithalata mahkum kalan bir ülke olduk. Aslında bizim en büyük sıkıntımız bu, kendimiz yapabileceğimizi tedarik etme konusunda yetersiz kalıyoruz ve başka ülkelere mahkum kalıyoruz. Yani biz buğdayı Rusya'dan getirmeden Türkiye'de de üretebiliyoruz, buna verimli, buna el veren bir sürü toprağımız var ama yetersiz kalıyoruz. Devletimiz bazı destekler veriyor, o konuda da çok devletimize de yüklenmek istemiyorum ama verilen destekler yetersiz kalıyor” dedi. 

Potansiyel oluştu, derneği kurduk

Dicle Un Sanayicileri Derneği olarak neler yapıyorsunuz?

-Bölgemiz Mardin, Diyarbakır ve Batman'daki un fabrikaları 54 tane üye kayıtlarımız var. Daha önce bu şirketler Güneydoğu Anadolu Bölgesi'ne kayıtlıydı. Burada bir potansiyel oluşunca biz Dicle Un Sanayicileri Derneği’ni kurmak zorunda kaldık. Bölgesel olarak tabii biz her zaman beraberiz, her zaman beraber hareket ediyoruz, kardeş derneğiz. Ama buradan bir Gaziantep'e giderken zaman kayıplarımız oluyordu. Kendi ilimizde merkezi Mardin olarak Gaziantep'ten daha yakın olan Batman ve Diyarbakır illerini de içerisine katarak, Dicle Un Sanayicileri Derneğini kurmuş olduk. Bu toplantının ana sebebi, aslında 18 ay yaşadığımız pandemi sürecinden sonra ilimize çok uzak kalmıştık sürekli telefon ve dijital ortamda, insanları bir araya getirip her bölgenin ülkenin 7 bölgesini aslında biz hedefledik, katılan diğer bölgelerimiz de var ayrıca onlara da teşekkür ediyorum. Herkes kendi bölgesinin istatistiklerini getirip, burada masaya yatırıp, buradaki bağlı bulunduğumuz kurumlara birebir yüz yüze derdimizi, sorunlarımızı ileterek, sesimizi duyurmaya çalıştık.

Başka ülkeler mahkum kalıyoruz

Bölgenizin en büyük sorunu ne?

-Aslında bölgemizin demeyelim de tüm Türkiye’mizin diyelim ama tabii burada en çok etkilenen bölgeler var. O bölgelerden bir tanesi de Güneydoğu bölgesidir. En büyük sıkıntısı şu an kuraklıktır. Güneydoğu Anadolu bölgesi Türkiye’de en çok kuraklıktan etkilenen bölgedir. Kuraklığın verdiği sıkıntıyla bizim sektör, bu yıl buğday tedarikinde bayağı bir sıkıntıya girdi ama bu yıl sadece bu kuraklık oldu, geçen yıllarda da şöyle bir şey oldu. Buğday fiyatlarının düşük olması çiftçiye yeterince destek verilmemesinden dolayı tabir-i caizse çiftçimizi buğdaydan uzaklaştırdı. Buğday üretiminden çiftçimiz uzaklaştı koptu. Ve başka arayışlara girdi. Çukurova'dan yan tohumlara döndü. Diyarbakır Bölgesi'nden buğdaydan kaçık mısıra döndü. Mardin bir nevi pamuk, arpaya döndü, daha maliyeti düşük olan üretimlere döndü. Bu durumda buğday üretiminden uzaklaştık. Bizim Türkiye’mizin o kadar verimli topraklarımız var ki; ne yazık ki biz bu hasadın başında Rusya'dan, Ukrayna'dan ithalata mahkum kalan bir ülke olduk. Aslında bizim en büyük sıkıntımız bu, kendimiz yapabileceğimizi tedarik etme konusunda yetersiz kalıyoruz ve başka ülkelere mahkum kalıyoruz. Yani biz buğdayı Rusya'dan getirmeden Türkiye'de de üretebiliyoruz, buna verimli, buna el veren bir sürü toprağımız var ama yetersiz kalıyoruz. Bu yetersizlik de çiftçiyi üretimden koparıyor, rahatsız ediyor. Aslında devletimiz bazı destekler veriyor, o konuda da çok devletimize de yüklenmek istemiyorum ama verilen destekler yetersiz kalıyor.

Enerji maliyetleri sıkıntılı

Ne istersiniz? Ne yapılsın? Çiftçiye nasıl destek verilsin? Devlet size ne yaparsa çiftçi rahat eder?

