Bugün yazımda sizi çok uzaklara, çok keyifli vakit geçirdiğimiz farklı diyarlara götüreceğim. Avustralya turumuz çerçevesinde, Avustralya kıtasının en kuzey noktasında bulunan Darwin kentindeyiz. Darwin 150 bin nüfusu ile Avustralya'nın ‘Northern Territories’ denilen Kuzey Toprakları eyaletinin başkentidir. Darwin ismini bilim adamı Charles Darwin’den almıştır ve gerçek vahşi bir doğanın ortasında konumlanır.

Devasa büyüklükteki Kakadu Ulusal Parkı, Litchfield Ulusal Parkı ve Katherine Gorge Darwin’e çok yakın mesafelerde bulunur ve bölge her sene çok sayıda doğasever turist çeker.

Kuzey Toprakları genel olarak bir tropikal iklimin içinde yer almaktadır ve bu nedenle 

Mayıs'tan Eylül'e kadar sıcak ve güneşlidir fakat Ekim'den Nisan'a kadar çok nemlidir, fırtınalıdır ve şiddetli muson yağmurları yağar. Turistler için en güzel mevsim Nisan'dan Eylül'e kadar uzanan serin ve kuru mevsimdir.

‘Vahşi doğanın içinde bulunan bir kent’

Darwin “vahşi doğanın içinde bulunan bir kenttir” diyorum. Çünkü çevrede her türlü tatlı ve tuzlu su timsahları, denizde çok tehlikeli hatta ölüme sebebiyet verebilen deniz anaları türleri ve aklınıza gelebilecek bir çok yabani hayvan bulunur. Bu nedenle, bu bölgede gelişi güzel plajlardan denize giremezsiniz ve uyarı levhalarına uymak durumundasınız. Ormanların içinde ise, gene ölümcül etkileriyle dünyanın en zehirli örümcekleri ve yılanları yaşar. 

Bir kaç gün Darwin bölgesinde ulusal parklarda harika günler geçirdikten sonra bugün, yolumuz hiç unutamayacağımız özel bir çiftliğe düşüyor.

Sabah aracımıza binip yol arkadaşlarımızla birlikte Darwin’in 72 kilometre batısında bulunan ‘Humpty Doo Barramundi Çiftliği’ne gidiyoruz.

Çiftliğe bir saatlik yol kat ederek varıyoruz. Tam Darwin ile Kakadu National Park arasında Adelaide Nehri’nin kıyısında bulunuyor.

Bu çiftlik Avustralya’nın en büyük Barramundi çiftliklerinden biri ve bizler çiftlik sahibinin özel davetlisiyiz.

Aracımızda neşemiz yerinde çünkü çok özel bir gün bizi bekliyor.

Çiftliğe giderken yolumuzda değişik sürüngenler, kertenkeleler, beyaz kakadular, siyah leylekler, kangurular gibi endemik hayvan türleri bize eşlik ediyor. 

Buradaki fauna ve flora bizim alışık olduklarımızdan gerçekten çok farklı ve böylece her yerde gözlemlenecek çok şey oluyor. 

İkonik bir balık; Barramundi balığı

Barramundi denilen balık türü, tuzlu suda olduğu kadar tatlı suda da yaşayabilen ikonik bir Güney Asya ve Avustralya balığıdır. Binlerce yıldır Güney Asya ve Avustralya sofralarının sevilen bir besinidir. Barramundi uluslararası alanda aynı zamanda Asya levreği veya dev deniz levreği olarak ta bilinir. Yaşam alanları ise, Basra Körfezi'nden Çin'e ve Güney Japonya'ya, güneyde ise Papua Yeni Gine'ye ve kuzey Avustralya'ya kadar bir bölgedir. Yaşamlarını kıyı bölgeler, akarsular, nehirler, göller, billabonglar ve haliçlerde geçiriyorlar. 

Barramundi Avustralya’da kullanılan adıdır. Anlamı da “büyük ölçekli balık” demektir.  Bu tip balıklar 1 buçuk metre uzunluğa ve 50 kg ağırlığa kadar büyüyebilirler. Yaşam döngüleri boyunca, erkekten kadına cinsiyet değiştirirler. Yani erkek doğar kadın ölürler. 

Barramundi, amatör balıkçılar tarafından tadı, boyutu ve kancaya takıldığında savaşan ruhu nedeniyle çok sevilir. Bir Barramundi’nin bir larvadan (5 mm) hasat boyutuna kadar beslenmesi için iki seneye ihtiyacı vardır. Büyük bir dişi balığın mevsiminde 32 milyona kadar yumurtası olabilir.

Bugün ise Avustralya kıtası için büyük ölçüde Barramundi balığı yetiştiren bu özel çiftlikte misafiriz. Barramundi'nin doğal bir ortamda nasıl yetiştirildiğini öğreneceğiz. 

Çiftliğe vardığımızda çiftliğin genç sahibi Dan, bizi çok sıcakkanlı bir biçimde karşılıyor.

Dan, eşi, iki çocuğu, annesi, babası ve çiftliğin personeli ile birlikte bu çiftlikte yaşıyor.

