BATI GHAT DAĞLARI'NDAKİ VAHŞİ HAYAT
Batı Ghat Dağların bir dünya mirası olmasının bir kaç nedeni var. Buradaki tropikal bölgede Hindistan'ın önemli sayıda kaplanları ve filleri yaşıyor. Hindistan genelinde yaklaşık üç bin kaplan bulunuyor ve bu da dünya kaplan nüfusun yüzde yetmişine denk geliyor

Deniz DİKMEN
Hayatta dünyayı gezerken bence en güzel şeylerden bir tanesi, hiç adını sanını duymadığınız bir yere gitmeniz ve harika sürprizlerle karşılaşmanız.
Bizim için Hindistan’ın Batı Ghat Dağları’na olan yolculuğumuz bu şekilde olmuştu. Ghat Dağların veya yerel adıyla Sahyadri ismini hiç duymamıştım fakat, her zaman ki gibi nasıl bir yer olduğunu merak ediyordum. Bu tarz ülkelerde özellikle dağ yollarından gidince yolların emniyeti konusunda bazen tedirgin oluyorum çünkü bir kere o yollara girdiğiniz zaman bir daha dönüşü olmuyor. Yolun sathı çok bozuk, yan taraflar uçurum ve emniyetsiz, yol çökmüş veya sular altında kalmış olabiliyor. Bunlar yola çıkmadan önce biraz gerginlik yaratabiliyor ama Batı Ghat Dağları’nda bu konuda herhangi bir sorun yaşamamıştık.
‘Ghat’ kelimesi Hintçede “Dağ geçidi” veya “Suya inen basamaklar” anlamına geliyor.
Kerala Bölgesi’nden Sri Lanka’ya geçmeden önce bu Batı Ghat Dağları’nı da görmek istemiştik.
Ghat Dağları’nı duymamış olabilirsiniz
Siz de Ghat Dağları’nı duymamış olabilirsiniz. Oysa Hindistan’ın batı kıyısında bulunan bu dağlar 2012 yılından bu yana bir UNESCO Dünya Mirası olarak kabul ediliyor.
Ghat Dağları kuzeyden güneye yaklaşık 1600 kilometre uzunluğunda, Himalaya bölgesindeki dağlardan daha yaşlı ve büyük fay bloklarından oluşuyor. Yaklaşık yüz altmış bin kilometrekarelik bir alanı kaplıyor. Biz de kendimizi işte bu devasa alanın içinde, bu muhteşem yemyeşil dağların arasında bulmuştuk ve Periyar veya diğer adı ile Thekaddy’ye gitmek için yol alıyorduk. Hava güzel yollar kalabalık değil. Ara ara sadece yerel simsiyah gözleriyle ve hafif koyu tenleriyle çok güler yüzlü ve turistlere çok meraklı köylülerle karşılaşıyoruz. Birçoğu geleneksel kıyafetler giyiyor, “tuk tuk” insan taşıyan 3 tekerlekli motorlarla dağ yollarında hızla yanımızdan geçiyorlar. Yollar genelde biraz virajlı ama muhteşem manzaralar bize eşlik ediyor. Burada yolculuk yapmak oldukça heyecan verici.
Batı Ghat Dağların bir dünya mirası olmasının bir kaç nedeni var. Buradaki tropikal bölgede Hindistan’ın önemli sayıda kaplanları ve filleri yaşıyor. Hindistan genelinde yaklaşık üç bin kaplan bulunuyor ve bu da dünya kaplan nüfusun yüzde yetmişine denk geliyor. Bu sebeple dağlarda çok sayıda doğal hayatı koruma parkı bulunuyor. Diğer yandan bölgede yetişen bitki örtüsü ve florası endemik çeşitliliği bakımından dünyanın sekizinci sırasında ve çok özel. Jeolojik olarak da burası yaz aylarında Muson Rüzgarlarını ve yağmurlarını kucaklayan ve toplayan çok önemli bir coğrafya. Hindistan’ın bu bölgesinde yaşayan yaklaşık 245 milyon insanın içme suyu bu Batı Ghat Dağları’ndaki su havzalarından tedarik ediliyor.
