250 DEPREMZEDEYE İSTİHDAM SAĞLANACAK
Turkcell Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Aksu, "Gönül Bağı Projeleri ile aslında Türkiye'nin dört bir yanına umut vererek, hayat vererek, bu projelerle de bölgeye ciddi kaynak aktararak, insanları yetiştirerek bir şekilde depremi ve etkilerini gündemde tutmak istiyoruz" dedi

Mustafa DENİZ
Kahramanmaraş merkezli 6 Şubat'taki depremlerin ardından yaraları sarmak için "Gönül Bağı Projeleri"ni başlatan Turkcell, Hatay'ın Kırıkhan ilçesinde Çağrı ve Mesleki Eğitim Merkezi kuracak.
Turkcell Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Aksu, Kırıkhan'da projenin tanıtım toplantısında yaptığı konuşmada, umut olmanın, insanlara fırsat vermenin ve kara bulutları dağıtmak için çabalamanın önemini vurguladı.
Bu amaçla birçok projeyi hayata geçirdiklerini belirten Aksu, 2011 Van Depremi, Kardelenler Projesi, Geleceği Yazanlar ve Zeka Küpü Sınıfları çalışmalarında da hep bir şekilde ihtiyaç sahibi olanlara destekte bulunmaya, sosyal yönü ağır basan bir şirket olmaya çalıştıklarını söyledi.
İnsanlar gün sayıyor
Türkiye'nin Turkcell'i olarak tüm Türkiye'den elde ettikleri geliri ve kaynakları yine bu ülkenin insanlarıyla paylaşmayı ve bu toplumun bir parçası olmayı amaçladıklarını dile getiren Aksu, şöyle devam etti:
"Bu felaketi, insanımız üzerinde yarattığı etkiyi çok daha iyi anlayabiliyoruz, kavrayabiliyoruz. İnsanlar gün sayıyorlar. Yavaş yavaş felaketin etkilerinden ortaya çıkan acıyı hissetmeye başlıyorlar ama başka bir yerde biz normal şekilde hayatımızı yaşıyoruz. Unutmaya başlıyoruz belki. Bu Gönül Bağı Projeleri ile aslında Türkiye'nin dört bir yanına umut vererek, hayat vererek, bu projelerle de bölgeye ciddi kaynak aktararak, insanları yetiştirerek bir şekilde depremi ve etkilerini gündemde tutmak istiyoruz."
Yürüttükleri çalışmalar kapsamında bugüne kadar 1.100 kişiyi istihdam edeceklerini açıkladıklarını hatırlatan Aksu, Turkcell Akademi ile gençlere ve kadınlara yönelik eğitim projeleri planladıklarını, mezun olacakları grup şirketlerinde, Turkcell satış kanalında istihdam sağlamayı hedeflediklerini aktardı.
Turkcell Pasaj'la, çarşıları yıkılan esnafa destek olmayı amaçladıklarını bildiren Aksu, tüm şirketleri ve kaynaklarıyla bu bölgeye bir şekilde destek olmanın, umut vermenin temel hedefleri olduğunu kaydetti.

Meslek edindirme eğitimleri
Turkcell Genel Müdürü Murat Erkan ise 2 bin metrekarelik alanda faaliyet gösterecek ve ekim ayında hizmete açılacak merkezin, depremzedelere istihdam sağlayacağını ve iş gücüne meslek edindirme eğitimleriyle katkı sunacağını dile getirdi.
İlk aşamada 50 kişinin istihdamıyla başladıklarını, bu sayıyı 250’ye çıkarmayı hedeflerini aktaran Erkan, kurulacak merkezin bölgedeki iş gücüne Turkcell Akademi'nin meslek edindirme eğitimleriyle de katkı sağlayacağını belirtti.
Erkan, eğitim alacak kişilerin yazılım, yazılım test uzmanlığı, robotik kodlama, bulut teknolojiler, satış ve pazarlama eğitimleriyle nitelikli iş gücüne kazandırılacağı bilgisini verdi.
Hatay Çağrı ve Mesleki Eğitim Merkezi'nin bölge halkı için sosyal donatılarla bir yaşam kompleksi olacağına dikkati çeken Erkan, derslikler, toplantı ve çalışma odaları ile dinlenme ve sosyalleşme alanlarının yer alacağını ifade etti.
Murat Erkan, yaşanan büyük afetin acılarını hafifleterek bölgede hayatın tekrar normale dönmesine her açıdan destek olmanın tek hedefleri olduğunu sözlerine ekledi.
