Dolar $
34.08
%-0.01 -0
Euro €
37.73
%0.13 0.04
Sterlin £
45.02
%0.14 0.06
Çeyrek Altın
4481.93
%0.01 0.65
SON DAKİKA
Turizm Pazartesi 15 Mart 2021 02:01

1000 YILLIK MUHTEŞEM TAPINAK - ANGKOR WAT

Sanırım dünyada bugüne kadar gittiğim en özel ve en etkileyici lokasyonlardan biridir "Angkor Wat". 'Angkor' şehir anlamına geliyor, 'Wat' ise tapınak demek. Bu haftaki yazımda, UNESCO Dünya Mirası olarak kabul edilen bu dev, bin yıllık tapınak şehrin ihtişamını bir nebze size anlatmaya ve hissettirmeye çalışacağım.

1000 yıllık muhteşem tapınak  - Angkor Wat

Deniz DİKMEN

Asya’nın güneyinde Vietnam’a komşu olan Kamboçya, İstanbul’dan yaklaşık yedi bin sekiz yüz kilometre uzaklıkta. Biz ilk olarak, Siem Reap kentine uçuyoruz. Burası Phnom Penh başkentin yaklaşık üç yüz kilometre kuzeyinde bulunan ve Siem Reap nehrin kıyısında yüzen köy evleriyle de meşhur iki yüz bin nüfusa sahip bir kent.

Ertesi gün çok heyecanlıyız çünkü Siem Reap'tan hareketle yoğun ormanlık alanın içinden yaklaşık yarım saatlik bir yol kat ederek meşhur Angkor Wat kompleksine gidiyoruz.

1 milyon insan yaşıyormuş

Burası bin yıl evvel II Suryavaman adlı bir Hindu kralı tarafından inşa edilmiş. Hem bir tapınaklar şehri hem de bir saray kompleksi. Onikinci yüzyılda burada yaklaşık bir milyon insan yaşıyormuş. Dolayısı o dönemi düşünürseniz dünyanın en büyük kentlerinden biri olmuş. İlk dönemlerde tapınak Vishnu adındaki Hindu tanrısına adanmış olsa da, zaman içinde bir Budist tapınağına dönüşmüş ve günümüzde hala bir Budist tapınağı olarak aktif olarak kullanılıyor. Angkor Wat bölgesi yaklaşık dört yüz kilometre kare büyüklüğünde ve içinde 39 ayrı tapınak bulunan ve çevresi zamanında surlarla çevrili Khmer krallığına başkentlik yapmış bir tapınaklar kenti. 

angkor-1

20 dakikalık antik yol

Otobüsümüzden inince bizi üstünde sarı- kırmızı kraliyet renklerinde geleneksel örtüsü bulunan fillerin sırtında yavaş yavaş ormanın içinden heybetli ağaçların arasından yirmi dakikalık antik yoldan tapınağa doğru süzülerek götürüyorlar.

Duygularımızı ve heyecanımızı anlatamam. Tapınağın girişinde antik taşların üstünde bizi zıplayan maymunlar bekliyor. Sanki bir masal diyarına girer gibiyiz. Yedi kafalı mitolojik ve yarı yılan ve yarı insan olan kutsal Naga figürleri bizi köprülerin üstünde karşılıyor. Naga'lar genelde şehrin bekçileri ve insanların mutluluğunu gözeten figürler olarak tanımlanıyor.

Burası Angkor Thom ve bir çok Buda yüzlerinin bulunduğu şehrin giriş bölgesi .Burada duvar rölyeflerindeki muazzam filli savaş sahneleri, Apsara dansçıları ve zengin mitolojik figürler bizi adeta büyülüyor. O yıllarda bu taşları nasıl sanat yaparak yontmuşlar kaç kişi çalışmış merak konusu. Antik taşların açık gri- kahverengi tonları ve üstündeki doğanın inanılmaz güzel küf yeşili tonları bir renk cümbüşü olarak etrafımızı sarıyor.

angkor-3

Ta Prohm tapınağına devam

Angkor Thom’dan sonra Ta Prohm tapınağına devam ediyoruz.

