Dolar $
32.6
%0.22 0.07
Euro €
34.74
%-0.01 -0
Sterlin £
40.59
%-0.03 -0.01
Çeyrek Altın
4078.12
%0.27 10.67
SON DAKİKA
Tarım ve hayvancılık Perşembe 22 Temmuz 2021 02:09

ÇARE TARIMDA DEVRİM

Tarım Yazarı Mine Ataman, iklim değişikliğinin en çok tarımı ve dolayısıyla gıda fiyatlarını etkilediğini söyledi. Çiftçiyi iklim değişikliğinden korumanın yolunun Tarım 5.0 olduğunu söyleyen Ataman, "Uzun zamandır tohum takaslarla o kadar zaman kaybettik ki bir an önce tarımı teknolojiyle buluşturmalıyız" diye konuştu.

Çare tarımda devrim

Neşe BERBER

Mine Ataman uzun yıllardır tarım bilinci oluşturmak, sağlıklı beslenmede tahılların önemi gibi konularda çalışmalar yapıyor. O bir tarım futuristi ve entellektüeli. Ona göre herkes için sağlıklı bir tarım ancak; geleneksel tarımın kadim bilgileri ve teknolojinin birlikte kullanımıyla mümkün. Uzun zamandır tohum takaslarla o kadar zaman kaybettik ki bir an önce tarımı teknolojiyle buluşturmalıyız diyerek aslında doğru bilinen yanlışlara da dikkat çekiyor. 

Milli tarımın güçlendirilmesi için Tarım 5.0

İklim değişikliği en çok tarımsal üretimi dolayısıyla gıda fiyatlarını etkiliyor. İklim değişikliğinden tarımı ve çiftçiyi korumanın yolu Tarım 5.0. Biz yerel tahıl furyasıyla tarım teknolojilerini ıskalıyoruz. Destekler popüler projelere giderken teknoloji temelli projeler hayata geçirilemiyor. Tohumculuk, toprak bakım ürünleri gibi konulardaki geliştirilecek teknoloji ve tarımsal verilerin depolanması, bilgilerin tarımın tüm paydaşlarıyla paylaşılmasıyla iklim değişikliğinin olumsuz etkilerinden tarım ve çiftçi korunabilir. 

Tarım simulasyonu ile Türk tarımının geleceği çiftçi ile paylaşılmalı 

Milli tohumculuk endüstrisinin desteklenmesi, tarım teknolojilerine yönelik girişimci destekleri hepsi tarım için çok önemli. Diğer taraftan önümüzdeki yıllarda tarımda ne olacağına dair tarım simülasyonu yapılıp tarımın tüm paydaşlarıyla paylaşılmalı. Çiftçiler, teknoloji üretenler, ekotuzim yapanlar her bir paydaş gelecek planlarını verimlilik senaryolarını buna öre yapmalı.

Rusya, Kanada, Çin gibi birçok ülkenin kuzey bölgeleri iklim değişikliği sonucu tarıma açıldı. Buralarda tarımsal üretimin mümkün kılınması demek yaş sebze meyvede Rusya’ya yaptığımız ihracatın azalması demek. Tüm bu değişimlere göre geleceğin tarımsal ürünlerine yönelik destekler revize edilmeli. 

Tohum takaslar yüzünden zararlılar yer değiştiriyor

Kontrolsüz yapılan tohum takaslar iyi niyetle de olsa mantar, bakteri, virüs ve iplik kurdu gibi mikroskobik canlıların tüm tarımsal alanlara yayılması demek.  Tescilli olmayan tohumlarda olabilecek söz konusu canlılar tarladaki bir yapraktan binlerce kilometrelik alana yayılıp ülke tarımını riske atabilir. 

1840 yılında İrlanda’da 1 milyon kişinin ölümüne yol açan patates kıtlığının sebebi; “geç yanıklık” hastalığı idi. 

Karadeniz bölgesinde son yıllarda görülen beyaz kelebek, Afrika’dan gelen çekirgeler gerek Akdeniz’de gerekse Karadeniz’de pek çok bitkinin yok olmasına neden oluyor. Şimşir ağaçları, kestane, ve onlarca sebze türü zararlılardan olumsuz etkileniyor.

