Yurtsuz kalmanın ıstırabı
Önceki hafta özetle, Rusya- Ukrayna savaşının temellerindeki sosyolojik nedenleri, Abhazya örneğiyle Karadeniz'in stratejik etkisini ele almıştık.
Bu gidişatın bir devamı olarak 2014 yılında benzer bir operasyon, yine Batı ve NATO ile yakın ilişki kurduğu bahanesiyle Ukrayna için söz konusu olmuş ve Rus nüfusun çoğunluk olduğu Kırım Bölgesine ve özellikle Azak sahillerine askeri bir harekat başlatılmıştır. Kırım’ın ilhakı, Türkiye başta olmak üzere bazı ülkelerin “kabul edilemez“ bulmasına rağmen fiili bir durum olarak günümüze kadar devam etmiştir.
Bu durumun yaşanmasında, ABD ve AB ülkelerinin küçük çaplı kınamalarının, cılız sesli yaptırım tehditlerinin etkisi olup olmadığı araştırılması gereken ayrı bir konudur.
2020-21 yıllarına gelindiğinde, Rusya’nın Ukrayna’ya tehditkâr yaklaşımının dozu her geçen gün artarken, ABD Başkanı Biden’ın Rusya’ya karşı sert söylemleri, AB ülkelerinin Ukrayna’ya koşulsuz destek ifadeleri, hırslı ve inatçı yapısıyla bilinen Putin’in saldırı planlarını belki de daha kalıcı hale getirmiştir.
Trump döneminde ABD ilişkileri, ekonomi devi Çin ile sıkıntılı şekilde seyrederken… Çinli birçok firmaya yaptırımlar, yasaklamalar uygulanırken, Rusya ile daha ılımlı sayılabilecek bir iletişim ortamı sağlanmıştı.
Biden döneminin başlaması ile bu ilişkilerin seyrinde önemli bir değişim gözlenmiş, Rusya’nın diplomatik olarak soğukkanlılıkla karşıladığı “katil” tanımlaması, farklı bir yol haritasının ortaya çıktığını işaret etmiştir.
ABD’nin bu alışılmadık sert söylemi, bir müdahale olması halinde Ukrayna’nın yanında olacağını her fırsatta dile getirmesi, Rusya ve Ukrayna arasında devam eden ikili dalaşmaların yerini, saldırgan bir tavra bırakmasına sebebiyet vermiştir.
Bu durum Rusya için hem Ukrayna hedefini netleştirmiş olacak, hem de NATO ve AB gibi oluşumların dışında bir ülkeyle savaşarak uluslararası dengelerle ilgili gidişatı kontrol etmiş olacaktı.
Türkiye yönüyle; Karadeniz’de oluşan yeni eğilimleri zamanlıca fark ederek, bir yandan askeri teknolojilerini hızla geliştirmek suretiyle güçlü bir duruş sergilemesi, bir yandan araştırma, sondaj gemileriyle sahilleri karış karış inceleyerek, zenginlikleri keşfederek, bölgede oyun kurucu olduğunu uygulamalı olarak dile getirmesi önemli bir hamle olarak değerlendirilmektedir. Bir diğer önemli duruş ise, şer oluşumların yıllardır süren kumpaslarına rağmen, ekonomik ve sosyal ilişkilerinin üst seviyede olduğu kapı komşusu Rusya ile iletişimini iyi seviyede devam ettirmek suretiyle gidişatı kontrol altında tutmayı başarabilmesidir.
Esasında Rusya’nın ileri sürdüğü, Ukrayna’nın NATO’ya veya AB’ye girme arzusunun, Kırım sorununun yaşandığı mevcut şartlarda mümkün olmayacağını hem Rusya ve hem de NATO ve Avrupa Birliği gayet iyi bilmekteydiler. Tüm bunlara rağmen taraflarca ortam adeta elbirliğiyle gerilmeye çalışılmaktaydı.
Böylesi bir ortamda, Türkiye’nin sulh yolunu bulabilmek, savaş borazanlarına ot tıkabilmek adına gösterdiği üst seviye gayrete rağmen, maalesef ki savaş bütün acımasızlığı ile başlamış oldu.
Düne kadar kendi yağında kavrulabilen, 43 milyon nüfuslu bağımsız bir ülke Ukrayna, kendisini ansızın dört bir yanına füzelerin indiği ateş çemberinin içinde bulmuş oldu.
Yıkılan yuvalar, dayanılmaz soğuğa aldırış etmeden güvenli bölgelere ulaşabilmek için yollara düşen milyonlarca insan, hastalar, yaşlılar ve kundaktaki çocuklar… Yüzlerce kilometre uzunluğundaki araç kuyrukları, dünyanın dört bir yanından gelmiş öğrenci, işçi, turistlerin ülkelerine ulaşabilme gayreti, mahşeri kalabalıklar ve yaşanmakta olan can pazarı…
Savaş her yerde yıkıcıdır, ateş her yerde yakıcıdır ve mağdurlar her zaman benzer kaderi paylaşır. Yurtsuz kalmanın ıstırabı herkes için aynıdır. Açlık, evsizlik, çaresizlik her bir çocuğa, kadına, yaşlıya aynı acıyı tattırmaktadır. Bu durum Suriyeli, Iraklı, Afganistanlı için de, Ukraynalı için de aynıdır. Dünya’ya barış hakim olmadığı sürece de bu böyle devam edecektir.
Zihinlere kazınmış acı bir hatıra olarak, zamanında Suriyeli sığınmacılara gereksizce yapılan bir müdahale esnasında, Ukraynalı bayan gazetecinin kendini kurtarmaya çalışan hemcinsi bir mülteci çocuğa çelme takarak düşürmesi vicdanlarda nasıl bir acı bıraktıysa, Sayın Zelenski’nin ifade ettiği şekilde, kaybolan 2 bin civarında Ukraynalı çocuğun bırakacağı azap ta aynıdır.
Gelecek hafta Türkiye’nin Ukrayna girişimlerinden bahsedelim…