SON DAKİKA
GÜNDEM Pazar 27 Haziran 2021 02:02

AB OYALAMALARINA STRATEJİK YAKLAŞIM

Suriyeli mülteciler anlaşmasının gereğini 5 yıldır yerine getirmeyen Avrupa Birliği'nin, 3 milyar euro yardım karşılığı Doğu Akdeniz, Kıbrıs ve Rusya ile ilişkilerde taviz beklentisine, Türkiye stratejik çözüm öneriyor. Türkiye, Gümrük Birliği'nde güncelleme, vize serbestisi ve üyelik sürecinin hızlandırılmasını istiyor.

AB oyalamalarına  stratejik yaklaşım

Sedat YILMAZ

Türkiye, ABD ve Avrupa Birliği’nin olduğu batı ittifakının oluşturduğu tüm bölgesel ve küresel krizlere karşı siyasi, ekonomik ve sosyal çözümler üreterek olumlu yaklaşımı dünyada dikkat çekiyor. Doğu Akdeniz, Kıbrıs, Suriye gibi jeopolitik dış risklere rağmen 2020 Mart ayından bu yana pandemiye karşı verdiği mücadele, ekonomide gösterilen başarılar ve terörü bitirme noktasına getirmesi Türkiye’yi coğrafyasında önemli bir yere oturtuyor.

24-25 Haziran tarihlerinde gerçekleştirilen Avrupa Birliği (AB) zirvesinde aleyhine alınan kararlar can sıkmış olsa da Türkiye çözüm odaklı olumlu stratejik yaklaşımlarını sürdürüyor. Avrupa Birliği’nin yıllardır oyalama taktiklerine rağmen Avrupa çizgisini bozmayan ve birçok AB müktesebatını kanun ve tüzüklerine alan Türkiye, AB’nin son kararını da soğukkanlılıkla karşıladı.

Bölgesel mes’elerde millî menfaatlerin korunması şartıyla her türlü anlaşmaya açık olduğunu bildiren Türkiye, Avrupa’yı mültecilerden koruyan bir ülke olarak görülmesinden rahatsız. Türkiye 18 Mart 2016 tarihinde imzalanan mülteci anlaşmasının, AB tarafından hem tek taraflı ve hem siyasi baskı aracı olarak kullanılmasına tepki gösterirken yapıcı çözümlere ve yumuşatıcı politikalara da kapı aralıyor.

Buzlar nasıl çözülür

Anlaşmada sadece mültecilere göçün önlenmesiyle ilgili maddelerin bulunmadığına vurgu yapan Türkiye, sözleşmede üyelik müzakere sürecinin canlandırılması, Gümrük Birliği’nin güncellenmesi ve vize serbestisinin de olduğunu hatırlatıyor ve AB’nin ise kararsızlık içinde çözüm yerine sürekli kriz ürettiğini belirtiyor. Türkiye, Avrupa Birliği ile yol alma konusunda iradesini gösteriyor ancak Gümrük Birliği, Türk vatandaşlarına AB’de vize serbestliği ve AB’ye üye olma sürecinin hızlandırılmasının yakınlaşmayı daha da artıracağını kaydediyor.

Türk Dışişleri Bakanlığı’nın, “AB Zirvesi’nde Türkiye başlığı altında kabul edilen kararlar, beklenilen ve gereken adımları içermekten uzaktır. AB’nin olumlu gündemi hayata geçirmeyi ertelemesi, bir oyalama taktiği, irade eksikliği ve bir iki ülkenin AB üyeliklerini kötüye kullanması olarak görülmektedir” açıklamasını değerlendiren uzmanlar, ABD/Batı ittifakının Rusya nezdinde Rusya’yı bahane ederek sürekli Türkiye’yi kuşatmaya ve her alanda sıkıştırmaya çalıştığına, ancak Türkiye’nin söz konusu kriz oluşturan ve bölgeyi çözümsüzlüğe iten ve anlaşma tanımayan politikalara karşı krizlere çözüm odaklı yaklaştığına ve mes’elelere yönelik yapıcı stratejiler geliştirdiğine vurgu yapıyor.