Diğer taraftan kontrolsüz tohum takaslar yüzünden tohumların genetik zenginliği uzun vadede risk altına giriyor.

Belediyeler sürekli tohum dağıtıyor, iyi niyetli girişimler olsa da tohum takasların zararını maalesef uzun vadede yaşayacağız. Belediyeler; kooperatifleri destekleyerek, ortak makine kullanımını özendirererk ve tarımı gıda endüstrisiyle buluşturarak tarıma katkı sunabilir. Yüzlerce ürün yerine dünyada 7 tane Türk gıda markası yaratsak Türk tarımını ve çiftçiyi geleceği taşırız.

Zararlıların zararı tarımı yok edebilir

Tarımda istilacı hayvan ve bitki türleri sorunu giderek artmakta tarımı ve dolayısıyla insan sağlığını tehdit etmekte. İstilacıların etkileri; ekonomik, ekolojik, sağlık, ve tarım noktasında yaşanıyor.  İstilacı hayvan ve bitki türlerinin dünya ekonomisine yıllık zararı 1.4 trilyon dolar. Hastalıkların pirinç, buğday, mısır ve patates gibi temel besinlere verdiği zarar toplam üretimin % 15’ine denk geliyor. Zararlılar her yıl % 9 ila 21 arasında üretim kaybına sebep oluyor. Türkiye’de yetiştirilen bitkileri tehdit eden 500’den fazla istilacı tür ve zararlı var. Türkiye’de zararlı ve istilacıların tarıma verdiği zarar %40’lara ulaşıyor. 

Yeşil mutabakat eylem planı geleneksel çiftçiyle güçlenmeli 

Geçtiğimiz haftalarda Yeşil Mutabakat Eylem Planı açıklandı ve Yeşil Mutabakat Çalışma Grubu oluşturuldu. Son yıllarda tarım daha çok kentli butik çiftçiler ve onların beklentileri üzerinden yönetiliyor. Oysa köylerde yaşayan köylü genç çiftçiler geleneksel tarımın zorluklarıyla göğüs germeye çalışırken seslerini duyuramıyorlar. Yeşil Mutabakat Çalışma Grubuna yerel çiftçiler, köyde yaşayan çiftçiler de dahil olmalı ve gerçek tarım endüstrisinin sorunlarını yansıtmalı. 

Tarımın geleceğinde ne var?

Tarım gıda ilişkisi şimdi her zamankinden daha fazla sorgulanıyor. Tarımsal ürünlerdeki artış gıda fiyatlarını yükseltiyor. Sonucunda sosyal adaletsizlik hiç olmadığı kadar bireyleri etkiliyor. Tarım ve beslenme değer zincirinde iklim, toprak, teknoloji, bireyler, dağıtım kanalı ve çiftçi birbiriyle daha fazla iletişim kurmalı. Yediğimiz besinler; gezegenimiz, ailemiz, çiftçiler için yani tarımın tüm paydaşları için iyi ve etik olmalı. Yediklerimiz sadece bizi besliyorsa çiftçinin sürdürülebilir tarım yapması mümkün değil. Tarım endüstrisi tüm paydaşlar için değer üretmeli.

Tarımın geleceği kader değil kararlarımıza bağlı 

Fikirlerimizi eylemlerimizle beslersek dünyayı da besleriz. Dolayısıyla alacağımız etik kararlarla tarımın geleceğini değiştirebiliriz. Mevsim dışı kullandığımız ürünler, çok uzak mesafelerden getirdiğimiz gıdalar, gıda fiyatlarının düşürülmesi yönünde baskı hepsi, sürdürülebilir tarımı olumsuz etkileyen unsurlar.  Etik olmayan kararlarımız çoğu zaman küçük çiftçiyi, yerel üreticiyi zor durumda bırakıyor. 

Tüketici artık etik kararlarla tarımsal sürece katkı sunmalı

Beslenme alışkanlıklarımızı değiştirerek tarımsal süreçlere katkı sunabilir iklim değişikliğinin olumsuz etkileriyle mücadele edebiliriz.

