SON DAKİKA
Turizm Pazartesi 05 Eylül 2022 02:47

ALMAN KRALLARIN KENTİ AACHEN

Bu yazımda sizi Almanya, Hollanda ve Belçika sınırında bulunan ve Aachen kentine götürmek isterim. Liseyi bitirdiğimde hem Aachen Üniversitesi'nden hem de Köln Üniversitesi'nden başvuru sonucu kabullerim gelmişti ve çok genç bir öğrenci olarak burada dünya çapındaki muhteşem okullarda okuyabilmenin ve akademik bir kariyer yapacak olmanın büyük heyecanını yaşamıştım

Alman Kralların Kenti Aachen

Deniz DİKMEN

Yaz aylarında Avrupa’yı gezmenin de ayrı bir keyif olduğunu mutlaka siz de keşfetmişsinizdir. Her yer tertemiz, şehirler güzel, ulaşım kolay , bir de hava güneşliyse değmeyin keyfimize. Ülkeler arası geçiş te genel olarak çok kolay olduğu için gezme kolay oluyor.

Bu yazımda sizi Almanya, Hollanda ve Belçika sınırında bulunan ve çok spontan olarak günübirlik bir gezi yaptığımız Aachen kentine götürmek isterim. Liseyi bitirdiğimde hem Aachen Üniversitesi’nden hem de Köln Üniversitesi’nden başvuru sonucu kabullerim gelmişti ve çok genç bir öğrenci olarak burada dünya çapındaki muhteşem okullarda okuyabilmenin ve akademik bir kariyer yapacak olmanın büyük heyecanını yaşamıştım. Fakat ben hayatımı planladığım sıralarda aslında hayat ta beni planlıyormuş. Böylece kendimi niyetimin dışında bir anda üniversiteyi okumak için İstanbul'da bulmuştum.

Çok uzun seneler sonra bu güzelim üniversite kentine gelmek beni biraz da hüzünlendirmişti. Vaktinde burada okumuş olsaydım hayatım mutlaka bambaşka yönlere gitmiş ve büyük olasılıkla çok ta keyifli şekiller almış olacaktı.

Gelin size bu önemli tarihi kenti biraz gezdireyim.

aachen-1

Bir yaz günü gelmiştik

Aachen’e sevdiğim dostum Asya kökenli Vicky ile birlikte bir yaz günü gelmiştik. Vicky Almanya’yı çok merak ettiği için ve bilmediği için amaç ona biraz buraları tanıtmak, Almanya’yı anlatmaktı.

Almanya’da tren ile seyahat etmek çok kolay ve konforlu. Bulunduğumuz şehirden spontan bir şekilde bir tren bileti alıp yaklaşık yüz kilometre uzaklıktaki Aachen kentine gidiyoruz.

Aylardan yaz ve hava Almanya için muhteşem. Ana tren istasyonunda inip Aachen’in eski şehrine doğru yürüyüşümüze başlıyoruz. Burası günümüzde yaklaşık iki yüz elli bin kişilik küçük bir kent olmasına rağmen Almanya hatta Avrupa tarihi için çok önemli olan bir mevki. 

Kent merkezine doğru ilerliyoruz. Burası meşhur Aachen Katedrali’nin bulunduğu tarihi bölge. Bu gotik tarzında yapılmış olan büyük katedral Şarlman yani Alman Kralı Büyük Karl hükümdarlığı zamanında 793- 813 yılları arasında inşa edilmiş ve Şarlman hükümdarlığın merkezi olmuştur. Bir rivayete göre Şarlman’ın doğum yeri 742 de ya Liege ya da Aachen kentidir. Şarlman’ın önemi aslında o dönemdeki birçok krallığı, prensliği, dukalığı ve beyliği kendi hükümdarlığına katmış olması.

Örneğin, Alsace -Lorraine bölgesi, Bretenya, Cenova, Amsterdam, Rotterdam, Frizye, Gelderland, Frankfurt, Münih gibi bugünkü Fransa, İtalya, Hollanda ve Almanya’da bulunan bazı bölgeleri kendi krallığına dahil ederek, Avrupa’nın batısını birleştirmiş ve ardından dönemin papası olan III Leo’nun da rızasını alarak 800 yılında Roma’daki Aziz Petrus Bazilikası’nda taç giyerek Şarlman Kutsal Roma İmparatorluğunu kurmuş ve kendini Batı Roma İmparatorluğun devamı olarak görmüştür.

aachen-2

AB’nin ön yapılaşması

Bu yapı aslında belki çok daha sonraki asırlarda karşımıza çıkacak olan Avrupa Birliğinin tarihi bir ön yapılaşmasıydı. O tarihten itibaren bütün Alman kralların taç giyme törenleri 16ıncı yüzyıla kadar kendi şahsına münhasır bu Aachen Katedrali’nde yapılmıştı.

Katedral’e girdiğimizde gerçekten muhteşem bir iç mimari ve muazzam mozaik çalışmalar karşımıza çıkıyor. Altın rengindeki mozaik duvar ve tavan süslemeleriyle, Yunanistan ve İtalya’dan getirilen mermerlerle ve muhteşem tunç kapılarıyla yapı özellikle Doğu Roma dönemine ait kiliseleri de örnek alarak yapıldığı için hem Bizans hem klasik izleri taşıyor. Katedrali gezerken gerçekten birçok yönüyle burası bana Aya Sofya ve Kariye Müzesi gibi İstanbul’daki bazı yapıları hatırlatıyor.