Maymun sürüsü bizi karşılıyor
Batı Ghat Dağları’nda ayrıca dünya çapında tehlike altında olan 325 beş hayvan türü yaşıyor. Bu yemyeşil dağ zincirlerin yamaçlarında, daracık yollardan bu harika tropikal ormanlarda, koskoca yaprakları ve gövdeleri olan ağaçların ve hiç bilmediğimiz bitkilerin yanından geçiyoruz. Zaman zaman bulutlar dağların zirvesinde kendini gösteriyor. Gözün alabildiği kadar doğal yemyeşil bir ortam var. Yerleşim yok denecek kadar az. Akşamüstü Thekaddy’ye varıyoruz fakat yol müsait olmadığından Kumily’deki otelimize ulaşmak için araç değiştirip ciplerle yukarı tırmanıyoruz. Otelimiz dağların en tepesinde ve bizim odamız en üst terasta. Ağaçların arasından Batı Ghatlar’ın muhteşem manzarasını beyaz bulutların arasından izleyebiliyoruz. Otelin sonsuz havuzunda ise bu sıra dışı ortamda dinlenmek ve doğayı nüfuz etmek harika. Buranın havası da farklı, bol oksijenli ve hafif nemli gibi.
Batı Ghatlar’a gelmemizin esas amacı aslında iki bin metre yükseklikte bulunan “Periyar Tiger Reserve” yani Periyar Kaplan Koruma Alanını ziyaret etmek. Ciplerimizle ertesi sabah tekrar yola koyularak yakındaki bu milli parka gidiyoruz. Parkın otobüsü bizi Periyar Gölün kıyısına kadar taşıyor. Otobüsten iner inmez bir maymun sürüsü bizi karşılıyor. Ağaçlardan uzun kollarıyla salınarak gelip bizden muz veya fındık fıstık dileniyorlar. Maymunlar vahşi ve bu nedenle de biraz agresif.
Dikkat etmemiz lazım
Dikkat etmemiz lazım çünkü bize yaklaştıklarında bir tırmık atsalar yeter, hastahaneye gidip aşı olmamız gerekir. Biliyorsunuz maymunlar dünyada en çok hastalık taşıyan hayvanlardan birisi.
Periyar Milli Parkı yaklaşık 925 kilometrekare büyüklüğünde ve 1978 senesinden beri buradaki vahşi hayvanlara ve bitkilere koruma sağlıyor.
Parkın içinden Periyar ve Pamba Nehirleri geçiyor ve Periyar Gölü bulunuyor.
Olağanüstü güzellikteki teak, mango, gül, jakaranda, okaliptus, bambu, banyan ve sandal ağaçları, 140 çeşitten fazla orkide ve 170 çeşit çimen parkı süslüyor.
Parkın yakın çevresinde çay, kahve ve kakule yetiştiriliyor.
Bir tekneyle gölün üstünde dört saatlik bir tura katılıp çevredeki doğal hayatı izleyeceğiz. Can yeleklerimizi giyip teknemizde yerimizi alıyoruz.
Su çok sakin, hafif bir akıntı var. Çevrede sadece hayvanların seslerini duyuyoruz, başka hiç ses yok. Periyar Gölün üstünde teknemizle bu sessizlikte süzülürken sanki dünyadan kopmuş sürreal bambaşka bir diyarda gibiyiz. Nefesimizi kesmiş sağlı sollu kıyı şeridini gözlemliyoruz ve nereden hangi hayvan çıkacak diye bekliyoruz. Doğanın renkleri sabahın bu saatlerinde inanılmaz güzel.
