BALTIK ÜLKELERİ ELEKTRİK ŞEBEKELERİNİ AVRUPA'YA ENTEGRE ETTİ
Baltık Ülkeleri (Estonya, Letonya ve Litvanya), elektrik şebekelerini Kıta Avrupası Senkron Alanı (CESA) ile entegre ederek Rusya ve Belarus'un elektrik sistemlerinden tamamen ayrıldı.

Kübra YILMAZ
Baltık Ülkeleri, yıllardır devam enerji bağımlılığını sona erdirerek Avrupa Birliği’nin Kıta Avrupası elektrik ağına bağlandı. Bu geçişle birlikte bölgenin enerji güvenliği güçlenirken, Rusya’nın Baltık ülkeleri üzerindeki potansiyel enerji etkisi ortadan kalktı. Kıta Avrupası senkron ağına katılım, Baltık ülkelerinde arz güvenliği ve piyasa istikrarını artıracak. Avrupa elektrik piyasasına tam entegrasyon sağlanarak ticaret hacmi ve fiyat istikrarı geliştirilecek. Polonya ile yeni bağlantılar kurularak altyapı güçlendirildi. Avrupa Birliği, entegrasyon sürecini desteklemek için 1,2 milyar Euro yatırım yaptı. Avrupa Bağlantı Tesisi (CEF) fonları sayesinde süreç planlanandan önce tamamlandı. Bu sayede Baltık Devletleri artık AB’nin enerji politikalarına tam uyumlu hale geldi.
GersData Kurucusu ve Enerji Uzmanı Raşit Kırkağaç ile Baltık ülkelerinin elektrik şebekelerini Avrupa'ya entegre olması üzerine bir röportaj gerçekleştirdik.
Baltık ülkelerinin bu hamlesini nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu kararın ülkelere olumlu ve olumsuz etkileri neler olacak?
İlk olarak baktığımızda bu adım Baltık Ülkeleri için bir dönüm noktası diyebiliriz. Siyasi konjonktürde Avrupa ile hareket eden bu ülkelerin Rusya ve Belarus şebekelerine bağlı olmasının hiç bir gerekçesi yok. Ayrıca yıllarca süren enerji bağımlılığından kurtulmaları ve Avrupa elektrik şebekesine entegre olmaları da bölgenin enerji güvenli perspektifi ele alındığında büyük bir adım olarak görülebilir. Bu sayede Rusya'nın enerji etkisinin bölge açısından kırılmasının siyasi dengeleri de değiştireceğini unutmamak gerekiyor.
Entegrasyonun Avrupa ve Baltık Ülkeleri açısından olumlu tarafına bakarsak öncelikle enerji arz güvenliğinin sağlanacağını söylemek gerekiyor. Avrupa elektrik piyasasına tam entegrasyon sayesinde ticaret hacmi ve fiyat istikrarının gelişeceğini de eklemek gerekiyor. Ben açıkçası Polonya ile kurulan bağlantının da altyapıyı güçlendireceğini düşünüyorum. Ayrıca, AB'nin enerji politikalarına tam uyum sağlanmış olacak. Böylece bölgenin potansiyel yenilenebilir enerji alanı kullanıma açılacak ve yenilenebilir enerjiye geçiş hızlanacak.
Bu bahsettiklerimiz entegrasyonun olumlu yönleri ama bir de madalyonun diğer tarafına bakmak gerekiyor. AB enerji piyasalarında özellikle bu sene ciddi fiyat dalgalanmaları görüyoruz. Bunun birçok sebebi var. Avrupa bazı konularda çok ciddi şekilde ilerlerken bazı konularda gelecek tahminlerini yeteri kadar iyi yapamadı. Bu denli Rus gazına bağımlılığının sonuçlarını hesap edememekle birlikte bunu dengeleyebilecek nükleer enerji gibi bazı yatırımları da görmezden geldi ya da devreden çıkardı. Bu konuda herkesin yanlış bildiği bir mesele de var. O da Avrupa'nın kömür santrallerini tamamen kapattığıyla ilgili. Aslında Avrupa'da emre amade birçok kömür santrali olduğunu da biliyoruz. Şimdi tüm bu realite üzerine tekrar Baltık Ülkeleri'ne geri dönersek bölgede 1,2 milyar Euro'luk altyapı yatırımına rağmen frekans ve voltaj uyumluluğu için daha fazla finansmana ihtiyaç duyulabilir. AB'ye tam entegrasyon arz krizleri yaşanması durumunda Baltık Ülkeleri'ni zor durumda bırakabilir. Tüm bunlarla birlikte Rusya'nın bu duruma bir yanıt vereceğini de göz ardı etmemek gerekiyor. Aslında geçiş 2017 yılından bu yana gündemde olan bir konu ve Rusya, Baltık Ülkeleri'nin Rus enerjisini bağımlılığı bahane ettiğini düşünüyor. Bu entegrasyonla birlikte Rusya Enerji Bakanlığı son dönemlerde statüsü tartışma konusu olan Kaliningrad'ın enerji sisteminin kendi kendine yetebilmesi konusunda ciddi hazırlıkların yapıldığını ve sorun yaşanmayacağını açıkladı.
Bu durum Türkiye için ne gibi fırsatlar sunuyor?
Son dönemlerde baktığımızda özellikle küresel enerji piyasalarında yatırımlarıyla öne çıkan Türk şirketleri olduğunu görüyoruz. Baltık Ükeleri'nin AB'nin yenilenebilir enerji hedeflerine uyum sağlamak zorunda olduğu gerçeğiyle birlikte rüzgar ve güneş enerjisi yatırımları büyük ölçekli finansman gerektiriyor. Şirketlerimizin yenilenebilir enerji alanında dünya ile yarışabilecek hatta standartları aşabilecek mühendislik potansiyeline sahip olduğunu unutmamak gerekiyor. Entegrasyonun yukarıda belirttiğimiz olumsuz koşulları bölgede depolama sistemlerinin önemini de artıracak. Bence Türkiye'nin bu konuda da bir fırsatı olabilir.
Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?
Bu gelişme, Avrupa'nın enerji bağımsızlığı yolunda attığı önemli bir adım. Ancak uzun vadede nasıl sonuçlar doğuracağını yakından takip etmeye devam edeceğiz. Özellikle Rusya'nın tepkisi ve AB enerji piyasalarındaki dalgalanmalar Baltık ülkeleri için önemli riskler oluşturuyor.