Dolar $
32.54
%0.08 0.02
Euro €
34.91
%-0.19 -0.06
Sterlin £
40.83
%-0.11 -0.04
Çeyrek Altın
3992.24
%0 0.03
SON DAKİKA
Son Yazıları

Küresel bir güç olarak Rusya

23 Aðu 2019

Amerika Birleşik Devletleri'nin giderek dünya üzerindeki ağırlığını kaybetmekte olduğu daha Soğuk Savaş'ın son yıllarından beri tartışılmakta olan bir konu. Robert Kennedy Büyük Güçlerin Yükselişi ve Düşüşü kitabında ABD'nin kendisinden önceki büyük güçlerin kaderine benzer biçimde zirveye ulaştığını ve artık inişe geçmekte olduğunu öne sürmekteydi.

Ardından gelen bir dizi düşünür de benzer şekilde dünyanın tek kutuplu düzenden, Amerikan çağından çıkmakta olduğunu artık yükselen yeni güçlerin daha dengeli bir nizam yaratacağını ileri sürdüler. İkinci Dünya Savaşı’nın sonunda kurulmuş olan sistemin sonuna gelinmişti, artık yeni bir dünya düzeni kurulmaktaydı.

Bu yeni dünyada ABD’yi dengeleyecek güçlerin hangileri olabileceği düşünüldüğünde ilk akla gelen ülkelerden birisi Rusya oldu. Her ne kadar doksanlı yıllarda büyük bir ekonomik çöküş yaşamış olsalar da ve buna paralel olarak siyasi etkinlik olarak durgunluğa girseler de Putin’le beraber Rusya’nın büyük bir atılım içine girdiği açık. Doksanlı yıllarda istediğini yapabilen Washington yönetimi artık Suriye’den Venezüella’ya dünyanın birçok köşesinde kendisine meydan okuyan Rusya’yı buluyor. Putin de konuşmalarında birçok defa ABD merkezli tek kutuplu dünya düzenini kabul etmediklerini, buna yol açan Sovyetler Birliği’nin çöküşünün de büyük bir felaket olduğunu söylüyor. Moskova’nın artık kendi çıkarlarını ilgilendiren konularda daha aktif olacağını, ABD’nin tek başına at koşturmasına izin vermeyeceğini izlediği politikalarla gösteriyor.

Türkiye’nin de Washington’la yakın zamanda yaşadığı sorunlar sonrasında Putin Rusya’sı ile yakınlaşması bu meydan okuma sayesinde gerçekleşebildi. Rusya’nın alternatif bir dünya gücü olarak Soğuk Savaş yıllarını andıran biçimde tekrar ortaya çıkması, Çin’in ve kısmen Avrupa’nın da katılımıyla çok kutuplu dünya düzenine benzer bir yapının oluştuğu algısını yaratıyor. Böylelikle aralarında Türkiye’nin de bulunduğu bölgesel aktörler ABD’ye karşı daha güçlü bir pazarlık pozisyonuna sahip olabiliyorlar. Moskova’nın politikalarının her zaman Türkiye’nin çıkarları ile örtüştüğünü söylemek mümkün değil. Ukrayna’ya müdahaleleri, Kırım’ı ilhak etmeleri Karadeniz’deki dengeleri Türkiye aleyhine değiştirdi, Suriye’de Esad rejimine verdikleri destek Ankara’nın bölgeye ilişkin tasarımlarına zarar verdi. Yine de Moskova ile ilişkiler tek kutuplu dünya düzeninin getireceği alternatifsizliği ortadan kaldırdığı için yeni imkanlar sunmuş görünüyor. Peki Rusya’nın ABD’yi gerçekten dengeleyecek bir gücü var mı; çok kutuplu dünya algısı en azından Moskova ile ilgili olarak geçerli mi?

Rusya’nın dünyanın en önemli askeri güçlerinden birisi olduğunu tartışmak bile gereksiz. Suriye’de ortaya koydukları performans, birçok araştırmada dünyanın en güçlü ikinci ordusu olduklarına dair bulgular ortada. Teknolojik açıdan S-400 örneğinde görüldüğü gibi üst düzey tasarımlar yapabiliyor ve bunları etkin biçimde kullanabiliyorlar. Öte yandan savunmaya ayırdıkları bütçenin büyüklüğüne bakıldığında geçtiğimiz yıl ilk defa dünyadaki ilk beş ülke arasına giremediler. Dünyanın en büyük askeri gücü ABD Rusya’nın 10 katına yakın bir savunma harcaması yapıyor. Diğer bir yükselen güç ve aynı zamanda komşuları Çin’in savunma bütçesi ise Moskova’nınkinin 3 katından fazla. Suriye’de, Ukrayna’da askeri güçlerini kullanarak sonuç almış gibi görünüyorlar ama karşılarında ağır veya orta sıklet bir askeri gücün var olmadığını da unutmamak gerekiyor.

Neden savunma harcamaları bakımından dünyanın diğer ileri gelen ülkelere göre geride kaldıklarına bakıldığında ekonomik kapasiteleri ile bir açıklama yapabiliyoruz. Soğuk Savaş yıllarında da Batılı rakipleriyle başa çıkamamalarına neden olan ve en son olarak geri atmalarına yol açan iktisadi yetersizlikleri bugün de ortadan kalkmış değil. İhracatlarının dörtte üçü petrol, doğalgaz gibi yer altı zenginliklerinden ibaret ve silah sanayii dışarıda bırakıldığında imalat konusunda ABD ve AB’nin çok gerisinde görünüyorlar. Bundan dolayı da ekonomik büyüklükleri İtalya gibi bir Avrupa ülkesinin bile gerisinde kalıyor. Üstelik Ukrayna işgali sonrası başlayan ABD yaptırımları sebebiyle iktisadi faaliyetleri de durgunluğa girmiş durumda. Uzun vadede başta Avrupa olmak üzere alternatif enerji kaynaklarına yönelimin sürmesi, kaya gazı-petrolü gibi önemli gelişmeler sebebiyle Rusya’nın yüksek bir büyüme temposu sürdürmesi mümkün gözükmüyor.

Yumuşak güç açısından da pek bir ağırlığı olmayan, demografik sorunlarla boğuşan Moskova’nın Soğuk Savaş yıllarında arkada kalmasına sebep olan sorunlardan kurtulduğunu söylemek mümkün değil. Bu Türkiye’nin kendi pazarlık gücünü artırmak için Moskova ile iyi ilişkiler kurmasının gereksiz olduğu anlamına gelmiyor. Bilakis Rusya Türkiye için önemini korumaya devam ediyor. Ancak nihai kertede kuzey komşumuzun kapasitesini ve küresel bir güç olarak limitlerini anlamak da gerekli.

Yazarın Son Yazıları
Yazarın En Çok Okunan Yazıları