Türkiye tarım atlası revize edilmeli

Çocuklar okulda hala Türkiye’de 4 mevsim olduğunu, iklim değişikliğinden önce hazırlanan iklim koşullarını öğreniyorlar. Oysa iklim değişikliği ile birlikte birçok ilde üretilen tarımsal ürünler, mevsimler ve coğrafi şartlar değişti. Okullarda coğrafya kitapları revize edilmeli. Mesela eskiden Rize’de yazları ılık ve serin,  kışları karlı ve yağmurlu bilgisi vardı. Oysa şimdi Rize ve daha birçok ilde yazları kurak ve kışları ılık geçiyor. Tüm bu değişimler tarımsal üretimi ve beslenme alışkanlıklarını değiştiriyor. Bu bakımdan Türkiye tarım ürünleri atlası ve iklim atlası revize edilmeli. 

Toprak ve su bir ülkenin en önemli milli servetidir

Sorumluluğu sadece devlete ya da çiftçiye bırakılamaz. Evlerde, endüstride ve tarımda kullanılan su ile ilgili yeni düzenlemeler getirilmeli. Parasını ödüyoruz diye suyu pervasızca harcayamayız. Gerek evlerde gerekse konut ve tarımda kullanılan su ile ilgili düzenlemeler yapılmalı. Tarımda damla sulama ile ilgili projelere daha fazla destek verilmeli.

Toprak sadece çiftçinin sorumluluğuna bırakılamaz. sağlıklı şekilde geleceğe taşımak zorundayız.

Tarımın tek misyonu üretim, halkın karnını doyurmak olamaz. Halkın karnını sağlıklı besinlerle doyurmak, ihracata katkı sunmak, istihdam unsuru olmak aynı zamanda da toprakların, çevrenin sağlıklı bir şekilde geleceğe taşınmasını sağlamak tarımın en önemli amaçlarıdır. Bu anlamda toprağı geleceğe taşıma misyonu sadece çiftçinin, köylünün sorumluluğuna bırakılamaz. Toprağı korumak devletin görevidir. 

Üretim alanları azalıyor

4 milyon hektar alanda çiftçi üretim yapmaktan vazgeçti.

Ekilen tarım arazileri;  23 milyon hektardan,  19 milyon hektara düştü.

Birçok sebebi var. 

Konya, Diyarbakır, Şanlıurfa, Yozgat, Adana tarım arazilerinin en çok ekilmekten vazgeçildiği iller.

Zonguldak, Trabzon, Ordu, Düzce, Rize riskli bölgelerden tarım arazileri giderek azalıyor. Pek çok sebebi var. Karadeniz bölgesinde uzun yıllar konut yapımı ve yol için kaybedildi. Son yıllarda çay ve fındık ekimi için ormanlar kullanılmaya başlandı.

Gıda Politikaları araştırma Enstitüsü tarafından yapılan uluslararası gıda arz / talep ve güvenliği projeksiyonuna göre 2050 yılında gıda fiyatları % 60 artış gösterecek. Nüfus artışına bağlı olarak, pirinçte % 37, mısırda % 55, buğdayda % 111 oranında artış beklenmekte.

Tarımsal üretimde de önemli kayıplar yaşanacak. Mısır üretiminde % 19, buğday üretiminde % 49 azalma öngörülmekte. Türkiye 19 milyon ton buğday üretiyor. Yarısının üretilememesi ve üretilenin fiyatının artması demek; özellikle de tek besini uygun fiyatlı ekmek olan halkın aç kalma tehdidiyle karşı karşıya kalması anlamına gelir, bu bakımdan hem beslenme politikası hem de tarım vizyonu yeniden oluşturulmalı.

ataman-2

Topraklarımız hasta, güçsüz bakım yapmalıyız

23.2 milyon hektar tarım arazisinin sadece 5 milyon hektarı 1. Sınıf toprak. Tekirdağ’da tarıma uygun verimli arazi % 75 Hakkâri’de % 4.  6,5 milyon hektar alanda sulama yapılıyor, çoğu yerde sulama el yordamıyla yapılıyor. 

98 milyar metreküp yer üstü, 14 milyar metreküp yeraltı suyu olan Türkiye’de kişi başına düşen yıllık su miktarı 1407 metreküp. 1000 metreküp altındaki ülkeler su yoksulu kabul ediliyor. Tarımdaki sulamanın %75’i klasik usul, %5’i damla, %20’is yağmur suyu ile yapılıyor. Sulama kanallarının % 85’i vahşi sulamaya uygun, sadece %13’ü basınçlı ve damla sulamaya uygun.  Şu anda buğday ekilen alanların sadece %20’sinde sulama yapılıyor. 