Kendi yazılımcımızı yetiştiriyoruz
Turkcell Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Aksu, “1,5 yıl önce pandemi döneminde ayrılan yazılımcıların yerine yenisini koymak, kendi yazılımcımızı kendimiz yetiştirmek, kaynakları verimli kullanarak ülkeye fayda sağlamak için Atmosware şirketini kurduk” dedi. Hindistan örneğini veren Aksu, Geçen sene Hindistan, gayrisafi milli hasılasının yüzde 5’i yazılım ihracatından sağladı. Dolayısıyla yazılım ihracatı ve yazılımcı yetiştirmek ülke açısından önemli bir iş. Bu nedenle üniversitelerin mühendislik fakültelerinden mezun olmuş ama yazılımcı olmayan insan kaynağına yönelik temel bazı eğitimlerle yazılımcı yetiştirmeye odaklandık. Millî Eğitim Bakanlığı’ndan da destek ve eğitim süresince teşvik aldık. İnanılmaz bir başvuru oldu. Geçen sene yaklaşık 600 kişiyi eğitime aldık. Bunların yarısı Turkcell bünyesinde işe başladı, yarısına da sertifika verdik” dedi.
Katılımcıların o sertifika ile başka şirketlerde iş bulduklarını ifade eden Aksu, “Her bir eğitime yaklaşık 5 bin, 10 bin başvuru olmaya başladı. Bunların içerisinden 150-200 kişiyi alıyoruz, eğitime tabi tutuyoruz, eğitim sonunda sınavda başarılı olanları Turkcell’de işe alıyoruz. Sınavı geçemeyenlere sertifika veriyoruz. Bu sertifika Turkcell’in sisteminde eğitim aldığı, belirli eğitimleri tamamladığı için piyasada çok değerli bulunuyor. Bizde eğitim görmüş kursiyerlerden şu ana kadar işsiz kalan olmadı” diye konuştu.
Satış kanalının yüzde 40’ı yıkıldı
Turkcell satış kanalının yüzde 40’ının depremde yıkıldığını vurgulayan Aksu, “Onlar da şehirlerle birlikte yeniden yapılanacak. Orada insan kaynağına ihtiyaç olacak. Bölgede il ayrımı olmaksızın çalışan dağılımı da ihtiyaca göre, başvuranların profiline göre belirlenecek. Birçok şeyi sıfırdan dizayn etmek kolay değil, bizde yapılmışı var, onu adapte ediyoruz bölge koşullarına. Bu nedenle de daha hızlı hareket edebiliyoruz. Geçmişte kadınlara yönelik ‘Geleceği Yazan Kadınlar’ programımız vardı, kadınlara yazılım eğitimi verip onların dijital servislerdeki ürünlerimizi test etmesini sağlıyorduk. Buna benzer bir projeyi bölgede yapacağız. Elimizde hazır eğitim setleri ve eğitim paketleri var. Bu iş için kullanacağız” ifadelerini kullandı.
1 milyar TL yatırım yapılacak
Aksu şunları söyledi: “Altyapıyı istediğimiz düzeye getirmek için şu ana kadar yaptığımız ve sene sonuna kadar yapacağımızla birlikte 1 milyar TL civarında bir yatırım gerçekleşecek. Ayrıca depremde ve sonrasında yaptıklarımızla; örneğin tahsil edilmeyen faturalarla ve sağladığımız diğer faydalarla da 1,5 milyar TL civarında bir maliyetimiz oluştu. Bunlardan ayrı olarak, Türkiye Tek Yürek kampanyasına da 3,5 milyar TL bağış yapmıştık. Bölgeye yönelik yatırım tutarları geri dönüşlerle de alakalı. Yeniden imar edilen şehirlerin nasıl şekilleneceğine göre değişecek; bahsettiğimiz yatırım tutarları bu seneki rakamlar. Örneğin önümüzdeki sene konteyner kentler dolmaya başladıkça yatırım tutarımız da artacak. Bu konuda pek çok dinamik var. Mesela bölge halkı konteyner kentlerden kalıcı konutlara geçtikçe daha da artacak çünkü gidip yatırım yapacağız. Bina sayıları eskisi gibi değil, daha düşük olursa iletişimi sürdürmek için baz istasyonu sayısını da o oranda artırmanız gerekiyor.”