Kalın duvarları nedeniyle içerisi hem sessiz ve serin hem de loş ortamında içerdeki mozaiklerin ihtişamı ile inanılmaz göz alıcı.

814 yılında ise Şarlman bu kiliseye defnedilmiştir. Günümüzde katedralde hem kralın tahtını hem de mezarını görmeniz mümkün. Aachen Katedrali 1978 yılında Almanya’dan ilk UNESCO DÜNYA MİRASI listesine giren kültürel değerdir.

Unesco Dünya Miras'ına sadece Aachen Katedrali değil aynı zamanda buraya bağlı olan ve envanteri ile Avrupa’nın sayılı tarihi hazine dairelerinden biri sayılan Aachen Hazine Dairesi de dahildir. Bu yapılar aslında dönemin Aachen Sarayı’nın bir parçasıydı ancak saray kompleksin büyük bir kısmı günümüzde artık ayakta değildir ve katedral ile birlikte bir iki bina ancak günümüze kadar gelebilmiştir.

1. ve 2. Dünya Savaşı’nda ise Aachen büyük bombardıman altında kalmıştır ve eski kent çok büyük kayıplara uğramıştır.

Tarihi yapıların arasında ana meydanda bulunan belediye binası ve çevresinde korunabilmiş birçok şirin eski evler mevcuttur ve kentin bugünkü kalbini oluşturmaktadır.

Aachen aynı zamanda harika çeşmeleri ile meşhurdur. Paranın Döngüsü Çeşmesi, Bebekler Çeşmesi, Şarlman Çeşmesi, Tavuk Hırsızı Çeşmesi gibi kente çok güzel eski kent mobilyası olmuş ve bu tarihi mekana harika bir hava vermiş çeşmeler bulunuyor.

Hepsinin yanından geçerken çeşmelerin mimari yapısını ve heykellerini inceliyoruz. Sanatçıların çeşmelere verdiği ruh ve estetik çok hoşumuza gidiyor.

Meydan çok hareketli, burası adeta gençlerin buluşma noktası olmuş, bir yandan etkinlikler hazırlanıyor, müzik çalıyor, bir yandan genci yaşlısı buradaki minik dükkanları geziyor veya kafelerden birinde oturuyor.

aachen-3

Kaplıca merkezi

Aachen, ayrıca asırlardır bir kaplıca merkezi. Bölgenin en sıcak ve en şifalı sularının buradan çıkması nedeniyle tarihi Elisenbad Hamam’ını Avrupa’dan gelen bir çok asil aile düzenli olarak kullanmış. Bu nedenle bu kaplıca ‘Kaiserbad’ diye de geçiyor. Art Nouveau tarzında inşa edilmiş ve 1911 senesine ait olan bu yapı da Aachen kentinin güzel lokasyonlarından bir tanesi.

Böylece gün boyu Aachen’in bu harika havasında tarihi yapılar bir yandan, çeşmeler ve butik dükkanlar diğer yandan her yeri sokak sokak geziyoruz. Her bir küçük sokakta ayrı sürprizler ile karşılaşıyoruz.

Günün sonunda ise meydandaki nefis bir restoranın şemsiyesi altında kendimizi buluyoruz. Saatlerdir kenti dolaşmanın ve keşfetmenin yorgunluğunu yaşıyoruz ve çok acıkmışız.

Kendimize Almanya’nın o güzel salatalarından ve “Flammkuchen”, “Flammküchle” veya “tarte flambee” denen ve bu sınır bölgesine has olan fırında pişirilmiş çıtır hamurun üstüne peynir, soğan, biber, mantar ve krema gibi çeşit çeşit malzemelerle donanmış özel yerel lezzetinden tadıyoruz .

Ardından buraya has iki yüz yıllık geçmişi ile bir çeşit baharatlı bisküvi olan meşhur “Aachener Printen” üreticisi Nobi Cafe’den hediyeliklerimizi alıp aroması harika kahvelerimizi yudumluyoruz. Güneş bize göz kırpıyor. Gerçekten şanslıyız çünkü hava ve ambiyans olağanüstü. Kentin sükûneti, huzuru çok hoş.

Oturduğum yerden düşüncelere dalıyorum ve burayı bir üniversite genci olarak hayal ediyorum. Hayat insanı bazen nereden nerelere savuruyor ve bambaşka kulvarlarda kendinizi buluyorsunuz ama bugün burada olmak da çok güzel, seneler sonra bir iş insanı olarak gelip de günübirlik bir kaçamak yapmak ve bu tarihi dokuyu, geçmişi nüfuz etmek muhteşem.

Burada insanların belki de hiç adını duymadığı ama aslında dünya tarihi için çok önemli bir şehrini size tanıtmak istedim. Umarım ilginizi çekmiştir ve keyif almışsınızdır. Avrupa’nın her yeri kanımca gezmeye ve görmeye değer. Akşam vakti tekrar trenimize binip otelimize geri dönüyoruz ve Vicky ile yeni keyifli Avrupa seyahatlerin planını yapıyoruz.


ABONE OL

EN ÇOK OKUNANLAR

ajet 160x600