SON DAKİKA
AVRUPA BİRLİĞİ Pazar 07 Nisan 2019 15:07

AB'DE ÇİN ARAYIŞI...

Pekin, Avrupa ile yakınlaşma çabalarını artırırken, AB'nin Çin'e karşı ortak bir strateji geliştirememesi dikkati çekiyor. İtalya, AB ve ABD'nin çekincelerine rağmen Kuşak ve Yol Girişimi'ne katılan ilk G7 ülkesi oldu ve Çin'le altyapı, turizm, sağlık, e-ticaret ve enerji alanında 7 milyar avroluk anlaşma imzaladı. Ekonomi Araştırma Enstitüsü Başkanı Prof. Dr. Clemens Fuest: "AB'nin Çin'e karşı ortak ve tutarlı bir politika izlemesi arzu edilir ancak bazı devletler kendi politikalarını izlemeyi tercih ediyor gibi görünmektedir". Chongyang Finans Çalışmaları Enstitüsü araştırmacısı Wang Peng: "Yüksek ekonomik ve kültürel iş birliği potansiyelleri ve çok sınırlı stratejik güvenlik ihtilafları nedeniyle AB ve Çin'in gelecekteki ilişkileri konusunda iyimserim"

AB'de Çin arayışı...

ABD ile ticaret savaşına tutuşan Çin yönetimi Avrupa ile yakınlaşma çabalarını artırırken, Donald Trump yönetiminin baskılarına maruz kalan Avrupa ülkeleri arasında Pekin’e karşı ortak bir stratejinin bulunmaması dikkati çekiyor.

Çin Devlet Başkanı Şi Cinping'in geçen hafta gerçekleştirdiği Avrupa turunda Kuşak ve Yol Girişimi'ne G7 ülkesi İtalya’yı eklemesi, Avrupa Birliği'nde (AB) tartışmalara yol açmıştı. İtalya, AB ve ABD'nin çekincelerine rağmen girişime katılan ilk G7 ülkesi olurken Çin'le altyapı, turizm, sağlık, e-ticaret ve enerji alanında 7 milyar avroluk anlaşma imzaladı.

Daha sonra, Şi Cinping, Fransa’nın başkenti Paris'e geçerek AB'nin üç önemli ismi, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Almanya Başbakanı Angela Merkel ve Avrupa Komisyonu Başkanı Jean-Claude Juncker ile bir araya gelerek ilişkilerinin geleceğini konuştu.

Çin'in kıtaya ilgisi devam ederken, Brüksel’de 9 Nisan'da yapılacak AB-Çin zirvesininde Pekin ile iş birliği ve ticaret uygulamaları masaya yatırılacak. Brüksel’deki zirveden bir gün sonra da (10 Nisan) Çin'in Orta ve Doğu Avrupa ülkelerinin bebaber geliştirdiği bir sınır ötesi iş birliği platformu "16+1 İşbirliği Zirvesi" Hırvatistan’da yapılacak.

Avrupalı liderler Çin ile mütekabiliyet esasına dayalı iş birliği arayışını dile getiriyor. Dünya düzenini ve çok taraflılığı devam ettirmek için Çin ile Avrupa arasındaki ilişkilerin vazgeçilmez hale geldiğini savunulurken bu konuda atılan adımlar da ABD tarafından yakından izleniyor.

Donald Trump Yönetimi, Çin’in 5G teknolojisi konusunda Avrupa ülkelerini özellikle güvenlik açısından takip ettiği dikkati çekiyor. Pekin’in Kuşak ve Yol girişimi konusunda, kıtayı kendi tarafına çekmeye çalışması da ayrı bir endişeye neden oluyor.

Trump Yönetiminin politikalarına karşı, Çin, her bir Avrupa ülkesi ile yakından ilgileniyorken AB’nin birleşik bir yaklaşım gösterememesi de dikkati çekiyor.

Çin’in kıtaya etkisini en iyi anlayanlardan birisi olan ve ülkesinin sanayisini Çin'e karşı korumaya çalışan Almanya Başbakanı Merkel, ülkesinin AB dönem başkanlığını devralmasının ardından 27 Eylül’de AB-Çin zirvesi yapılacağını açıkladı.

Almanya Çinli yatırımcıların ülkelerinin sanayisini olumsuz etkilemesinden ve ülkenin ileri teknoloji alanındaki know-howının ülke dışına taşınması konusunda da endişeli.

AB’nin Çin’e karşı ticaret açığı 185 milyar avro

Çin'in 2050’ye kadar ekonomik, politik ve teknolojik ilerleme sayesinde dünyanın bir numaralı gücü olmayı hedeflediği belirtilirken, Çin’in, Kuşak ve Yol Girişimi’nin buna büyük katkı yaptığı ifade ediliyor. Çin’in Avrupa Birliği’nde doğrudan yatırım tutarı geçen yıl 2017’ye göre yüzde 40 düşerek 17 milyar 300 milyon avroda kalırken, Çin halihazırda Avrupa'daki liman kapasitesinin onda birini kontrol ediyor. Çin yatırımları 2016'da en yüksek seviyeye çıkarak, 37 milyar avroya ulaşmıştı.

Son 18 yılda, kıtada Çin yatırımlarından en fazla payı 47 milyar dolar ile İngiltere aldı. Bunu 22 milyar dolarla Almanya, 15 milyar dolarla İtalya, 14 milyar dolarla Fransa ve 14 milyar dolarla Hollanda izledi.

AB, ithalatının 5’te 1'ini, ihracatının ise 10’da 1’ini Çin ile yapmakta. 2017’de 375,4 milyar avro olarak gerçekleşen ithalat geçen yıl yüzde 6,9 artış göstererek 395 milyara yaklaştı. Birlik'in Çin’e karşı ticaret açığı da 178 milyardan 185 milyara yükseldi.

