ÇEVREYE SAYGILI GIDA
Çevre Yönetimi Genel Müdürlüğü ile TGDF arasında, Tarım ve Gıdanın Çevresel Sürdürülebilirliğinin Garanti Altına Alınması İçin İşbirliği İçerisinde Yürütülecek Çalışmaları Destekleme Protokolü imzalandı. Çevre Yönetimi Genel Müdürü Muhammet Ecel: "Ülkemizin sürdürülebilir kalkınma hedeflerine daha büyük bir hızla ulaşması ve sanayi sektörümüzün uluslararası rekabet gücünün artması, çevre dostu teknolojilere geçişi ile mümkün olabilecektir". TGDF Başkanvekili Rint Akyüz: "İçinde bulunduğumuz durumda insanlığın geleceği için atabileceğimiz en değerli adımlar, iklim değişikliğinin önlenmesi ve çevresel etkilerinin giderilmesi yönünde olacaktır"
Türkiye'de gıda üretiminde olumsuz çevresel etkilerin en aza indirilmesi amacıyla Tarım ve Gıdanın Çevresel Sürdürülebilirliğinin Garanti Altına Alınması İçin İşbirliği İçerisinde Yürütülecek Çalışmaları Destekleme Protokolü imzalandı.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Çevre Yönetimi Genel Müdürlüğü ile Türkiye Gıda ve İçecek Sanayii Dernekleri Federasyonu (TGDF) arasında hazırlanan iş birliği protokolü törenle imzalandı.
İki yıl süreyle geçerli olacak protokol ile tarım ve gıdanın çevresel sürdürülebilirliğinin garanti altına alınması için yürütülecek çalışmaların çerçevesi oluşturuldu. Bu doğrultuda oluşturulacak komisyonlar, sürdürülebilir kaynak tedariki, enerji verimliliği, su yönetimi, gıda ve ambalaj atık yönetimi, lojistik, tüketici farkındalığının artırılması ve konunun bilimsel temellerinin sağlamlaştırılması yönünde çalışmalar yürütecek.
Protokol kapsamında, gıda ve içecek sanayisine ham madde sağlayan tarım ve hayvancılığın çevresel sürdürülebilirliğinin de sağlanması için sürdürülebilir kaynak tedariki, enerji verimliliğinin arttırılması, suyun geri kazanımı ve yeniden kullanımı, çevreye duyarlı ambalajların geliştirilmesi gibi çalışmalar desteklenecek. Çalışmalar ve teşviklerle üretim ve tüketimde israfı önleyip verimliliğin arttırılması amaçlanıyor.
"Geri kazanım oranı yüzde 13 seviyelerine ulaşmıştır"
Çevre Yönetimi Genel Müdürü Muhammet Ecel, programda yaptığı konuşmada, hızlı nüfus artışı ve kentleşmenin yanı sıra endüstrileşmenin de çevre üzerinde önemli bir baskı oluşturduğuna dikkati çekti.
Ecel, dünya çapında kabul gören döngüsel ekonomi vizyonu çerçevesinde, geri dönüşümü artırmak, ham maddeye erişimi kolaylaştırmak, istihdam oluşturmak ve ekonomik büyümeyi sağlamak amacıyla maddesel geri dönüşümün en önemli unsur olarak öne çıktığını bildirdi.
Türkiye'de geri kazanım sektöründe önemli ilerlemeler sağlandığına işaret eden Ecel, "Yıllık 31 milyon ton belediye atığının oluştuğu ülkemizde geri kazanım oranı 2002'de yüzde 1 bile değilken, bugün yüzde 13 seviyelerine ulaşmıştır. Elbette bu seviye yeterli olmamakla birlikte çalışmalarımız 2023 yılında yüzde 35'e çıkarılması yönündedir." ifadelerini kullandı.
Atıkların sürdürülebilir yönetimini sağlamak amacıyla Sıfır Atık Projesi kapsamında adımlar atıldığını vurgulayan Ecel, şöyle konuştu:
"Sıfır Atık, oluşan atıkların değerli bir kaynak olarak üretim sürecine dahil olmasını hedefleyen köklü bir değişim hareketi ve bütüncül bir yaklaşımdır. Bu hedefe ulaşmak amacıyla 12 Temmuz 2019 tarihinde yayınladığımız Sıfır Atık Yönetmeliği ile 2023 yılına kadar ülke genelinde benimsenip hayata geçirilecek ve böylelikle insanımızın atıklara bakışını değiştirecek bir atık yönetim sistemidir."
"Plastik poşet kullanımı yüzde 78 azalttık"
Çevre kirliliğinin önlenmesi, çevre duyarlılığı için farkındalık oluşturulması ve kaynakların verimli yönetimi amacıyla 1 Ocak 2019 tarihi itibariyle plastik alışveriş poşetlerinin ücretli hale getirildiğine değinen Ecel, şöyle devam etti:
"Bu düzenlemeyle sene başından bu yana poşet kullanımını yaklaşık yüzde 78 oranında azalttık. Çevre Kanunu değişikliği ile 1 Ocak 2021 tarihinden itibaren bakanlığımızca belirlenecek ambalajlar için depozito uygulaması zorunluluğu getirdik. Böylelikle içecek ambalajlarımızı diğer atıklarla karışmadan toplayarak, etkin bir şekilde maddesel geri kazanımını sağlamayı hedefliyoruz."
