Dolar $
32.53
%-0.04 -0.01
Euro €
34.89
%0.17 0.06
Sterlin £
40.71
%0.1 0.04
Çeyrek Altın
3993.61
%0.9 35.31
SON DAKİKA
Son Yazıları

Son dönemde kent heykelleri neden eleştirildi?

23 Tem 2021

Geçtiğimiz günlerde Türkiye'nin farklı kentlerinde yer alan heykeller gündemimizde bir süre kendine yer edindi. Heykelleri gündeme taşıyan noktalar; heykellerin sanat, yüklediği anlam ve temsil ettiği değerler noktalarındaki eleştirilerdi.

Peki, heykellerin kentlerin simgesel boyutlarındaki rolleri nedir ve eleştirilenler yerinde midir yoksa değil midir beraberce inceleyelim.

Kentlerin birçok simgesi olsa da, meydanlar ve heykeller kentin önemli sembollerinden ve sosyalleşme alanlarındandır. Heykeller özellikle kent içerisinde o kadar özleşmektedir ki buluşma noktaları, adres tarifleri hep heykellere göre belirlenir. 

Örneğin; İstanbul'daki boğa heykeli, Kars'taki at heykeli bunun en bilinen örnekleridir. Tabi ki bu sadece Türkiye için geçerli değil, Rio de Janeiro'daki Kurtarıcı İsa, Batum'daki Ali ve Nino heykellerini de örnek olarak göstermek mümkün. 

Heykeller aynı zamanda kentin markalaşmasında da kullanılır. Bir kentin tanıtım amaçlı yapılan çalışmalarında kentte yer alan ve kent ile özdeşleşen heykellere mutlaka yer verilir. Hatta kente dair hediyelik eşyalar da bile bu heykelleri görmek mümkündür. 

Ayrıca kentlerde yer alan heykeller yalnızca kenti değil aynı zamanda da ülkeyi de temsil eder. Örneğin; New York'daki Özgürlük Heykeli Amerika Birleşik Devletleri'nin önemli simgelerindendir. Heykelin hangi kentte yer aldığı bilinmez ama hangi ülkede yer aldığı gayet net ve doğru olarak bilinir.

Heykeller kente aittir, kent bir ev ise heykeller bu ketin mobilyasıdır. Bu yüzden heykellere kent mobilyası tanımlaması yapılır. 

Bu nedenle her dönemdeki ülke ve kent yöneticileri heykellere ya da anıtlara önem vermiş, bu konuda girişimleri olmuştur. 

Amaç sadece kentin kültürel değerlerini ve önemli anlarını simgeleştirmek değil, bununla birlikte kente dair bir kimlik oluşturma, kente ilişkin değerlerin aktarılması, etkileşim sağlama ve iletişim oluşturma gibi özelliklere sahiptir. Farklı kentler tarafından benimsenen aynı değerlerin menşeini belirlemede ve “bu değer bizimdir”i ülkeye yaymada da araç olarak kullanılır. Başka bir ifade ile heykeller ve anıtlar kent sosyolojisi ve kent belleği gibi önemli kuramları da içerir. 

Görüldüğü üzere heykellerin kent ve ülkeye dair kültürel boyuttaki temsil gücü ortada, satırlara eklemediğimiz diğer özellik ve avantajları ile kent için önemli bir unsur.

Aslında Türkiye'deki bazı heykelleri eleştirenlerin bu saydığım özellikleri kabul etmediklerini sanmıyorum. Onların ekseriyetle heykellerin görsellik açısından kente bir kazanım sunmadıklarını ve kentin her değerinin simgeleştirilmesinin gerekli olmadığını düşündüklerini söylemek doğru olur.

Bakın sanatsal demiyorum, çünkü heykelin sanatsal boyutunu anlamak ve değerlendirmek farklı bir boyut ama heykeldeki sanat bir görsellik sunar ve insanlar heykeli bu görselliğe göre değerlendirir. Heykellerin sanat galerisinde ya da sergilerde değil de, kentin en işlek yerinde yer aldığı düşünüldüğünde yapılan değerlendirme görsel odaklı olacaktır. 

Örneğin; Çanakkale'de iki tane Truva atı heykeli var. Bunlardan biri Truva kentinde, diğeri ise Morabbin Parkı'nda. Truva'da yaşanan olayları düşündüğünüzde hangi at heykeli size daha inandırıcı ya da gerçekçi geliyor? Bence siz de benim gibi düşünüyorsunuz ve filmde kullanılan atı seçeceksiniz.

Neden bunu seçiyoruz sizce, filmde kullanıldığından dolayısıyla popüler olmasından mı? Ya da kent merkezinde yer almasından mı? Tabi ki, yaşanan olaya uygun olmasından. Aslında bu kadar basit. Heykellerin kente ya da ülkeye dair yüklediği anlamın insanların zihinlerinde anımsatıcı ve kenti hatırlatıcı etki yaratması.

Belki de bu yüzden eleştirildi. Ne olmalı ya da nasıl olmalı derseniz; kentlerdeki heykellerin yüklediği bir anlam, anımsattığı bir değer, aktardığı bir kültür olmalı ve bütün bunları sanatı kullanarak insanlara sunulmalı, derim. 


Yazarın Son Yazıları
Yazarın En Çok Okunan Yazıları