Dolar $
32.51
%-0.12 -0.04
Euro €
34.96
%0.33 0.11
Sterlin £
40.65
%0 0
Çeyrek Altın
3981.14
%0.59 22.99
SON DAKİKA
Enerji Cuma 16 Ekim 2020 03:01

YENİLENEBİLİR ENERJİYE DESTEK GEREKİYOR

Türkiye'nin Karadeniz'de çok sayıda ülkeyi kıskandıran doğal gaz keşfi ile Enerji ve elektrik gündemin en önemli konularından biri olmaya devam ediyor. Türkiye'nin elektrik tüketimi de ağustosta geçen yılın aynı ayına göre yüzde 3,52 artarak 27 milyar 352 milyon 424 bin kilovatsaate yükseldi. Yani elektrik tüketimimiz pandemi koşullarına rağmen giderek yükselen bir eğilim gösteriyor. Peki, elektrik sektöründe son durum ne? Elektriği kimler pahalı, kimler ucuza kullanıyor? Yeni açıklanan Yeşil Elektrik Tarifesine ilgi var mı? Sektördeki son gelişmeleri elektrik tedarik şirketlerinin en önemli firmalarından Koloğlu Holding'e bağlı Kolen Elektrik'in Genel Müdürü Kaya Uğur Karayurt'la konuştuk.

Yenilenebilir enerjiye destek gerekiyor
Türkiye'nin Karadeniz'de çok sayıda ülkeyi kıskandıran doğal gaz keşfi ile Enerji ve elekt

Neşe BERBER

Öncelikle Kolen Elektrik’in sektördeki yeri nedir?

KOLEN; Koloğlu Holding çatısı altında faaliyet gösteren, grubun elektrik enerjisi ticaretinden, toptan ve perakende satışlarından sorumlu şirketidir. Binlerce seçkin tüketiciden oluşan bir abone portföyünü yönetmekte, her geçen gün abone sayısını artırmaktadır. KOLEN;  gerek kendi grup üretimleri, gerek maliyet odaklı dış kaynak kullanımı, gerekse olası risklerden uzak, dengeli portföy yapısı ile karşılıklı fayda ve sürdürülebilirlik esasına göre hareket eden; binlerce sanayi, işletme ve ticarethane sahibinin enerji çözüm ortağıdır. KOLEN kendisini, elektrik satan, abone alan bir enerji şirketinden öte, abonesiyle kolkola çalışan, enerjiye dair her şeyi konuşabildiğiniz, destek alabildiğiniz enerji çözüm ortağınızdır.

Uğur bey, siz daha çok sanayi, ticarethane ve işletmelere yüklü çapta elektrik enerjisi sağlıyorsunuz. Türkiye’nin birçok önemli markası sizin aboneniz ve elektriği sizden alıyor. Serbest Tüketici abone sayısı yıllara göre neden değişiklik gösterdi? Serbest Tüketicide son durum nedir?

Serbest tüketici piyasası 2018 yılına kadar düzenli bir büyüme sürecindeydi. O dönem Türkiye’de yaklaşık 5.2 milyon adet ST (serbest tüketici) olabilecek abone varken 2017 yılı sonuna geldiğimizde ST hakkını kullanan abone sayısı 4.7 milyon’a gelmişti. Bu piyasanın serbestleşmesi ve indirimli elektrik için çok iyiydi. Ancak 2018 tarife krizinde (maliyetlerin aşırı artışı sonucu ST hakkından vazgeçmek, dağıtımdan almak daha ucuz oluyordu) bu sayı yıl içinde kademeli düşerek 12 ayda 140 bin adet’e düştü. 4.56 milyon abone ST hakkından vazgeçti.