-Şimdi devletimizin zaten mazot desteğini veriyor ama verdiği mazot desteği, çiftçinin harcadığı mazotun yüzde 10'una tekabül ediyor. Onunda maliyette çok fazla bir etkisi olmuyor. Gübre desteği veriyor ama gübrede de aynı keza mazotta yaşadığı gibi oranlar küçük kalıyor. En büyük sıkıntımız da tarımsal sulamada özellikle GAP Projesi Urfa'ya kadar gelmiş olması ama Urfa'dan sonra Mardin'in daha o sulama ile buluşamamış olması. Enerjide bayağı sıkıntılarımız var, bir çiftçi benim arazim var. 3 tane de kuyum var. 600 metre yerin dibinden su çekiyorum, arazimi suluyorum, verimimi alıyorum ama maliyetime baktığımda yüzde 35, yüzde 40'a yakın sadece enerji harcadığım enerji maliyeti. Elektrik yüzde 40 maliyettir.

Çiftçiyi buğdayla barıştırmak lazım

Yenilenebilir enerji kullanıyor musunuz?

-Kullanamıyoruz şu anda

Neden? Yatırım mı yapmak gerekiyor orada?

-Yatırım yapmak gerekiyor, enerji desteği vermesi lazım bir kısmını devletin karşılaması lazım, şu an Mardin'e verilen enerjinin kilovat saati enerji diliminden hesaplanıyor, buna başka bir çözüm bulması gerekiyor. Yani çiftçinin maliyetini düşürmemiz ve çiftçiyi biz buğdayla barıştırmamız lazım. En büyük sorunumuz bu. Benim ülkemde çok verimli topraklarımız var. Verimli topraklar bizim tükettiğimiz buğday kadar, daha da fazlasını üretebilecek potansiyelimiz var. Ama ne yazık ki maliyetler yüksek. Devlet buğdaya yüzde 36’lık bir fiyat artışı verdi. Bu enflasyonun üzerinde oldukça iyi bir fiyat. Ama geçen yıllarda yapılan hatalar şu an toparlanmaya çalışılsa bile aslında bu yıl yapılan bir hata değil, daha önceki tarım politikalarının yaptığı hataları da geldiğimiz bu günde artık işin içinden çıkamama pozisyonuna geldi ve bizi direkt ithalata yönlendirdi. Tabii daha önceki bizim verdiğimiz çözüm önerileri bakın çiftçi buğday üretiminden kaçıyor, bakın dikkat etmemiz lazım, bir şeyler yapmamız lazım, küstürmemiz gerekir, küstürürsen barışma süreci bayağı bir sıkıntı yaşarız, bugün onu yaşıyoruz. Maliyet fiyatları oldukça dengesiz o yüzden devletin en kısa zamanda bir tarım politikası Erhan başkanın da söylediği gibi en kısa zamanda köyden tarlasını bırakıp, şehre gitmiş çiftçiyi tarlasının başına getirmemiz lazım. Biz her zaman devletimizin yanındayız, bizim sektör olarak elimizden gelen ne olursa devletimizle paylaşırız, bu konuda da devletimizin bu tehditi daha çok masaya yatırıp, özel sektörler beyin fırtınaları yaparak, o insanları tekrar o topraklara getirip, buğday ektirmeye çaba göstermemiz gerektiğini düşünüyorum. Bu ülkemiz için önemli, biz üretimimizin Türkiye genelinde tahmin ediyorum bir 16-17 milyon tona yakın bir buğday ihtiyacımız var. İhracat dahil olmak üzere, biz bu 16 milyon tonu Türkiye'de üretip de hem iç piyasamızın hem de arta kalan kısmı da ihracata, kendi ürettiğini ihraç etmek devlet ve Türkiye için daha avantajlı durumda ve döviz girdisini sağlıyor. Şu anda yaptığımız ihracat sadece Rusya'dan aldığımız buğdayla ihracatımızı yapabiliyoruz yani üretebileceğimiz buğdayı yapamıyoruz sıkıntı o.

Peki maliyetlerin aşırı yüksek olmasını neye bağlıyorsunuz? Dolar etkili midir bunda?

- Döviz kurları ve enflasyon. Mazot, gübre, enerji de zaten dövize endeksli yani şu an bütün çiftçi maliyetleri dövize endeksli bu da bizi rahatsız ediyor.