BU DÖVİZ KURU İLE STARLARI SEYRETMEK HAYAL
Major Müzik kurucusu Eyüp İblağ, döviz kurundaki artışa bağlı olarak artık Türkiye'de dünya starlarını izlemenin hayal olduğunu söyledi. İblağ, "TL ne kadar değerli olursa bizim için büyük konserler yapmak o kadar kolay olur" dedi

Hakan DİKMEN
Ülkemizin Uluslararası Kültür Dünyasında önemli bir yeri olan Türkiye'de eğlence sektörünün önde gelen şirketlerinden Major Müzik bu yıl 30. yılını kutluyor. Majör Müzik’in kurucusu Eyüp İblağ, sektörün durumunu Analiz’e anlattı.
Konser, festival ve canlı gösteri organizasyon şirketi Major Müzik’in kurucusu Eyüp İblağ bize bu dünyaya nasıl girdiniz neler yaptınız anlatabilir misiniz?
6-7 yaşımdan bu yana rock, blues, soul, klasik müzik dinleyerek büyüdüm. O yıllarda FM henüz yoktu ve sadece TRT’de ne çalıyorsa büyük bir keyifle dinlerdim. Sonra eve Grundig marka lambalı bir makara teyp, ardından da kasetçalar gelince seçenekler arttı. Kabataş Erkek Lisesi’nde liselerarası müzik yarışmalarına katılan orkestra üyesi arkadaşlarımızı izlemek için sık sık konferans salonuna giderdim. Müzik hayatımdan hiç eksik olmadı; sürekli artan oranda var oldu. Her şeyimi müziğe borçluyum diyebilirim.
Nereden aklınıza bu tip organizasyonlar yapmak geldi?
Üniversite bitince Beşiktaş’ta bir tercüme bürosunda çeviri yapmaya başladım. Parası iyiydi ve kazandığım tüm parayı kasetlere ve plaklara yatırıyordum. O sırada İstanbul Festivali’nin yaz aylarında 2-3 hafta süren yabancı konserleri dışında İstanbul’da hiçbir etkinlik olmuyor ve bu festivale de her yıl merakla beklediğim, gelmesini istediğim kimse gelmiyordu. 1990 yılında Efes Pilsen Blues Festivali’nin kitapçığına yazılarımla katkıda bulundum. Festivale katılan Clarence “Gatemouth” Brown için festivalin kitapçığındaki yazımda “Batı’nın En Hızlı Gitar Çalan Siyah Kovboyu” başlığım tüm basında aynen kullanılmıştı. Herhalde bu başlık hepsine ilginç gelmişti. Aynı zamanda Clarence Gatemouth Brown’ın 3 gün boyunca rehberi, arkadaşı ve danışmanı olmuştum. Festivalin ardından oturup düşündüm. Madem İstanbul’a benim sevdiğim isimleri kimse getirmiyor, kendim getireyim bari dedim. Tabii söylemek kolay, yapmak zordu ve cahil cesaretiyle işe koyulup 1 Nisan 1991’de Majör Müzik Organizasyon’u kurdum. Hala aynı heyecanla şirketimin başında devam ediyorum.
Bu arada sizin söylemediğiniz ama benim bildiğim bir notu da hatırlatmak istiyorum. Çeviri konusunda, David Hatch ve Stephen Millwark adlarında Amerikalı iki akademisyen tarafından yazılan “Blues’dan Rock’a – Pop Müziğinin Analitik Tarihi” kitabını askerde çevirmişsin. Kendinden söz etmeyi pek sevmiyorsunuz ama bu alemde ne acılar çektiğinizi ben yakından biliyorum.
500 bin $’lık bütçe
Bugüne kadar yaptığın etkinliklerin Tümünün ortalama bütçesi ne idi?
Büyük konserleri dikkate alırsak, sanırım 400-500 bin dolar civarında dersem yanlış olmaz.
Aslında bu sektörde milyon dolarlar dönüyor. Sizin konserlerde makul bütçeler olmuş. Bu her halde sizin başarınızdan dolayı. Pekiyi ne değişti de artık eskisi gibi büyük organizasyonlar olmuyor?
Olmuyor çünkü benim gibi organizatörler için en büyük korkulu rüya döviz kurlarındaki artıştır. TL ne kadar değerli olursa bizim için büyük konserler yapmak o kadar kolay olur. Ancak Dolar’ın yüksek, alım gücünün düşük oluşu bizim önümüzdeki en büyük engeldir. Bunun aksi tam bir kumardır.