Damla sulamada verimlilik % 98 oranında. Sulama otomasyon sistemleri ile tüm sulamalar kontrol altına alınması gerekiyor. Tarım 5.0 tüm cihazların entegrasyonu ile sulama miktar ve  maliyetlerini de düşürebilir.

Halihazırda gıdaların %60’i sulu tarım ile üretiliyor. İklim değişikliği ile yağışlar %30 azalıyor. Bu anlamda su kaynaklarının artırılması gerek. Suyun doğru ve tasarruflu kullanımı tarım 5.0’ın konusu. Az su gerektiren katma değerli ürünler üretmeliyiz.

Agrıvoltaık güneş panelleri altında tarım

Agrivoltaik” adı verilen güneş panelleri altında yapılan tarım ile su kullanımı azalırken, verim artıyor. Tarımsal ürünler güneş panellerinin altında daha verimli büyüyor. Biber üç, domates iki kat artıyor. Güneş panelleri enerji üreten bir kaynak olmanın yanı sıra sürdürülebilir tarımında geleceği. Özellikle de gölgeye dayanıklı meyve ağaçları, fıstık, yonca, patates, kök sebzeler, çeşitli sebzeler, domates, üzüm gibi ürünler için muazzam bir yapıda. 

Şeffaf güneş panelleri sadece nemi tutmak için değil doğal felaketlere karşı da ürünü koruyor. Dolu, don, yağmur gibi doğal felaketlere karşı mahsulü de koruyor. 

Konya, Urfa, Karaman, Çukurova gibi, güneşin bol olduğu tarım arazilerinin olduğu alanlarda güneş panelleriyle kuraklıkla mücadele edilebilir.

Türkiye tarımda girişimci çöplüğüne dönüşebilir

Tarımda kullanılan 75 milyon tarımsal cihaz var. Traktör sayısında dünyada 4. sıradayız. Birçoğu atıl durumda ya da modern teknoloji ile donatılmamış. Yapay zeka ve veri kullanımı için tüm araçların entegrasyonu önümüzdeki 3 yıl içinde tamamlanmalı. Tamamlanmazsa Türkiye tarımsal makinalarda çöplüğe dönüşecek hiç biri yeniçağın teknolojileriyle entegre olamayacak.

Geleceğin tarımı fonksiyonel gıdalar için tarımsal ürün üretmeli

Son günlerde herkes ata tohumu üretmek istiyor, oysa verimli tarım alanlarında daha verimli, yurt dışında satılabilecek ya da iç pazar için sağlıklı gıdalar üretilebilecek daha verimli ürünler üretilmeli.

Tarımsal üretim şimdi çok daha pahalı ve zor; bu anlamda geleceğin gıdaları için tarımsal üretim yapmak ülke tarımı için stratejik bir konu. Geleceğin tarımı fonksiyonel gıdalar için hammadde üretmeli. Damla sakızı, defne yaprağı, kestane gibi değerli tıbbi aromatikler ile dünya pazarı için katma değerli gıda markaları yaratılabilir.

Mezopotamyada olduğu gibi uzayda medeniyet tarımı inşa edilebilir 

Elon Musk şu anda uzay üssünde kurulacak tarım üssü için de çalışmaları yönetiyor. Buğdayın anavatanı olan Anadolu’nun tıbbi aromatikleri ve yerel tahıllarıyla uzayda ilk tarımı başlatanlardan olabilir. Tarım teknolojilerine yapılan yatırım dünyaya teknoloji ihracatı anlamına geliyor. 

Nasıl ki Anadolu’da tarım uyarlığı ile medeniyet tarımını yarattı şimdi yanışını uzayda bunu başarabilir.  

Geçmişte nasıl ki Cudi dağında Nuh’un Gemisinden çıkan tohumlarla aşure yapıldı ve insanlık dünyada kök saldı aynı şey uzayda da yapılarak tüm dünyada öncü olunabilir.

