SON DAKİKA
Gıda ve Gastronomi Pazartesi 13 Nisan 2020 02:54

BALDA ŞIFA VARDIR...

Bal ve diğer arı ürünlerinin sağlığa oldukça olumlu etkisi var. Bu ürünlerle zenginleştirilmiş bir sağlıklı beslenme kürü uygulandığında bağışıklık sistemi sorunları ve buna bağlı olarak gelişen enfeksiyon hastalıklarına yakalanma riski önemli oranda düşmektedir.

Balda şıfa vardır...

Gastronominin temel taşlarından biri bağışıklık sistemini besleyen gıdalardır. Bu dönemde de yazdığım yazılar genellikle bağışıklık sistemi ile ilgili olmaktadır. Çünkü vücudumuzu güçlendiren, güçlü tutan ve koruyan gıda maddelerini iyi bilmeliyiz ki hastalıklara karşı direnç gösterelim. Artık hepimizin malumu sanırım, tüm dünya ciddi olarak bir virüsün etkisi altında ve bu virüsten korunmanın mutlaka bir çaresini bulmalıyız diye düşünüyorum. Bana göre buda güçlü bir bağışıklık sisteminden geçmektedir. Aslında bu hastalığa yakalanma riskimizin oldukça yüksek olduğunu görüyorum, çünkü yayılma hızı çok fazla. Belki de bu hastalığa yakalanabiliriz, ama tedavi ve bağışıklık sistemini güçlü tutarak bunu yenebileceğimizi öngörüyorum. Dünyada şu andaki rakamlara göre bu hastalığa yakalanıp iyileşen hasta sayısındaki oran yüzde 20’yi aşmış durumdadır. Buda sanırım benim tezimi doğrular mahiyettedir. Sayın bakan Fahrettin Koca’nın açıkladığı bilgilere göre, ülkemizde de hastalardan yoğun bakıma alınma oranı gittikçe düşmektedir.

Bal konusuna girmeden önce, öncelikli olarak son zamanlarda artan bu virüs olaylarından dolayı, toplum olarak acaba biz niye bu kadar hastalıklara açık olduk diye düşünmemiz gerekiyor. Nerede hata yapıyoruz, bunun iyi araştırılması lazım. Sanırım en birinci neden, vücudumuz için çok faydalı bazı besinleri yemiyoruz. Belki araştırmada, ülkemizde ve dünyanın birçok yerinde bağışıklık sistemini güçlü tutan bu yiyecek ve besinlerin yeterince tüketilmediği ortaya çıkacaktır. İşte bu yeterince tüketmediğimiz besinlerden biri olarak gördüğüm ve çok önemsediğim Bal’ı anlatmak istiyorum. İbn-i Sina, bal için “yiyeceklerin yiyeceği, içeceklerin içeceği ve ilaçların ilacı bal’ dır” demektedir. Hz. Peygamberimizde “kim, her ay üç gün sabahleyin, bir kaşık bal alırsa; o kimsenin başına, büyük bir hastalık gelmez." demektedir. İster bal konusunda sahtekârlıkların artmasından deyin, ister bazı hocalarımızın bal yemenin şeker hastalığını tetikler demeçlerinin etkili olmasından deyin ne derseniz deyin sonuç olarak biz bal tüketmeyi toplum olarak bıraktık diyebilirim. Konuyla ilgili yazımı yazarken gördüm ki kuranda bal ile ayetler var. Bu dini referanslı bir yazı değil ama buraya almadan da edemedim. Ayrıca “Arı” adıyla özel bir süre ismi bile var. Bu kadar önem verilen bir konuyu biz atlıyoruz sanırım. Allah bu ayette açık açık arıya ilham ettiğini ve balın içinde şifa olduğunu bildiriyor.

