SON DAKİKA
Turizm Pazar 25 Mayıs 2025 02:31

ALP DAĞLARININ GİZLİ PATİKALARI

Alp Dağları deyince herkes genelde bembeyaz karlarla kaplı kayak pistlerini ve kış sporlarını hayal eder. Oysa, ben size yaz aylarında bu yaylaların ne kadar güzel olduğunu anlatmak isterim

Alp Dağlarının gizli patikaları

Deniz DİKMEN

Gezginler genelde bence ikiye ayrılır. Bir denizi sevenler bir de dağları sevenler olur. Ben de denizi çok sevenlerdenim ancak kuşkusuz dağlar da denizler kadar çok keyiflidir. Bu hafta birlikte Alp Dağları’nı gezip dağlık sırtları keşfedelim mi? 

Alp Dağları deyince herkes genelde bembeyaz karlarla kaplı kayak pistlerini ve kış sporlarını hayal eder. Oysa, ben size yaz aylarında bu yaylaların ne kadar güzel olduğunu anlatmak isterim.

Günümüzden 44 milyon yıl evvel bir jeolojik formasyon olarak meydana gelmiş Alp Dağları. Avrupa’nın tam ortasında yer alıyor ve İsviçre, İtalya, Fransa, Almanya, Hırvatistan, Bosna Hersek, Karadağ, Arnavutluk, Monako ve Slovenya gibi bir çok ülkeyi içine alıyor. Alpler’i bir çoğumuz sadece Avrupa’da biliriz. Oysa bu jeolojik formasyon ülkemizin güneyinde de Toros Dağları olarak karşımıza çıkar. İran’a geçer ve ordan da Orta Asya’ ya uzanır.  Avrupa kıtasındaki bölümü ise hilal biçimindedir. Bu dağlar zinciri 800 km uzunluğunda ve 200 km genişlikteki bir alana yayılır.  Alpler Bölgesi yaklaşık 14 milyon nüfusa sahiptir ancak yıl boyunca yaz kış dünyanın her yerinden 120 milyonun üstünde turist bu bölgelere tatile gelir. Bölgede çok fazla dil ve lehçe konuşulur zira dağlarda köylerarası mesafeler uzaktır ve böylece vadiden vadiye ve yamaçtan yamaca lehçeler değişir. Örneğin sadece Slav Alpleri’nde 19 çeşit lehçe konuşulur.

Yaz dönemindeki güzellik

Bir yaz günü arkadaşımızın tavsiyesi ile Almanya – Avusturya sınırındaki Alp Dağları’na gitmeye karar veriyoruz. Avrupa’yı aracımızla gezerken yanımızdaki dostlar bu bölgenin yaz dönemindeki güzelliğinden bahsediyorlar ve bizi dağlarda bir yürüyüşe davet ediyorlar. Teklif bize çekici geliyor ve büyük bir sevinçle bu güzel teklifi kabul ediyoruz.

Alp Dağları aslında Batı, Orta ve Doğu Alpler olmak üzere üçe ayrılıyor. Bunların içinde özellikle deniz kıyısından geçen ve Maritime Alpleri diye adlandırılan kesim çok güzeldir. Zirveleri 3000 metrenin üstündedir. Avrupa’nın en yüksek tepesi Mont Blanc 4810 metre ile burada yükselir. Bir diğer ünlü tepe ise 4634 metre ile Monte Rosa Dağıdır. Matterhorn ise kendine has ikonik yapısı ile 4478 metre yüksekliğindedir. İsviçre’nin o bildiğimiz şahane manzaralı tepeler ise Orta Alplere bağlıdır ve 4000 metrenin üstünde olan en ünlü dağları Finsteraarhorn, Aletschhorn ve Jungfrau Tepesi’dir.

alp-1

Aletsch Buzulu

Doğu Alpler örneğin Bavyera Dağları, Carnic Dağları ve Dolomitler ise diğer bölgelere göre nispeten daha alçaktır. Güney Alplerin üzerinde yaklaşık 16 tane zirve vardır. Bunların en alçakta bulunanı 3048 metredir.