2019 yılının ortasından itibaren bu tablo tersine dönmeye başladı, özellikle Ekim 2019 tarife revizyonu ardından indirimli elektrik piyasası hareketlendi. Ancak abonelerin de piyasaya güveni azaldı. Son bir yıldır düzenli artışa rağmen Temmuz 2020 dönemi ST sayısı 700 bini ancak buldu. Burada önemli bir detay da kapanan işletmeler cafeler, restoranlar sonucu 2 yıl önce 5.2 milyon olan potansiyel abone sayısının 4.5 milyona gerilemiş olması.

Ticarethane ve işletmelere elektriği daha uygun fiyatla alıp kullanabilmek mümkün mü?

Kesinlikle mümkün tabi ki… Ancak hala ortada indirimli elektrik hakkını kullanmayan 3.8 milyon abone var. Tabi bu 3.8 milyon abonenin 2.9 milyonu mesken abonesi ve serbest tüketici olmamalarının sebebi; EPDK’nın belirlediği ulusal tarifelerde mesken abone grubunun enerji birim fiyatının maliyetlerle mukayese edildiğinde çok düşük olması. Şu an herhangi bir enerji tedarik şirketi bu birim fiyatlardan enerji satamaz.

Burada dikkat çekilmesi gereken bir diğer nokta hala 630.000 civarında Ticarethane abonesi serbest tüketici değil ve elektriği ulusal tarifeden çok pahalıya alıyor. Oysa böyle bir hakları var. Çok rahatlıkla bizim gibi enerji şirketleriyle temasa geçerek indirimli elektrik kullanabilirler ve nereden baksanız %15-20 daha ucuza alabilirler. Ek olarak 40.000 civarında sanayi abonesi de enerjiyi ulusal tarifeden kullanarak çok pahalıya malediyor hatırlatmış olalım.’’

Enerji ve elektrik piyasasında neler konuşuluyor şu an? Vatandaş ya da bir sanayici olarak gelişmelerden ne şekilde etkilenebiliriz?

Piyasa genel olarak toparlanan bir görüntü çizse de herkesin gözü iki noktada, biri pandemi kaynaklı yeni bir yasak veya düzenleme gelme, yeni bir dalga ihtimali, ikincisi ise kur. Kurun elektrik fiyatlarına bir etkisi oldu ve daha da olması bekleniyor. İçinde bulunduğumuz dönemde en büyük rahatlık, Temmuz döneminde doğalgaza indirim yapılması oldu. Eğer o indirim olmasaydı, şu anda en az 20-25 TL/MW daha yüksek fiyatlar konuşuyor olurduk. Ancak görünen kurdaki yükseliş onun bıraktığı boşluğu almış gibi. Kurdaki belirsizlik gelecek tahminlerini de çok etkiliyor. Firmalar tahminlerini ve bütçelerini dolar üzerinden hazırlamayı tercih ediyor. Piyasalarda bugünden yarına büyük bir değişim olacak gibi durmasa da kurdaki artışın ufak ufak devam etmesi halinde dahi maliyetleri daha da etkileyip, doğal olarak bu 2021 yılındaki tarifelere de yansıyacaktır.

Geçtiğimiz ağustos ayında enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından Yeşil enerji Tarifesi yürürlüğe kondu. Yeşil ElektrikTarifesinde son durum nedir? Vatandaşlar ya da işletme sahipleri tarafından ilgi var mı?