“Sonra her türlü besleyici ürünlerden ye; rabbinin koyduğu kanunlara boyun eğerek çizdiği yollardan git!" Onların karınlarından, farklı renk ve çeşitlerde şerbet (kıvamından bir sıvı) çıkar ki onda insanlara şifa vardır. İşte bunda da düşünen bir topluluk için açık delil bulunmaktadır.” Nahl Suresi–69

Burada bahsettiğim faydalı olan bal, tamamen hakiki ve gerçek olan Bal’dır, yoksa altta bahsedeceğim katkılı ve sahte ballardan fayda ummak kesinlikle mümkün değildir. Türkiye bal ve arıcılık konusunda, çok zengin çiçeklerin varlığı ve uygun ekoloji açısından da önemli bir yere sahiptir. Bal ve diğer arı ürünlerinin sağlığa oldukça olumlu etkisi var. Bu ürünlerle zenginleştirilmiş bir sağlıklı beslenme kürü uygulandığında bağışıklık sistemi sorunları ve buna bağlı olarak gelişen enfeksiyon hastalıklarına yakalanma riski önemli oranda düşmektedir. Bal’ın kansızlık, A vitamini ve çinko eksikliklerini önlediği ve bağışıklık sistemin kuvvetlendirerek enfeksiyonlara yakalanma riskini azalttığı yapılan araştırmalarla ortaya konmaktadır.  

Peki, Doğal Bal Nasıl Anlaşılır


Doğal balın kaynağı yalnızca doğadır. Kesinlikle teknoloji vs. başka bir surette arının dışında bal yapılması asla mümkün değildir. Balda hile olup olmadığını kokusuna, kıvamına, tadına ya da görüntüsüne bakarak anlamak mümkün değildir. Balın doğal olduğunun anlaşılması için analiz edilmesi gerekir. Bal analizlerinin, konusunda uzman bir laboratuvarda gerçekleştirilmesi, sonuçların güvenilirliği açısından büyük önem taşımaktadır. Analiz kapsamında ilk olarak balın gerçekliği incelenmelidir. Bu aşamada IRMS, HMF, prolin, diastaz, nem, iletkenlik değerleri ve şeker yapısı değerlendirilir. Kimyasal analizin yanı sıra balın duyusal olarak da incelenmesi gerekir, sonraki aşamada kimyasal analiz sonuçlarının duyusal analiz sonuçları ile uyumu kıyaslanmalıdır. Balın doğallığı anlaşıldıktan sonra kalıntı analizleri yapılmalıdır. Bu kapsamda naftalin analizinin yanı sıra sulfamethazine, tetrasiklin ve streptomisin kalıntılarının araştırılması gerekir. Kalıntı analizinin ardından polen analizi ile arının hangi çiçeklerden nektar aldığı belirlenmelidir. Bu sayede balın orijin tespiti yapılabilmektedir. Son aşamada analiz sonuçlarının bal konusunda uzman ve deneyimli bir ekip tarafından değerlendirilmesi ve yorumlanması gerekir.

Bal alacaksanız bu tür testleri yapılmış ürünleri tercih etmelisiniz. Yada güvendiğiniz bir bal üreticisinden temin edeceksiniz, belki yerinde görerek de satın alabilirsiniz. Siirtli olmam dolayısıyla “Pervari Balı” kullanıyorum. Sağ olsunlar güvendiğim kişilerden balımı temin ediyorum. Merak etmeyin ülkemizde bu testleri yapılmış balları satan bal firmaları da bulunmaktadır. Ürün etiketinde yer alan (QR) kare kodunu okutarak ya da etikette yer alan ID numarasını girerek satın alınan balın hangi bitkilerden elde edildiğini bile görüntüleyebilirsiniz.  Yine bu firmaların ballarının üzerinde belirtilen parti numarasına bakarak, Türk Gıda Kodeksi’ne uygun olduğunu gösteren, TÜRKAK tarafından akredite edilmiş Araştırma ve Kalite Kontrol Laboratuvarı’nda yapılan analizler sonucunda oluşturulmuş analiz raporlarına bile ulaşabilirsiniz. 

Gerçek Bal

Bal arıları tarafından orijinal kovanlarında, çeşitli bitki kaynakları kullanılarak üretilen ve üretim mevsiminde ya da sonrasında herhangi bir şeker şurubu ve katkı maddesi ilave edilmeyen baldır.

Katkılı (Tağşişli) Bal

Üretim aşamasında arının değişik şeker şurupları ile beslenmesi, üretimden sonra şurupların katılması, farklı özellikteki balların karıştırılması, düşük rutubet içeriğine sahip ballara su katılması gibi yapılan işlemlerle genel bileşim özellikleri değiştirilmiş balları kapsamaktadır.