Ecel, "Patlayan Çöp Sahalarından Düzenli Depolamaya" sloganıyla başlatılan sürecin hızla geliştiğine vurgu yaptı. Ecel, 2002 yılında 15 katı atık düzenli depolama sahası olduğunu, bu sayının günümüzde 88'e yükseldiğini kaydetti.
21'inci yüzyılda çevre sorunlarının ortaya çıkardığı tehditleri ve fırsatları fark eden ülkelerin, küresel ölçekte yeni bir sanayi devriminin önde gelen aktörleri olacağını aktaran Ecel, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Ülkemizin bu yeni sanayi devriminin dışında kalması, kalkınma yolunda önemli fırsatların kaçırılması anlamına gelecektir. Ülkemizin sürdürülebilir kalkınma hedeflerine daha büyük bir hızla ulaşması ve sanayi sektörümüzün uluslararası rekabet gücünün artması, çevre dostu teknolojilere geçişiyle mümkün olabilecektir. Geleceğimize yönelik belirleyeceğimiz somut hedeflerimizin başarılı bir şekilde hayata geçirilerek 2023'e doğru yola emin adımlarla devam etmemiz konusunda müşterek işbirliği içerisinde olmamızın önemi büyüktür. Bu çerçevede, ülkemizin, sahip olduğu genç nüfusla, güçlü kamu yapısı ve özel sektör dinamizmi ile önemli adımlar atacağına inanıyor, bu anlamda tüm paydaşlarımızla etkin, yapıcı ve dinamik bir işbirliği kurmamız gerektiğini düşünüyorum. Gıda ve içecek sektörlerinden kaynaklanan çevresel etkilerin en aza indirilmesi amacıyla yapılan işbirliği protokolü ve bu kapsamda tüm paydaşların katılımıyla yapılacak çalışmaları, çok kıymetli buluyorum."
"Tarım ve gıda sektörleri bu konuda birinci düzeyde sorumludur"
TGDF Başkanvekili Rint Akyüz de günümüzde insanlığın yüz yüze olduğu en önemli tehdidin iklim değişikliği olduğunu söyledi.
Beklenmedik sıcak hava dalgaları ve aşırı yağışların, su ve verimli topraklar üzerinde baskı yarattığını, bu etkilerin hızlı nüfus artışıyla birleştiğinde dünyayı sağlıklı şekilde besleyebilmenin giderek zorlaştığını dile getiren Akyüz, "İçinde bulunduğumuz durumda insanlığın geleceği için atabileceğimiz en değerli adımlar, iklim değişikliğinin önlenmesi ve çevresel etkilerinin giderilmesi yönünde olacaktır. Tarım ve gıda sektörleri bu konuda birinci düzeyde sorumludur. Tarım ve hayvancılıkta verimliliğin artırılması, su kaynaklarının ve tarım arazilerinin korunması ilk etapta uygulanabilecek girişimlerdir. Gıda sektörü bu girişimlere birçok yönden katkı sağlayabilir. Sürdürülebilir yollarla üretilen ham maddenin kullanılması, enerji verimliliğinin artırılması, su kullanımının doğru yönetilmesi, gıdaların ve ambalajların atıklarının geri dönüştürülmesi, lojistik ve perakende adımlarındaki kayıpların azaltılması bu konuda yapabileceklerimiz arasındadır." diye konuştu.
"Dünyaya örnek olabileceğine inanıyoruz"
TGDF'nin 26 üye derneğinin çatısı altında faaliyet gösteren yüzlerce firma ile gıda ve içecek sektörünün en büyük temsilcisi konumunda olduğunu anlatan Akyüz, "Dolayısıyla bu konuda bizim girişimlerimizin sonuçlarının geniş çapta etki gösterebileceğine, hatta dünyaya örnek olabileceğine inanıyoruz." değerlendirmesini yaptı.
Gıda sektörünün bir süredir sürdürülebilirlik konusunda adımlar attığını belirten Akyüz, üretim sürecinde ortaya çıkan atıkların aynı ya da başka üretim süreçlerinde yeniden değerlendirilmesi anlamına gelen döngüsel ekonominin gıda sanayisinde uygulanması adına firmalar ve federasyon tarafından yoğun çalışmalar yürütüldüğünü bildirdi.
Akyüz, "Bugün ülkemizin tarım ve gıda konusunda kendine yeterliliğinin sağlanması, gerekirse bölgeye ve dünyaya el uzatabilecek bir konuma gelebilmesi için büyük bir girişime imza atıyoruz. Gıda sektörünün en büyük temsilcisi olarak, çevresel sürdürülebilirlik konusunda Çevre Yönetimi Genel Müdürlüğüyle güçlü bir iş birliğini başlatıyoruz." şeklinde konuştu.
Konuşmaların ardından Ecel ile Akyüz, söz konusu protokolü imzaladı.
Törende ayrıca, Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu, "Türkiye'de İklim Değişikliği" konulu bir sunum yaptı.