Dolar $
32.61
%0.26 0.08
Euro €
34.87
%0.17 0.06
Sterlin £
40.74
%0.25 0.1
Çeyrek Altın
4069.67
%0.06 2.32
SON DAKİKA
Son Yazıları

Lütfen bize yatırım yapar mısınız?

31 May 2021

Bunca politik çalkantının içerisinde, Cumhurbaşkanı Erdoğan ABD'li iş insanları ile görüşüp Türkiye'ye yatırım yapmaları için çağrıda bulundu.

Ülkeye sermaye getirecek şirketlere her türlü kolaylığın sağlanacağı, Türkiye’nin dinamik ve büyüyen bir ekonomi olduğu anlatıldı. Cumhurbaşkanı’nın yatırımcılara yardımcı olunacağına dair kişisel garanti verdiğini okuyoruz.

Neden böyle bir toplantıya ihtiyaç duyulduğunu anlamak zor değil. Son yıllarda ülkeye giren doğrudan sermaye miktarlarında ciddi düşüşler gözleniyor. Türkiye zaten hiçbir zaman yabancı sermayenin en sevdiği ülkelerden birisi olmamıştı. İki binli yıllarla beraber özelleştirmelerin hızlanması, AB’ye adaylık sürecindeki gelişmeler kısa süreli bir ilgi uyandırdı. Şimdiyse eski halimize dönmüş görünüyoruz. Yani uzun vadeli ülkede kalıp üretim yapmak, istihdam yaratmak isteyen şirket sayısı sınırlı; ancak vur kaç yapıp kısa sürede para kazanacak portföy yatırımları geliyor. Onların bile son yıllarda kurumsal olanlarını uzaklaştırmış görünüyoruz. Risk almaya çok hevesli, büyük getiri sağlamak koşuluyla gelecek köpekbalığı fonlar sınırlı miktarda Türkiye’ye girip çıkıyor.

Yabancıların durumu böyle de yerli iş insanları, yatırımcılar için durum farklı mı? Türkler de kendi paralarıyla yatırım yapmaktan çekiniyor, hele uzun vadeli işlere girişip üretim yapıp istihdam yaratmaya gönüllü olanların sayısı iyice az. Bundan dolayı Türkiye’de sabit sermaye yatırımlarındaki düşüş sürüyor, kamu yatırımlarıyla bir miktar açık kapatılmaya çalışsa da asıl üretim kapasitesini artıracak girişimler çok yetersiz kalıyor. Geniş işsizlik oranlarının arş-ı alaya çıkması, gençlerin iş bulmakta bunca zorlanmasının sebeplerini arıyorsanız bu tabloya bakmak yeterli. İşte bu gelişme toplumsal tepkiye sebep olup iktidarın seçmen nezdindeki desteğini azalttığından olsa gerek yatırımcıları teşvik edecek yöntemler aranıyor.

Şahsi garantiler ve hukuk devleti

Oysa belki de azalan yatırımları tekrar canlandırmak için seçilen yöntem bile sorunun gerçek kaynağına işaret ediyordur. Bütün yürütme erkini kendisinde toplayan, ayrıca yasama ve yargıyı da kontrol eden bir kişinin iradesi öngörülebilirlik, kurallara bağlılık isteyen iş dünyasını korkutuyor. Bir gecede bakanların, merkez bankası başkanlarının, başkan yardımcılarının görevden alındığı, ekonomi politikalarının öngörülemezliğinin yüksek olduğu bir ülkede iş yapmak çok riskli. Ciddi bir yatırımın geri dönüşünün senelerle ölçüldüğü bir dünyada yarın ne olacağının kestirilememesi Türkiye’yi oyun sahasının dışına itiyor. Çok hızlı hareket edebilen finansal sermaye bile en son Ağbal’ın ani bir kararla görevden alınmasından sonra havlu atıp ülkeyi terk etti. Kısa vadede bile böylesine belirsizliklerin olduğu bir yerde doğrudan yabancı sermayeyi çekebilmenin güçlükleri anlaşılabilir.

Üstelik bir de başta ABD olmak üzere Batılı müttefiklerle yaşadığımız siyasi sorunlar var ki risk primimizi daha da yukarı çekiyor. İşte bu mevcut sıkışık durumundan ve ekonominin yatırım ihtiyacından olacak ki Erdoğan, Amerikalı iş insanlarıyla görüşmeyi gündeme aldı. Zaten bir süredir ABD ile ilişkilerde daha dikkatli bir dil tutturduğunu gözlemlediğimiz Cumhurbaşkanı bir kez daha Washington’a göz kırptı ve işbirliği olanaklarına dikkat çekti. Aslında ABD’nin Türkiye’nin ekonomik ilişkileri içindeki yeri Avrupa’nın merkez ülkelerinin gerisinde ancak Biden yönetimiyle bir uyum sağlanması tüm piyasa tarafından yeşil ışık olarak algılanacak. Ortadoğu’ya, Uzakdoğu’ya açılarak alternatif yaratmaya çalıştığımız Avrupa sermayesi için de bir işaret fişeği olacak.

Ancak işte belki de Batılı sermayeyi kaçıran tam da bu tek kişinin politikalarına, tasarruflarına dayalı iş görme şekli. Cumhurbaşkanının bunca kılıç şakırdatmanın ardından yelkenleri suya indirip Batı’ya yanaşmaya çalışması hala soru işaretlerini gidermiyor. Günlük siyasetin iniş çıkışları, istikrar ve öngürülebilirlik arayan iç dünyası için çok fazla. Türkiye’nin tek adamı Erdoğan’ın verdiği garantiler bundan dolayı ikna edici olmaktan çok ürkütücü olabiliyor. Çünkü her şeyin tek bir ağızdan çıkan “evet”e bağlı olduğunu bilen yatırımcılar için yarın o cevabın “hayır” olmayacağının garantisi yok. Onun için kişilerin iradesine değil hukukun üstünlüğüne dayalı bir düzenin önemine dikkat çekiyoruz ama açıkçası daha da dibe vurmadan sorunun anlaşılabileceğine dair umut pek yok.


Yazarın Son Yazıları
Yazarın En Çok Okunan Yazıları