Mutabakat güncellenmeli

Dışişleri Bakan Yardımcısı ve AB Başkanı Büyükelçi Faruk Kaymakcı, 18 Mart 2016 mutabakatının tüm yönleriyle güncellenmesiyle ABD ile ilişkilerde olumlu gündeme geçilmesinden yana olduğunu söylüyor.

Kaymakcı, “Umarız AB’deki liderlik, Türkiye-AB ilişkilerini sadece Kıbrıs meselesine indirgemez ve bu ilişkiyi Kıbrıs meselesinin ipoteğinde tutmaz. Çünkü gerçekten Türkiye-AB ilişkilerinin gerek üyelik boyutuyla gerek üyeliğe giden iş birliği sürecinde hem AB ülkelerine hem Türkiye’ye katacağı çok ciddi katkılar ve çok ciddi avantajlar var. Umarız bunlar Kıbrıs meselesine veya bir iki ülkenin kendi maksimalist ve makul olmayan taleplerini dayatmalarının kurbanı olmaz” diyor.

Türk halkının Avrupa’ya ve AB üyeliğine olumlu bakışına vurgu yapan Kaymakcı, Türkiye genelinde AB üyeliğine desteğin yüzde 80 olduğunu söyleyebileceklerini dile getiriyor. “Türkiye – AB ilişkilerinde olumlu gündeme geçilmesinden yanayız” diyen Kaymakcı, olumlu gündemin de 18 Mart 2016 mutabakatının tüm yönleriyle yeniden ele alınıp güncellenmesi ve tüm yönleriyle iletilmesi” açıklamasını yapıyor.

Olmazsa olmaz şartlar

Kaymakcı, Türkiye – AB ilişkilerinin olumlu seyri için şu hususları sıraladı:

“Türkiye’nin üyelik katılım perspektifinin güçlendirilmesi, Türkiye – AB üst düzey diyalog toplantı ve zirvelerinin düzenli olarak yapılması, Gümrük Birliği’nin güncellenmesi, Gümrük Birliği’nin genişletilmesi, AB’nin üçüncü ülkelerle imzaladığı serbest ticaret anlaşmalarından Türkiye’nin de yararlanması, terörle mücadelede diyalog mekanizmasının artırılması, Türk vatandaşlarına vize serbestisinin uygulanması, Türkiye ve AB’nin göç konusundaki iş birliğini ortaya koyan 18 Mart mutabakatının göç boyutunda AB’nin yerine getirmediği sözleri önümüzdeki dönem ciddi bir şekilde yerine getirmesi.”

Faruk Kaymakcı, Türkiye’de 3,7 milyonu Suriyeli, 500 bini Asyalı olmak üzere büyük bir kısmı geçici kabul altında bulunan yaklaşık 4,2 milyon göçmen olduğunu, AB’nin külfet paylaşımı konusunda samimiyetle Türkiye’yle birlikte çalışmasının önemli olduğunu sözlerine ekliyor.

İşbirliği AB’nin çıkarına

AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell da, Türkiye’nin olduğu kadar AB’nin de Türkiye ile işbirliğine ihtiyacı olduğunu belirterek, Türkiye’nin AB’den beklentilerine cevap vermeye çalıştıklarını söylüyor. Gümrük Birliği’nin güncellenmesi, mülteciler konusunda güçlendirilmiş bir işbirliği ve vize serbestliği konularına değinen Borrell, Türkiye’nin AB politikasından, karşılıklı ticaret hacminden ve NATO içindeki duruşundan memnunluk duyduklarını ifade ediyor.

AB-Türkiye ilişkilerinde Avrupa açısından gerginliğe sebep olan dört konunun olduğunu ve bunları Doğu Akdeniz, Kıbrıs meselesi, Libya ve Suriye gibi bölgesel anlaşmazlıklar olduğuna vurgu yapan Borrell, bölgesel bir güç haline gelen Türkiye’nin AB’ye katılım sürecinin olumlu bulunması gereğine vurgu yapıyor. Borrell, dünyada stratejik kutuplaşmanın öne çıktığı bir dönemde AB’nin Türkiye ile köprüler kurmasının gereğine atıf yapıyor. Borrell, gerginliğin azaltılması konusunda Türkiye’nin son dönemdeki çabalarını takdirle karşıladıklarını belirtiyor.