Sahte Yapay (Taklit) Bal: 

Tamamen arısız bal üretimi demektir. Üretimde arının hiçbir katkısı olmadan tamamen kimyasal yolla, değişik şeker şuruplarından elde edilen balları kapsamaktadır. 

Bal Kadar Önemli Olan diğer Türevleri

Propolis

Arılar bu balı yaparken aynı zamanda bitkilerin filiz ve tomurcuklarından topladıkları reçinemsi maddelerden, kovanlarını mikroplara ve dış etkenlere karşı korumak için “Propolis” üretirler. Bitkilerden toplanan bu Propolis maddesi, arılar tarafından balmumu ve bazı sindiririm salgıları ile birleştirilerek kullanılır.  Propolisin insan sağlığı üzerinde birçok olumlu etkisi bulunduğunu anlatan bilimsel çalışmalar bulunmaktadır. Kanıtlanmış bu etkilerin başında antimikrobiyal, antiviral, antiinflamatuvar ve antioksidan özellikleri, bağışıklık sistemi üzerindeki olumlu etkisi, cilt hastalıkları ve yaralara karşı iyileştirici, vücudun savunma elemanlarını uyarıcı etkisi gelmektedir.

“Arısütü” 

Arı sütü, bir haftalık genç arıların yutak altı bezlerinden salgıladıkları bir enzimdir. Arılar arı sütünü sadece kraliçe arı ve yavru arıların beslenmesi için üretirler. Kraliçe arı yaşadığı süre boyunca arı sütüyle beslenir. Arılar için çok önemli bir besin kaynağıdır. Arısütünün faydalı birçok özelliği bulanmaktadır. Arısütü insanda çeşitli fiziksel rahatsızlıkları ve kronik hastalıkları tedavi etmek için de kullanılır. Arı sütünde kalsiyum, bakır, demir, fosfor, silikon, sülfür ve potasyum gibi mineraller, Biotin, inositol, folat, nükleik asitler, gamma globulin  gibi vitaminler ve 17 farklı amino asit bulunur.

Polen, 

Bal arıları, bir çiçekten diğer çiçeğe polenler vasıtasıyla üreme hücresi transferi yaparlar. Bir taraftan da kalan polenleri kendi ihtiyaçları için kovana taşırlar. Petek gözlerine depolanan polenler arıların, protein, mineral ve vitamin ihtiyaçlarını karşılar. Yani arı kovandan çıkmadan önce ballı petek gözlerinden birine sokularak bir miktar bal yutar, sonra kovandan çıkarak, tozunu alacağı çiçek üzerine konar, önceden yutmuş olduğu balı çiçeğin erkek organları üzerindeki çiçek tozlarına boşaltır. Polen, çiçekli bitkilerde üreme sisteminin bir parçası olup, çiftleşmeyi sağlayan erkek üreme organıdır. Arılar bitki tozlaşmasının yaklaşık % 80'ini tek başına gerçekleştirebilirler. Polen ile çiçekli bitkiler arasında tozlaşma vesilesiyle üreme olur. Aynı zamanda bal arılarının gelişimi, beslenmeleri koloninin devamlılığını da polenler sağlar. Yaşamsal faaliyetlerin devamlılığı için bitkilerle iş birliği içerisinde olan işçi arılar, poleni büyük bir titizlikle toplarlar. Arı polenlerinin insan vücudunun bağışıklık sistemini güçlendirme, kilo kontrolü, alerji giderme, yaşlanma sürecini yavaşlatma gibi fonksiyonları bulunmaktadır. Polenin yapısal içeriğinde, aminoasitler, fenolik asitler, steroidler, enzimler antioksidanlar, beta karoten, kalsiyum, magnezyum, selenyum, nükleik asit, lektin, sistein, B1, B2, C ve E vitaminleri bulunur.

bal-1

Arı Ekmeği

Arı ekmeği, işçi arıların yavrularını beslemek için doğadan topladıkları polenin, arının kendi bünyesinden kattığı salgılarla zenginleşmiş, belirli bir süre sonunda olgunlaşmış halidir. Polenin bal ile mayalanması ile ortaya çıkan arı ekmeği, doğal bir vitamin ve mineral deposu olarak sentetik vitaminlere doğal bir alternatif oluşturur. Bilimsel çalışmalar arı ekmeğinin ülseratif kolit, anemi (kansızlık), karaciğer hasarı, depresyon üzerine olumlu etkileri olduğunu gösteriyor.