Yeşil Tarife’ye bir proje olarak bakmak lazım.. Şu anda başta ev kullanıcıları olmak üzere hiç kimse için makul bir seçenek değil. Birim fiyatı 69,97 krş/kWh. Mesken tarifesi 36,26 krş/kWh, ticarethane 54,21 krş/kWh, sanayi ise 49,83 krş/kWh neresinden bakarsanız %30 %40’lar seviyesinde daha fiyatlı. Şu an bir cazibe merkezi değil. Ancak söylediğimiz gibi tüm tedarik şirketleri satmaya başlayıp, rekabet oluştuğunda çok daha tercih edilir bir ürün haline gelecek. Bu konuda kararlılıkla çalışılıyor. Daha önce yaptığımız uyarıyı tekrarlamakta fayda var. Şu an yeşil enerji satıyoruz şeklinde yaklaşıp, elindeki yenilenebilir enerji santralinin, ya da benzer dökümanları göstererek yönlendirme yapanlara itibar etmemek lazım. Burada önemli olan otoritenin, düzenleyici kurum ya da piyasa işletmecisinin, ya da onayladığı kurumların yönlendirme ve sertifikasyonlarıdır. Şu halde EPDK’nın onayladığı bir tarife olmasına rağmen fiyatlı bir ürün olması hasebiyle tercih edilmiyor. Ancak dediğim gibi hemen yarın değil, bu bir projedir, bir süreçtir. Gerekli düzenlemeler, yaygın rekabetçi bir piyasa, devletin yeşil enerji kullanmaya dair motive edici uygulamaları, stabil ekonomik yapı yaygınlaşmasını, cazip bir ürün haline gelmesini sağlayacaktır.

Yeşil Elektrik Tarifesi ile toplumda henüz tam olarak anlaşılamadı mı?

Yeşil tarife şu an ki haliyle değilse bile pazardaki her oyuncunun satabileceği, rekabetin olduğu bir piyasada kesinlikle amaca hizmet edebilir. Burada tüketicilere önemli bir uyarıda bulunmak gerekiyor. Maalesef piyasada bizim enerjimiz yeşil enerji türünden satış yapıldığını duyuyoruz. Yeşil enerji ve yeşil enerjinin tarifesi EPDK’nın yeşil tarifesidir. Bunun dışındaki yapı ise hazırlanmaktadır. Burada abonelerin yanılmamaları için bu uyarıyı yapmak gerektiğini düşünüyorum.

Bir de yenilenebilir enerji kavramı var. Türkiye’nin bu konudaki gücü ve şansı nedir?

Yenilenebilir ve yerli enerji kaynaklarından üretimin artması, enerjide dışa bağımlılığın, dolayısı ile yurt dışından kaynaklı negatif gelişmelerden etkilenen, kırılgan yapının giderilmesi anlamında çok önemli. Yenilenebilir enerji ayrıca cari denge açısından da son derece kritik.. Diğer taraftan mevcut yapıda YEKDEM mekanizması kura bağlı çalışan ve Güneş panelleri dahil yenilenebilir sisteme destek sağlayan bir yapı. Kur atakları kaynaklı YEKDEM maliyetinin aşırı yükselmesi, bunun enerji maliyetlerine olumsuz yansıması ve abone açısından bu durumun rahatsızlık yaratması normal. Diğer taraftan yenilenebilir kaynaklardan elektrik üretimine yatırım yapan yatırımcıda kur bazlı kredi kullanıyor. Geri dönüşü uzun vadede olacak, kur riski taşıyan bir yatırım cazip değil. Ülkemizin geleceğini düşünüyorsak bu pazara yatırım motivasyonunu da yüksek tutmamız şart. Nihai olarak otoritenin, düzenleyici kurumların bu konu üzerinde gayet yoğun çalıştığı malum.. Mutlak akılcı çözümler bulunacaktır.

Türkiye’nin enerji sektörünü değerlendirir misiniz?

