Dolar $
32.42
%-0.32 -0.1
Euro €
34.96
%-0.34 -0.12
Sterlin £
40.51
%-0.75 -0.3
Çeyrek Altın
4092.28
%0.61 24.65
SON DAKİKA
Son Yazıları

Oğuz Atay'ın bilinmeyen dünyası

23 Ara 2020

Oğuz Atay'ın ölümünün (1934-1977) 43. yılında sis perdesini araladık. Profesör Gülper Refiğ'i ile merhum eşi Halit Refiğ'nin Oğuz Atay arasında geçen dostluklar başta olmak üzere, Atay'ın bilinmeyen dünyasını konuştuk.

Atay’ın sosyalist macerası, roman ve sanattaki dönemleri ve büyük değişimini Gülper Refiğ’den dinledik. Bu ilginç söyleşiyi gazetemizin 13 Aralık 2020 Pazar günkü nüshasında tam sayfa olarak neşredildi. Söyleşi büyük ilgi gördük. Atay hakkında bazı bilinmeyenler eksik kaldı. Yayın Koordinatörümüz Sedat Yılmaz’ın, “Hocam eksiklikleri köşende yazarsın” tavsiyesiyle aşağıdaki satırları kaleme aldım.

Oğuz Atay, Turan Tükel ile birlikte ülkenin tanınmış sosyalist aydınlarını bir araya getirerek “Olaylar” başlıklı sosyalist bir dergi çıkarma çabasına girer. Bir araya gelen sosyalistler nerdeyse hiçbir noktada anlaşamaz hale gelip yollarını ayırırlar. Dergi için toplanan paraların hesabının temizlenmesi gibi angaryalar Atay’ın üstüne kalır. Atay çevresindeki insanların ahlaki zaaflarından büyük hayal kırıklığı yaşar. İnandığı sevgiyle bağlandığı insanlar onun zor geçitte yarı yolda bırakmıştır. Henüz 20’li yaşlarda Atay’ı “Olaylar” dergisinde yüzüstü bırakan, sözde solcu, özde Batıcılar onun işlerine engel olan, adeta yaşayamaz hale gelmesi için her yolu deneyenlerden başkası değildir. Atay, sol ideolojinden ve aydın kesimden güvenini tamamen kaybetmiş olarak kendi iç dünyasına, her zaman tek sığınağı olan kitaplarına dönmüştür.

1970’li yıllarda bir gün Beyoğlu’nda  Halit Refiğ ile Oğuz Atay karşılaşırlar. Halit ne yaptığını sorduğunda, Oğuz, roman yazdığını söyler. Bu cevap Halit’i çok şaşırtır. Dostluk dönemlerinde, edebiyata özellikle Rus romanları ve Dostoyevski’ye yoğun ilgisini bilir. Ancak Atay’ın roman yazdığını bilmiyor. Ne yazıyorsun Oğuzcuğun? Dediğinde ise, “Bizleri yazıyorum” cevabını alır. Önce 1971’de “Tutunamayanlar” romanı çıkar. Halit romanı okuduğu zaman, eski dostu Atay’ın çok farklı bir dünyada ve güçlü bir yazar ile karşılaşır. Sosyalist Oğuz Atay için ülke sorunları, toplumsal sorunlar ön planda iken, “Tutunamayanlar” bireysel problemlere değinmektedir. Atay’ın yazdığı, “Tutunamayanlar” ve “Tehlikeli Oyunlar”ın romanları için H.Refiğ: “Karmaşık ama çok sağlam kuruluşlu roman mimarisi, dil ustalığı, zeka ve duyarlığının incelikle dengelendiği bir ifade gücü, geniş bir kültür, bu kitaplara olağanüstü özellikler kazandırmaktadır. Tutunamayanlar Atay’ın memleketi kurtarma günlerinde tanıdığı çevrenin alayla örtülü açı bir eleştirisiydi…” der.

Atay yıllar sonra 5.1.1975 tarihli günlüğüne “Olaylar” dergisi deneyimleriyle ilgili şunları yazar: “Bu insanlardan Türk halkı bir şey beklememeli. Üçkâğıtçılıkla ne devrim olur, ne de ümmeti İslam kurtulur. Bunlar çürüyen et, dökülen diş gibidirler. Bayrak yaptıkları inançlarına rağmen, aslında inançsızdırlar. Kim hangi kapıdan ekmek yiyorsa o kapının kulluğunu yapmaktadırlar. Bunlar Osmanlı İmparatorluğu’nun mirasının kötü bölümü olan kapıkulu kurumunun temsilcileridir. Artık her yerde hangi kampın adamı olurlarsa olsunlar, bunlar teşhis edilmelidir. Önce halka örnek olabilmek için aydının kendisiyle hesaplaşmasının vakti gelmiştir. Yazarlarda romanda, hikayesinde, şiirinde bu hesaplaşmaya girişmelidir” (Günlükler, s.140).

Atay nihayet aradığı ışığı uzaktan karanlıktaki tünelden görmüştür. Atay’ın endişeli arayışların yerini adeta vicdani bir sorumluluk bilinci alır ve kendi yaşadığı toprakların keşfedilmesi, tarihsel ve sosyal zenginlikleri onda büyük heyecan yaratmıştır. Türk aydınının ülkesine yabancılaştığını ve Türk halkının kendisine sahip çıkacak aydınları beklediğine inanan Atay, kendi toplumu ile arasındaki uçurumu kapatmış, bu gerçeği göremeyen, görmek istemeyen dram içindeki, bizar çaresiz umutsuz çevreyle, tehlikeli oyun oynayan tutunamayanlarla yolunu ayırmıştır.

Atay, ölümü Batı’lı gibi cehennem azabının dehşetiyle değil, bir dervişin tevekkülü ve sükûnetiyle karşılamıştır. Bu Atay’ı “Oyunlarla Yaşayanlar” piyesinin Coşkun Ermiş’inde karakterize eder: “Ey talih, neden ecnebi malumatın kölesi yaptın beni? Neden halkından uzaklaştırdın?”. Atay, Mustafa İnan, “Bir Bilim Adamının Romanı”, “Eylem Bilim”  romanları”, “Oyunlarla Yaşayanlar” piyesinde olduğu gibi artık büyük bir sorumluluk bilinciyle ülkesinin tarihsel, sosyal ve kültürel gerçeklerine eğilmektedir. “Bir Bilim Adamının Romanı”nda, “aklın” yanında “hikmet” dediğimiz yüksek bilgiye de işaret etmiştir. Hikmet bu alemin olaylarına onun üstüne çıkarak mütevazi bir şekilde bakmak, aralarındaki iç ahengi sezmek, aşk ile realitenin derinliğini nüfus etmektir (Y.Ecevit, s.351). Yazılarından anlaşılacağı üzere Oğuz Atay tefekkür yolculuğunun sonuna gelmiş ve ömrünün son durağında nihayet olgun insan olmuştur. Allah rahmet etsin.

Yazarın Son Yazıları
Yazarın En Çok Okunan Yazıları