Türkiye yeşil ticaretten pay almalı

Anadolu zengin biyoçeşitliliğiyle geleceğin gıdalarına uygun tarımsal ürünler üretmeli. Tıbbi aromatikler, orman meyveleri, yerel tahıllar, bakliyat çeşitleri hem protein kaynağı hem de antioksidanca zengin tarım ürünleri. Avrupa Birliği Gıda Komisyonu yakın tarihte “un kurdunun” gıdalarda kullanılmasına izin verdi. Sürdürülebilir, uygun fiyatlı protein kaynakları için böcekler, deniz mahsulleri, bakliyatlar çok önemli. 

Tarımsal hammadde kaynaklı kozmetik, biyoticaret teknolojinin yoğun kullanıldığı alanlardan, dünya şu anda yeşil ticaret ile ekonomisine, çiftçisine para kazandırıyor. 

Tarım teknolojileri çalışan girişimcilere özel destek

Dünyada tarım ve gıda teknolojilerine 20 milyar doların üzerinde yatırım var.  Dünyada tarım teknolojilerine yapılan yatırımın %40’ı robotik kodlama, yapay zeka, materyal tasarımı. Türkiye’de yatırımların tamamına yakını “e – ticaret / Pazar yeri” gibi satış uygulamalarına yapılıyor.  

Robotik kodlama, materyal tasarımı, ileri malzeme, biyoteknoloji, veri depolama, hassas tarım teknolojileri Tarım 5.0’ın en önemli çalışma alanları.

Teknokentlerde tarım teknolojileri konusundaki girişimlere özel destekler sağlanmalı. 

Türkiye hasattaki fire yüzünden yarım milyon tona yakın buğdayını kaybediyor

Tarımsal üretimde en büyük firelerden biri hasat döneminde tarlada gerçekleşiyor. Hasat döneminde ürünlere göre % 3 ila 10 arasında kayıp yaşanıyor. Hasat ve depolamaya dönük teknoloji çalışmaları da “tohumdan sofraya israfı önleme” de oldukça önemli. “Hassas Tarım” yani sürücüsüz tarım tarladaki israfı % 50’lere varan oranlarda azaltabilir.

Unutulmuş gıdalar sofraya geldikçe değerlerimiz de yaşayacak

İnsanlar en çok çocukken yedikleri yemekleri severmiş. Bu anlamda günümüzde azalan biyoçeşitlilik sağlıksız beslenmeyi de beraberinde getiriyor. 

Dünyadaki 400 bin bitkinin 7 bini kültüre alındı. Şu anda 200’ü kullanımda. Toplan tüketimin % 70’i sadece 20 çeşit ile yapılıyor. Bunlar da buğday, mısır, arpa, pirinç, ayçiçeği, soya, şekerpancarı.

Bölgesel olarak unutulmuş gıdaların yeniden üretilmesi hem toprağı, hem yerel üreticiyi hem de genetik olarak bölgesel beslenmenin kodlarına sahip bireylerin sağlıklı beslenmesini sağlayacaktır. Mahsul çeşitliliğini artırmak, küçük ölçekli çiftçilerin kalkınmasına, bölgesel üretime katkı sunacaktır. Ne zaman unutulmuş gıdaları yeniden üretir ve onlardan anne yemekleri yaparsak işte o zaman tüm aileyi sofra etrafında toplayıp değerlerimizin de sofrada mayalanmasını sağlarız. Sofra kültürü teknolojiyle harmanlanıp Türk tarımını dünya ile buluşturacaktır.

Endüstriyel tarım olanakları küçük çiftçiyle buluşturulmalı

Büyük ölçekli şirketlerin tarım iştahları giderek artıyor. Küçük çiftçiyi korumak sağlıklı beslenme olanaklarını, halkı korumaktır. Küçük çiftçi teknolojiyle desteklenmezse ölçek ekonomisi yapan büyük tarım şirketlerinin altında ezilecektir. Bugün yerel çiftçi ile yapılan fiyat pazarlığı yarın tarım holdingleriyle yapılmak zorunda kalınacaktır.