Elektrik piyasasında toplam abone sayısı 45 milyonu aştı. 2020 yılında Ocak - Eylül döneminde üretilen elektrik enerjisi miktarı 227 TWh civarında oldu sanıyorum. Bu ortalama aylık 25 TWh'i geçmiş demektir. Ortalama aylık üretim rakamları önceki yıla göre çok yakın. 2020’de net artış ya da düşüş yıl sonunda belli olacak. Aylık tüketim Temmuz, Ağustos aylarında 28 TWh'leri buldu. Pandemiden en yoğun etkilendiğimiz bahar aylarında tüketim %20'ler civarında düşmüştü. Elbette diğer sektörler gibi enerji sektörü de bu durumdan çok etkilendi. Ancak "yeni normal"in pozitif etkisi, beraberinde yaz aylarında beklenen tüketim artışı iş hacmini olması sektör normal seviyesine çıkardı. Türkiye'de enerji sektörü fırsatlarla dolu bir sektör. Ancak diğer taraftan son yıllardaki beklenmedik kur atakları sektörü öngörülebilir olmaktan uzaklaştırıyor. En büyük problemlerden biri bu. Bir diğer sorun özellikle alanım olduğu için değinmek istiyorum. Perakende tarafta anlamsız bir rekabet var. Derinlemesine baktığınızda hem etik değil, hem rasyonel değil. İçinde etiği ve rasyoneliteyi barındırmayan rekabet ya acziyet, beceriksizliğin yada çaresizliğin ürünüdür. Bu durum kalitesizliği tetikliyor. Sektöre hasar veriyor. Sektör repütasyonunu yerle bir ediyor. Şirketler önce kendileri zarar görüyor sonra aboneyi portföyden çıkarıyor vs. Sonra aboneye zarar veriyor.

Sektörün stratejik planlamasında neler yapılmalı?

Sektörün "daha fazla yerli kaynak, daha fazla yenilenebilir kaynak" mottosu en doğru olan. Bu anlamda hiç taviz vermeden yola devam edilmeli. Ediliyor da. Yenilenebilir kaynaklar, üstüne yerli kaynaklar. Bu mecraların üretimdeki payı arttıkça geleceğimizi dışa bağımlı olmaktan kurtaracağız. Yerli ve yenilenebilir kaynaklardaki son derece ciddi artışa rağmen ithalatta en önemli kalem hala enerji. Yıllık ortalama 40 milyar dolar civarında bir rakam sadece doğal gaz, petrol elektrik gibi enerji ürünlerinin ithalatına gidiyor. %20-25'lik bir pay ithalatta en ciddi kalemin hala enerji olduğunu gösteriyor. Ki enerji aynı zamanda stratejik bir mecra. Arz güvenliği diye bir realite var. Alabildiğine güçlü finansal yapınızda olsa enerjide dışa bağımlı iseniz hiç olmadık bir durumda istenmedik şeyler yaşayabilirsiniz.

Sektörün stratejik planlaması deyince birkaç cümleye sığdırmak mümkün değil tabi. En önemli noktayı söyledik. Yerli, yenilenebilir üretimin payının artmaya devam etmesi. Gel git enerji ile dijital ve akıllı sistemler entegre olacak. Yerinde üretim meselesi var. Gözönünde tutulup, hazırlıklı olunacak adım atılacak çok mecra var. Bu konularda çalışmalar yapılıyor zaten. Çünkü hangi mecraya ne zaman yatırım yapılacağı kararı kritik. Bunlar küçük rakamlar değil. Herhangi bir yatırımı yapmak kadar doğru zamanda yapmak da önemli. Yaptığınıza değecek mi? Ne olursa olsun bu saydıklarımız atlanmaması gereken perspektifler.

Diğer taraftan serbestleşme konusu var ki malum dağıtım tarafında %100'lere ulaştı. Üretim tarafında %80'i aştı. Perakende tarafında da tüketim olarak ciddi bir orana ulaşmış durumda. Ancak abone sayısı itibarı ile hala çok düşük. Mesken tarafında da ST sayısını artıracak bir kurgu geliştirilmeli.

Türkiye’nin ekonomisinde rakamsal olarak katkı ne kadar olur?

