Oksijen
Avrupa Birliği, 2030 yılına dek 10 milyon ton yeşil hidrojen üretme 10 milyon ton da ithal etme kararını adım adım uyguluyor. Avrupa Hidrojen Bankası, 2 alım ihalesini başlattı.
Almanya, H2Global adlı bir şirket kurdu ve hidrojen alımını bu şirketle yapıyor. Hidrojen vadileri bütün dünyada gelişiyor; sayıları 450’yi aştı. Sektör koşarak gelişirken birkaç yeni başlığı derledim. Yeşil hidrojen, suyun atomlarına ayrıştırılması ile elde ediliyor. Yani, su molekülleri, elektrik yardımıyla (elektroliz işlemi) hidrojen ve oksijene ayrışıyor. Hep hidrojen konuşuyoruz. Çünkü hidrojeni yakalayıp depoluyor, yakalıyor, kullanıyoruz. Peki şirketler yeşil hidrojen projelerinin ürettiği büyük miktardaki oksijenle ne yapmalı?
Elektroliz, ek gelir elde etmek için kullanılabilecek. Elektroliz yoluyla üretilen her ton yeşil hidrojen için sekiz ton oksijen de üretiliyor. Ancak yine de pek çok elektrolizör proje geliştiricisi, tıpta, su ürünleri yetiştiriciliğinde ve endüstride kendilerine ek gelir sağlayabilecek mevcut oksijen pazarlarına rağmen bu O2'den para kazanma ihtimalinden bile bahsetmiyor; O2'yi basitçe atmosfere boşaltmaya karar veriyor. Elbette bu kararın altında maliyet yatıyor. Oksijeni yakalama ve depolama maliyetini düşürme çabaları da hızla gelişiyor. Hastaneler gibi sanayi ve tarımda da yeri büyük. Bu ürün de hidrojen gibi yeni bir Pazar oluşturuyor. 'Bill Gates tarafından yaptırılan' dünyanın ilk hidrojenle çalışan süper yatı, suya indi. Fiyatı 600 milyon avro.
Hollandalı gemi yapımcısı Feadship, 'Proje 821' için geliştirilen teknolojinin Norveç'in simgesel H2 feribotlarında kullanılacağını söyledi. Tamamen yeşil hidrojenle çalışabilen ve Microsoft milyarderi Bill Gates tarafından yaptırıldığı iddia edilen 119 metrelik bir süper yat, geçtiğimiz Cumartesi günü Amsterdam'da resmi olarak suya indirildi ve 600 milyon Euro (647 milyon $) fiyatla satışa sunuldu. Şirket, açıklamasında 'Avrupa'nın ilk ticari yeşil hidrojenden sentetik metan tesisini altı aydan kısa bir süre içinde hiçbir sübvansiyon olmadan inşa ettik' dedi. Turn2X, şirketin 'yenilenebilir gazının' beş ila on yıl içinde fosil eşdeğeriyle eşit seviyeye ulaşabileceğini öngörüyor. Bir başka gelişme de Almanya’dan. Alman start-up Turn2X, Mart ayında İspanya'da yeşil hidrojen ve CO2'den sentetik metan üreten ilk ticari projesinin kurdelesini kesti. CEO Philip Kessler, maliyetleri karşılayacak herhangi bir sübvansiyon olmaksızın biyogazla benzer bir fiyata satıldığını söyledi. . Örnekler çok, sayfalar sığmaz halde. ‘Yeşil hidrojen gelecektir’ mottosu, sanıldığından hızlı gerçekleşiyor.