En büyük dileğimiz elbette bir kaplan görmek ama bunun için çok büyük şans gerekiyor. Periyar Milli Parkı’nda yaklaşık 40 tane Bengal kaplanı yaşıyor ve yetkililer popülasyonu korumak ve çoğalması için elinden geleni yapıyor. İçlerinde çok ender olan beyaz kaplan da var. Kaplanların yanı sıra parkta sekiz yüz kadar Asya fili yaşıyor.
Teknemizle yavaş yavaş yol alırken hayvanlar bir bir nehir kenarına geliyorlar.
Bir sürü “gaur” yani Hint bizonu su içmek için yaklaşıyor. Gaurlar ortalama bir ton ağırlıkta olup bizon ailesinin en ağır türü sayılıyor.
İlerdeki kıyıda ‘dhole’ diye adlandırılan Asya’nın vahşi köpekleri su kenarında volta atıyor. Onları Avustralya’daki dingo köpeklerine benzetiyoruz. İki dhole o kadar güçlü ki kendilerinden çok daha büyük bir geyiği suyun içinde kolaylıkla boğup kıyıya sürükleyip kendilerine öğle yemeği yapabiliyorlar. Parkta bunun gibi yabani domuzlar, Sambar geyikleri, Hindistana has dev sincaplar, tembel ayılar, Nilgiri keçileri, çizgili kuyruksürengilleri, Nilgiri maymunları gibi bir çok memeli hayvan, 300 çeşit kadar kuş ve kelebek, 45 çeşit sürüngen ve yılan, çeşit çeşit büyük kertenkeleler, monitörler, bir çok rengarenk kurbağalar, balıklar ve böcek çeşitleri var.
İnanılmaz yoğun bir ekosistemin çarkları burada dönüyor. Suyun üstünde bulunan kurumuş ağaç köklerin üstüne konan siyah balıkçılları izliyoruz. Uzakta bir fil ailesi suyun kıyısına geliyor. Çok şirinler.
Vahşi doğal yaşamı izliyoruz
Gün boyu büyük bir keyifle Periyar’daki vahşi doğal yaşamı izliyoruz. Hayvanlar alemi hep bir hareket halinde. Ya kendi sürülerinin peşinde koşuyorlar. Ya düşmanlarından kaçmak için veya yavrularını korumak için koşuyorlar. Sürekli bir enerji boşaltıyorlar.
Bu güzelim parkta ister bizim gibi bir tekne turu, ister parkın içinde konaklama yapıp gündüz veya gece rehberler eşliğinde yürüyüşler yapabilirsiniz veya çok basit bir salın üstünde nehirde bir gezinti yapıp çevredeki doğal yaşamı keşfedebilirsiniz.
Biz turumuzda ne yazık ki bir kaplan görme fırsatı yakalayamadık ama kanımca bu aslında güzel bir haber çünkü bu ender ve tehlike altındaki hayvanlar aslında ne kadar insanlardan uzak olursa o kadar iyi.
Genelde kaplanlar ormanın daha derinliklerinde yaşamına devam ediyor. Parkın yetkilileri onları kameralarla takip edip zaman zaman sayımlarını yapıp, desteğe ihtiyaçları olduğunda devreye giriyorlar ve olabildiğince insanlardan uzak tutmaya çalışıyorlar.Sorunlu olan hayvanları bir müddet korumaya alıp daha sonra tekrar vahşi doğaya geri kazandırıyorlar .
Onlar vahşi doğanın gerçek sevenleri ve bekçileri. Biz de bu gezimizin sonunda Batı Ghat Dağları’na bize kucağını açıp bu muhteşem doğal görüntüleri ve bu harika günü bağış ettiği için minettarız.
Pek kimsenin bilmediği ve duymadığı dünyanın bu harika köşesinde muhteşem günler geçirdik. Umarım en yakın zamanda dünyanın çok bilinmeyen başka cennet köşelerine gidip sessizce oradaki güzellikleri keşfetmeye ve sonuz bir keyif almaya birlikte devam ederiz.