İstanbul’a 2500 kule şart
Turkcell Genel Müdürü Murat Erkan da, depremin ardından yüzde 20-25 civarında göç olduğunu söyledi. Aksu, “Burada toplam 3400 civarında istasyonumuz vardı. Bunların yarısı ilk etapta kullanılamaz, sinyal veremez hale geldi. Çok hızlı toparladık; şu anda bölgedeki istasyon sayımız depremden öncekinden yüzde 10 civarında daha fazla, sayı 3500’ü geçiyor. Çünkü coğrafya ve yerleşimin yapısı değişti. Bölgede yıkılan baz istasyonları ve elektrik olmaması sebebiyle aksaklık yaşandı. Depremden bir hafta sonra yüzde 97 kapasite geri geldi. Dünyada depreme en hazırlıklı ülke kimdir dendiğinde ilk akla gelen Japonya’dır. Japonya’daki 9 şiddetindeki depremden sonra, GSM iletişimini yüzde 94-95 seviyelerine getirmeleri 15 günü almış. Biz üçüncü, dördüncü günde yüzde 97 seviyesindeydik” dedi.
Erkan şunları söyledi: “Konuya İstanbul depremi olarak değil Marmara bölgesi olarak bakıyoruz. İstanbul’da 7.0-7.5 şiddetinde deprem olursa ne yapacağımızla ilgili planlamalar sürekli önümüzde açık. Afet planlarımızı hep güncel tutuyoruz. Yönetim kurulumuzda risk komitemiz var. Bütün riskleri orada değerlendiriyoruz. Ama deprem gibi büyük bir felaketle alakalı planlama yapıyorsanız bunu tek başınıza yapamazsınız. Bunu tüm ilgili kurumlarla beraber yapmak lazım. Konuyla ilgili taleplerimizi yıllardır dile getiriyoruz. Onlar yapılabilirse çok ciddi mesafe kat edilir. Bu talepleri depremden sonra ilgili kamu kurumlarına yeniden ilettik. Mesela geçmişte Türkiye’de deprem olduğunda önce kamu binaları yıkılırdı. Şimdi tam tersi kamu binalarının hepsi ayakta. Ama biz kamu binalarına baz istasyonu koyamıyoruz. Binalara baz istasyonu kurabiliyoruz ama bu binaların deprem yönetmeliğine uygun olup olmadığını bilmiyoruz. Vatandaş depreme elverişli çıkmazsa binası yıkılacağı için, kendisi depremle ilgili gerekli tetkikleri yaptırmıyor. Biz telekom şirketi olarak o binadan gidip nasıl karot alacağız? Binaların güvenliği konusunda kamu kurumlarıyla birlikte çalışmalıyız, istasyonları güvenli binalara kurmalıyız.”
Kuleler yıkılmadı
Deprem bölgesinde kulelerin yıkılmadığını ifade eden Erkan, “Kulelerin ne kadar önemli olduğunu gördük ama şehir içine kule yapamıyorsunuz. İstanbul’da bugün 2500 ilave kuleye ihtiyaç var. Nereye yapacaksınız? Kule de ortak altyapı kapsamında, yani 3 operatör aynı kuleyi kullanacaklar. Kamu izin vermiyor, vatandaş da istemiyor. Belediyeye gidiyorsunuz, halk istemiyor diye kule koyacak yer vermiyor. Vatandaş baz istasyonu, kule istemiyor. Sağlıkla ilgili endişeleri bahane ediyorlar. Bilimsel hiçbir dayanağı yok. Bu nedenlerle toplumda telekom teknolojileri okuryazarlığını geliştirmek lazım” diye konuştu.
İletişim altyapısı hala ‘kritik’ değil
“İletişim kritik altyapı mı değil mi önce buna karar vermek gerekiyor” şeklinde konuşan Erkan, “Kritik olduğunu hepimiz bir kez daha gördük. İletişimi ve altyapıyı kritik olarak tanımlarsak; o zaman yapılması gerekenler var. Hiçbir düzenleme yapmadan iletişim ‘kritik’ demek yeterli değil. Biz Turkcell olarak belediyeler; BTK ile Çevre Bakanlığı, Ulaştırma Bakanlığı, AFAD üzerinden İçişleri Bakanlığı ile çalışmalar yapıyoruz, çünkü kritik altyapı deyince herkes devrede olmalı” ifadelerini kullandı.
Enerji önemli bir detay
Enerji konusunda da desteğin kritik olduğunu vurgulayan Erkan şöyle konuştu: “Çünkü elektrikler gidiyor, günlerce hatta aylarca gelmiyor. Bu konuda da aslında elektrik dağıtım şirketlerinden destek istiyoruz. Bunlar kritik altyapılar ise bu bunlara enerji yaklaşımının da farklı olması lazım. Biz burada, özellikle de Hatay’da jeneratörle sahaları ayağa kaldırdık ama orada çok ciddi bir yakıt operasyonu vardı. Yakıt bulmak o an gerçekten çok zor oluyor. Dolayısıyla 5-6 saate bir jeneratörlere yakıt koymak gerekiyor. Yollar da hasardan ya da aşırı trafik yoğunluğundan kapanınca maalesef bu yöntem de çok kolay ve sürdürülebilir değil.”