Suriye konusunda oldukça fazla iş olduğunu, Libya’da ise yakın zamanda çıkarların yakınlaşmaya başladığına vurgu yapan Borrell, bu konularda diyaloğun artırılmasının birçok mes’eleyi çözeceğine değiniyor.

 Türkiye’nin isteklerinin iki ülke arasındaki ilişkilerin ötesine geçtiğini ve bölgesel bir hal aldığına dikkat çeken Borrell, eski ihtilafların AB’nin güvenlik çıkarlarını derinden etkilediğine dair bilincin çözümü uzattığını kaydediyor. Türkiye’nin bölgesel güç olarak tarihi geleceğinin AB’ye katılım olarak gördüklerini dile getiriyor.

Gümrük Birliği için yeni adım

AB Komisyonu Başkanı Ursula van der Leyen’in ise zirve sonrası basın toplantısındaki sözleri Türkiye – AB ilişkilerinde bundan sonraki sürecin nasıl işleyeceğini göstermesi açısından önemli bulunuyor.

Leyen, Türkiye’nin istediği Gümrük Birliği’nin güncellenmesi ile ilgili görüşmelerin yeniden başladığını, ancak söz konusu görüşmelerdeki ilerlemelerin Türkiye – Rusya ile ilişkiler konusunda oluşacak strateji çerçevesinde gerçekleşeceğini, ticaret ve Gümrük Birliği’nin gücellenmesiyle ilgili daha fazla çalışmak gerektiğini söylüyor. Leyen, Türkiye – AB ilişkilerinde son dönemde gelişmelerin olduğunu belirtiyor. Leyen, 18 Mart 2016 mutabakatının yeniden ele alınması konusunda herhangi bir söz sarfetmezken Türkiye’deki Suriyeli mültecilere verilmek üzere 2024 yılına kadar 3 milyar euro bütçe ayrıldığını haber veriyor.

Özellikle Kıbrıs mes’elesi üzerinde duran Leyen, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın KKTC ziyaretinin nasıl gerçekleşeceğini yakından izleyeceklerini ifade ederken, “Sayın Cumhurbaşkanı’na bizzat kendim söyledim. AB olarak Kıbrıs’ta iki devletli bir çözümü asla kabul etmeyeceğiz. Şimdi olumlu bir sinyal gönderme kararı kendisine kalmış” açıklamasını yapıyor.

Kıbrıs için Avrupa'ya çağrı

Bu arada KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, BM Genel Sekreteri Antonio Guterres ile görüştükten sonra AB liderlerine çağrı yaparak, “Onları bir kez daha Kıbrıs'ın gerçeklerini görmeye davet ediyorum” diyerek AB Komisyonu Başkanı Leyen’in “Kıbrıs’ta iki devletli çözümü asla kabul etmeyeceğiz” sözünü büyük tepki gösterdi.

Tatar, “Mesajımız her zaman Kıbrıs'ın gerçeklerine göre hareket edilmesi gerektiğidir. Kıbrıs’ta 60 yıldır iki devletin olduğunu, fevkalade pozisyon kazandığını ve dolayısıyla artık madem ki; 50 yıldır görüşülen federasyon çerçevesindeki bir modelin iki taraftan da kabul görmediğidir. Eğer Türkiye'ye bu şekilde haksızlık yapmaya devam ederlerse hiç sanmasınlar ki; biz dayatma bir çözümü kabul edeceğiz. Biz Kıbrıslı Türkler olarak hiçbir zaman bu kadar fedakârlıktan sonra ve bu milli mesele olan Kıbrıs davasında tehlikeye götürecek, sonumuzu gerçekten büyük bir maceraya sürükleyecek bir anlaşmaya asla 'evet' demeyiz” ifadesini kullandı.