Türk tarımında ölçek ekonomisi geleceğin tehlikesi 

Köylülük ve çiftçilik ayrı kavramlar, sürekli karıştırılıyor. Girdi maliyetleri standardında Avrupa çiftçisi gibi muamele görürken ürünleri satarken yoksul köylü olarak konumlandırılıyor. Avrupa’nın en pahalı girdi maliyeleriyle mücadele ederken satışta en az kar eden pozisyonda. Çiftçi tanınmıyor.  Köyde yaşayan herkes çiftçi değil, her çiftçinin de köylü olmadığı gibi. Eğer tarımın sürdürülebilir olmasını istiyorsak kırda çiftçiler için sürdürülebilir bir yaşam motivasyonu ve ortamı yaratılmalıyız. Dünyanın önemli şirketleri tarıma yatırım yapıp toprak topluyorlar. Küçük çiftçi ortak makine kullanımı gibi çeşitli teknolojilerle desteklenerek ölçek ekonomisi yapan büyük şirketlerden korunmalıdır. 

Çiftçiyi kutsal bir varlık olarak görmek tarıma zarar verir

Çiftçiyi kutsal bir algıyla yönetmek doğru değil. Tarım kural koyucular tarafından altyapı ve sistemsel olarak desteklenmeli. Her bir iş kolu gibi tarımsal üretim de profesyonel bir ticaret modeliyle yönetilmeli. Çiftçiye şehirlileri uygun fiyata doyurma misyonu yüklemek tarımın geleceğine yapılacak en büyük hata olur. Halkı sağlıklı beslemek çiftçinin değil hükümetlerin sorumluluğundadır.

Çiftçiyi ucuza üretmeye teşvik etmek sektöre vurulacak en büyük darbe olur. Para kazanamayan çiftçi çocuklarının eğitimine yatırım yapamıyor, eğitimsizlik köyde ya da kırda yeni eğitimsizleri, varoşun şehirlerin arka mahallelerinden köylere taşınmasına neden oluyor. Eğitimin olmadığı yerde elbette gelişim de olmuyor. Sonuç; akıllı tarımı konuşurken akıllı çiftçi arayışı.

Biz akıllı tarımı konuşurken çiftçi eğitilemez ise yapay zekanın, uydu sistemlerinin hiçbir anlamı kalmaz bu bakımdan planlama aşamasına eğitimli, profesyonel çiftçilik kavramını da koymalıyız. 

Akıllı tarım için akıllı çiftçi

Anadolu’yu dolaşıp çiftçiye yardım etmek, onları oldukları yerde  geçici çözümlerle korumak, yardıma muhtaç algısı yaratmak doğru değil. Onun şartlarını, iş kolunu ilgilendiren altyapı ve diğer hizmetleri iyileştirmek gerek. Şehirlerden herkes kıra göçmeye başladı. Altyapısı uygun değil, yeteri kadar tarım arazisi yok. Bunun yerine güçlü bir tarım endüstrisi yaratıp gençlerin buralarda çalışıp üretebilecekleri bir ortam yaratmak lazım.  Herkese tohum dağıtmak yerine kurulacak ileri teknoloji tesisinde istihdam yaratmak hem tarımın hem de kırsalın geleceğini değiştirmek demek.  Belirli bölgelerde kırsal kalkınmayı tarımla gerçekleştirmek. Kırılgan yapılar, kırda yaşayanların yoksulluğunu ortadan kaldırmak, eş zamanlı kentten kıra göçenlere uygun iş ortamları yaratmak amaç olmalı.

Akıllı çiftlikler

Üst seviyede dijital bağlantı ile birbiriyle konuşan makinalar, tüm verilerin paylaşıldığı çiftlikler, akıllı tarımı dolayısıyla tarımın geleceğini yaratacak. Veri paylaşımıyla tüm çiftçilerin girdi maliyetleri düşerken, ürün kalitesinde de önemli ölçüde artış sağlanacak. 

Akıllı tarım yoksa çiftçi de yok, tarımın da, insanlığın geleceği de yok.

ataman-1

Yenilebilir şehirler

Şehirler için çözüm; üreten, yenilebilir şehirler yaratmak.

Yenilebilir sağlık kavramının Osmanlı Sarayı’nda kullanılmasının üzerinden yüzyıllar geçti, şimdi trend yenilebilir şehirler.