Bal Mumu

Balmumu, isçi arıların peteklerini yapmak için, 12–18 günlük yaş dönemlerinde 4, 5, 6 ve 7. abdominal segmentlerdeki karın halkalarında bulunan balmumu bezlerinden salgıladıkları yumuşak sarı veya daha koyu maddedir. Arılar 1 kg bal mumu yapmak için 10 ile 25 kg arasında bal tüketir. Balmumunda bol miktarda A vitamini bulunur. Saf balmumu daima beyaz renklidir.  Rengi salgılandığı anda beyaz olmasına rağmen, daha sonra koyulaşarak sarıya veya kahverengine döner.  Mum peteğindeki sarı renge, polen kaynaklı yağ içinde eriyebilen karotenoid pigmentleri neden olmaktadırlar. Bal mumu 65 derecelik ısıda sıvılaşabilen, bal kokusuna sahip ve kendine özgü lezzeti olan bir maddedir.  Bal mumu insan vücudunda nefesi ferahlatır, balgam oluşumunu engeller ve astım hastaları ile sinüzit rahatsızlığına iyi gelir. Bal mumu saman nezlesi olan hastalara da iyi gelmektedir.

Arı Zehiri

Arılar soktuğunda canımızı yakan ve bu yüzden insanların arılardan korkmasına sebep olan arı zehiri de bir arı ürünüdür. Bu ürün uygun bir teknikle arılardan toplanıp insanlığa yararlı olacak bir şekilde kullanılabilmektedir.

Apiterapi Bilim Dalı 

Apiterapi, Türkiye’de bal, polen, propolis, arı sütü ve arı zehiri gibi ürünlerle yapılan tedavi şeklidir. T.C. Sağlık Bakanlığı’nın Geleneksel, Tamamlayıcı Ve Fonksiyonel Tıp Uygulamaları Daire Başkanlığı Apiterapi’yi şöyle tanımlamaktadır.” Arı ve arı ürünlerinin koruyucu ve bazı hastalıkların tedavisinde tamamlayıcı uygulama yöntemi olarak kullanılması biçimidir. Başlıca arı ürünleri bal, balmumu, arı poleni,  propolis, arı sütü, apilarnil ve arı zehridir.”  Aslında Apiterapi adı verilen bal ve arı ürünleriyle tedavi, Çin tıbbında özel bir yere sahiptir ve bize de oradan intikal etmiştir. Bal, yüzyıllardır birçok hastalığın tedavisinde yardımcı Tıp olarak kullanılmış ve şekerden daha farklı görülmüş ve tüm eski tıp sistemleri tarafından da fark edilmiş besin kaynaklı bir ilaçtır. Bal Roma ilaç sanayiinde de besin kaynaklı bir ilaç olarak görülmektedir. Binlerce yıl önce yazılmış kitaplarda bile  “apiterapi” den bahsedilmektedir. M.S. 992 de ise Song hanedanlığı zamanında yazılan “azizlerin reçeteleri” adlı kitapta, yaşlanmayı geciktiren reçetelerde bal ve arı ürünlerine yer verildiği görülmüştür. Sümerlere ait tabletlerde de balın tedavi amaçlı kullanıldığı açıkça görülmektedir. 

Bal Hastalıklara Karşı Kalkan Görevi Görüyor

Sağlıksız ve yetersiz beslenme ile enfeksiyon hastalıkları birbirini çekmektedir. Eğer düzenli beslenemiyor ve beslenme düzeyimiz yetersiz kalıyorsa, enfeksiyon hastalıkları bize daha çabuk sirayet ediyor ve bağışıklık sistemimiz zayıf düştüğünden de bu hastalıklar bize rahatlıkla bulaşıyor.  Tükettiğimiz hakiki bal ise cilt ve mukozada ince bir film tabakası oluşturmakta ve bu tabaka cilt ve mukozayı enfeksiyonlara karşı da korumaktadır. Bu özelliği ile bal, aslında hastalıklara karşı bir kalkan görevi üstlenmektedir. Konuyla ilgili yapılan araştırmalarda bu durum bilimsel kanıtlarla da desteklenmektedir. 