Lisanslı depoculuk lazım
Erkan şu ifadeleri kullandı: “Enerji sorunun çözümüne yönelik; yedekleme bir yöntem ancak bunun için de yakıt yedeklemeniz lazım. Yakıt yedekleyebilmek için de Türkiye’de EPDK mevzuatına tabii olup lisanslı depoculuk yapmanız lazım, biz operatörler bunu yapamıyoruz. Enerji konusu çok önemli. Bunun tek çözümü de iletişimin de kritik altyapıya dahil edilmesi.”
GSM hayat kurtarma teknolojisi değil
GSM teknolojisinin bir hayat kurtarma teknolojisi olmadığını kaydeden Erkan, “Fakat hem bu bölgeyi hem de beklenen Marmara depremini göz ardı etmemek lazım. Hazırlık çok önemli. İstasyonların lokasyonları, gerekli izinlerin alınması, baz istasyonlarının kamu binalarına konması, deprem veya felaket anında GSM operatörlerine geçiş üstünlüğü sağlanması, enerji önceliği verilmesi şart. Bu deprem bize bunların ne kadar önemli olduğunu gösterdi. Beklenen Marmara depremi için de belediyeler, kamu kuruluşları operatörlerle birlikte hareket etmeli.
Sonuçta geldiğimiz noktada, bu depremi milat sayıp gerekli tedbirleri birlikte alıp beklentilerimizi de bu teknoloji sınırları içinde tutmamız; bu tür afetler yaşandığı zaman olması gerekene bakmak lazım. Çünkü bu teknoloji bir deprem anında sınırsız derecede, eski haliyle telekom hizmeti vermeye uygun bir teknoloji değil. Elektriğin kesilmesi nasıl normalse deprem anında telekom hizmetinin verilememesi de aynı. Jeneratörlerimiz var, onlar devreye giriyor ama 4 saat yetiyor. Yakıt tedarik edemediğiniz zaman 4 saat sonra o baz istasyonunu da kaybediyorsunuz” diye konuştu.
Kamunun iletişimini sağlayacak farklı bir yöntem bulalım
Murat Erkan sözlerine şöyle devam etti: “Afetlerde kamunun iletişimini sağlayacak alternatif bir iletişim yöntemi bulalım. Bu kadar geniş bir coğrafyaya yayılmış bir felakette GSM operatörlerinin 7/24 hizmet vermesi aksayabilir. Bu nedenle farklı bir kanala ihtiyaç var. Mesela ABD bu modeli oluşturmuş, sadece kamunun iletişimini sağlayacak ayrı bir altyapı kurmuş. Afetlerde GSM operatörleri de kendi kanallarında bir süre sonra iletişimi yapar hale geliyor. Bununla ilgili mobil baz istasyonlarını, drone’ları, farklı teknolojileri kullanmayı teşvik ediyoruz.”
Yıkılmış şehir Hatay
Turkcell’in toplantısına katılmak için gittiğim Hatay’a özellikle merkez Antakya’yı ziyaret ettik. Gördüğüm manzara şu: Ayakta kalan 3-5 bina. Gerisi ya tamamen depremde yıkılarak ortadan kalkmış, ya da oturulamayacak derecede hasar görmüş. Kentteki felaketin izlerini her yerde görmek mümkün. Tarihi Uzun Çarşı tamamen terk edilmiş bir görüntüye sahip. Antakya içinde çok sayıda insana rastlamak mümkün değil. En işlek caddesinde sokakta insan görmek neredeyse imkansız. Yollar perişan binalar ise oturulamayacak durumda. Öyle çok katlı binalardan söz etmiyorum. Tek katlı evler bile hasarlı. Eski Antakya ve Yeni Antakya olarak adlandırılan Asi Nehri’nin iki yakasında da durum aynı. Eki Antakya olarak adlandırılan bölgede tarihi evler yıkılmış. Yıkıntıların arasında depremden önce yaşamın olduğuna dair izler hala görülüyor. İnsanların eşyaları enkazların üzerinde duruyor. Antakya’nın toparlanması ve orada yeniden hayatın başlayabilmesi için yapılacak çok iş var. Evet iş makineleri çalışıyor ancak hala yüzlerce yıkılmayı bekleyen ağır ve orta hasarlı binalar var. Zaten hasarsız bina da yok…