Kentler için sürdürülebilir besin kaynakları yaratmak zorundayız. Şehre yakın tarım arazileri ile daha az karbon ayak izi olan ürünleri uygun fiyata üretip, taşıma maliyeti olmadan sunabiliriz. 

Akıllı tarım projeleriyle şehre yakın alanlarda oluşturulacak üretim alanları teknoloji ile desteklenip, 12 ay boyunca kesintisiz ürün vermesi sağlanacak. Kendi enerjisini üreten, su yönetimiyle şehrin su kaynaklarına katkı sunan, kentsel mimarinin, alt yapının tüm unsurlarıyla simetrik çalışacak şekilde tasarlanmış tarım alanlarıyla sürdürülebilir tarım kampüsleri yaratılmalı. Üretim ve dağıtımın tarım 5.0 ile planlandığı tarım alanlarında tarımsal ürünler yapay zeka ile planlanacak. Her ürün bir sonrakinin gübresine, suyuna katkı sunarken tüketim verilerini de kullanılmasıyla da israfsız bir dağıtım yapılacak. Kent deki buzdolaplarında ne kadar domates olduğunu verilerle bilen akıllı tarım, üretimi ona öre planlayacak. 

Daha sağlıklı, daha az maliyetle üretilen gıdalar kullanıcısına tarım puanı kazandıracak. Şehirler kendi kendine üretim yaparken her kaldırım, her bina, her metro çıkışı, köprü, cami yenilebilir nitelikte tarımsal üretime katkı sunacak. Şehirler tüketme üzerine değil üretme üzerine kurgulanacak. Ne dersiniz eksi bir köprü üstünden bir ısırık almaz mısınız, ya da bir elma koparmak istemez misiniz.

Dikey tarım besinini üreten kentli

Pazar yerlerinin çatısı, kapanan alışveriş merkezleri, eski stadyumlar, kullanılmayan büyük yapılar dikey tarım uygulamalarıyla yeniden şehrin kullanımına sunulacak. Dikey tarım uygulamalarında kent sakinleri de istediğinde çalışabilecek. Amaç kentin sahiplerinin besin üretme sürecine dahil olmaları koşuluyla tarım bilinci oluşturmak. 

Şehrin ikonik yapılarıyla tarımsal üretimi birleştirmek. Mesela Ankara’da uzun yıllardır atıl duran Türkiye’nin ilk Alışveriş Merkezlerinden olan Karum’un akıllı bir tarım alanına dönüştürülmesi. Ya da hiç kullanılmadan kapanan oyun alanının tarım parkına dönüştürülmesi. Şehrin en merkezi yerine yapılan tarımsal bir yapı ile tarımın modern insan için de ne denli önemli olduğuna dikkat çekmek. Eski tuğla fabrikaları, terkedilmiş sanayi bölgeleri yeniden başlamanın yenilebilir şehirlerin çekim merkezi.

Çiftçi binalar

Artık kentlerin, konutların, plazaların temelinde güvenlik değil besin üretimi olmak zorunda. Kentler tarım sisteminin domino taşları.

Eko mühendislik örnekleri dünyada giderek artıyor. Gösteriş olsun diye tasarlanan yeşil yapılardan yenilebilir binalara ve şehirlere doğru yol almamız gerekiyor. Mimari tasarım ve inşaat teknolojileriyle tasarlanacak yapılar ile dünya yaşlansa da zamana yenik düşmeyen sürdürülebilir üretim alanları ile binalarda yaşayanları beslenebilir.

Yeni nesil konutlar konforlu bir yaşam alanıyla beraber besin de üretmeli. Tarım 5.o ile sadece akıllı ev değil aynı zamanda üreten, hasat eden, turşu yapan ev teknolojisi çok yakında. Dikey çiftlikler, dikey tarıma yükselen konutlar ev sahipliği yapacak. Mimari yapıların misyonu artık; sağlıklı bir gıda sistemine katkı sunmak.  Aynı zamanda duygularımızı rehabilite edecek, bizi dinleyecek binalar, bizimle değişen yapılar, suya, kara, güneşe tepki veren mimari tasarımlar hepsi beslenme ve mimarlık ilişkisini tasarım temelli vurgulamak için çalışmalı.  