Uzmanlar da AB’nin Türkiye’den öncelikli beklentilerini Doğu Akdeniz ve mülteciler sorunu olarak öne çıkarırken Türkiye’nin bu konuda bölgede istikrarsızlığa ve gerginliğe yol açmamak için tüm gayretini gösterdiğine vurgu yapıyorlar. Gerginliğin düşmesinde Türkiye’nin önemli bir rol oynadığını dile getiren İktisadi Kalkınma Vakfı Genel Sekreteri Çiğdem Nas, AB’nin Türkiye’yi tamamen dışarıda bırakamayacağını, mülteci ve güvenlik konularında Avrupa’nın Türkiye’ye ihtiyacı olduğunu söylüyor.   

 Türk-Alman Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Murat Erdoğan ise, mülteci mes’elesinin “Biz size para verelim, siz de mültecileri tutun” noktasına geldiğini, bu durumun Türkiye’nin parayla mültecilere korumacılık yaptığı gibi bir durum oluşturduğunu, bu durumun ise sürdürülebilir olmadığını dile getiriyor.

Zayıf risk iştahı piyasaları yatay seviyede tuttu

Türkiye – Avrupa Birliği ilişkileri bu hafta piyasalarda dikkatle takip edildi. Türkiye’deki Suriyeli mülteciler ile ilgili 3 milyar euro bütçe ayrılması ve Gümrük Birliği’nin güncellenmesiyle ilgili gelişmeler müspet karşılanırken AB’nin Kıbrıs’ta iki devletli bir sisteme karşı olduğunu açıklaması moralleri bozdu. 1 Temmuz’dan itibaren sokağa çıkma kısıtlamalarının kaldırılmasının yanında yerli aşının Turkovac olarak duyurulması, esnafa hibe desteğine başvuru tarihinin 1 Temmuz’a kadar uzatılması, Hazine ve Maliye Bakanı Lütfi Elvan’ın ikinci çeyrekte yüzde 20’lerin üzerinde bir büyüme beklediklerini ve enflasyonla mücadelelerinin sürdüğünü açıklaması dikkat çekti. Ayrıca ABD Başkanı Joe Biden’ın 559 milyar dolarlık altyapı planı için anlaşmaya vardıkları açıklamasından sonra FED Başkanı Jerome Powell’ın enflasyonda yükselişin yumuşayacağını açıklaması piyasaların takibinden kaçmadı.

Söz konusu gelişmelerle yatırımcısına borsa, altın ve euro kazandırırken dolar kaybettirdi. Borsa İstanbul’da işlem gören hisse senetleri haftalık bazda ortalama yüzde 0,06, altının gram satış fiyatı yüzde 0,86, euro/TL yüzde 0,68 değer kazanırken, dolar/TL yüzde 0,10 değer kaybetti. Yurtiçi piyasalarda 1000 TL’lik yatırım borsada 1000,6 lira, altında 1008,6 lira, euroda 1006,8 lira ve dolarda 999 lira oldu.

Gelecek 28 Haziran – 2 Temmuz haftasında piyasalar yurt içinde;  imalat PMI, dış ticaret dengesi, ekonomik güven endeksi ve İstanbul perakende fiyatlarını izleyecek. ABD’de; imalat PMI, tarım dışı istihdam ve işsizlik oranı, dış ticaret dengesi ve fabrika siparişleri Avrupa’da; ÜFE, tahmini TÜFE, imalat PMI, işsizlik oranı, Almanya’da TÜFE, imalat PMI, işsizlik oranı, İngiltere’de büyüme, imalat PMI, Çin’de PMI verileri ve Japonya’da sanayi üretimi ve işsizlik oranı takip edilecek.