“AB bu çatışmada tarafsız olmalıdır”

Avrupa ve Çin arasındaki ilişkilerin geleceğini AA muhabirine değerlendiren, Alman düşünce ve ekonomi kuruluşu Ekonomi Araştırma Enstitüsü (Ifo) Başkanı Prof. Dr. Clemens Fuest, Çin’in dünyanın en büyük ekonomisi olma yolunda ilerlediğini ve AB’nin ihracatı ve yatırımı için önemli bir destinasyon olduğunu söyledi.

Fuest, AB’de Çinli ihracatçı ve yatırımcılar için önemli bir pazar olduğunu ifade ederek, Çin'in aynı zamanda dünya çapında artan etkisi ve ağırlığı ile giderek jeopolitik bir güç haline geldiğine işaret etti.

Fuest, “AB’nin Çin’e karşı ortak ve tutarlı bir politika izlemesi arzu edilir ancak Birlik'e üye bazı devletler kendi politikalarını izlemeyi tercih ediyor gibi görünmektedir. Bu, Çin ile müzakere yaparken bütün AB üye devletlerinin pazarlık gücünü baltalamaktadır." diye konuştu.

Çin’in Avrupa’da memnuniyetle karşılanması gerektiğini anlatan Fuest, Çin’in yükselişi her iki taraf için de birçok fırsat oluşturuyor ve ekonomik değişim karşılıklı olarak fayda sağlıyor. Aynı zamanda çıkar çatışmaları olabilir. Özellikle, AB’nin Avrupa’daki firmaların AB’de faaliyet gösteren Çinli firmaların yararlandıkları piyasaya erişim dahil Çin’de aynı koşullara sahip olmasının sağlaması gerekmektedir.” değerlendirmesinde bulundu.

Prof. Dr. Clemens Fuest, ABD ile Çin arasında devam eden ticaret çatışmalarına atıfta bulunurken, "AB bu çatışmada tarafsız olmalıdır. Aynı zamanda AB, genişletilmiş yatırım ve ticaret anlaşmalarıyla Çin ile ilişkilerini geliştirmelidir.” yorumunu yaptı.

İpek Yolu'nun yeniden canlandırılmasını hedefleyen Çin'in Kuşak ve Yol girişiminine de değinen Fuest, “Çin’in, Kuşak ve Yol girişimi ile ekonomik ve politik hedeflerin bir karışımını sürdürdüğü açık. Bu meşru ancak AB aynı zamanda bu girişimin hem politik hem de ekonomik etkilerine de dikkat etmeli. Özellikle AB, Birlik üyesi ülkelerin Çin ile ikili anlaşmalarının bu ülkeyle ilgili bir Avrupa politikası geliştirme perspektifini baltalamasını önlemeye çalışmalı. AB üye ülkeleri, politikalarını birlikte koordine ve birlikte hareket ederlerse sahip oldukları pazarlık gücünü kullanırlarsa, çıkarlarını etkin bir şekilde savunacaklardır.” değerlendirmesinde bulundu.

"Çin Avrupa'yı bölmeyi düşünmüyor"

Çin Renmin Üniversitesi Chongyang Finans Çalışmaları Enstitüsü (RDCY) araştırmalarından Wang Peng da Çin’in büyük ve sürekli büyüyen bir pazar olarak dünya ticaretinin cazibe merkezi olduğunu belirterek, AB, Çin'in vazgeçilmez bir ticaret ortağı ve teknolojik iş birliğinde paydaşı olarak rol oynadığını söyledi.

Bazılarının iddia ettiği gibi Çin’in “Avrupa'yı bölmeyi ve ayırmayı” hedeflemediğini savunan Wang Peng, Avrupa’nın da Çin’e karşı bölünnüş bir yaklaşımda olmadığını söyledi. Wang Peng, “Genel olarak konuşursak, birlikte çözmelerini bekleyen teknik sorunlar olmasına rağmen Çin ve Avrupa birbirlerini memnuniyetle karşılıyor.” diyerek şöyle devam etti:

“Avrupa’da 'Çin’in yüksek güvensizlikle karşı karşıya kaldığı' yanlış varsayımlara dayanmaktadır. Yüksek ekonomik ve kültürel iş birliği potansiyelleri ve çok sınırlı stratejik güvenlik ihtilafları nedeniyle AB ve Çin'in gelecekteki ilişkileri konusunda oldukça iyimserim. Çin şu anda Avrupalılar, Amerikalılar,Türkler ve tüm dünya dahil olmak üzere tüm yabancı şirketler, yatırımcılar ve turistler için yeni fırsatlar sunabilecek yasal sistemini yeniden düzenliyor.”

Çin’in, Kuşak ve Yol girişiminin sunduğu ekonomik fırsatları öteki ülkeler ve uluslararası şirketler dahil olmak üzere dünyayla paylaşmaktan mutluluk duyduğunu anlatan Wang Peng “Ancak iş iştir. Sadece nitelikli müteahhitler bu girişimden alabilir. Projelerin zorlu iş yüküne dayanabilecek yetenekli çalışanlara ihtiyacı var ve kısa sürede gerçekleştirilmesi gerekiyor. Saha araştırmasında gördüğüm kadarıyla birçok yabancı şirket, Çin dışında girişimin içinde yer alan ülkelerin yerel hükümetleri tarafından önerilen kriterleri karşılayamıyor. Bu yüzden birçok sözleşme Çin merkezli inşaat şirketlerine teklif ediliyor. Yerel şirketler kendi hükümetlerinin yüksek standartlarını karşılayarak, sınırlı karla yetinerek risk alırlarsa, bu girişimin projelerinde yer alabilirler." değerlendirmesinde bulundu.

 

ABONE OL