Doğanın bir parçası olan işlevsel alanları barındıran kuşa, çiçeğe, sarmaşığa, arılara yaşam olanağı veren tasarımlar yaratmak mimarlığın ekosisteme olan görevi. Üreten binalar, üretimin bir parçası olan, yaşlandıkça tarımsal üretime döngüsel katkı sunan yapılar. 

Cudi Dağı’na Nuh’un ambarı ile dünya gastronomi turizminde ses getirmek

Zengin biyoçeşitliliğin korunması için Cudi Dağı’na yapılacak bir “Nuh’un Ambarı” Tarım ve tohum araştırma merkezi; tarımın merkezi Anadolu’dan dünyaya Türkiye’yi tanıtmanın da önemli bir aracı olacaktır. Yenilenebilir enerji ile çalışan zamansız tarım kampüsü ile Anadolu’nun benzersiz biyoçeşitliliği korunurken aynı zaman da taklit edilemez bir agro turizm alanı yaratılabilir. 

Coğrafyanın belleği olan tohumlar aynı zamanda kıymetli bir miras ve ekosistemin en değerli parçaları. Üreten manzaralarla dağın yamacına inşa edilecek tohum bankasıyla, eğitim sınıfları, laboratuvarlar, gösteri merkezleri, pazarlar, eko turizm alanları,  ekim yerleri. Cudi Dağı’nın tarım ve tohum için ne denli önemli olduğunu düşünürsek yapılacak futurist bir proje ile Türk tarım ve gastronomisi tüm dünyaya tanıtılabilir.

Yeni nesil pazarlar, tarlalar araştırma merkezleri, tohum bankaları zamanın içine serpiştirilmiş, manzaranın ahengine yerleştirilmiş bir estetik yaratımdan öte milyonlarca yıllık tarım medeniyetinin yarattığı her merhaleyi evrenle buluşturabilmek, sonsuz kılmak. Bölgede tarımsal land artlar yapmak. Bu sayede gastro diplomasiyle de turizme katkı sunmak çok mümkün. Cudi Dağı Nuh’un Ambarı ile yapılacak bir soft power çalışmasıyla tüm dünyada ses getirilebilir.

Türkiye’nin kıyamet günü sandığı Nuh’un dağına kurulmalı

Kimi ülkeler tohum bankalarını “kıyamet günü sandıkları” olarak değerlendiriyor. Türkiye kıyamet günü sandığını ya da “Halil İbrahim Sofrasını” her şeyin yeniden başladığı, günümüzde  terörden arındırılan ve ters lalelerin açtığı Şırnak’a, Cudi Dağı’na yapmalı. Proje Türkiye tarımının da motivasyonu olacaktır.

Tarım; romantik söylemlerin dilinden düşmeyen kavramı. Aslına bakarsanız orman varlığımızın % 40’ının bozulmasına neden olan tarım. Sera gazının üçte biri tarımsal üretim kaynaklı. Bir bardak kahvenin 1 litre su ile üretildiği günümüzde tarımsal üretim ve gıda tasarımı çağın en zor büyük sorunsalı. Daha az hammadde, daha çok sağlık. 

Mimarlıktan sosyolojiye, arkeolojiden antropolojiye tüm disiplinlerin amacı; sürdürülebilir tarım için çözüme katkı üretmek olmalı. Tarımsal üretim bir taraftan zengin biyoçeşitliliğe de görece tehdit oluşturuyor. Gıdanın ayak izi arkasında sorun tepeleri bırakarak ilerliyor. Gıdayı üretme, tüketme ve israf tercihlerimiz hem gezegenin geleceğini hem de insan sağlığını etkiliyor. 

Çok fazla yol yüksek fiyatlı gıda demek

Pazardaki petrolün %17’si tarımda kullanılıyor. Bir kase kahvaltılık gevrek 1.8 litre petrol demek. Petrol ve döviz piyasasındaki her küçük değişim gıda fiyatlarını etkiliyor. 500 milyara yakın lojistik sektöründen tarımsal ürün ve gıda transferi önemli bir pay alıyor. Girdi maliyetlerindeki değişimlerden ez az etkilenmenin yollarından biri daha aza taşımak, kentlere yakın alanlarda üretimi desteklemek. Daha az yol daha az petrol daha az karbon ayak izi.



ABONE OL

EN ÇOK OKUNANLAR