Bal konusunda yapılan araştırmalardan sadece çok az bir kısmı, bal konusunda yazılmış bilimsel bir makaleden alıntılanmıştır.

Kaynak.

Esra ULUSOY - ARI BİLİMİ / BEE SCIENCE  89 U. Arı Drg. Ağustos 2012, 12(3): 89-97 BAL VE APİTERAPİ Honey and Apiteraphy (Extended Abstract in english can be found at the end of this article)

Balın bakteri, maya, mantar ve virüsler üzerine inhibitör etkisi bulunduğu, topikal bal uygulanmasının bakteriyel enfeksiyonları yok etmede ve deri hücreleri tarafından sitokin yapımında etkili olduğu bildirilmiştir. 

Balın antibakteriyel özelliği; asidik yapıda oluşuna, büyük oranda kuru madde (şeker) ve ayrıca enzimlerle glukozun parçalanması sonucunda oluşan antiseptik bir madde olan hidrojen peroksit içermesine bağlıdır. Yeni Zelanda’da üretilen Manuka balı bir firma tarafından teknolojik yöntemlerle bazı şifalı bitkilerle kombine edilerek piyasaya sürülmeye hazırlanmaktadır. Böylece balın bu yeni formunun hem antibakteriyel özellikleri hem de teröpatik ve ekonomik değeri balın saf haline göre daha da artacaktır. Balın antioksidan özelliği yapısında bulunan askorbik asit, tokoferoller, karotenler gibi bileşikler yanında çok sayıda polifenolik bileşiklerden kaynaklanmaktadır. Farklı botanik orijinli ballarda birçok fenolik bileşik tanımlanmaktadır. 

Balda bulunan bir flavonoid olan krisin’in (5,7-dihidroksiflavon) potansiyel antiinflamatuar ve antioksidan özelliklere sahip olduğu bildirilmiştir.  

Ayrıca balın antioksidan aktivitesi ile prolin içeriği arasında korelasyon olduğu bulunmuştur. Yüksek oranda pirolin amino asiti içeren bazı balların diğer ballara göre daha yüksek düzeyde antioksidan kapasiteye sahip olduğu tespit edilmiştir. Balın içerdiği çeşitli flavonoidlerden apigenin, pinosembrin, kampferol, kuersetin, galangin, krisin, hesperitin ve fenolik asitlerden ellagik, kafeik, pkumarik ve ferulik asitin antioksidan özelliklere sahip olduğu bilinmektedir 

Farklı orijinlerden birçok balın ayrıca radikal temizleme aktivitesine sahip olduğu da literatürde sıkça yer bulmuştur. 

Son zamanlarda bakteri ve rotavirüslerin neden olduğu gastrointestinal enfeksiyonlardan gastritis, duodenitis ve gastrik ülserde balın oral olarak kullanımının tedavi edici ve koruyucu olduğu rapor edilmiştir.  

Bal flavonoidlerinin botaniksel, coğrafi ve entomolojik orijinleri ile onların antikatarakt aktiviteleri arasındaki ilişki araştırılmıştır ve katarakt tedavisinde flavonoid içeriğinin önemli bir rol oynadığı düşünülmektedir. Yapılan çalışmalar sıçan ve fare tümörlerinde balın antitümör etkinliği ve antimetastatik etkilerinin olduğunu göstermektedir. 

Özetle, 

Yapılan araştırmalarda Balın kanser de dahil olmak üzere bir çok hastalıkta enerji ve şifa kaynağı olarak kullanıldığı bildirilmiştir. Balın prostat kanser hücreleri üzerinde çoğalmayı önleyici etki gösterdiğini ve bu etkinin balın krisin içeriğiyle ilişkili olabileceğini rapor etmişlerdir.