Alp Dağları’nda doğal yapı olarak bir de buzullar bulunur. Bunlar kar çizgisinin üstünde bulunan buz tutmuş kesimlerdir. Alplerdeki en ünlü buzul Aletsch Buzulu’dur ve 25 km uzunluğundadır. Ne yazık ki son senelerde zaman zaman buzullar çok fazla erime göstermektedir. Bu nedenle dağların tepeleri beyaz değil de buzulların altındaki biriken toprak ve taş renginden dolayı gri renge dönüşmüştür. Dağlarda elbette buzul göllerde bulunur ve en büyükleri Tasman, Fox ve Josef buzul gölleridir. İşte Nehirler de bu yalçın sarp dağlardan gelen sular ile meydana gelir. Alplerin en güçlü nehirleri Rhone Nehri, Po Nehri ve Ren Nehri’dir.

Alpler’de bu ihtişamlı dağlar kadar elbette vadilerde çok muhteşemdir. Vadiler kendi içinde şahane şelaleler, nehirler, göller saklar. Dağların, vadilerin yeşili ve göllerin, nehirlerin ve gökyüzünün mavisi birleşir ve bu harika renk uyumumu sizi alıp bambaşka diyarlara götürür. Vadilerin içindeki göller bölgesi ise her zaman Alplerdeki en keyifli olan kısımlardan bir tanesidir.

Königsee, Lago Maggiore, Como Gölü, Cenevre Gölü gibi göller dünya çapında büyük üne kavuşmuştur ve manzaralarına doyum olmaz. Biz de Avusturya sınırında Kitzbühel yakınlarındayız ve Hahnenkamm’da teleferiğe binip dağlara çıkmaya karar veriyoruz. Hava sıcak. Hafta arası olduğu için şansımıza aşırı bir kalabalık yok. Dağ yürüyüşü yapmak için turistler ve çevreden çocuklu aileler gelmiş. Daha küçük yaşta çocukları doğa ile tanıştırıp dağlardaki yürüyüşlere alıştırıyorlar. Teleferik ile yukarı çıkarken aşağıda vadinin muhteşem manzarasını izliyoruz. Gözümüzün önünde evler gitgide küçülüyor. Masmavi gökyüzündeki beyaz bulutlar ise, sanki gitgide bize doğru yaklaşıyor. Her yeri kuşbakışından görmek ne keyifli. Yaklaşık 2000 metre yükseklikteyiz. Yukarıya çıktığımızda teleferik istasyonun önünde değişik yürüyüş rotaları için levhalar görüyoruz. Hem rotaların uzunluğu, yürüyüş süresi hem de zorluk derecesi yazıyor. Ona göre herkes kendi performansına uygun olan rotayı tercih edebiliyor.

13.000 çeşit bitki türü

Biz de kendimize bir rota seçip, dağların arasındaki inişli çıkışlı daracık ama tatlı dağlık patika yollarda yürüyüşümüze başlıyoruz. Mevsim yaz olduğu için yaylalarda muazzam bir bitki örtüsü var. Alp Dağları’nda 13.000 çeşit bitki türü yetişiyor. Yüksek mevkilerde çam, karaçam ve ladin ağaçları yetişirken daha alçak bölgelerde ise meşe, kayın ve akçaağaçlar tepelere hakim. Elbette dağların kendine has faunası da var. Bulunduğunuz bölgeye göre yabani keçilere ve eşeklere, kunduzlara, dağ farelerine, tavşanlara, tilkilere, çok ender olarak ayılara ve birçok kuş türüne ormantavuğu, ağaçkakan, keklik, kartal, kızılca, kuzgun denk gelebilirsiniz.