Euro 2024 ve TFF
Haziran ayında Avrupa Şampiyonası başlayana dek, deyim yerindeyse, yemediği dayak kalmamıştı TFF’nin. Galatasaray ve Fenerbahçe amansız bir şampiyonluk yarışı yaşarken acımasız saldırılara muhatap oldular. Özellikle sosyal medya, bu yarışın çirkin muharebe alanına dönüştü. Troller ve taraftarlar kadar resmi siteler de başrole soyundu. Puan kaybedilmeyen günlerde bile rakipler ‘düşman’ olarak görüldü. TFF ve Mehmet Büyükekşi yönetimi, sürekli yıpratıldı ve hedefleştirildi. Yine aynı günlerde Stefan Kuntz gönderildi ve Vincenzo Montella milli takımın başına getirildi. Almanya’ya böyle bir süreçten geçerek geldik. Bu resim, elbette oyuncularımızı da kapsıyordu ve kimse kavga ortamından uzaklaşamadı. Duisburg’da ilk maçımızda Gürcistan’ı 3-1 yendik ama oyun kimseyi mutlu etmedi. Goller birbirinden güzeldi o kadar. İkinci maçta, kadro tercihleri ve eksik bilgilendirme, yeni eleştirilerin odağı oldu. 3-0 yenildik ve tadımız kaçtı. Son maçta, 70 dakika 10 kişi oynayan Çekya karşısında ölüp ölüp dirildik. Tribünler Arda Arda diye tezahürat yaparken Hakan Çalhanoğlu golü atmıştı. Cılız seslerle Hakan tezahüratları uzun sürmedi. Takım, Barış Alper ve Ferdi ile ayakta duruyordu. Hocanın tercihleri, gecikmiş hamleleri çözüm olmuyordu. Arda çıktı, Cenk Tosun girdi. 1-1’i bulan 10 kişilik rakip bizden çok koşuyor, gol arıyordu. 90+’da Cenk fişi çekti. Deliler gibi sevindik. Hamburg sabaha kadar uyumadı, muhtemelen bütün Almanya aynıydı. Sevinelim ama Avusturya maçına kadarki 6 günde iyi hazırlanalım.
Gürcistan’a özür borcu
Büyük bir ayıp yaptık. Sonra o ayıbı kabul etsek de özür dilemedik. Tarihinde ilk kez Avrupa Şampiyonası finallerine kalan Gürcistan ilk maçını bize karşı yaptı. Seremonide Gürcistan milli marşı okunurken seyircimiz ıslıkladı. Dost bir ülkenin milli marşını, o gururu ilk kez yaşadıkları ortamda ıslıkladık. Benim gibi utanan çok kişi vardı ama ıslıkladık. Sonra bunun yanlış olduğu, tüm yetkililer tarafından dile getirildi ve önce Portekiz ardından da Çekya maçlarında yinelenmemesi için çağrıda bulunuldu. Ama kimse Gürcistan’dan özür dilendi. TFF Başkanı Mehmet Büyükekşi ve milli takım sorumlusu Hamit Altıntop, özür dilemek için yeni bir fırsata sahipler. Gürcistan, ilk turnuvasında üç maçını tamamladı. Her maçında gol attı. Bir yenilgi, bir beraberlik ve bir galibiyet başarısını gösterdi, gruptan üçüncü olarak çıkmayı başardı. Bir sonraki turda başarılar dileyen bir mesaj ile özür dilenebilir. Gürcistan’a özür borcumuz kalmamalı.
Hamit Altıntop’a tepki
Bazen sessizlik de iletişimdir ama bizim yönetim zihniyetimizde pek yeri yoktur. A Milli Takım sorumlumuz Hamit Altıntop, kendi sözüyle 25 yıldır milli forma ile iç içe. Genç milli takım seviyesinden yöneticiliğe, büyük emek ve tanıklıkları var. Futbolcu olarak kariyerinin benzerine zor rastlanır. Ancak tribünler farklı tepkiler sunabiliyor. Her maç öncesi olduğu gibi Çekya maçı öncesinde de skorbordlarda, kadroların ardından takımların taraftara mesajını ileten sözcüler görülüyor. Türkiye için konuşurken taraftarın büyük çoğunluğu Hamit Altıntop’u ıslıkladı. Sözleri anlaşılmadı, duyulsa da ıslık durmadı. Altıntop, bu tepkiyi kendisi önleyebilir. Çözüm iletişimdir. Doğru, profesyonelce üretilmiş iletişim, taraftar ile ilişkiyi düzeltebilir. Önce bu fikre sonra da profesyonel desteğe inanması zorunludur. Unutmamak gerek; iletişim depolanmaz!