Bugün Lisanslı kurulu gücümüz 86.337 MW lisanssız kurulu gücümüz 6.548 MW toplamda 93.000 MW. Yerli ve yenilenebilir kaynaklarımızın payı ise %62’lere kadar çıkmış durumda. Bugün yenilenebilir enerji kullanımında RES ve GES’de Avrupa’da 7., HES’te 2. JES’te 1.sıradayız. Ekonomimize rakamsal katkısı ne olur. Bu yerli ve yenilenebilir kaynaklardan elde edilen enerjini payı arttıkça ekonomimize somut katkısı milyarlarca dolar. 2020’de bu kadar badireye rağmen sektördeki ilerlemeler devam ediyor. Bu sene günlük bazda rekorlar kırıldı. Mesela 24 Mayıs’ta üretilen enerjinin %90’ı yerli ve yenilenebilir kaynaklardan üretildi. 2019 sonunda elektriğin %62’si yerli ve yenilenebilir kaynaklardan üretildi bu sene ise bu oran %75’lere kadar çıktı.

Pandemi sonrası yeni dünya düzeni ile sektörünüzde yaşanacak değişimler neler olabilir?

Pandemi bazı sektörleri negatif etkilerken, nispeten daha yavaş büyüyen bazı sektörleri ise hareketlendirdi, pazarlarını büyüttü. Diğer taraftan belki sıkıntılı yada ağır aksak yaşayan bazı sektörlere can suyu oldu. Yine pandemi iş yapış şekillerini, kimi ezberleri bozdu. İş dünyasına performans ve verimliliği düşürmeden çalışmak için ofisin mutlak olmadığını gösterdi. Özellikle İstanbul gibi metropollerde, bir toplantı için iki saat gidip, iki saat dönmenin zorunluluk olmadığını, yurtdışındaki kimi rutin toplantılar için illa seyahat etmek gerekmediğini gösterdi. Belki iş dünyası biliyordu ama kimileri bu altyapıyı kullanmak noktasında aksiyon almamıştı. E-ticaret, elektronik perakende, kargo, kurye, posta, lojistik sektörleri büyüdü. Her sorun/kriz vb hadisede olduğu gibi nasıl baş edeceğimiz noktasında tecrübe kazanıyoruz. Öğreniyoruz. Tamamen yok olması, problem olmaktan çıkması, aşı, ilaç vb için zamana ihtiyaç var. Ancak daha kötü günler yaşayacağımızı da düşünmüyorum. Enerjide 2023 hedeflerine ulaşmak için ne gerekiyorsa yapılacağını düşünüyorum. Belki iş yapı biçimlerimizde değişiklikler oldu daha da olacak.

Yeni Ekonomi Programında hedef ekonomik büyüme 

Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak ülke ekonomisinin 3 yıllık rotasını belirleyen Yeni Ekonomi Programını açıkladı. Büyüme hedefleri ve istihdam ile ilgili çarpıcı açıklamaların yapıldığı programla ilgili neler söyleyeceksiniz ?

İş dünyası, profesyoneller önlerinde inandıkları bir yol haritası olmasını çok severler. Kendileri de hedefler koyarlar. Bu hedefler ve oluşturduğu motivasyon aşağılara indikçe de yapı güçlenir, gerçekleşme oranı yada olasılığı artar. Program elbette biraz iyimser. Hoş zaten iyimser olmak lazım, biraz da gerçekleştirilebilir olması. YEP'deki girişimciliğe, yüksek katma değerli özellikle yurtiçi üretime, teknolojiye odaklanış, reel sektörü, üretimi, üreticileri, KOBİ'leri, yatırımları desteklemenin devam edecek olması için kim ne söyleyebilir? Beraberinde %5 ve üzerindeki bir büyüme hedefi heyecan verici. Ben özellikle üretim tarafını çok önemsiyor. Yegane çıkışın üretmek olduğunu düşünüyorum. Farklı mecralar yada aksiyonlardan çözüm beklemek yanlış. İyileşmeler olabilir, geçici toparlanmalar olur, ancak kalıcı güçlü bir ekonomi için güçlü reel sektör, güçlü üretim şart.



ABONE OL

EN ÇOK OKUNANLAR