Patikamızda yürürken nefes kesici manzaralara tanık oluyoruz. Çevrede uçsuz bucaksız vadileri ve karşı tarafta başka bir dağ zincirini görüyoruz. Vadide insanlar ve araçlar minicik görünüyor. Çok mutluyuz çünkü doğa ile çok güzel bir biçimde iç içeyiz. Patikalarımızda yürürken ara ara yürüyüş yapan başka gezginlere denk geliyoruz. Onlar da olmasa kimsecikler yok. Sessizliğin sesini orada fark ediyoruz. Hedefimiz yaklaşık 1.5 saat uzaklıkta bulunan güzel bir dağ restoranına varmak orada günün keyfini yaşamak. Patikalarda ayağınızın kaymaması veya burkulmaması için dikkatli yürümeniz gerekiyor. Güneş burada sanki daha güçlü ve sizi biraz yorabiliyor. Bu nedenle doğru ayakkabı, uygun kıyafet, yanınızda su ve ufak tefek atıştırmalıklar ve sadece küçük bir sırt çantası çok önemli. Yoksa bu tarz bir yürüyüş size eziyet haline dönüşebilir. Alplerin o muazzam bitki örtüsünün arasından yavaş yavaş ilerliyoruz ve yolda kısa molalar veriyoruz. Yol bizi bazı yerlerde masallardakine benzeyen koca koca ağaçların olduğu ormanların içinden geçiriyor. Her yer sessiz ve tertemiz. Sadece hayvanların veya doğanın ormandaki seslerini duyuyoruz. Yaprak hışırtıları, kuş sesleri. Hepsi çok tatlı ve çok huzur verici. Bir buçuk saatlik bir yürüyüşten sonra nihayet muhteşem manzarasıyla dağ yamacında bulunan küçük bir dağ restoranına varıyoruz. Restoran dolu. Belli ki dağcılar burada buluşmuşlar ve güzel havanın ve manzaranın tadını çıkarıyorlar. Neşeli guruplar soluklanıp restoranda özel olarak hazırlanan yerel lezzetlerden tadarak karınlarını doyuruyorlar. Açıkçası onca yolu aşıp bu nadide yere gelince, biz de dinlenebilmenin mutluluğunu yaşıyoruz. Dağlarda yürümek biraz farklı bir efor istiyor. Açık havada restoranımızda tahta masalarda yerimizi alıyoruz Hemen yanımızda yabani eşek ailesi eski bir çeşmeden su içmeye çalışıyor.

alp-2

Almdudler içeceği

Ambiyans ve doğa o kadar güzel ki. Biz de kendimize bu bölgeye has ‘Knoedel’ ve ardından Avusturya’nın ‘Kaiserschmarrn’ tatlısını ısmarlıyoruz. Kaiserschmarrn aslında Avusturya’da kralın tatlısıdır. Adını Avusturya Imparatoru I Franz Joseph’den alır. Kaiserschmarrn bir çeşit minik kreplerden oluşur ve genelde elmalı sosla servis edilir ve sofrada ister tatlı olarak ister bir öğün yemek olarakta yerini alabilir. Lezzetler çok nefis, porsiyonlar büyük ve öğünler ciddi birer enerji deposu. İçecek olarak ise Avusturya’nın milli içeceği olan ‘Almdudler’ ısmarlıyoruz. Almdudler limon, zencefil ve yerel baharatlardan yapılan bir çeşit soda içeceği ve bu sıcak yaz gününde buz gibi çok güzel gidiyor.

Bu nefis dağ yamacında oturup yemeğimizi yiyoruz ve muazzam bir dağ ve göl manzarasının keyfini çıkarıyoruz. Doğa ile kucak kucağa olmak insanın ruhunun dinlenmesi için çok güzel bir tercih. Doğa’nın haşmetini ve zarafetini hatırlamak ve doğayı dibine kadar yaşamak için, Alp Dağları’nda bir yaz yürüyüşü yapmak bence muhteşem olur. Özellikle çocuklarınız varsa onlara doğayı sevdirmek için de bu çok güzel bir fırsat. 

Bu yazıyı kaleme alırken, mis gibi çiçeklerle dağ kokusu burnuma çaldı şu an. Çamların arasından güneş bana göz kırpıyor ve rüzgar ağaçların yapraklarını sarıyor hışırtısını duyuyorum. 

Fırsatınız olursa Alp Dağları’na sadece kışın değil, belki bir gün yaz aylarında keşfe gitmenizi tavsiye ederim. Muhakkak doğanın kucağında bu dağ kafelerine uğrayıp bir kahve keyfi yapmanız sizi çok memnun edecektir. Ya da bir yerel yemek yemenizi tavsiye ederim. Siz de şehrin gürültüsünden sonra bu tip bir geziyi çok seveceksiniz.

ABONE OL

EN ÇOK OKUNANLAR

garanti sol
garanti sağ