Dolar $
32.5
%-0.13 -0.04
Euro €
34.95
%0.34 0.12
Sterlin £
40.74
%0.18 0.07
Çeyrek Altın
3987.35
%0.74 29.12
SON DAKİKA
Son Yazıları

Mescid-i Aksa'yı yakmak

17 May 2021

Başlık biraz abartılı olabilir. Sonuçta kutsal mekan yerinde duruyor ancak hemen yakınlarında çıkan yangını kutlayan İsrailli aşırıların görüntüleri zihinlerimize kazındı.

Başkalarının kutsalları karşısında bu duyarsızlık ve hatta onların değerlerini aşağılamaktan zevk almak, belli bir ulusa veya dinin mensuplarına ait bir davranış diye düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Benzer birçok durumu farklı koşullarda gözlemledik. Birkaç on yıl önce küreselleşmenin, iletişim imkanlarımızı çoğalmasının bizi birbirimize daha yaklaştıracağını, toplumlar arası etkileşimi artıracağına safça inanıyorduk. Bugün geldiğimiz noktada birbirinin acılarından keyiflenen, kendi değerlerini kutsayıp başkalarınınkini ayaklarının altına alan insanların ne kadar çok olduğunu görüp şaşırıyoruz. Sadece Müslümanların kutsal mekânı değil, aynı zamanda insanlığın ortak mirası bir yapı yakınlarındaki yangını neşeyle şarkılar söyleyerek kutlamak da mümkünmüş. Üstelik bu barbarlığı kendi ülkeleri sınırlarındaki bir tarihi miras için yapıyorlar.

İnsanlar hakkındaki beklentileri ne kadar düşürürsek düşürelim daha kötüsü de olabilirmiş diye düşünürken aklıma iki yıl önceki Notre Dame Katedralinde çıkan yangın geldi. Birçok ülkeden sempati mesajları gelmekle birlikte bu yangını Tanrı’nın bir cezası gibi sunan, sosyal medyada “oh olsun” mesajları atanları hatırladım. Bu sorunlu kişilerin büyük kalabalık içinde bir azınlığı oluşturduklarını kabul etmekle birlikte, çok geniş bir kitlenin de kayıtsız kaldığını düşünüyorum. Bizden olmadığını düşündüğümüz, kendi değer sistemimiz içerisinde bir anlam ifade etmeyen hassasiyetleri çoğu zaman göz ardı ediyoruz. Evet, Mescid-i Aksa’nın bahçesindeki yangını şarkılar söyleyerek aşırılar bir ucu temsil ediyor ama insanoğlunun bu genel empati yoksunluğunun sebeplerini ve bunun ortak yaşam kültürümüze zararlarını anlamak zorundayız.

Gen bencildir

Din karşıtı görüşleri yüzünden çok tepki çeken yazar Richard Dawkins’in bir zamanlar çok satan kitaplarından “Gen Bencildir”de anlattığı üzere canlıların temel güdüsü hayatta kalmak ve soyunu sürdürmek olarak kabul edilebilir. İnsanlar, hayvanlara göre davranışlarını daha fazla mantık süzgecinden geçiren, daha toplumsal yaşama uyumlu canlılar olsa da zaman zaman daha da bencil olabiliyor. Şaşırtıcı olan kendi çıkarlarımızı kollamamız değil başkalarıyla empati kurma yeteneğimiz, merhametimiz ve dayanışmamız. Çocukluğumuzdan beri bize ahlaklı davranış olarak öğretilen kendi çıkarlarımız için kuralları çiğnememek, başkasının hakkına hukukuna tecavüz etmemek. Sorulduğunda da çoğu insan tamamen bencil dürtülerle hareket ettiğini reddedecek, başkalarının hakkına saygı gösterdiğini söyleyecektir. Gerçekten dayanışma, yardımlaşma sadece bizim toplumumuzda değil dünyanın birçok yerinde sahip çıkılan, yüceltilen değerler. Öyleyse neden bazen birbirimizin acılarına, hassasiyetlerine karşı bu kadar duyarsız olabiliyoruz? Bu sorunu cevabını da bilim insanları araştırmaları sonucunda bir ölçüde cevaplayabildiler:

Özet olarak empati kurmayı, başkalarının duyarlılıklarına saygılı olmayı başarabilmek için ilgili kişilerin bizim ait olduğumuz grubun üyeleri olduğunu zihnimizde teyit etmemiz gerekiyor. Belki de avcı toplayıcı kabileler halinde yaşadığımız zamanlardan taşıdığımız reflekslerle, yabancıların, yani bizim kendimizi ait hissettiğimiz grubun dışındakilerin hassasiyetlerini paylaşmakta güçlük çekiyoruz. Hatta zaman zaman onları tehdit olarak algılayıp, uzaklaştırılmalarını veya yok edilmelerini memnuniyetle karşılayabiliyoruz. Bu da temel bir hayatta kalma, varlığını sürdürme davranışı olarak algılanabilir. Grubun çıkarları için fedakarlık, belki de yeri geldiğinde bireyin kendi hayatını bile ortaya koyması ölüm kalım mücadelesini kazanmak için gerekli. Öte yandan bu enerjiyi farklı gruplar için ortaya koymak, merhamet göstermek kaybettiren bir strateji olabilir. Daha doğru bir ifadeyle hayatta kalmanın pamuk ipliğine bağlı olduğu, bir grubun hayatta kalması için bir diğerinin yok olması gerektiği zamanlarda öyleydi. Ama artık daha medeni bir dünyada yaşıyoruz ve küreselleşmenin birbirimizi anlamak, dinlemek adına sunduğu imkanlardan faydalanmakta bir sorunumuz olmamalı. 

Algılarımızı açmak, başkalarının duygularını, değerlerini anlamak ve onlarla iletişim kurabilmek mümkün. İlkel dürtülerimizin esiri olmak, sadece kendimize benzeyenlerle duygudaşlık kurmak için bir bahanemiz yok. Aksi takdirde Mescid-i Aksa’nın bahçesindeki yangını neşeyle şarkı söyleyerek seyreden budalalardan bir farkımız kalmaz.


Yazarın Son Yazıları
Yazarın En Çok Okunan Yazıları