Başınızdan geçen ilginç veya zor durumlar, komik hikayelerden aklınızda neler kaldı?
Sayısız hatıram var elbette ama bunlardan birini anlatmaya çalışayım. 1998 yılında, gençliğimin hayal gruplarından biri olan Led Zeppelin’in iki lider üyesi Jimmy Page & Robert Plant’in Doğu Avrupa turnesinin son ayağında 5 ve 6 Mart’ta konserlerini yaptım. Bir daha tekrarlanmayacak bir turne olduğu için benim için bu konserin ayrı bir önemi vardır. Nitekim de öyle oldu. Solist Robert Plant, konserden 6 ay kadar önce İstanbul’u turist olarak gezmiş, epey şey görmüştü. Bir akşam bize “beni izleyin sizi gerçek müziğin yapıldığı bir yere götüreceğim” dedi. Bütün kafile Taksim’e geldik. İstiklal Caddesi’nden aşağı doğru yürümeye başladık. Önde Robert Plant rehberimiz gibi, yanında ben, arkada Jimmy Page ve diğer müzisyenler, şirketten arkadaşlar ve güvenlik elemanları tam bir turist grubu gibi yürüdük. Galatasaray meydanını geçtik bize hala “gelin, gelin” diyor. Baro Han’ı geçtikten 1 ya da 2 sokak sonra sağa saptık. Karanlık ve dar bir sokaktı. Yürümeye devam ettik. “Geldik” dedi ama karşımızda yamru-yumru neonla yazılı “Karadeniz Müzikhol” dışında küçücük bir pavyonumsu yerden başka bir yer görünmüyordu. “Burası mı?” diye sordum. Herkes arkamda merakla bekliyordu, “evet burası” dedi. Birkaç basamakla aşağı indik, 4 beyaz plastik masalı ve sandalyeli küçücük bir yerdi. Duvarda küçük ekran bir TV asılıydı. Bir masada Karadenizli abiler ellerinde kemençeyle türküler söylüyorlardı; başka da kimse yoktu. Oturduk, hepimize bir şeyler ısmarladı, abileri dinlemeye başladık. “Çayeli’nden öteye, gidelum yali yali…” türküsünü söylüyorlardı. Robert Plant bana döndü ve “Eyüp, bu müziği duyuyor musun?” dedi, “işte gerçek müzik bu. Hepinizi buraya bunun için getirdim” dedi. Hepimiz şaşırmış ama mutlu da olmuştuk. Hem benim Karadeniz köklerimden, hem de onun o müzikteki saflığın farkına varıp o zahmete katlanmış olmasına sevinmiştim.
Deep Purple konseri
Deep Purple konserinin önemi ve başarısı konusunda ne diyeceksiniz?
2014 yılında KKTC’deki Deep Purple konserinin önemi çok büyük. Son derece zor bir operasyondu ama grubun da desteğiyle gerçekleştirildi. Ada nüfusunun neredeyse yüzde 20’si konserdeydi diyebilirim. KKTC’de Deep Purple konserinin gerçekleşmesinin yanı sıra önemli bir şey daha oldu. Grup, Ercan Havalimanı’na British Airways uçağıyla geldi. 1974 yılından bu yana, 40 yıl sonra ilk kez olan tarihi bir olaydı dünyada ve adada büyük sansasyon yaratmıştı.
Yeni projeler var mı?
Hem Türkiye hem de KKTC’de yeni projeler elbette var. Ancak henüz konfirmasyon aşamasında olduklarından duyurmak için şimdi erken.
Bence de önümüzdeki günlerde geçmişin ünlü önemli sanatçıları gelemeyecek. Bu ülke birbirinden ünlü dünya starlarına ev sahipliği yapmış bir ülke. Ancak, bilet fiyatlarının artan sanatçı maliyetlerini karşılamaması ve artık sponsorların bu konuya para ayırmamaları yüzünden önümüzdeki dönemde konser vermesi planlanan yabancı yıldızlar ile şimdilik herhangi bir anlaşma yapmak çok zor. Döviz kuru nedeniyle 8 günde 4.3 milyon TL arttan maliyetleri Türk Lirasıyla bilet satıp dövizle sanatçı getirmek şu günlerde maalesef hayalleri süslüyor. Umarım her şey düzelir savaşsız ekonomisi düzgün bir ülkede yine dünya starlarını seyredip, dinleyebiliriz.