Söz konusu verilere göre piyasalarda görünüm şöyle oluştu:

BIST 100… BIST 100 endeksi, en düşük 1.378,34, en yüksek 1.419,77 puanı gördükten sonra haftayı önceki hafta kapanışına göre yüzde 0,06 artarak 1.391,86 puandan tamamladı. Yurtiçinde olumlu gelişmelerin yanında borsa, ABD Başkanı Biden’in 579 milyar dolarlık altyapı harcamasını haber vermesi küresel piyasaları müspet etkilerken, bu etkiden BIST de nasibini aldı. Haftayı çok küçük de olsa artıda kapatan borsada kuvvetli direnç 1420. Destekler ise 1370 ve 1365’ler olarak görülebilir.

DOLAR/TL… Bu hafta ABD doları yüzde 0,10 değer kaybederek 8,7310 liraya gerilemesinde Biden’in 579 milyar dolarlık altyapı harcaması haberi etkili oldu. Daha sonra toparlanan dolar, TL karşısında yeniden 8,76 seviyelerini test etti. Powell’ın enflasyondaki yükselişin geçici olduğunu söylemesi de doları baskılayan gelişmeler arasında yer aldı. Kurun 8,82 lirayı geçmesi durumunda daha yüksek rakamlar gündeme gelebilir. 8,70 ise kuvvetli destek olarak aşağıda bulunuyor.

EURO/TL… Euro parite etkisiyle yüzde 0,68 artarak 10,4510 liraya yükseldi. Daha sonra 10,46’da sabitlendi. Parite 1,1930’u kırdıktan sonra güç bulamadığı için bu noktada kaldı. Kuru etkileyen diğer konu AB zirvesi oldu. Zirveden Türkiye’de yaşayan Suriyeliler için 3 milyar euro ödenek çıkması ve Gümrük Birliği’nin güncellenmesinin gündeme gelmesi TL’deki kayıpları bir nebze önledi. Kurda 10,50 kuvvetli direnç, 10,30 ise kuvvetli destek görünümünde.

 ALTIN… Kapalıçarşı’da işlem gören 24 ayar külçe altının gram satış fiyatı bu hafta yüzde 0,86 kazançla 501,50 liraya, Cumhuriyet altınının satış fiyatı da yüzde 0,88 artışla 3.325,00 liraya yükseldi. Geçen hafta 805,00 lira olan çeyrek altının satış fiyatı ise 812,00 liraya çıktı. FED Başkanı Powell’ın güvercin açıklamalarıyla ons altın 1790 dolardan yukarı çıkmada zorlandı. 1780’in üzerinde sabitlenen ons altında 1770’lar kuvvetli destek, 1785 ve üzeri ise kuvvetli direnç olarak takip edilebilir. Uluslararası alanda risk iştahının toparlanması doların 8,76’lara yönelmesiyle gram altın yeniden 500 liranın üzerine çıktı. Gram altında 495 destek, 505 ise kuvvetli direnç noktaları.

PETROL… Petrol fiyatları stoklardaki azalış verilerinin açıklanmasıyla yükselişini sürdürdü. OPEC’in Temmuz ve Ağustos’ta üretimi artırabileceğine dair yorumlar geliyor. Halen 76 dolar seviyesinde hareket brent petrolde dirençler 78 dolarda kesişiyor. Destekler ise 75 dolar seviyesinde. Batı Teksas (WTI) petrolü 74 dolardan işlem görürken dirençler 75 dolar, destekler 73 doların üzerinde seyrediyor.

KRİPTO PARA… Çin'in geçen hafta kripto para madencilerine yönelik denetim ve kısıtlamaları yoğunlaştırmasının etkisiyle Bitcoin yaklaşık 7 ay sonra 30.000 doların altına geriledi. Bitcoin’deki zayıflık tüm pazara sirayet etmiş durumda. Halen 31 bin dolar seviyesinin üzerinde hareket eden Bitcoin haftalık yüzde 13,3 değer kaybetti. Ethereum da Bitcoin’i takip ederek haftalık yüzde 20,5 oranında geriledi. Dogecoin’deki haftalık kayıp da yüzde 18. Ripple yüzde 24 değer yitirdi. Haftanın en fazla düşen parası ise yüzde 33  ile Polkadot oldu.

ABONE OL

EN ÇOK OKUNANLAR