Türkiye’ye olan sevgilerinden dolayı, bugünkü karşılama töreninde çocuklarına kırmızı beyaz renklerinde Ay yıldızlı Türkiye T-shirtleri giydirmişler. 

 

Doğa içinde büyük mücadele veriyorlar

Dan bize gururla Adelaide Nehri’nin kıyısında bu vahşi doğanın ortasında bulunan çiftliğin başlangıç hikayesini anlatıyor. Sözüne şöyle başlıyor: “Başlangıçta sadece timsahlar, sivrisinekler, kertenkeleler, monitörler, mangrovlar ve bir hayal vardı.”

1993 yılında Humpty Doo Barramundi bu şekilde inşa edilmişti ve zamanla ailenin rüyası gerçek olmaya başlamıştı.

İlk günlerden itibaren aile az parayla, arazisiz, bilgisiz ama ne olabileceğine dair güçlü bir vizyonla bu işe başlamış ve profesyonel dinamik bir ekip ile Humpty Doo Barramundi'yi büyük emekler harcayıp bugünlere getirmişler.

Bu vahşi doğanın ortasında büyük bir mücadele veriyorlar. Çünkü balıklar çevredeki pek çok hayvanın besini olarak ilgisini çekiyor. Fakat aile iyi bir organizasyonu kurmuş ve yılda 300 kg Barramundi balığı hasadı ile başlayıp her yıl istikrarlı bir şekilde büyüyerek, işletmeyi Avustralya'nın en büyük Barramundi çiftliklerinden biri haline getirmiş.

Dan bize çiftliğin tüm birimlerini ve teknik aksamını gösteriyor. Tek tek balıkların boyutlarına göre kategorize edildiği ve tüm yıl boyunca büyüdükleri doğal su havzalarını geziyoruz. Çiftliğin son biriminde ise, balıkların nakliye için nasıl buzda paketlenerek hazırlandığını bize anlatıyor. Çiftlik evin arkasında ise bize çok önemsediği bir panoyu gösteriyor. Vahşi bir doğal ortamda yaşadıkları için, işçiler çiftliğin çevresinde gördükleri hayvanları saat başı tahtaya yazarak rapor tutmak ve çiftlikteki herkesi uyarmak durumundalar.

Örneğin, etrafta nehir yataklarından çıkan ve balık çiftliğine yaklaşan timsahları buraya kayıt edip takip ediyorlar.

Hayvanın büyüklüğünü ve tam olarak nerede ve hangi saatte görüldüğünü bildirmeleri gerekiyor. Çünkü bu bilgiler Dan’in ailesi ve çiftlikteki çalışan işçiler için hayati önemi taşıyor. Çiftlikte güvenlik, balıklar ve çiftlikte yaşayan insanlar için en birinci öncelik.

Panoda bugünkü son düşülen not çiftlikte yaklaşık 1 saat evvel gözlemlenen 3 m boyundaki bir timsahtı.

Çiftlik insanları bu durumu kanıksamış

Bizim için bu bilgiler ne kadar ürkütücü gibi olsa da çiftlikteki insanlar bu durumu kanıksamış gibi görünüyorlar.

Dan ise çiftlik turumuzdan sonra bize bir sürpriz yapıp bizim su havzalarında Barramundi balığı avlamamıza izin veriyor. Bize oltayı nasıl tutacağımızı, onu suya nasıl atacağımızı ve balığı oltayla nasıl çekmemiz gerektiğini izah ediyor.

İlk balığım oltaya yakalanıyor ve tanrım, o kadar ağır ve güçlü ki, oltayı tek başıma çekmem ve misinayı sarmam imkansız. Görevliler hemen yardıma koşuyor ve balığı oltayla çekmeme yardımcı oluyor.

Gümüş rengindeki Barramundi canlı ve gerçekten çok büyük ve güçlü! Ne güzel bir hayvan.

Hayatta kalabilmesi için Dan ile birlikte onu gölete geri atıyoruz.

Öğleden sonra bu şekilde nehir kenarındaki su havuzlarında pırıl pırıl güneşin altında vakit geçiriyoruz ve ben ekipte rekor kırarak toplamda 3 tane büyük Barramundi balığı yakalıyorum ama hepsini gölete iade ediyoruz. Dünyanın ta öbür ucundaki bu güzel çiftlikte gün boyu harika dostlar ediniyoruz ve deneyimler kazanıyoruz.

Balık tutma aktivitemizin ardından yorgun düşüyoruz.

Dan’in tombul annesi bizi çiftlik evine davet ediyor ve güzel bir sürprizle bizi karşılıyor.

Kendisi bize kekler, kurabiyeler yapmış, çay ve kahveler hazırlamış müthiş güzel bir sofra kurmuş.

Çiftlik evin içi gerçekten ilginç. Etrafta yok yok gibi. Kap kacak, yatak yorgan, tamir aletleri ve insanın aklına gelmeyecek her şey burada yerini almış.

Dan ise bize, bir yandan ince Barramundi Carpaccio dilimleri hazırlıyor diğer yandan ise, ızgarada Barramundi balığı pişiriyor. Hepsi müthiş leziz!

Çiftlik evinde çok eğleniyoruz. Harika yemeklerimizi yiyoruz, çayımızı ve kahvemizi yudumluyoruz, müzik dinliyoruz.