Dolar $
32.49
%-0.18 -0.05
Euro €
34.88
%0.15 0.05
Sterlin £
40.68
%0.06 0.02
Çeyrek Altın
3997.9
%1.01 39.54
SON DAKİKA
Son Yazıları

Sırada stagflasyon mu var?

19 Nis 2022

Rusya-Ukrayna savaşı ve enflasyon rakamlarındaki yükselişler Avrupalı para yöneticilerinin stagflasyon tehdidine karşı hazırlık yapmalarına sebep olmakta. Küresel enerji krizi ve merkez bankalarının faiz konusunda aldıkları kararlar 1970 yılında yaşanan resesyona benzer bir taban oluşturmaya başladı.

Stagflasyon beklentileri %66'ya yükselerek 2008'den bu yana en yüksek seviyeye ulaştı. ABD enflasyonu ise mart ayında 1981'in sonlarından bu yana en yüksek artışı gösterdi. ABD'de şubat ayındaki yüzde 7.9 olan yıllık tüketici enflasyonu martta yüzde 8.5'e çıktı.

Salgın döneminde tedarik zinciri bozuldu. Bu dönemde başta Amerika olmak üzere merkez bankaları tarafından kontrolsüz para basımı gerçekleştirildi. Bu paralar pandemi sonrası talep patlamasına yol açtı. Üretim ağı bu talebe cevap vermekte zorlandı. Sonrasında Rusya Ukrayna krizi ve yaptırımları neticesinde enflasyonist süreç hız kazandı. 

Enflasyonu kontrol altında almak için merkez bankaları faiz artırımı kozunu kullanmaktalar. Fed ilk faiz artırımın geçen ay gerçekleştirdi. Sonraki adımları dünya ekonomisi için stagflasyon yaşanmasında büyük etken olacak. Çünkü faiz artırımının devam etmesi demek durgunluğa ve işsizliğin artmasına yol açacaktır. İşte tam da bu safhada hem yüksek enflasyon hem de durgunluğun bir arada olduğu bir ekonomik düzenin yaşanması anlamına gelmektedir. 

Rusya Ukrayna savaşıyla beraber gıda, enerji, gübre, demir-çelik gibi ürünlerin tedarik zincirlerinde sorunlar ortaya çıktı. Özellikle gıda ve enerji piyasalarındaki fiyatlar, kontrolsüz bir şekilde artış gösterdi. Rusya’ya uygulanan yaptırımlar ekonomilerin daha fazla kırılganlaşmasına neden oldu. Geldiğimiz noktada, ekonomik durgunluk ve enflasyonun aynı anda yaşanması anlamında kullanılan stagflasyon, hiç olmadığı kadar dünya ekonomisini tehdit etmekte ve konuşulmaya başlandı.

Stagflasyon riskini artıran en önemli unsurlar enerji, gıda, işçi ücretinde artış ve faiz artışı olarak ön plana çıkmakta.

Bunlardan en önemlisi enerji ve gıda fiyatları. Enerji fiyatlarının çok fazla yükselmesi, girdi maliyetlerini artırıyor. Girdi maliyetlerinin artması hem gıda fiyatlarını yükseltiyor hem de tüketicinin talebini azaltıyor. İnsanların enerji ve gıda dışındaki harcamalara ayırdığı bütçe azalıyor. Bu bütçe azaldığında ekonomide bir durgunluk gündeme geliyor.

Diğer unsur işçi ücretleri. Pandemi döneminde dünya genelinde birçok insan işsiz kaldı. Covid-19 salgını kontrol altına alınsa da çalışanların bir kısmı hala istihdama dönmedi. Yani istihdam henüz şirketlerin personel talebini karşılayamıyor. Bu da ücretlerin artmasına neden oluyor. 

Diğer unsur faiz artışı. Merkez Bankaları, enflasyonla mücadele kapsamında faizleri artırmaya ve piyasalarda likidite çekmeye başladılar. Ancak bu durum ekonomik durgunluğu tetiklemekten başka bir şey yapmıyor. 

Örneğin, faiz artırımı öncelikle kısa dönemli borçlanmayı etkileyeceğinden; kredi kartlarının, otomobil ev kredilerinin, dış ticaret finansmanının maliyetini artırmak, tüketici harcamalarını daraltmak, küçük işletmelerin borçlanma, dolayısıyla ayakta kalma şansını azaltıyor. Kısacası faiz artırımının ekonomiyi resesyona itme olasılığı yüksek.

Yani Merkez bankalarının enflasyonla mücadele geleneği, ekonomik durgunluğu arttırıcı etki yapıyor.

Kısaca ekonomistler; gıda ve enerji fiyatlarındaki artış, işçi ücretleri ve faiz artırımlarının stagflasyon riskini artırdığını ve şu an için dünya ekonomisinde büyük bir belirsizliğin olduğunu ifade ediyorlar.

Olası yaşanacak stagflasyon sürecinde Dünya ekonomileri ile Türkiye ekonomisini ayrışacağını düşünüyorum. Dünya ekonomisi başta Avrupa ekonomisi olmak üzere yıllardır düşük enflasyon ile yaşadılar. Aynı zamanda Ana akım sistem üzerine kurulu bir düzen yapısı içindeler. Yani faiz enstrümanını kullandıkları bir yapı. 

Tam da burada Türkiye’nin ayrıştığı alan ortaya çıkıyor. Son bir yıldır düşük faiz, yüksek kur politikasını benimsemiş olan Türkiye, faiz enstrümanını kullanmayarak Dünyadan ayrışan bir yapı içerisinde. Faiz artırımına gitmeyerek ekonomiyi durgunluk, işsizlik belası ile karşı karşıya bırakmamaya çalışıyor. Aksine yüksek kur politikası ile ihracat yani üretim miktarını artırmakta ve istihdam seviyesini yüksek tutmak için çaba sarf etmekte. İlerleyen aşamalarda Türkiye’deki üreticiler bu yaşanması muhtemel olan stagflasyon sürecinde ciddi kazanç imkanları ve pazar olanakları elde edebilirler. 

Dünya ekonomisi önümüzdeki süreçte bir stagflasyon yaşama ihtimali varken, Türkiye’nin durgunluğa girmeyerek sadece yüksek enflasyon ile bu süreci atlatıp atlatamayacağını merakla izliyor olacağım. 


Yazarın Son Yazıları
Yazarın En Çok Okunan Yazıları