On üçüncü yüzyılda başkent başka bir yere taşınınca Angkor Wat şehri o dönemki ihtişamını yitirmiş ve bin sekiz yüzlü yıllara kadar terk edilen şehir adeta unutulmuş. Bence de iyi olmuş. Dört asır boyunca terk edilmiş ve orman tarafından sarılıp sarmalanmış olarak kalan bu kadim tapınaklar, 1858’de Fransız doğa bilimci Henri Mouhot tarafından yeniden keşfedilmiş.  Bu nedenle vahşi doğa ve tropikal ağaçlar kenti tamamen sarmış. Bazı evlerin pencerelerinden ağaçların dalı girmiş damdan çıkmış.  Ta Prohm'da bu oluşumu tüm heybeti ile izleyebiliyorsunuz. Bütün antik kenti kocaman ağaçlar sarıp sarmalamış ve tüm taşlar yosunlaşmış yemyeşil bir renk almış. Tapınak sanki büyülenmiş de bu büyüden uyanıyormuş gibi görünüyor. Antik yapıların kısmen yıkılmış taşları arasından, o şaheser el işi duvar rölyeflerin arasından, her yerden yeşilin bin bir tonundan bitkiler fışkırıyor.

Ta Prohm’dan sonraki durağımız ise meşhur filler terası. Burası zamanında sarayın ön kısmında bulunan ve yaklaşık üç yüz metre uzunluğunda fil figürlerinden oluşan bir teras.

Günün son durağı

Zamanında karşılamalar, törenler, festivaller bu alanda yapılırmış. Merdiven basamaklarındaki kaplan figürleri ise kraliyetin sembolü ve gücü sembolize ediyor. Filler terasında bulunan duvar rölyeflerinde muazzam. Mitolojik maymunlar, yılanlar, garuda kuşları, Apsara dansçıları ve savaşçı figürleri gerçekten büyüleyici. Geçmiş dönemde burada yaşanan ihtişamı rahatlıkla hayal etmek mümkün.

Günün son durağı ise Angkor Wat ana tapınak. Bu lokasyonun enerjisi inanılmaz! 

Tapınağın iç kısmından tapınağın üst bölümlerine çıkmak üzere merdivenlerin olduğu bölüme geçiyoruz.  Merdivenler olağanüstü dik ve epeyce tırmanmamız gerekiyor fakat yukarısı görmeye değer. Tapınak 65 metre yükseklikte olan orta sütun ve çevresinde 4 daha kısa olan diğer sütunlardan oluşuyor. Bu yapı Hindu mitolojisindeki Himalayaların arkasında bulunan ve tanrıların evi olarak kabul edilen Meru dağını sembolize ediyor. Tapınağın etrafındaki su yolları ise okyanusu ve suyun üstündeki Naga yılanları ise gökkuşağını sembolize ediyor. Bu yılanlar aynı zamanda Tanrıların evine olan yolu da işaret eder. 

angkor-4

Fantastik bir ortam

Biz bir yandan bu mimari şaheserin üst bölümlerini gezerken, bir diğer yandan Budist rahipler sarı giysili Buddha heykellerin olduğu köşelerde yere oturup mumlar yakıp cemaatleri ile törenlerine konsantre olmuş dua ediyorlar.

Gerçeküstü, fantastik bir ortam yaşıyoruz sanki. Ortamda bir yönden kendimizi yüzlerce yıl geri gitmiş ve bir Budist törenin içinde gibi hissediyoruz. Diğer yönden günümüze dönüp tapınaktan aşağıya doğru bakıp manzaranın güzelliğinin tadına varıp, eski dönemleri yaşananları hayal ediyoruz. 

Angkor Wat bu olağanüstü tarihi, doğal ve mistik yapısıyla 2007 senesinde yeni  “yedi dünya harikası”ndan biri olmayı kanımca sonuna kadar hak etmiş bir eser. Aynı zamanda Angkor Wat dünyanın en büyük inanç merkezi olma unvanına sahip.

Henüz kazı çalışmaları devam ediyor ve arkeologlar kenti onu sarmalayan doğadan kurtarmaya çalışıyorlar. Kim bilir bu tapınak kentte daha ne hazineler gün yüzüne çıkacak. İnşallah bizde o diyarlara gidip bu inanılmaz ortamı tekrar soluma ve gözlemleme şansına sahip oluruz.